Alzheimer hastalığının erken teşhisinde bağırsak bakterileri kullanılacak

Yapılan çalışma, hastalığa karşı koruyucu ilaçların geliştirilmesine kapı aralıyor.

Bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerin, beyindeki patolojik oluşumların göstergesi olabileceği belirtiliyor. (Public Domain)
Bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerin, beyindeki patolojik oluşumların göstergesi olabileceği belirtiliyor. (Public Domain)
TT

Alzheimer hastalığının erken teşhisinde bağırsak bakterileri kullanılacak

Bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerin, beyindeki patolojik oluşumların göstergesi olabileceği belirtiliyor. (Public Domain)
Bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerin, beyindeki patolojik oluşumların göstergesi olabileceği belirtiliyor. (Public Domain)

Science Translational Medicine dergisinde çarşamba günü yayınlanan çalışmanın sonuçları, birinci evre Alzheimer hastalığı olanların (beyinde değişiklikler gelişmeye başlayıp hastalığın semptomları ortaya çıkmadan önce) bağırsaklarında sağlıklı insanlardan farklı bir bakteri çeşitliliğii bulunduğunu gösterdi.

Alzheimer’ın bu erken evresinde, etkilenen insanların beyinlerinde amiloid-beta ve tau proteini kümeleri birikiyor ve bu, yirmi yıl veya daha fazla sürebilen bir aşamada devam ediyor. Bununla birlikte, hastalar hiçbir nörodejenerasyon veya bilişsel gerileme belirtisi göstermiyor. St. Louis’de Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmanın bulgularına göre daha önce hiç kimse presemptomatik aşamada bağırsak mikrobiyomlarını incelemedi.

Üniversitede genomik tıp profesörü ve bağırsak mikrobiyomu uzmanı Gautam Dantas, çarşamba günü yayınlanan basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bağırsak mikrobiyomundaki bir değişiklik, beyindeki patolojik değişikliklerin bir göstergesi olabilir. Diğer bir alternatif ise bağırsak mikrobiyomunun Alzheimer hastalığının bir parçası olabileceğidir. Bu durumda bağırsak mikrobiyomunu probiyotiklerle veya dışkı transferleriyle değiştirmek, hastalığın seyrini değiştirmeye yardımcı olabilir.”

Bulgular, çok erken Alzheimer geliştirme riski yüksek olan insanları belirlemek için bir bağırsak bakteri analizi kullanma olasılığını ortaya koydu. Bu nedenle, en belirgin özelliği demans ve bilişsel gerileme olan bu hastalığı geliştirme riskini ortadan kaldırmak için mikrobiyomu değiştirecek önleyici tedaviler tasarlanabileceği öne sürüldü.

Üniversitede nöroloji profesörü ve çalışmanın ortak yazarı olan Beau M. Ances’ın açıklaması şöyle oldu:

“Bilişsel semptomların başlamasıyla birlikte, kritik değişiklikler meydana gelir ve genellikle geri döndürülemez. Hastalığın erken evrelerinde teşhis edebilirseniz, etkili tedavi müdahalesi için en uygun zaman olur.”

Araştırmacılar, tümü bilişsel olarak normal durumda olan katılımcıları değerlendirdi. Katılımcılardan dışkı, kan ve beyin omurilik sıvısı örnekleri alındı ve yemek listeleri verildi. Ayrıca pozitron emisyon tomografisi (PET) ve beynin manyetik rezonans görüntüleme (MR) taramaları yapıldı.

Araştırmacılar, hastalığın erken evresindeki katılımcıları sağlıklı olanlardan ayırt etmek için amiloid-beta ve tau proteinlerinin birikim belirtilerini analiz etti.

164 katılımcının yaklaşık üçte birinde yani 49’unda hastalığın erken belirtileri görüldü.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiere göre Analiz, Alzheimer hastalarının yaşamlarının erken dönemlerinde, hem bakteri türleri hem de dahil oldukları biyolojik süreçler açısından, sağlıklı bireylerden önemli ölçüde farklı olan bağırsak bakterileri geliştirdiğini ortaya çıkardı. Çalışmanın yazarları, bu farklılıkların Alzheimer hastalığının erken teşhisi için kullanılabileceğini vurguladı.

Mısır’daki Mansura Üniversitesi’nde Mikrobiyal Fizyoloji ve Gıda Güvenliği Profesörü Dr. Velid Mahmud eş-Şarud, Şarku’l Avsat yaptığı açıklamada şunları söyledi:

 Sonuçlar, bağırsak mikrobiyotasının türleri ile bunama belirtisi göstermeyen erken evre Alzheimer hastalığı arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor. Beyin hücreleri ve dokularındaki amiloid ve tau proteinlerinin seviyesinde değişiklikler meydana geldiğinde bu aşamayı 20 yıla varan bir süre içerisinde Alzheimer hastalığına bağlı zihinsel değişiklikler takip eder.

