Michael Cera az kalsın menajeri yüzünden Barbie'deki rolünü kaybediyormuş

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Michael Cera az kalsın menajeri yüzünden Barbie'deki rolünü kaybediyormuş

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Michael Cera, Greta Gerwig'in Barbie'sinde hayranların favorisi olan Allan'ı oynama şansını nasıl neredeyse elinden kaçıracağını açıkladı.

35 yaşındaki Kanadalı aktör, Margot Robbie'nin hayatının amacını keşfetmek için gerçek dünyaya adım atmak zorunda kalan ve filme ismini veren bebeği canlandırdığı gişe rekortmeni filmde, Mattel'in üretimden kaldırılan bebeğini canlandırıyor.

Nevi şahsına münhasır Allan'ı tuhaf ve uyumsuz bir karakter olarak canlandıran Cera, komedi filminin geçen ay sinemalarda gösterime girmesinden sonra izleyicilerin beğenisini hemen kazandı.

Çok Fena (Superbad) filminin yıldızı, yakın zamanda GQ'ya verdiği video röportajında, oyuncu kadrosuna "tam son dakikada" seçildiğini söyledi.

Cera, "Menajerim proje için müsait olup olmadığımı kontrol etmek amacıyla beni aradı ve 'Bu filmle ilgili bir telefon aldım, Barbie filmi, Greta Gerwig yönetiyor ve 4 ay civarında bir süreyle Londra'da çekiliyor. Ben de onlara muhtemelen Londra'ya gitmek istemeyeceğin için muhtemelen bu filmde oynamak istemeyeceğini söyledim' dedi" diye anlattı:

Ben de 'Ne?! Ne demek istiyorsun? Onları geri ara' dedim. Yani, işi berbat falan etmedi ama 'Onların beklentilerini, bunu yapmak istemeyebileceğin ihtimaline göre idare ettim' dedi. Ben de 'Nasıl yapmam? Yapmam gerek' dedim.

Juno'da da oynayan Cera, Uğur Böceği (Lady Bird) filminin yönetmeni Gerwig'le e-posta yoluyla bağlantı kurarak rolü oynayıp oynayamayacağını sorduğunu açıkladı.

Rolü konuşmak için Zoom'a geçtikten sonrasını anlatan Cera şunu söyledi:

O andan itibaren her şey çok hızlı gelişti.

Aktör kendi sözleriyle, Allan'ı "dünyada gerçek bir yeri olmayan", "üzgün bir figür" diye tanımladı.

Cera, "Allan aslında çok kısa bir üretim süreci geçirmiş gerçek bir oyuncak bebeğe dayanıyor" diye ekledi. Allan 1964’te Barbie'nin erkek arkadaşı Ken'in en iyi arkadaşı olarak tanıtılmış ancak düşük satışlar nedeniyle iki yıl sonra, 1966'da üretimi durdurulmuştu.

21 Temmuz'da gösterime giren Barbie şimdiden çeşitli gişe rekorlarını kırdı.

Yapım, dünya çapında 1 milyar doları aşan gişe satışıyla, bir kadın yönetmenin en yüksek hasılat elde eden filmi olarak tarihe geçti.

16 Ağustos Çarşamba açıklanan rakamlara göre Barbie'nin ABD’deki gişe hasılatı 537,5 milyon dolara ulaşarak Christopher Nolan'ın 2008 yapımı süper kahraman filmi Kara Şövalye'nin (The Dark Knight) (536 milyon dolar) önüne geçti ve Warner Bros'un ABD’de en yüksek hasılat elde eden filmi oldu.



Korku evleri sağlığa iyi geliyor olabilir

Araştırmacılar, eğlence amacıyla gidilen korku evlerinin, bağışıklık tepkilerini düzenleyebilceğini düşünüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, eğlence amacıyla gidilen korku evlerinin, bağışıklık tepkilerini düzenleyebilceğini düşünüyor (Unsplash)
TT

Korku evleri sağlığa iyi geliyor olabilir

Araştırmacılar, eğlence amacıyla gidilen korku evlerinin, bağışıklık tepkilerini düzenleyebilceğini düşünüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, eğlence amacıyla gidilen korku evlerinin, bağışıklık tepkilerini düzenleyebilceğini düşünüyor (Unsplash)

Bilim insanları korku evlerine gitmenin iltihaplanmayı azaltabileceğini öne sürdü.

Korku ve akut stres tepkilerinin, hayatta kalmak için temel görevler gördüğü biliniyor. Bu duygular adrenerjik sistemi harekete geçirerek tehlikeye karşı hazırlanmayı sağlayan "savaş ya da kaç" tepkisini tetikliyor. 

Adrenerjik sistemin aynı zamanda bağışıklık sistemini etkileyerek kronik hastalıklarla ilişkilendirilen düşük dereceli inflamasyonu azaltabildiği düşünülüyor.

Bilim insanları son yıllarda ekstrem sporlar yaparak veya film izleyerek eğlence amaçlı korku duyulmasının vücutta yarattığı etkileri inceliyor. 

Danimarka'daki Aarhus Üniversitesi'nden araştırmacılar yeni çalışmalarında korku evlerinin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini analiz etti.

Ortalama yaşları 30 olan 113 gönüllü, Vejle kentindeki bir korku evinde yaklaşık 1 saat geçirdi. Bu süre boyunca kalp atış hızları takip edilen katılımcılar daha sonra ne kadar korktuklarını da bildirdi.

Katılımcılar korku evindeki deneyimlerinde katil palyaçolar, elektrikli testere kullanan saldırganlar ve zombilerle karşılaştı. 

Bulgularını Brain, Behavior, and Immunity adlı hakemli dergide yayımlayan ekip, etkinlikten önce, hemen sonra ve üç gün sonra katılımcıların inflamasyon belirteçlerini ve bağışıklık hücrelerini inceledi. 

Etkinlikten önce düşük dereceli inflamasyonu olan katılımcıların büyük bir kısmında, korku evinden çıktıktan üç gün sonra inflamasyon belirteçlerinde gerileme kaydedildi. 

Çalışma, eğlence amaçlı korkunun iltihaplanmayı azaltabileceğine işaret ediyor. Bulgular akut stresin, bağışıklık sistemini potansiyel travma veya enfeksiyona hazırlayabileceğini gösteren hayvan çalışmalarıyla da paralellik gösteriyor. 

Diğer yandan yeni araştırmanın küçük çaplı olması ve kontrol grubu içermemesi gibi sınırlılıkları var. 

Yine de eğlence amaçlı korkunun vücutta olumlu etkiler yaratıp yaratmadığına dair daha fazla çalışmaya ihtiyaç olabileceğini gösteriyor. 

Independent Türkçe, IFL Science, MedicalXpress, Brain, Behavior, and Immunity