Ryugu örnekleri incelendi: 'Yaşamın uzaydan geldiğine kanıt'

RNA bileşeni ve B3 vitamini de keşfedilmişti

Örnekler, 2014'te fırlatılan Hayabuse 2 aracı tarafından toplandı (Japonya Uzay Ajansı)
Örnekler, 2014'te fırlatılan Hayabuse 2 aracı tarafından toplandı (Japonya Uzay Ajansı)
TT

Ryugu örnekleri incelendi: 'Yaşamın uzaydan geldiğine kanıt'

Örnekler, 2014'te fırlatılan Hayabuse 2 aracı tarafından toplandı (Japonya Uzay Ajansı)
Örnekler, 2014'te fırlatılan Hayabuse 2 aracı tarafından toplandı (Japonya Uzay Ajansı)

Japonya'daki Kyoto Üniversitesi'nden araştırmacıların liderlik ettiği uluslararası bir ekip, Dünya'da yaşamı destekleyen ortamın oluşmasında büyük rol oynayan azotun nereden geldiğini bulmuş olabilir.

Hakemli bilimsel dergi Nature Astronomy'de yayımlanan yeni araştırmaya göre Güneş Sistemi'nin dış bölgesindeki buzlu gök cisimlerinden kopan minik meteoritler, azotu oluşumunun ilk günlerinde Dünya'ya yakın bölgelere taşıdı.

Araştırma ekibinden Hope Ishii, "Bulgularımız, şimdiye dek fark edilenden daha fazla miktarda azot bileşiğinin Dünya'nın yakınına taşındığı ve gezegenimizdeki yaşamın yapı taşları olarak hizmet ettiği olasılığını ortaya koyuyor" diye konuştu.

Araştırmacılar bu sonuca Ryugu asteroidinden gelen örnekleri analiz ederek ulaştı.

Japonya Uzay Ajansı'nın Hayabusa 2 uzay aracının Ryugu'dan topladığı örneklerde kısa süre önce bir RNA bileşeni ve B3 vitamini keşfedilmişti.

RNA keşfi, Dünya'da yaşamın başlamasını sağlayan organik yapı taşlarının uzaydan geldiğine dair şimdiye kadarki en güçlü kanıt olarak görülüyor.

Yeni çalışmada örnekleri elektron mikroskobuyla inceleyen bilim insanları, bu minik kaya parçalarının yüzeyinin demir ve azottan oluşan minerallerle kaplı olduğunu tespit etti.

Bilim insanları zaten uzun süredir bu yapı taşlarının gezegenin ilk zamanlarında yeryüzüne çarpan göktaşlarından geldiğinden şüpheleniyordu. Ancak eldeki kanıtlar bu denli güçlü değildi.

Çalışmanın başyazarı Toru Matsumoto, "Mikrometeorit adı verilen ve amonyak bileşikleri içeren küçük göktaşlarının, buzlu gök cisimlerinden koparak Ryugu'yla çarpıştığını öne sürüyoruz" ifadelerini kullandı:

Mikrometeorit çarpışmaları demir kaplı yüzeyde kimyasal reaksiyonları tetikliyor ve demir nitratın oluşumuna yol açıyor.

Hayabusa 2, Ryugu'ya ait bu örnekleri Şubat 2019'da toplamıştı.

Numuneler Aralık 2020'de Dünya'ya getirilmiş, 2021'de ise Japonya'da incelenebilir hale getirilmişti.

 

Independent Türkçe, Phys.org, Nature



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy