Cillian Murphy, Batman'i Christian Bale'a kaptırması hakkında konuştu: "En iyisi oldu"

Oppenheimer'ın yıldızı süper kahraman rolü için düşünülse de yönetmen Christopher Nolan farklı bir karar vermişti

AFP
AFP
TT

Cillian Murphy, Batman'i Christian Bale'a kaptırması hakkında konuştu: "En iyisi oldu"

AFP
AFP

Cillian Murphy, Christian Bale'in kendisini Batman rolünde alt etmesinden memnun olduğunu söyledi. Murphy'nin böyle düşünmesinin bir nedeni, rol için fiziksel açıdan uygun olmadığına inanmasıydı.

İrlandalı oyuncu, Christopher Nolan'ın halen sinemalarda gösterilen son filmi Oppenheimer'da atom bombasının mucidi fizikçi J. Robert Oppenheimer'ı canlandırıyor.

Bu, Murphy ve Nolan'ın birlikte çalıştığı 6. film olsa da Murphy ilk kez başrolde yer alıyor.

Murphy'yle Nolan'ın ilk işbirliği, Nolan'ın fantastik DC üçlemesinin ilk filmi 2005 yapımı Batman Başlıyor'da (Batman Begins) gerçekleşti.

Bale, karanlıklar içindeki süper kahramanı; Murphy ise Batman Başlıyor'un kötü karakteri Korkuluk'u canlandırıyordu.

Peaky Blinders'ın yıldızı, GQ'ya verdiği yeni röportajda filme adını veren rolü kaçırmasına dair düşüncelerini paylaştı. Olayların bu şekilde gelişmesinin nihayetinde doğru bir karar olduğunu düşünüp düşünmediği sorulduğunda Murphy, böyle düşündüğünü belirtti.

Murphy, "Evet, bence en iyisi oldu çünkü Christian Bale'ın performansında bu rolün nefes kesici bir yorumunu izledik" diye açıkladı.

Kendimi hiçbir zaman Batman için doğru fiziksel özelliklere sahip biri olarak görmedim. Bana göre o her zaman Christian Bale olacaktı.

Daha önce Nolan hem kendisinin hem de Murphy'nin, onun bu rol için doğru kişi olmadığının sürecin başlarında farkında olduğunu söylemişti. Yine de Tenet'ın yönetmeni, Murphy'nin filmde bir şekilde yer almasını istediğini biliyordu.

Nolan, Entertainment Weekly için yaptıkları bir sohbette Murphy'ye, "İlk konuşmamızda sanırım ikimiz de nihayetinde Batman'i senin oynamayacağını biliyorduk" demişti.

Ama seninle sete gitmeyi gerçekten istedim, senin filmde yer almanı istedim.

47 yaşındaki Murphy ve 52 yaşındaki Nolan, Oppenheimer'ın vizyona girmesinden önce The Independent'a konuştuğunda oyuncu, Nolan'ın bir filminde başrol oynama fırsatına balıklama atladığını itiraf etmişti.

Murphy "Hiçbir ön hazırlık ya da uyarı yoktu; beni durup dururken arayıp 'Onu oynatmak ister misin?' dedi" diye anlatmıştı.

Onun bir filminde başrol oynamak için yanıp tutuşmadığımı söylersem yalan olur. Bence dünyadaki bütün oyuncular, rolünün büyüklüğü fark etmeksizin Chris'le çalışmak ister. Bu hayalimdi.

The Independent'tan Clarisse Loughrey 4 yıldız verdiği incelemesinde filmi Nolan'ın "en iyi ve kendisini gözler önüne en çok serdiği çalışması" diye nitelendirerek şöyle ekledi:

Gelenekçi bir bakışa sahip ustalıkla ve güçlü, sinematik bir hayal gücüyle anlatılan son derece huzursuz edici bir hikaye.

Oppenheimer halen sinemalarda.

