2023 Atlantik kasırga mevsiminin ilk "isimli" kasırgası ortaya çıktı

Ulusal Kasırga Merkezi cumartesi günü, Don Tropik Fırtınası'nın şiddetlenerek kasırgaya dönüştüğünü duyurdu

(ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi)
(ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi)
TT

2023 Atlantik kasırga mevsiminin ilk "isimli" kasırgası ortaya çıktı

(ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi)
(ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi)

ABD Ulusal Kasırga Merkezi cumartesi günü, 2023 Atlantik kasırga mevsiminin ilk kasırgasının hızı saatte yaklaşık 120 kilometreye varan rüzgarlarla ortaya çıktığını açıkladı.

Merkez, "Don Kasırgası karaya yönelik bir tehdit oluşturmuyor ve gelecek haftanın başlarında Atlas Okyanusu'nun orta-kuzey kesimleri üzerinde tropikal özelliklerinin azalacağı tahmin ediliyor" diye tweet attı.

Atlantik kasırga mevsimi 1 Haziran'dan 30 Kasım'a kadar sürüyor. 2023'te şimdiye kadar, gücünü tropikal bir fırtınadan alan Don'dan önce Arlene, Brett ve Cindy diye adlandırılan fırtınalar görüldü. Fırtınalar saatte 63 km hıza ulaştıklarında ya da bu hızı aştıklarında isimlendirilir ve saatte en az 119 km hızda rüzgarlara ulaştıklarında kasırga diye sınıflandırılır.

Mayısta ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (National Oceanic and Atmospheric Administration/NOAA), Atlantik kasırga mevsiminin "normale yakın" geçeceğini ve "12 ila 17 isimli fırtına" yaşanacağını öngörmüştü.

Merkez, yaptığı açıklamada şöyle belirtmişti: 

Bunlardan 5 ila 9'u kasırgaya (saatte 119 km veya daha hızlı rüzgarlar), bunlardan da bir ila 4'ü büyük kasırgaya (kategori 3, 4 veya 5; saatte 178 km veya daha hızlı rüzgarlar) dönüşebilir.

NOAA, "Gelecek Atlantik kasırga mevsiminin, bazıları fırtına gelişimini bastıran ve bazıları da körükleyen karşıt faktörler nedeniyle son yıllara kıyasla daha az aktif olmasının beklenmesi, bu yılki genel tahminleri normale yakın bir sezon yaşanacağı yönünde şekillendiriyor" diye devam etmişti.

La Nina'nın etkin olduğu üç kasırga mevsiminden sonra bu yaz ortaya çıkan El Nino ısınma modeli, Atlas Okyanusu'ndaki kasırga faaliyetini baskılayabilir.

2022 Atlantik mevsimi boyunca, kategori 3 veya daha yüksek seviyede bir fırtına niteliğindeki iki büyük olay da dahil, 8 kasırga meydana gelmişti.

Independent Türkçe



Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
TT

Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)

Arkeologlar, Avustralya'nın Mavi Dağlar bölgesindeki bir mağarada Son Buzul Çağı'na ait nadir eserler ortaya çıkararak kıtanın ilk insanlarının, bir zamanlar bu engebeli dağlarda yaşadığına dair kesin kanıtlar buldu.

İlk Milletler topluluğu üyeleriyle birlikte çalışan araştırmacılar, Sidney'nin batısında yaklaşık 1073 metre yükseklikte yer alan buz gibi bir bölge olan Dargan Sığınağı'nın 20 bin yıl önce ilk insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını keşfetti.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan bulgular, Avustralya'da 700 metrenin üzerindeki bir rakımda yerleşim olduğuna dair bugüne kadarki en eski kanıtı sunuyor.

Bulgular, Mavi Dağlar'ın Son Buzul Çağı'nda yerleşime elverişsiz olduğu yönündeki önceki inanışları tersine çevirirken bu tür buzlu arazilerin, erken insan göçüne engel teşkil etmemiş olabileceğine işaret ediyor.

Araştırma, erken dönem Avustralya yerlilerinin bu elverişsiz koşullara uyum sağlamalarını sağlayan yaratıcılıkları hakkında da yeni soruları gündeme getiriyor.

Son Buzul Çağı'ndaki soğuk hava koşulları Mavi Dağlar'ın 600 metre yukarısındaki üst kesimlere kadar uzanmıştı, sıcaklıklar bugünkünden en az 8,2 derece daha düşüktü ve bitki örtüsü modern zamanlara göre çok daha seyrekti.

Bilim insanları Buzul Çağı'nda bu bölgede odun kaynaklarının kıt olabileceğini ve su kaynaklarının kış boyunca donmuş olabileceğini söylüyor.

Sidney Üniversitesi'nden arkeolog Wayne Brennan, "Şimdiye kadar, Avustralya'nın yüksek kesimlerinin Son Buzul Çağı'nda yaşanması çok zor yerler olduğunu düşünüyorduk" diyor.

Dr. Brennan şu ifadeleri kullanıyor: 

Yine de araştırmalarımız bu zorlu koşullara rağmen insanların, ağaç sınırının yaklaşık 400 metre üzerindeki bu yüksek rakımlı arazide yaşadığını ve buradan geçtiğini gösteriyor.

Arkeologlar mağara alanındaki son kazılarda ocak kalıntıları da dahil, Son Buzul Çağı'na ait yaklaşık 700 eser ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bunların çoğunun Avustralya'nın ilk insanları tarafından muhtemelen kesme veya kazıma için kullanılan tarih öncesi aletler olduğunu söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Philip Piper "Dargan Mağarası'nın son 20 bin yılını kapsayan bu kadar sağlam bir kronolojiyi oluşturmamızı sağlayan, eserlerin mükemmel bir şekilde korunmasıydı" diyor.

Gün yüzüne çıkarılan kil taşından aletlerin çoğu yerel üretimdi ancak bir tanesi Dargan Sığınağı'ndan yaklaşık 50 km uzaklıktaki Jenolan Mağaraları bölgesinden gelmiş gibi görünüyor. Bu da eski insanların kuzey ve güney arasında yolculuk yaptığına işaret ediyor.

ghtyju

Araştırmacılar, Mavi Dağlar silsilesi, bitki ve hayvan çeşitliliğiyle tanınan bir UNESCO Dünya Mirası alanı olmasına rağmen, yerli halkın kültürel mirasını korumak için hiçbir önlem alınmadığını söylüyor.

Çalışmanın yazarı ve Darug kadını Leanne Watson Redpath, "Halkımız binlerce yıl boyunca Mavi Dağlar'da yürüdü, yaşadı ve gelişti ve mağaranın orada olduğunu biliyorduk" diyor.

Mağara sadece bir şeyler paylaşmak, hikaye anlatmak ve hayatta kalmak için burayı bir buluşma yeri olarak kullanan atalarımızla somut bir bağ değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin bir parçası. Tüm Avustralyalıların yararı için mirasımıza saygı göstermeli ve onu korumalıyız.

Bilim insanları Son Buzul Çağı'nda bu dağlara hangi ilk insanların ulaştığına henüz emin değil.

Birden fazla yerli grubun bu bölgeyle bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Dr. Brennan, "Geleneksel bilgimizle bilimsel araştırmaları birleştirerek tarihimizin bu paha biçilmez mahzenlerini gelecek nesiller için koruyabileceğimizi umuyoruz" diyor.

Independent Türkçe