Servet karşılığında "zeki embriyoyu seçen" şirket tartışmalara yol açtı

"Çocuğunuzun IQ'su 6 puan fazla olsun" diyorlar

Zengin ailelerin genetik bilimindeki gelişmeler sayesinde istedikleri şekilde çocuk sahibi olmaya çalışması eleştirilere neden oluyor (Reuters/Arşiv)
Zengin ailelerin genetik bilimindeki gelişmeler sayesinde istedikleri şekilde çocuk sahibi olmaya çalışması eleştirilere neden oluyor (Reuters/Arşiv)
TT

Servet karşılığında "zeki embriyoyu seçen" şirket tartışmalara yol açtı

Zengin ailelerin genetik bilimindeki gelişmeler sayesinde istedikleri şekilde çocuk sahibi olmaya çalışması eleştirilere neden oluyor (Reuters/Arşiv)
Zengin ailelerin genetik bilimindeki gelişmeler sayesinde istedikleri şekilde çocuk sahibi olmaya çalışması eleştirilere neden oluyor (Reuters/Arşiv)

Tüp bebek tedavisinden geçen ebeveyn adaylarının embriyolarına onbinlerce dolar karşılığında IQ taraması yapan şirket tepkilere yol açtı. 

Birleşik Krallık (BK) gazetesi Guardian'ın haberine göre ABD merkezli Heliospect Genomics'in tartışmalı faaliyetleri, gizli çekilen bir videoyla ortaya çıktı.

Yayın kuruluşu, ırkçılık ve faşizm karşıtı kampanyalar yürüten BK merkezli Hope Not Hate örgütünün çektiği görüntüleri incelediğini ve kendi araştırmasını yürüttüğünü aktarıyor.

Videolara göre Heliospect Genomics, varlıklı ebeveyn adaylarına 50 bin dolar karşılığında 100 embriyoyu zeka testinden geçirme imkanı sunuyor. Şirket zeka tahminlerine dayanarak ebeveynlerin gelecekteki çocuklarını seçmelerine yardımcı olduğunu iddia ediyor.  

Habere göre kameralara yakalanan şirket yetkilileri, genetik tarama teknikleri sayesinde çocuğun IQ'sunun en az 6 puan artırılabildiğini öne sürerek övünüyor.

Şirketin kullandığı teknolojinin gerçekten genetik verilere dayanarak bir embriyonun sahip olacağı IQ'yu hesaplayıp hesaplayamadığı bilinmiyor. 

Ayrıca bireylerin zekasının sadece genetiğe bağlı olmadığını, pek çok faktörün burada rol oynadığını belirtmekte fayda var.  

Ancak Heliospect Genomics, doğruluktan ziyade etik tartışmalarla hedef alınıyor. 

İnsan gruplarının genetiğindeki oynamalarla "kalitesini yükseltmeyi" amaçlayan öjenik düşünce ve çalışmalar, ortaya çıktığı 19. yüzyıldan beri kendisine destekçi bulsa da diğer yandan epey tepki de topluyor. 

Savunucuları zekanın yanı sıra bazı hastalıkların da sadece genetik aktarıma bağlı olduğunu iddia ederken, bu düşünceler ırkçılık gibi ayrımcılık biçimlerine zemin hazırladığı gerekçesiyle eleştiriliyor.

Kaliforniya'daki Genetik ve Toplum Merkezi'nin müdür yardımcısı Katie Hasson, Heliospect Genomics'in faaliyetleri hakkında şöyle diyor:

En büyük sorunlardan biri, 'üstün' ve 'aşağı' genetik fikrini normalleştirmesi.

Hasson ayrıca bu tür teknolojilerin "eşitsizliğin toplumsal nedenlerden ziyade biyolojiden kaynaklandığı inancını pekiştirdiğini" söylüyor.

Guardian'ın aktardığı üzere tüp bebek hizmeti vermeyen şirket, ebeveynlerin sağladığı genetik verileri analiz ederek algoritmalarla embriyoların belirli özelliklerini "öngörüyor".

Videolardan birinde bir şirket çalışanının, çiftlerin embriyoları "IQ ve kötü özelliklere göre sıralayabildiğini" söylediği öne sürülüyor. İddiaya göre obezite ve ruh sağlığı sorunları riski bu kötü özellikler arasında yer alıyor. 

Şirket, yarım milyon kadar Britanyalının genetik ve sağlık verilerini içeren BK Biyobankası'nın verilerini kullandığını ifade ediyor. 

