Adam Sandler'ın Netflix'teki yeni komedisine övgüler yağıyor

Filmin yönetmenliğini, romantik komedi Crush'la tanınan Sammi Cohen üstleniyor (Netflix)
Filmin yönetmenliğini, romantik komedi Crush'la tanınan Sammi Cohen üstleniyor (Netflix)
TT

Adam Sandler'ın Netflix'teki yeni komedisine övgüler yağıyor

Filmin yönetmenliğini, romantik komedi Crush'la tanınan Sammi Cohen üstleniyor (Netflix)
Filmin yönetmenliğini, romantik komedi Crush'la tanınan Sammi Cohen üstleniyor (Netflix)

Adam Sandler'ın son Netflix yapımı Bat Mitzvah'ıma Kesinlikle Davetli Değilsin (You Are So Not Invited To My Bat Mitzvah) için yapılan yorumlar, filmin bugüne kadar yayın platformundaki en iyi komedilerinden biri olduğu yönünde.

Amerikalı yazar Amanda Stern'ün 2005 tarihli genç yetişkin romanından uyarlanan filmde Sandler'a, eşi Jackie'yle kızları Sunny ve Sadie Sandler eşlik ediyor. 

Bat Mitzvah'ıma Kesinlikle Davetli Değilsin, Sandler'ın 2023 için planlanan üç Netflix filminden ikincisi. Sandler'ın başrollerini Jennifer Aniston'la paylaştığı devam filmi Murder Mystery 2 martta izleyiciyle buluşmuştu. Yaklaşan animasyon Leo'nunsa kasımda yayımlanması planlanıyor.

Sandler bu kez geri planda

Netflix, filmin konusunu şöyle özetliyor:

Yakın arkadaş olan Stacy ve Lydia, destansı birer Bat Mitzvah töreni planlamaktadır. Ama planları, havalı bir oğlan ve okulda yaşanan dramalar yüzünden mahvolmak üzeredir.

Film 25 Ağustos'ta vizyona girmeden önce eleştirmenler, Sandler'ın son komedisi hakkındaki görüşlerini paylaşmaya başladı bile. Sinema yazarları, filmin son yıllardaki en komik ve sevimli komedi olduğu konusunda hemfikir.

56 yaşındaki Sandler'ın filmde büyük ölçüde arka planda kaldığı, kızları ve Samantha Lorraine'in performanslarının filme duygu kattığı öne sürülüyor.

"Ucuz bir akraba kayırma değil"

Hollywood Reporter'dan Frank Scheck, oyuncu kadrosunda Sandler'ın kızlarının yer almasını eleştirse de bunun iyi sonuç verdiğini yazdı:

Neyse ki nepotizm, ana karakterin kişisel travmalarıyla en iyi şekilde ilişki kuracak genç izleyicilere yönelik tatlı, eğlenceli bir filmle sonuçlandı.

Deadline'dan Pete Hammond da Sunny Sandler'a övgüler yağdırdı:

Sunny Sandler, tüm doğru noktalara değindiği ve kamera önünde doğal davranabilen son derece yetenekli bir oyuncu olduğu için büyük bir övgüyü hak ediyor. Bu ucuz bir akraba kayırma değil. Stacy rolü için daha iyi bir seçim hayal etmek zor.

Variety'den Courtney Howard, filmi "komik, sevimli ve şaşırtıcı derecede dokunaklı" diye nitelendirdi.

Büyümenin beraberinde getirdiği acemiliği temsil etmek zor bir başarı ama bu ekip, yetenekli ve zeki olduğunu kanıtlıyor.

UPI'dan Fred Topel ise "Genç izleyicilerin aklından çıkmayacak ve hayatlarının geri kalanında alıntı yapmalarını sağlayacak türden bir film" ifadelerini kullandı.

Independent Türkçe, ScreenRant, MovieWeb



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News