Modacılar son günlerde oldukça mutlu. Turizm sektörü canlandı ve bu durum satışlara güzel bir şekilde yansıdı. Paris’te, geçen ay bir gencin bir polis kurşunuyla hayatını kaybetmesinin yol açtığı huzursuzluk nedeniyle yaşanan kaygının ardından, atmosfer nihayet sakinleşti ve turistler eskisinden daha hevesli bir şekilde alışveriş yapmaya döndü.
Louis Vuitton’un Champs-Elysées’deki merkez mağazasının, Saint-Honore caddesindeki Hermes mağazasının, Cambon Caddesi’ndeki Chanel mağazasının ve Av. Montaigne’deki Dior mağazasının dışında uzun kuyruklar oluştu. Aç insanların ekmeğe olan rağbetini benzeyen şekilde, müşterilerin özellikle deri ürünlerine olan talebini, moda dünyasında herkes mutlulukla ve umutla takip etti. Louis Vuitton, Dior, Chanel, Hermes ve Burberry liderliğindeki birçok moda şirketi, yavaş olmasına rağmen Çinli müşterilerin dönüşü sayesinde yürekleri rahatlatan karlar kaydetti.
Ancak bu coşkulu sahnede, Gucci artık sadece izleyici rolünü üstleniyor. Moda evi artık birkaç yıl önceki büyük rolüne veda etti. Haftalar önce, sahibi olan Kering grubu, Gucci CEO’su Marco Bizzarri‘nin istifa ettiğini duyurdu. Bizzarri 2015’te Gucci’ye katıldığından beri modaevinin birçok başarısının altına imzasına atmıştı.
Bizzarri, tasarımcı Alessandro Michele ile Gucci satışlarını hızla artıran başarılı bir ikili olmuştu. İkili o dönemki durgun sektörü canlandırarak ‘maksimalizm’ tarzının hakim olduğu ürünlerle müşterileri mağazalarına çekmeyi başarmıştı. Ancak yıllar geçti ve bu tasarımların sürpriz özelliği yok oldu. Yeni olandan başka hiçbir şeye sadakati olmayan müşteri tokluk ve bıkkınlık hissedinceye kadar aynı hızda, renklerde ve çizgilerde koleksiyonlar sunuldu. Ardından satışlar düştü ve tasarımcıdan yeni fikirler geliştirmesi ve bulması istendi, ancak Michele sanatsal vizyonuna bağlı kaldı. Kaçınılmaz sonuç ise, sözleşmesini yenilemeyerek modaevini terk edilmesi oldu.
Michele’in ayrılmasının ardından, CEO Marco Bizzarri kendini bir çıkmazda buldu zira bir gecede moda evinin kaderini değiştirebilecek ve hayal gücünü ateşleyebilecek bir tasarımcı bulmak kolay değil. Hele ki Dior, Louis Vuitton ve Chanel gibi Gucci’nin rakiplerinin yüksek satışlar elde ettiği zamanda bu daha zor bir iş oldu. Gucci’nin son yıllarda yakaladığı başarıyı -en azından gerektiği kadar hızlı bir şekilde- yakalayamayacağı net bir hale geldi. Bizzarri’nin kendisi bile en iyimser haliyle gelirlerini 10 milyar avrodan 15 milyar avroya çıkarmayı başarabileceğini düşünmeyecek duruma ulaştı.
Bizzarri’nin istifa haberi hissedarları memnun etti ve görünüşe göre bu karar onların ısrarı üzerine geldi. Geçen Ocak ayında, Kering grubunun sahibi François Pinault, moda evini yeni bir aşamaya taşımak için Bizzarri’nin kalacağını açıkladığından, CEO değişimine yönelik bir beklenti yoktu. Tasarımcı ve CEO’yu aynı anda değiştirmek görülmemiş bir olay, zira moda dünyasında bu intihara eşdeğer bir şey ancak Louis Vuitton, Dior, Chanel ve Hermes’in başarısı, sabırsız hissedarları çileden çıkarmış gibi görünüyor.
Tasarımcı ve CEO’nun değişmesi, ürünlerin üretiminde arzu uyandırmakla kendi geçmişini onurlandırmaya dayanan stratejilerin değişeceği anlamına gelmiyor olabilir. Bu durum, herkesin Gucci’nin yeni tasarımcısı Sabato De Sarno’nun, Bizzarri’nin istifa edeceği Eylül ayında neler yapacağını heyecanla beklemesine neden oluyor. Diğer yandan, grubun yakın zamana kadar moda evi için yeni bir CEO seçip seçmediği ise bilinmiyor.