Araştırmaya göre bu farklılıklar, bilişsel semptomlar ortaya çıkmadan önce yükselen amiloid ve tau proteinlerinin seviyeleri ile ilgili olsa da semptomları zamanla ortaya çıkmaya başlayan nörodejenerasyon ile ilişkili değiller.

Ances’in konuya dair açıklaması şöyle oldu:

Bağırsak mikrobiyomunu bir tarama aracı olarak kullanmanın güzelliği, basitliği ve kullanım kolaylığına dayanır. İnsanlar bir gün bir dışkı örneği vererek Alzheimer gelişme riskinin yüksek olup olmadığını görebilirler.

Mansura Üniversitesi’nden Şarud ‘çalışmanın sonuçlarının ilginç olduğunu ve bağırsaktaki mikroplar ile insan sağlığı arasındaki ilişkiyi doğruladığını’ belirtti.

İleriye dönük olarak, araştırmacılar, bağırsak mikrobiyomundaki farklılıkların erken başlangıçlı Alzheimer hastalığında görülen beyinsel değişikliklerinin bir nedeni mi yoksa sonucu mu olduğunu bulmayı amaçlayan beş yıllık bir takip çalışması daha başlattı.

Dantas açıklamasında “Bir nedensel bağlantı varsa, bunun iltihaplı bir bağlantı olması daha olasıdır. Bakteriler inanılmaz kimyasal fabrikalardır ve bazı metabolitleri bağırsaktaki iltihaplanmayı etkiler ve hatta vücudun bağışıklığını etkileyebilecekleri kan dolaşımına bile girebilirler” dedi.

Dantas ayrıca nedensel bir ilişki olduğunun ortaya çıkması halinde, ‘iyi’ bakterileri artırmanın mı yoksa ‘kötü’ bakterileri yok etmenin mi Alzheimer semptomlarının ilerlemesini yavaşlatıp durduracağını düşünmeye başlayabileceklerini belirtti.



Köpeklerin de favori TV programları var

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Köpeklerin de favori TV programları var

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

ABD'deki araştırmacılar, köpeklerin kişiliklerinin gergin ya da heyecanlı olmasına bağlı şekilde belirli TV programlarını tercih ettiğini ortaya koydu.

Alabama'daki Auburn Üniversitesi'nden uzmanlar, yaşları yaşları 4 aylıktan 16 yaşa varan aralıkta değişen 453 köpek ve sahiplerini, farklı TV programlarına verdikleri tepkileri kaydetmek üzere bir araya getirdi.

The Times'a konuşan araştırmacılar, "Anket, sahibinin köpeğe TV izlemeyi öğretmeye çalışıp çalışmadığı, sahibinin TV'yi haftada ortalama kaç saat açık tuttuğu ve köpeğin TV'ye ortalama kaç saniye dikkatini verdiği de dahil köpeklerin TV izleme alışkanlıklarındaki eğilimleri araştırdı" dedi.

Çalışmaları Scientific Reports adlı akademik dergide yayımlanan araştırmacılar, "Daha heyecanlı köpeklerin, televizyon uyaranının üç boyutlu ortamda var olduğuna dair beklentiye işaret eden davranışlar sergileme ihtimali daha yüksekti" dedi.

Ayrıca, daha fazla korku eğilimi gösteren köpeklerin, araba veya kapı zili gibi hayvanlardan gelmeyen uyaranlara yanıt verme olasılığı daha yüksekti.

Geçen yıl bilim insanları, evcil köpeklerin söylenenleri anlamasını sağlamanın püf noktasını ortaya çıkarmıştı. Ekimde yayımlanan araştırmada, insanların biraz daha yavaş konuşmayı denemesi gerektiği öne sürülmüştü.

Araştırma, köpeklerin insan konuşmalarını anlamasının daha yavaş bir tempoya bağlı olduğu sonucuna varıyor. İnsan seslerini üretememesine rağmen, insanın en iyi dostu insan konuşmasına yanıt verebiliyor.

Araştırmacılar, insanlar yavaş konuştuğunda, bunun hayvanların algılama yetenekleriyle eşleştiğini ve köpeklerin komutları daha iyi anlamasını sağladığını söylüyor.

Plos Biology adlı akademik dergide yayımlanan makalenin yazarları şunları söyledi:

Konuşmaya verilen sinirsel ve davranışsal tepkilerin karşılaştırmalı incelenmesi, köpeklerin konuşma içeriği ve prozodisine eşit derecede duyarlı olmasına rağmen, köpeklerdeki anlamanın insanlardan daha yavaş bir konuşma ritmi takibine dayandığını ortaya koyuyor.

Araştırmacılar, insanların "iletişimin etkisini artırmak için" konuşma hızlarını ayarlayabileceği varsayımında bulunuyor.

İsviçre'deki Cenevre Üniversitesi'nden Eloise Deaux ve meslektaşları, 30 köpeğin seslerini ve 5 dilde diğer insanlarla konuşan 27 insanın ve bu dillerde köpeklerle konuşan 22 insanın seslerini analiz etmişti.

Independent Türkçe