Dell’den Şarku’l Avsat’a: Yapay zeka yeni iş dalları üretiyor

Dell'den Şarku’l Avsat’a: Gelecekte siber güvenlik ‘kimseye güvenmeyin’ anlamına geliyor.

Dell'den Şarku’l Avsat'a: 2030 yılında ürün malzemelerimizin yüzde 90'ı geri dönüştürülebilir olacak. (Shutterstock Images)
Dell'den Şarku’l Avsat'a: 2030 yılında ürün malzemelerimizin yüzde 90'ı geri dönüştürülebilir olacak. (Shutterstock Images)
TT

Dell’den Şarku’l Avsat’a: Yapay zeka yeni iş dalları üretiyor

Dell'den Şarku’l Avsat'a: 2030 yılında ürün malzemelerimizin yüzde 90'ı geri dönüştürülebilir olacak. (Shutterstock Images)
Dell'den Şarku’l Avsat'a: 2030 yılında ürün malzemelerimizin yüzde 90'ı geri dönüştürülebilir olacak. (Shutterstock Images)

Ortadoğu, inovasyon ve dijital dönüşümde bir güç olarak ortaya çıkıyor; hükümetler ve işletmeler yeni bir ilerleme çağının kapılarını açarak bölgeyi dijital inovasyon için dinamik bir merkez olarak küresel spot ışıklarının altına itiyor.

Dijital bir devrim yaşanıyor

Ortadoğu'nun dijital dönüşümü benimsemesi yeni bir olgu değil, aksine yıllarca süren stratejik planlama ve yatırımın doruk noktası. Birçok ülke ekonomilerini çeşitlendirip petrole dayalı modellerden uzaklaştıkça, dijitalleşme büyüme ve sürdürülebilirlik için bir katalizör olarak ortaya çıkıyor. Ortadoğu aynı zamanda teknolojinin potansiyelinden faydalanmaya hevesli genç nüfusa da ev sahipliği yapıyor. Hükümetler eğitim ve beceri geliştirmeye yatırım yaparak bu insan kaynaklarının farkına varmış ve bölgeyi küresel dijital sahnede zorlu bir oyuncu haline getirmiş durumda.

(Fotoğraf) Dell'den Şarku’l Avsat'a: Genç yetenekler Orta Doğu'daki dijital rönesansın temelini oluşturuyor (Shutterstock Images)
Dell'den Şarku’l Avsat'a: Genç yetenekler Orta Doğu'daki dijital rönesansın temelini oluşturuyor (Shutterstock Images)

Bu dönüşümün ortasında, Dell Technologies gibi şirketler, kuruluşların modern BT altyapısının yeteneklerinden yararlanmasını ve dijital dönüşüm girişimlerini yönlendirmesini sağlamak için tasarlanmış çözümler ve hizmetler sunuyor.

Dubai'den Şarku’l Avsat'a özel bir röportaj veren Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Kıdemli Başkan Yardımcısı Muhammed Amin, dijital dönüşüm alanındaki şirketlerin 3 ana seviyede yoğunlaştığını söyledi.

Dijital dönüşüm en önemli önceliktir

Birçok Ortadoğu hükümeti dijital dönüşümü en önemli öncelik haline getirdi ve bu dönüşümün arkasındaki itici güçlerden biri bulut bilişim, yapay zeka (AI), veri analitiği ve Nesnelerin İnterneti (IoT) dahil olmak üzere gelişmiş teknolojilerin kullanılmasını içeriyor. Bu teknolojiler sağlık, eğitim, finans ve ulaşım gibi geleneksel sektörleri yeniden şekillendirerek verimlilik ve yenilikçiliğin artmasını sağlıyor.

Yapay zeka ve dijital dönüşüm birbiriyle derinden bağlantılı ve bu ikisi birbirini güçlendiriyor. Yapay zeka tam potansiyeline ulaşmak için büyük ölçüde dijital dönüşüme bağlı ve dijital dönüşüm büyük ölçüde yapay zeka tarafından geliştiriliyor.

Teknoloji şirketleri, ürünlerin sürdürülebilirlik göz önünde bulundurularak tasarlandığı döngüsel bir ekonomi modeline doğru ilerleyerek sürdürülebilirlik uygulamalarını benimsiyor; Bu, geri dönüşümü teşvik ediyor ve çevresel etkiyi azaltıyor. Dell'in sürdürülebilirliğe odaklanması, Orta Doğu'nun çevresel hedefleri ve ekonomik büyüme istekleriyle uyumlu olma özelliği taşıyor.

Dell Technologies'in de aralarında bulunduğu teknoloji şirketleri, yapay zeka, makine öğrenimi ve siber güvenlik alanlarındaki gelişmeleri ilerletmek için yerel araştırma kurumları, üniversiteler ve startup'larla işbirliği yaparak Orta Doğu'da inovasyonu teşvik etmeye kararlı. Muhammed Amin'in Şarku’l Avsat'a verdiği özel röportajda da belirttiği gibi, bu yenilikler Orta Doğu'daki dijital dönüşümün, özellikle de Suudi Arabistan Krallığı için ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.

Kovid-19 pandemisi, uzaktan çalışma ve dijital çözümlerin benimsenmesini hızlandırdı. Dell Technologies gibi teknoloji şirketleri tarafından sağlanan uç nokta çözümleri, güvenli ve verimli uzaktan çalışma ortamları sağlıyor. Uzaktan çalışma modellerine bu hızlı adaptasyon, Ortadoğu'daki dijital dönüşümün ayırt edici özelliklerinden biri haline geldi. Muhammed Amin: "gelecekte işin hibrit değil, yapay zeka olduğunu ve makinelerin yapacağı birçok iş olduğunu" belirtti.

Bağlanabilirlik dijital dünyanın bel kemiği ve teknoloji sağlayıcıları bunun öneminin farkında. Çeşitli teknoloji oyuncuları tarafından sağlanan ağ çözümleri, Ortadoğu'daki şirketlerin ve hükümetlerin güvenilir, yüksek performanslı ağlar kurmasını sağlıyor. Bu ağlar kesintisiz bağlantıyı, iş birliğini kolaylaştırmakta ve IoT cihazlarının dağıtımını destekleyerek bölge genelinde akıllı şehir girişimlerini teşvik ederken siber güvenlik çözümlerini de geliştiriyor.

Dijital dönüşümün karşılaştığı zorluklar

Ortadoğu bölgesindeki dijital dönüşüm de bazı zorluklarla karşı karşıya ve bunların en önemlisi beceri eksikliği. Bazı ülkelerdeki altyapı da dijital dönüşümü desteklemek için yetersiz. Ayrıca, Ortadoğu'daki diğer ülkelerde mevzuat dijital dönüşümü desteklemek için uygun olmayabilir. Ancak dijital dönüşüm hikayesi, bölgenin kendi kaderini şekillendirme, ilerleme ve refah için bir araç olarak teknolojiden faydalanma ve dijital devrimde küresel bir lider olduğunu kanıtlama kararlılığının bir kanıtı olmaya devam ediyor.



Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
TT

Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)

Dünya genelindeki muzlar halihazırda iki hastalıktan dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Fakat sevilen meyvenin soyunun tükenmesini önlemeye çalışan bilim insanları son dönemde önemli adımlar atıyor. Uzmanlar başarıya ulaşmaları halinde halkın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini söylüyor. 

1950'lerde üretilen Gros Michels muzları, bir mantar türünün yol açtığı Panama hastalığı yüzünden yok olmuştu.

Bu yüzden şirketler, hastalığa dirençli Cavendish muzlarını yetiştirmeye başlamış ve krizin üstesinden gelinmişti. Bu muz çeşidi halihazırda küresel muz ihracat pazarının yüzde 99'unu oluşturuyor.

Ancak aynı hastalığın farklı bir versiyonu 1990'lardan beri Cavendish cinsini de tehdit ediyor. Marketlerde satılan muzlar birbirinin kopyası olduğu için bir bitkinin hastalığa yakalanması diğerlerini de tehlikeye atıyor. 

Başka bir mantar türünün yol açtığı siyah sigatoka hastalığı da muzları tükenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

Bu hastalık halihazırda fungisitler sayesinde tedavi edilse de bazı bölgelerdeki mantarlar kimyasallara direnç göstermeye başladı. 

Bilim dünyası bir yandan hastalıkların çözümünü ararken diğer yandan da yeni muz türleri yetiştirmeye çalışıyor. 

Ağustosta yapılan bir çalışmada bugünkü Panama hastalığına yol açan varyantın, 20. yüzyıldakinden evrimleşmediği bulunmuştu. 

Bilim insanları, hastalığın arkasındaki mekanizmayı artık daha iyi anladıkları için tedavi umudu doğduğunu düşünüyor.

ABD merkezli muz üreticisi Chiquita Brands International ise araştırma şirketi KeyGene, Musaradix adlı girişim ve Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'yle işbirliği içinde yürütülen projede, Yelloway 1 adlı yeni bir muz türü geliştirdiğini geçen ay duyurmuştu. 

İki hastalığa da dirençli bu bitkinin serada yetiştirildiği ancak henüz mevye vermediği aktarılmıştı. 

Bu yılın sonunda Filipinler'e ekilmesi planlanan Yelloway 1 bitkileri, daha sonra Cavendish muzlarıyla çiftleştirilecek. Bu sayede hem tadı ve görüntüsü halihazırda satılan muzlara benzeyen hem de hastalığa dirençli meyveler üretilmesi amaçlanıyor. 

Chiquita Sürdürülebilirlik Direktörü Peter Stedman şöye diyor:

Birkaç yıl içinde muzunuzda herhangi bir değişiklik görmezseniz, harika bir iş çıkardık demektir. 

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar ise yabani bir muz bitkisinden bir geni Cavendish'e yerleştirerek Panama hastalığına dirençli, genetiği değiştirilmiş bir muz geliştirdi.

Meyvenin tadı ve görüntüsünün aynı kalması beklense de genetiğinin değiştirilmiş olması endişe yaratıyor. 

Halk, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı temkinli davranırken, Avrupa gibi bölgelerde bu ürünlerle ilgili katı düzenlemeler olması engel teşkil ediyor.

Queensland Üniversitesi'nden Andre Drenth "Orada öylece duruyor. Belki yurtdışından birileri almak isteyebilir" diyerek ekliyor:

Bir pazarlama sorunu var, yasal bir sorun var ama teknik bir sorun yok.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Popular Science, Nature Microbiology