Bizzari’nin istifasının, yıllarca Yves Saint Laurent moda evinin CEO’su olan Francesca Bellettini’nin Kering Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığının ek pozisyonuna geçirilmesi ile aynı zamana denk gelmesi dikkat çekti. Bu, Kering’e bağlı moda evlerinde çalışan tüm CEO’ların, grubun sahibi François Pinault yerine her türlü istişarede Bellettini’ye başvuracağı anlamına geliyor. Francesca hem teknik hem de ticari olarak Saint Laurent için çok şey başarırken, şu anda 3 milyar avro olduğu tahmin ediliyor.
Sandalye değişikliği, Gucci, Saint Laurent ve diğerlerinin sahibi olan Kering grubuyla sınırlı olmadı, LVMH grubu, bu yıl üst düzey sandalyelerin değişimine tanık olan gruplardan biri oldu. Dior’uun eski CEO’su Pietro Beccari, Louis Vuitton moda evine transfer oldu ve yerine Delphine Arnault geçti. İlginç bir şekilde, Beccari de tamamen farklı bir nedenle büyük bir zorlukla karşı karşıya kalıyor. Louis Vuitton, Beccari katılmadan önce bile uzun süredir büyük karlar elde ediyor. Onun için en büyük zorluğu oluşturan şey, bu başarıyı nasıl devam ettireceğine dayanıyor. LVMH grubunun bu hamleleri ‘koruma tedaviden iyidir’ ilkesine inanmasından kaynaklanıyor. Moda dünyasında şu anda olan şey, proaktif önlemleri, satışlardaki düşüşten sonra değil, önce düşünmeyi gerektiriyor, zira gelişme ve değişim modanın yakından bağlantılı unsurlarını oluşturuyor. Daha da önemlisi, bu gruplar, tıpkı bir tasarımcının parlaklığı korumak ve müşterileri çekmek için stilini ve tasarımlarını yenilemesi gerektiği gibi, CEO’larının da birlikte çalıştığı kişilere yaratıcı olmaları için ilham veren ve onları motive eden stratejiler geliştirmesi gerektiğini fark etti. Beccari, dönemin kültürünü anlayarak, modaya olan sevgisi ve ilgisi dışında moda dünyasıyla hiçbir ilgisi olmayan bir müzisyen olan Pharrell Williams’in Louis Vuitton erkek departmanı kreatif direktörü olarak atadı. Taraftarlar ve rakipler arasında bu kararın yarattığı tartışmaya rağmen, moda evinin satışları ve mağazalarının dışındaki bekleme kuyruklarından da anlaşılacağı üzere bu doğru bir adım oldu.
Bugün moda endüstrisinde ve yaratıcı alanlara dair her şeyde herkesin hemfikir olduğu konu, CEO’nun başarısının artık strateji geliştirmek, matematiksel işlemler yapmak ve pazarlama sanatlarında ustalaşmakla sınırlı olmadığı, aynı zamanda duygusal zeka ve sanatsal bir anlayışı da içeriğine dayanıyor. Valentino’nun CEO'su Jacopo Venturini bunu Şarku’l Avsat’a verdiği önceki bir röportajda da vurguladı. Ayrıca yaratıcılığı teşvik etme ve insan ilişkilerine dayalı bir kültür oluşturmanın CEO’nun öncelikleri arasında yer aldığını belirtti. Bunun, tasarımcıya yaratıcı ve yenilikçi olması için tam özgürlük verilen bir atmosfer yaratma görevini kolaylaştırmayı gerektirdiğini, zira çalışma ortamı sağlıklı olduğunda ve insan etkileşimine dayalı olduğunda üretim de daha güzel olacağını da vurguladı.
Venturini, tasarımcının yaratıcılığın fitilini ateşlemesi gerekirken, CEO olarak önemli rollerinden birinin yaratıcılığı teşvik etmek olduğuna dikkat çekti.
Şu anda her şey değişti ve herhangi bir moda evinin artistik tasarımcısı artık tek başına lider ve yıldız değil. Artık CEO ve tasarımcı madalyonun iki yüzünü temsil ediyor. Birinin başarısı diğerinin desteği olmadan tamamlanmıyor.