Kafa üstü kara dalan tilkiler yaralanmamayı nasıl başarıyor?

Saniyede 4 metre hızla atlıyorlar

Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
TT

Kafa üstü kara dalan tilkiler yaralanmamayı nasıl başarıyor?

Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)

Bilim insanları kara dalıp yaralanmamayı başaran tilkilerin bu beceriyi burunlarının şekline borçlu olduğunu tespit etti.

Soğuk iklimlerde fareler gibi küçük kemirgenler, karın altında sığınacak yerler buluyor. Ancak kızıl tilki (Vulpes vulpes) ve kutup tilkileri (Vulpes lagopus), geliştirdikleri özel bir teknikle bu hayvanları avlamayı başarıyor. 

Güçlü kulaklarıyla kemirgenlerin yerini saptayıp havaya zıplayan tilkiler, saniyede 4 metreye varan hızla yüksek kar yığınlarına yüzüstü dalarak onları gafil avlıyor. 

Cornell Üniversitesi'nden Sunghwan Jung, bu "ilginç ve benzersiz" davranışı bütün tilkilerin sergilemediğini ifade ediyor.

Hayvanların kara dalınca yüzlerinin nasıl yaralanmadığını anlamak isteyen Jung ve ekip arkadaşları bir araştırma yürüttü.

Bulgularını hakemli dergi PNAS'te yayımlayan bilim insanları, müzelerdeki puma gibi büyük kedi türleri ve tilkilerin kafataslarını tarayarak üç boyutlu yazıcıdan çıkardı. 

Ardından kafataslarına çarpma kuvvetini ölçen sensörler yerleştirerek bunları laboratuvarda karın içine attılar.

Jung, karın sıkıştığı zaman kartopu gibi katı veya bir araba camından silindiği zamanki gibi sıvı özellikler sergileyebildiğini açıklıyor. 

Araştırmada tilkilerin keskin burnunun karı sıkıştırmak yerine sıvı gibi kenara ittiği gözlemlendi. Bu sayede çarpma kuvveti azalarak yaralanma ihtimali düşüyor.

Diğer yandan kedigillerin, tilkilere kıyasla daha geniş ve kısa burunları karı sıkıştırıyor. Jung bu burun tipinin, daha iyi ısırma avantajı sağlayarak genellikle yalnız avlanan kedigillerin işine yaradığını söylüyor.

Sürüler halinde avlanan tilkilerinse daha uzun burunları, ısırma becerilerini zayıflatıyor. Ancak karın içine dalma imkanı veriyor.

Jung, "Tilki böylece bilincini kaybetmeden avlanma görevine odaklanabiliyor" diyerek ekliyor:

Uzun burunları, karda daha derine inerek avlarına daha erken ve daha hızlı ulaşmalarına yardımcı oluyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New Scientist, PNAS



Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
TT

Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)

Bilim insanları Büyük Okyanus'un altında ve kıtaların içinde açıklayamadıkları yapılar tespit etti.

Tektonik levhalar çarpıştığı zaman biri, diğerinin altına girerek Dünya'nın mantosuna dalıyor. Mantodaki bu yapılar, yitim veya dalma-batma zonu diye adlandırılıyor.

Bilim insanları mantoyu açıp bakmak mümkün olmadığından, bu yapıların yerini ve bileşenlerini saptamak için sismik dalgaların hızından yararlanıyor. 

Genellikle sadece bir tür deprem dalgası incelenirken, ETH Zürih ve Caltech'ten araştırmacılar, yeni çalışmada bütün sarsıntı dalgalarını analiz etti. 

Bulguları hakemli dergi Scientific Reports'ta yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, "kayıp dünyalar" dedikleri gizemli yapılarla karşılaştı. Tektonik levha hareketlerinin olmadığı yerlerde yitim zonları saptandı.

Ekibin modeline göre, okyanus tabanlarının altında ve kıtaların içinde yitim zonları var. 

ETH'den Andreas Fichtner, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında 7 Ocak'ta yaptığı açıklamada "Bu, bir doktorun onlarca yıl ultrasonla kan dolaşımını inceleyip atardamarı tam olarak beklediği yerde bulmasına benziyor" diyerek ekliyor: 

Daha sonra yeni ve daha iyi bir muayene aracı kullanan doktor, aniden kalçada aslında oraya ait olmayan bir atardamar görüyor. Biz de yeni bulgular karşısında tam olarak böyle hissediyoruz.

Araştırmacılar özellikle Büyük Okyanus'un altındaki bir yitim zonunu ilginç buluyor. Jeolojik açıdan yakın bir dönemde bu bölgede yitim zonları oluşmasının imkansız olduğunu düşünüyorlar.

Makalenin başyazarı Thomas Schouten, "Yaşadığımız ikilem de bu" diyor: 

Yüksek çözünürlüklü yeni modelle, mantonun her yerinde bu tür anomalileri görebiliyoruz. Ancak bunların tam olarak ne olduğunu ya da ortaya çıkardığımız desenleri hangi maddelerin yarattığını bilmiyoruz.

Bu bölgelerde sismik dalgaların farklı şekillerde hareket etmesi, çevredeki kayalardan daha soğuk ve farklı bir bileşime sahip olduklarına işaret ediyor. Araştırmacılar bu gizemli yapıların içeriğini de henüz bilmiyor.

Diğer yandan farklı zamanlarda, farklı süreçler sonucu ortaya çıkmış olmaları muhtemel.

Schouten, "Alt mantodaki anomalilerin çeşitli kökenleri olduğunu düşünüyoruz" diye açıklıyor: 

Yaklaşık 4 milyar yıl önce mantonun oluşumundan beri orada bulunan ve mantodaki konvektif hareketlere rağmen hayatta kalan eski, silika bakımından zengin maddeler veya milyarlarca yıl boyunca manto hareketleri sonucu demir bakımından zengin kayaların biriktiği bölgeler olabilirler.

Araştırmacılar bundan sonraki çalışmalarda sismik dalgaları daha detaylı incelemeyi umuyor. Schouten ayrıca mevcut veriler sadece dalga hızına odaklandığı için gelecekteki çalışmaların kıymetli veriler sunmasını umuyor:

Farklı dalga türlerinde gözlemlenen hızı üretebilecek farklı malzeme parametrelerini hesaplamamız gerekiyor. Esasen, dalga hızının arkasındaki malzeme özelliklerine daha derinlemesine dalmak zorundayız.

Independent Türkçe, IFLScience, Debrief, Scientific Reports, ETH Zürih