Independent Türkçe



ABD'deki en eski mezar taşının sırrı çözüldü

Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
TT

ABD'deki en eski mezar taşının sırrı çözüldü

Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)

Amerika'daki kolonilerle bağlantılı ticaret rotalarına daha fazla ışık tutan yeni bir çalışma, ABD'de bilinen en eski mezar taşının İngiliz bir şövalyeye ait olduğunu ve muhtemelen Belçika'dan geldiğini ileri sürdü.

Arkeologlar, mezar taşının bir şövalyeye ait olduğunu ve 1627'de Amerika'daki ilk kalıcı İngiliz yerleşim yeri olan Virginia eyaletinin Jamestown kentine yerleştirildiğini biliyordu. Ancak siyah kireçtaşından yapılan levhanın Avrupa'nın tam olarak neresinden geldiği net değildi.

Yakın zamanda International Journal of Historical Archeology isimli akademik dergide yayımlanan çalışma, mezar taşının oyma ve kakmalarını inceleyerek kökeninin izini sürdü.

Bilim insanları, mezar taşında bir zamanlar muhtemelen bir kalkan, açılmış bir parşömen ve zırhlı bir adam tasvirinin pirinç kakmalarını barındıran, oyulmuş bir girinti olduğunu tespit etti.

Tarihi kayıtlar, 17. yüzyılda Jamestown'da, 1618'de Sör Thomas West ve Sör George Yeardley olmak üzere iki şövalyenin hayatını kaybettiğine işaret ediyor.

Sör Yeardley'nin üvey torunu, 1680'lerde kendisi için siyah kireçtaşındakiyle aynı yazıtlara sahip bir mezar taşı sipariş etmişti.

Araştırmacılar bu sebeple, 1627'den kalan mezar taşının Sör George Yeardley'ye ait olduğundan şüphelendi.

1588'de İngiltere, Southwark'ta doğan Sör Yeardley, Bermuda yakınlarında bir gemi kazasından sağ çıkarak 1610'da Jamestown'a gelmişti.

Sör Yeardley 1617'de İngiltere'ye döndüğünde, I. James onu şövalye ilan etmişti. Sör Yeardley, 1621'de Jamestown'a dönmüş ve 1627'de orada hayatını kaybetmişti.

Bilim insanları, mezar taşından parçalar inceledi ve birçoğu Kuzey Amerika'da olmayan küçük fosil mikroplar tespit etti. Araştırmacılar, mikrop fosillerinin günümüzde Belçika ve İrlanda'yı oluşturan bölgelerde birlikte bulunduğunu söyledi.  

Mezar taşının kaynağını daha da daraltarak, o dönemde bu tür kireçtaşlarının en yaygın kaynağı olduğu bilinen Belçika'yla sınırlandırdılar.

Bilim insanları "Bu nedenle, şövalyenin mezar taşı Avrupa'dan ithal edilmiş olmalı. Tarihi kanıt Belçika'ya işaret ediyor, oradan gemiyle Londra'ya ve Jamestown'a taşınmış" diye yazdı.

Mezar taşının Belçika'da taş ocağından çıkarılıp kesildiğini, Maas Nehri'nden Manş Denizi'ni geçerek Londra'ya taşındığını, burada oyulduğunu ve pirinç kakmaların yerleştirildiğini, sonrasında da Jamestown'a gönderildiğini tahmin ediyoruz.

Bulgular, koloni döneminde Avrupa ve Jamestown'ı birbirine bağlayan ticaret ağlarının kapsamını gösteriyor.

öıüaoçzd
Virginia'daki Jamestown kazı alanı (Marcus Key et al International Journal of Historical Archaeology)

Çalışmada, bu simsiyah taşların o dönemde Avrupa'da "en çok rağbet gören ve en pahalı" taşlar olduğu belirtiliyor.  

Araştırmacılar "Londra'da yaşadıktan sonra Virginia'ya gelen başarılı sömürgeciler, son İngiliz modalarından haberdar olur ve bunları kolonilerde taklit etmeye çalışırdı" dedi.

Bulgular, ilk Amerikan kolonilerinin en zorlu dönemlerinde bile bazı sömürgecilerin kendilerini anmak için ne kadar çaba sarf edebildiğini gösteriyor.

Independent Türkçe