Tüm kelebeklerin kökeni belirlendi

"Bu, şimdiye kadar parçası olduğum en zor çalışma"

Araştırmacılar, 11 nadir kelebek fosilini de inceledi (Florida Müzesi)
Araştırmacılar, 11 nadir kelebek fosilini de inceledi (Florida Müzesi)
TT

Tüm kelebeklerin kökeni belirlendi

Araştırmacılar, 11 nadir kelebek fosilini de inceledi (Florida Müzesi)
Araştırmacılar, 11 nadir kelebek fosilini de inceledi (Florida Müzesi)

Bilim insanları kelebeklerin şimdiye kadarki en büyük evrim ağacını çıkardı.

Çalışmada ilk kelebeklerin 100 milyon yıl önce Orta ve Kuzey Amerika'da evrimleştiği keşfedildi.

Bu sırada, süper kıta Pangea'nın parçalanma sürecinde olduğu biliniyor.

Araştırmacılara göre Kuzey Amerika, doğu ve batıyı ayıran bir denizle ikiye bölünmüştü. Kelebeklerse bu kıta parçasının batı tarafında ortaya çıktı.

Bugün dünya genelinde 20 bin kelebek türünün yaşadığı tahmin ediliyor. Kelebeklere Antarktika haricinde tüm kıtalarda rastlamak mümkün.

Florida Doğa Tarihi Müzesi'nde lepidoptera (kelebekler ve güveler) küratörü Akito Kawahara liderliğindeki araştırma ekibi, 90 ülkeden yaklaşık 2 bin 300 kelebek türüne ait 391 geni sıraladı.

Tanımlanan türlerin yüzde 92'sinin temsil edildiği bu yaşam ağacındaki ilk kelebeklerin baklagil ailesinden bitkilerle beslendiği de tespit edildi.

Kawahara, "Bu, şimdiye kadar parçası olduğum en zor çalışma" diye konuştu:

Dünyanın her yerinden araştırmacının büyük çaba sarf etmesini gerektirdi.

Hakemli bilimsel dergi Nature Ecology & Evolution'da bu ay yayımlanan bulgular, kelebeklerin yaklaşık 101 milyon yıl önce gece otçul güvelerin atalarından geldiğini ortaya koydu.

Bu da ilk kelebekleri Orta Kretase dönemine yerleştiriyor ve dinozorların çağdaşı kılıyor.

Kelebeklerin evrim geçirdikten sonra bugünkü Güney Amerika'ya yayıldığı düşünülüyor. Buna göre bazıları da o zamanlar çok daha sıcak olan ve halen Avustralya'yla bağlantısı olan Antarktika'ya göç etti. 

75-60 milyon yıl önce bugünkü Rusya'ya ulaşan kelebeklerin, daha sonra da Güneydoğu Asya, Ortadoğu ve Afrika Boynuzu'na yayıldığı ifade ediliyor.Hatta o zamanlar ada durumdaki bugünkü Hint yarımadasına da yaklaşık 60 milyon yıl önce ulaştıkları anlaşılıyor.

Araştırmacılara göre kelebeklerin yayılımı, bilinmeyen bir nedenle, milyonlarca yıl önce Ortadoğu'da durdu. Nihayetinde yaklaşık 45-30 milyon yıl önce Avrupa'ya da yayıldılar.

Kawahara, bu duraklama nedeniyle bugün Avrupa'daki kelebek türlerinin dünyanın diğer bölgelerine kıyasla az olduğunu vurguluyor.

Florida Müzesi'nden küratör ve çalışmanın ortak yazarı Pamela Soltis de şu ifadeleri kullanıyor:

Kelebeklerin ve çiçekli bitkilerin evrimi, kaçınılmaz bir şekilde iç içe geçmiş. Aralarındaki yakın ilişki, her iki soyda da dikkate değer bir çeşitlilik sağlamış.

Independent Türkçe, Livescience, EurekAlert

 



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature