JFK'i arayan Marilyn Monroe'nun First Lady'yle tuhaf telefon konuşması ortaya çıktı

Yeni yayımlanan kitaba göre arama özel bir numaradan yapılmış ve doğrudan Kennedylerin yatak odasındaki telefona yönlendirilmiş

20. yüzyılın en ünlü seks sembolü kabul edilen Monroe, 4 Ağustos 1962'de 36 yaşındayken yaşamını yitirmişti (AP)
20. yüzyılın en ünlü seks sembolü kabul edilen Monroe, 4 Ağustos 1962'de 36 yaşındayken yaşamını yitirmişti (AP)
TT

JFK'i arayan Marilyn Monroe'nun First Lady'yle tuhaf telefon konuşması ortaya çıktı

20. yüzyılın en ünlü seks sembolü kabul edilen Monroe, 4 Ağustos 1962'de 36 yaşındayken yaşamını yitirmişti (AP)
20. yüzyılın en ünlü seks sembolü kabul edilen Monroe, 4 Ağustos 1962'de 36 yaşındayken yaşamını yitirmişti (AP)

Yazar J. Randy Taraborrelli, Marilyn Monroe'nun Jackie Kennedy'yle "rahatsız edici" bir telefon görüşmesi yaptığını ileri sürdü. Taraborrelli'ye göre Monroe, Amerikalı şarkıcı Bing Crosby'nin Palm Springs'teki evinde yaptıkları kaçamaktan sadece birkaç gün sonra, ABD'nin eski First Lady'sine JFK'le konuşup konuşamayacağını sordu.

Jackie: Public, Private, Secret (Jackie: Açık, Özel, Gizli) kitabının yazarı J. Randy Taraborrelli, Kennedy'nin yatak odasındaki kişisel telefon çaldığında cevap verdiğini ve hattın diğer ucunda Monroe olduğunu iddia ediyor. 

O dönemki ABD Başkanı John F. Kennedy'nin ikonik aktrisle yıllar süren inişli çıkışlı bir ilişki yaşadığı söyleniyordu. Yazar, ikili arasındaki cinsel ilişkinin yalnızca 24 Mart 1962'de gerçekleştiğini öne sürüyor.

Birden fazla kaynakla konuşan Taraborrelli'ye göre Jackie, aile üyelerine "Marilyn'in sesinde içine işleyen unutulmaz bir nitelik olduğunu" söyledi.

Nisan 1962'de Monroe aradı ve telefonu açan Jackie Kennedy'ye "Jack evde mi?" diye sordu. Jackie, eşinin evde olmadığını söyledi ve kimin aradığını sordu. 

Arayan kişiyse şu yanıtı verdi:

Marilyn Monroe. Jackie'yle mi görüşüyorum?

Kennedy "Evet" yanıtını verdiğinde Monroe, ABD Başkanı'na aradığını söyleyip söylemeyeceğini sordu. Kitapta Jackie Kennedy'nin Monroe'ya "niçin aradığını" sorduğu ve Monroe'nun da "özel bir şey olmadığını söylediği belirtiliyor. Buna göre Monroe, sadece "Merhaba" demek istemiş.

Jackie Kennedy'ninse mesajı ileteceğini söyleyerek telefonu kapattığı ileri sürülüyor.

Taraborrelli'nin Fox News tarafından incelenen kitabında, Jackie Kennedy'nin annesine aramanın "itici" olduğunu ve Monroe'nun sesinin "üzgün" geldiğini ve bunu "rahatsız edici" bulduğunu söylediği iddia ediliyor.

Kitaba göre arama özel bir numaradan yapılmış ve doğrudan Kennedylerin yatak odasındaki telefona yönlendirilmiş. Bu, ABD Başkanı'nın Gizli Servis ajanları tarafından dinlenmeyen ya da izlenmeyen tek hattıydı.  

Taraborrelli kitabında şöyle yazıyor: 

Jackie asla Marilyn'e 'Burayı aramaya nasıl cüret edersin?' diyecek bir tip değildi. Öyle bir kişiliği yoktu. O daha çok kibar davranıp telefonu kapatan bir tipti ve tam da öyle yaptı.

"Eğer Elizabeth Taylor ya da başka bir film yıldızı olsaydı, çok fazla entrika olmazdı. JFK'in ilişki yaşadığı diğer kadınlardan biri olsaydı bile, yine de fazla ilgi çekmezdi" diye yazan Taraborrelli, sözlerine şöyle devam ediyor: 

Marilyn'in dokunduğu her şey her zaman ilgi çekmiştir. Jackie, Marilyn'in JFK ya da bir başkası tarafından oynanamayacak kadar savunmasız ve zayıf olduğunu düşünüyordu.

JFK ve Monroe'nun hafta sonu kaçamağından bahseden yazar şunları söyledi:

Gerçekten sadece bir hafta sonuydu. JFK'in o kadar çok ilişkisi vardı ki Jackie muhtemelen bunun bir hafta sonundan daha fazlası olduğunu düşündü.

Kennedy'nin Monroe'yla ilişkisi olduğuna dair söylentiler, ABD Başkanı'nın ölümünden sadece üç ay önce, 19 Mayıs 1962'de Madison Square Garden'da 45. yaş günü için verdiği ateşli performansla alevlenmişti. 

Bu performans bir dedikodu yazarının şu yorumuna neden olmuştu: 

Marilyn, 40 milyon Amerikalının önünde başkanla sevişiyor gibiydi.

Independent Türkçe, Daily Mail, Fox 



Beynin "İsveç çakısının" hafıza üzerindeki rolü ortaya kondu

Bilim insanları sadece nöronların anıları sakladığını düşünüyordu (Pixabay)
Bilim insanları sadece nöronların anıları sakladığını düşünüyordu (Pixabay)
TT

Beynin "İsveç çakısının" hafıza üzerindeki rolü ortaya kondu

Bilim insanları sadece nöronların anıları sakladığını düşünüyordu (Pixabay)
Bilim insanları sadece nöronların anıları sakladığını düşünüyordu (Pixabay)

Beyindeki yıldız şeklindeki hücrelerin anıların işlenip depolanmasında önemli bir rol oynadığı öne sürüldü.

Bilim insanları uzun zamandır anıların sadece nöronlarda saklandığını düşünüyordu. Nöronlar dışındaki beyin hücrelerinin destekleyici rollere sahip olduğu varsayılırken, son yıllarda bu düşünce değişiyor.

Hakemli dergi Nature'da dün (6 Kasım) yayımlanan makalede astrosit denen yıldız şeklindeki hücrelerin hafıza açısından nasıl bir görev üstlendiği araştırıldı.

Nöronlara destek sağlamaktan kan-beyin bariyerini oluşturmaya kadar çok sayıda kritik işi yerine getiren astrositler "beynin İsveç çakısı" diye de biliniyor.

Yeni araştırmayı yürüten ekip fareler üzerinde yaptıkları deneylerde öğrenmeyle ilişkili astrosit hücrelerini inceledi. 

LLA denen bu hücrelerin bir kısmının öğrenme deneyimi sırasında aktive olduğu gözlemlendi. Araştırmacılar ayrıca farklı bir ortamda yeniden aktive edilen bu hücrelerin anıların hatırlanmasını teşvik ettiğini kaydetti.

Bunun yanı sıra öğrenme deneyimiyle aktive olan LAA'ların, NFIA adlı gen tarafından ifade edilen bir proteini yüksek seviyede tuttuğu bulundu. Bu proteinin üretiminin engellenmesi, sözkonusu öğrenme deneyimine ilişkin anıların da hatırlanmasını engelledi.

Bu durum, astrositlerin anıların hem depolanması hem de hatırlanmasında rol oynadığına işaret ediyor.

Ancak araştırmacılar anıların depolanmasındaki rolünün net olmadığını ifade ediyor. Makalenin başyazarı Benjamin Deneen, "Astrositlerin hafızanın geri çağrılmasında rol oynadığı artık açık" diyerek ekliyor: 

Anıları gerçekten depoluyorlar mı yoksa geri çağırmada bir kanal görevi mi görüyorlar, bu henüz bilinmiyor. Belki de hücresel düzeyde astrositler ve nöronlar arasında bir 'indeksleme' vardır; bir nöron hafıza 'bilgisini' yakınındaki bir dizi LAA'ya dağıtıyor olabilir.

Yine de yeni çalışma hem nöronlar dışındaki beyin hücrelerinin önemini vurguluyor hem de hafızanın nasıl çalıştığını anlamaya katkı sağlıyor.

Bulguların insanlar için geçerli olup olmadığı henüz bilinmiyor. Ancak bunun doğrulanması durumunda Alzheimer gibi hafızayla ilgili hastalıklar da daha iyi anlaşılabilir. 

Independent Türkçe, Popular Science, Science Blog, Nature