IQ tahminlerine dayanarak embriyo seçilmesine BK yasaları izin vermese de Heliospect Genomics'in kayıtlı olduğu ABD'de böyle bir düzenleme yok. 

Haziran 2023'te veritabanına erişim sağlayan şirket, bütün faaliyetlerinin yasalara uygun ilerlediğini savunuyor. 

Guardian'a konuşan yetkililer, Heliospect'in planlanan bir halka arzdan önce "gizli modda" olduğunu ve hizmetin halen geliştirildiğini söylüyor. Ayrıca daha az embriyoyu taratan müşterilerden yaklaşık 4 bin dolar ücret alındığını ve lansman fiyatlandırmasının rakiplerle uyumlu olacağını da ekliyorlar.

BK Biyobankası da Heliospect'in verileri kullanmasının "erişim şartlarıyla tamamen tutarlı" göründüğünü ifade ediyor.

Independent Türkçe, Guardian, Futurism, Ulusal İnsan Genom Araştırmaları Enstitüsü



Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
TT

Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)

Dünya genelindeki muzlar halihazırda iki hastalıktan dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Fakat sevilen meyvenin soyunun tükenmesini önlemeye çalışan bilim insanları son dönemde önemli adımlar atıyor. Uzmanlar başarıya ulaşmaları halinde halkın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini söylüyor. 

1950'lerde üretilen Gros Michels muzları, bir mantar türünün yol açtığı Panama hastalığı yüzünden yok olmuştu.

Bu yüzden şirketler, hastalığa dirençli Cavendish muzlarını yetiştirmeye başlamış ve krizin üstesinden gelinmişti. Bu muz çeşidi halihazırda küresel muz ihracat pazarının yüzde 99'unu oluşturuyor.

Ancak aynı hastalığın farklı bir versiyonu 1990'lardan beri Cavendish cinsini de tehdit ediyor. Marketlerde satılan muzlar birbirinin kopyası olduğu için bir bitkinin hastalığa yakalanması diğerlerini de tehlikeye atıyor. 

Başka bir mantar türünün yol açtığı siyah sigatoka hastalığı da muzları tükenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

Bu hastalık halihazırda fungisitler sayesinde tedavi edilse de bazı bölgelerdeki mantarlar kimyasallara direnç göstermeye başladı. 

Bilim dünyası bir yandan hastalıkların çözümünü ararken diğer yandan da yeni muz türleri yetiştirmeye çalışıyor. 

Ağustosta yapılan bir çalışmada bugünkü Panama hastalığına yol açan varyantın, 20. yüzyıldakinden evrimleşmediği bulunmuştu. 

Bilim insanları, hastalığın arkasındaki mekanizmayı artık daha iyi anladıkları için tedavi umudu doğduğunu düşünüyor.

ABD merkezli muz üreticisi Chiquita Brands International ise araştırma şirketi KeyGene, Musaradix adlı girişim ve Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'yle işbirliği içinde yürütülen projede, Yelloway 1 adlı yeni bir muz türü geliştirdiğini geçen ay duyurmuştu. 

İki hastalığa da dirençli bu bitkinin serada yetiştirildiği ancak henüz mevye vermediği aktarılmıştı. 

Bu yılın sonunda Filipinler'e ekilmesi planlanan Yelloway 1 bitkileri, daha sonra Cavendish muzlarıyla çiftleştirilecek. Bu sayede hem tadı ve görüntüsü halihazırda satılan muzlara benzeyen hem de hastalığa dirençli meyveler üretilmesi amaçlanıyor. 

Chiquita Sürdürülebilirlik Direktörü Peter Stedman şöye diyor:

Birkaç yıl içinde muzunuzda herhangi bir değişiklik görmezseniz, harika bir iş çıkardık demektir. 

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar ise yabani bir muz bitkisinden bir geni Cavendish'e yerleştirerek Panama hastalığına dirençli, genetiği değiştirilmiş bir muz geliştirdi.

Meyvenin tadı ve görüntüsünün aynı kalması beklense de genetiğinin değiştirilmiş olması endişe yaratıyor. 

Halk, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı temkinli davranırken, Avrupa gibi bölgelerde bu ürünlerle ilgili katı düzenlemeler olması engel teşkil ediyor.

Queensland Üniversitesi'nden Andre Drenth "Orada öylece duruyor. Belki yurtdışından birileri almak isteyebilir" diyerek ekliyor:

Bir pazarlama sorunu var, yasal bir sorun var ama teknik bir sorun yok.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Popular Science, Nature Microbiology