102 yaşındaki doktor, uzun ve mutlu yaşamın tarifini verdi

Dr. Gladys McGarey (CNBC)
Dr. Gladys McGarey (CNBC)
TT

102 yaşındaki doktor, uzun ve mutlu yaşamın tarifini verdi

Dr. Gladys McGarey (CNBC)
Dr. Gladys McGarey (CNBC)

Dr. Gladys McGarey “Şu anda 102 yaşındayım ve holistik tıptaki onlarca yıllık tecrübem bana nasıl uzun, mutlu ve anlamlı bir yaşam sürebileceğim konusunda çok şey öğretti” ifadelerini kullandı.

Dr. McGarey, ABD merkezli CNBC web sitesinde yayınlanan bir makalede, pek çok insanın gereksiz stres hissettiğini, daha mutlu insanların artık işlerine yaramayan şeyleri veya deneyimleri ne zaman arkalarında bırakacaklarını bildiklerini açıkladı. Bu bağlamda “Hayat aynı konuları tekrar tekrar düşünmek için çok kısa. Bu kendi kendine işkencedir” ifadelerine yer verdi.

Şarku’l Avsat’ın CNBC’den aktardığı habere göre tecrübeli doktor “Hayatım boyunca bana sağlık ve mutluluk getiren alışkanlık, yeni ilişkiler, kariyer yolları veya projeler kurma yeteneğim oldu” dedi.

Bazı şeyleri geride bırakmayı kendinize nasıl öğretirsiniz?

Bunu sadece ayağa kalkıp hareket ederseniz yapabilirsiniz.

Evde veya mahallede dolaşırken biraz müzik dinleyin. Yürürken vücudunuzun özgürce hareket etmesine izin verin hatta biraz dans bile edebilirsiniz.

1- Hayatınızdaki bir engel tanımlayın

Bu bir arkadaşlık, profesyonel bir çaba, bir düşünme biçimi veya küskünlük olabilir. Vücudunuza bu engeli hissettirin.

2- Bu engeli elinizde tutabileceğinizi hayal edin

Bunu avucunuzun içinde hissedin, elinizi gerin ve sıkın.

3- Bırakın gitsin

Hala hareket ederken, elinizi önünüzde, avuç içi yukarıda, parmaklarınız bitişik olacak şekilde tutun. Ardından parmaklarınızı hafifçe açarak bırakın. Bu noktada ‘Önemli değil’ diye düşünebilir veya bunu söyleyebilirsiniz. Engelin parmaklarınızın arasından kayıp gitmesine izin verdiğinizde, hayatın içinizde aktığını hissetmek için bir dakikanızı ayırın.

Herkes pişmanlıkla karşı karşıya kalır. Ancak önemli olan soru “Buna ne kadar dayanmalıyız?” sorusu.

McGarey son olarak şunları söyledi:

“Geçmişte ne tür hatalar yaptınız bilmiyorum ama o sırada elinizdekilerle yapabileceğinizin en iyisini yaptığınızı düşünüyorum. Kendinizi pişmanlık içinde yaşarken bulursanız, onu yakalamaya çalışın. İşler daha iyiye mi gitti? Öyleyse, minnettar olun! Pişmanlığınızla ilgili komik olan bir şey mi var? Öyleyse, gülün! O zamandan beri yeni bir şey öğrendin mi? Öyleyse, şu anda bildiklerinizin tadını çıkarın ve onu elinizden geldiğince ifade edin! Pişmanlığınızı bırakmak için elinizden geleni yapın. Kendinizi affedin ve eğer zorundaysanız da hayatınıza devam edebilmek için başkalarından sizi affetmelerini isteyin.”



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism