Yaz mevsimindeki güneş ışınları hakkında 10 sağlık bilgisi

Güneş ışınlarının türleri, etkileri ve zararlarına yönelik uyarıda bulunuluyor.
Güneş ışınlarının türleri, etkileri ve zararlarına yönelik uyarıda bulunuluyor.
TT

Yaz mevsimindeki güneş ışınları hakkında 10 sağlık bilgisi

Güneş ışınlarının türleri, etkileri ve zararlarına yönelik uyarıda bulunuluyor.
Güneş ışınlarının türleri, etkileri ve zararlarına yönelik uyarıda bulunuluyor.

Ultraviyole (UV) ışınlarının ilk etkisi, cildin bütünlüğünü ve tazeliğini bozmasıdır. Bu da erken yaşta cildin sarkmasına ve yaşlanmasına neden olur. Günümüzün sağlık çalışmalarının hedefi, güneş ışınlarının vücut sağlığı üzerindeki etkilerini engellemektir.

UV

İşte Şarku’l Avsat’ın uzmanlardan edindiği bilgilere göre güneş ışığı, çeşitleri, vücut sağlığına zararları ve nasıl önleneceğine dair 10 madde:

1) Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) eğitimsel yayınlarında güneş ışığı ile gelen UV ışınlarının yedi büyük zararı olduğu belirtiliyor. Bunlar güneş yanığı, ciltte bronzlaşma değişiklikleri, ciltte yaşlanma, cilt kanseri, güneş lekeleri, gözün bazı kısımlarında hasar, vücudun bağışıklık gücünün bozulması olarak sıralanıyor. Kısa vadede UV ışınlarına ‘aşırı’ maruz kalmak güneş yanıklarına, cilt renginin koyulaşmasına ve vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açıyor. Daha uzun süre ve tekrar tekrar maruz kalmak, cildin yaşlanmasına ve sarkmasına, cilt kanserine ve gözün bazı kısımlarında hasara neden oluyor.

2) Güneş ışınları demeti ile Dünya’ya gelen 3 çeşit UV ışını vardır. Bu, her biri için ışık dalga boyu miktarındaki farka bağlıdır. En uzun olanı UVA, UVB ve UVC’dir. Basılmış kaynaklarda belirtildiği üzere, dalga boylarını anlamak için, ‘radyo’ dalgalarının altı katlı bir bina büyüklüğünde olduğunu düşünürsek, mikrodalga ışınları bir arı büyüklüğünde, kızılötesi ışınları toplu iğne başı büyüklüğünde, görünür ışık ışınları mikropların boyutunda, UV ışınları birkaç atomdan oluşan bir şeker molekülünün büyüklüğünde, X-ışınları (göğüs röntgenlerinde kullanılır) atom büyüklüğünde ve gama ışınları ise bir atom çekirdeği kadardır.

3) Ozon tabakası tüm UVC ışınlarını ve çoğu UVB ışınlarını engeller. Sadece tüm UVA ışınları ve bazı UVB ışınları Dünya’da bize ulaşır. Ultraviyole ışınlarının yüzde 80’den fazlası bulutların içinden geçtiği için bulutların UV ışınları engellemede çok zayıf olduğunu belirtmek gerekir. Ultraviyole radyasyon miktarı genellikle sabah saat 10.00 ile öğleden sonra saat 16.00 arasında en yüksek seviyede bulunuyor. Güneşli tropik bölgelerde ve beyaz karla kaplı dağlık bölgelerde UV ışınları miktarı da yüksektir. Denizlerin su yüzeylerinden ise daha yüksek oranda bize yansır.

Dermatolojik etkiler

Deri 3 katmandan oluşur: Hava ile temas halinde olan dış katman olan epidermis, sıkı bir şekilde birbirine bağlanmış yüzey hücrelerinden oluşur. Hemen altında yoğun, düzensiz fibröz bağ dokusundan oluşan dermis bulunur. Dermis tabakası kan damarlarını, kıl foliküllerini, cilde pigment veren hücreleri, ter bezlerini, sinir uçlarını ve daha fazlasını içerir. Dermisin altında, esas olarak gevşek bağ dokusu ve yumuşak yağ dokusundan oluşan hipodermis yer alır.

4) Cilt doğrudan güneş ışığına maruz kaldığında UVB ışınları derinin üç tabakasından sadece ‘epidermis’ tabakasına ulaşır. Bu ışınların (B tipi) ‘çoğunlukla’ derinin daha derin katmanlarına girmez çünkü UVB ışınlarının dalga boyu kısadır. Bu nedenle, bronzlaşma sırasında ciltte yanıklara ve renk değişikliklerine neden olmaktan genellikle ‘birinci derece’ sorumludur. UVA ışınları daha uzun bir dalga boyuna sahipken, epidermal tabakaya nüfuz edebilir ve derinin iç dermis tabakasının derinliğine ulaşabilir. Dolayısıyla ‘ilk’ etkisi, cildin gençlik dönemindeki özelliği olan bütünlüğün ve tazeliğin bozulmasıdır. Bu nedenle erken yaşlarda ciltte sarkma ve yaşlanmaya neden olmaktan sorumludur.

5) İki tür UV ışının cilt katmanlarına farklı şekilde nüfuz etmesine rağmen her ikisi de zararlıdır. Bunlara korunmasız maruz kalmak deri hücrelerindeki DNA’ya zarar verir. Çünkü UV ışınlarının iki türü de yüksek enerjili ışın türleri arasındadır. Yani genel olarak deri tabakalarının hücrelerinin çekirdeğine ulaşırlarsa zararlıdırlar. DNA’da değişikliklere ve hücre bölünmesinde bozukluklara neden olarak kanserli tümör riskini artırırlar.

6) WHO’ya göre, UV ışınlarına aşırı maruz kalmanın en iyi bilinen akut etkisi, ‘güneş yanığı’ olarak adlandırılan derinin tanıdık kızarıklığı olan eritemdir. Ek olarak, çoğu insan, maruz kaldıktan birkaç gün sonra ortaya çıkan melanin üretiminin ultraviyole uyarımından bronzlaşırlar. Daha az belirgin olan başka bir uyarlanabilir etki, UV ışınlarının derinin daha derin katmanlarına nüfuz etmesini azaltan cildin dış katmanlarının kalınlaşmasıdır. Her iki değişiklik de cilt hasarının bir işaretidir. Cilt hasarına yatkınlık, cilt tipine bağlıdır. Açık tenli kişilerin güneş yanığı veya ‘eritem’ alma olasılığı, koyu tenli kişilere göre daha fazladır. Benzer şekilde, ‘cildi bronzlaştırabilen’ UV maruziyetine uyum sağlama yeteneği de cilt tipine bağlıdır.

7) UV ışınlarına kronik maruz kalma aynı zamanda derinin hücrelerinde, fibröz dokularında ve kan damarlarında bir dizi dejeneratif değişikliğe yol açar. Bu değişiklikler cildin pigmentli bölgeleri olan çiller, doğum lekeleri ve lentijinleri içeriyor. UV ışınları cilt yaşlanmasını hızlandırır ve cilt elastikiyetinin kademeli olarak kaybı kırışıklıklara ve kuru, pürüzlü cilde neden olur.

8) Daha fazla açıklama için, çiller veya melazma, genellikle erken yaşta yüz, ön kol, üst kol, omuzlar ve sırtın üst kısmında görülen ve yaşla birlikte gerileyen ciltteki küçük kahverengi lekelerdir. Çiller başlangıçta melanokortin reseptörlerinin varlığı yoluyla kalıtımla bağlantılıdır. Güneşten gelen ultraviyole ışınlarına maruz kaldığında hücreler harekete geçerek melanin pigmenti üretir ve böylece çillerin koyulaşması artar. Nevüsler (Benler), aşırı melanin birikimi (ten renginden sorumlu pigment) veya hipomelanoz (azalmış melanin) gibi bir dizi pigmentasyon bozukluğundan kaynaklanan koyulaşmış cilt bölgeleridir. Lentigolar ise, normal görünümlü bir ciltle çevrili iyi tanımlanmış kenarları olan küçük, pigmentli bir noktadır.

Koruma ve önleme

9) WHO’ya göre özellikle raşitizm, osteomalazi (Kemik yumuşaması) ve osteoporoz (Kemik erimesi) gibi kemik hastalıklarının gelişimini önlemeye yardımcı olan D vitamini üretimi için bununla birlikte, çok fazla güneşe maruz kalmak tehlikeli hatta ölümcül olabilir bu nedenle herkesin bir miktar güneş ışığına ihtiyacı vardır. Yaz ayları bu konuda gerçek bir tehlike arz etmektedir. Çocukları güneşte uzun süre geçirmekten korumak özellikle önemlidir. Zira bu ilk yıllarda güneş ışığına aşırı maruz kalmak, yaşamın ilerleyen dönemlerinde UV ile ilişkili hastalıklara yakalanma riskini büyük ölçüde artırabilir.

10) Amerikan Dermatoloji Akademisi, güneş ışınlarından korunmak ve cilt kanseri riskini azaltmak için genç yaşlı herkesin aşağıdaki önlemleri almasını öneriyor:

-Gölge arayın: Uygun olduğunda gölge arayın ve güneş ışınlarının en güçlü olduğu saat 10:00 ile 14:00 arasında olduğunu unutmayın. Kendi gölgenize de bakabilirsiniz. Gölgeniz sizden kısa göründüğünde gölge arayabilirsiniz.

-Güneşten koruyan giysiler tercih edin: Hafif, uzun kollu gömlek, pantolon, geniş kenarlı şapka ve mümkünse UV korumalı güneş gözlüğü takın. Daha etkili koruma için etiketinde UPF numarası bulunan giysileri seçin.

-Güneş koruyucu uygulayın: Giysilerle örtülmeyen tüm cilt tiplerine geniş spektrumlu, suya dayanıklı, SPF 30 veya daha yüksek bir güneş koruyucu uygulayın. Her iki saatte bir veya yüzdükten veya terledikten sonra yeniden uygulamayı unutmayın.

*İç Hastalıkları Danışmanı



Uzmanlardan aşırı işlenmiş bebek mamaları uyarısı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Uzmanlardan aşırı işlenmiş bebek mamaları uyarısı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Uzmanlar, "çocukları ömür boyu obeziteye hazırlayan" aşırı işlenmiş bebek mamalarının "süpermarket raflarını ele geçirdiği" uyarısında bulundu.

Leeds Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yürüttüğü çalışma, reyonları dolduran bebek maması ürünlerinin üçte birinin, uzun vadeli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilen aşırı işlenmiş gıda (UPF) olarak sınıflandırıldığını ortaya koydu.

Araştırmacılar ayrıca, endüstriyel olarak üretilen gıda ürünlerinde doğal içerikleri öne çıkaran "yanıltıcı" etiketler konusunda ebeveynleri uyardı.

Ekip, önde gelen markalara ait 600 bebek maması ürününü analiz etti ve bebek atıştırmalıklarının şaşırtıcı bir şekilde yüzde 87'sinin, bebek kahvaltılık gevreklerinin ise yüzde 79'unun UPF olarak sınıflandırıldığını tespit etti. Bu, sözkonusu gıdaların genellikle ev yemeklerinde bulunmayan malzemelerle endüstriyel teknikler kullanılarak üretildiği anlamına geliyor.

Ayrıca, bebekler için pazarlanan popüler atıştırmalıklarda "endişe verici eğilimler" buldular. Bunlar arasında "erimiş" şişirilmiş atıştırmalıklar ve meyve bazlı çiğnemelik ve barlar da var.

Çalışmanın yazarları, Birleşik Krallık hükümetine UPF'ler konusunda daha sıkı düzenlemeler getirmesi çağrısında bulunarak, sunulan gıdaların "küçük çocukların büyürken yemesi gerekenlere çok az benzediğini" söylüyor.

Çalışmanın baş araştırmacısı ve Leeds Üniversitesi'nde çocuk beslenmesi uzmanı olan Dr. Diane Threapleton şunları söyledi:

Bebek reyonunda aşırı işlenmiş atıştırmalıklar, tatlılar, kahvaltılık gevrekler ve hatta öğünlerin baskın olduğunu görüyoruz. Bunlar genellikle sağlıklı, organik veya 'ilave şeker içermez' iddialarıyla pazarlanıyor ancak küçük çocukların büyürken yemesi gereken gıdalara çok az benzeyen içeriklere sahipler ve yoğun işleme tabi tutuluyorlar. Bu ürünler, bebekleri en başından itibaren aşırı işlenmiş, aşırı tatlı yiyeceklere istek duymaya itiyor. Bu, hükümetin daha sağlıklı bir nesil yetiştirme konusunda ciddi olduğunu göstermesi için gerçek bir fırsat. Bebek maması reyonunun mevcut durumu kabul edilemez ve artık gözardı edilmemeli.

Çalışmaları, hükümetin "yanıltıcı" etiketlere sahip şekerli atıştırmalıkların satışını engellemek için "acilen" harekete geçmesi gerektiğini belirten Obezite Sağlık İttifakı (OHA) tarafından destekleniyor.

OHA Direktörü Katharine Jenner şunları söyledi:

Hükümetin 10 Yıllık Sağlık Planı, obeziteyi sona erdirmek için büyük bir hedeften bahsediyor ancak erken çocukluk dönemindeki açığı kapatmadığımız sürece asla bu hedefi yakalayamayız. Sağlıklı bir yaşam doğumdan itibaren başlar, bebeklerimize ve küçük çocuklarımıza gelişimlerini ve uzun vadeli sağlıklarını olumsuz etkileyen aşırı işlenmiş gıdalar veriyoruz. Bebek maması reyonu, çocukları ömür boyu kötü beslenme alışkanlıklarına, obeziteye ve diş çürümesine sürükleyen şekerli, aşırı işlenmiş atıştırmalıklarla dolu. Birleşik Krallık bir ağız sağlığı krizinin pençesindeyken, hükümetin bebek maması şirketlerinin yanıltıcı etiketlere sahip yüksek şekerli gıdaları satmasını acilen sınırlaması gerekiyor. Bu ürünler, çocuklarının sağlığını her şeyin üstünde tutmak isteyen ebeveynlerin ve bakıcıların iyi niyetlerini gölgeliyor.

Independent Türkçe