Zencefil, otoimmün hastalıklarda iltihabı azaltıyor

Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
TT

Zencefil, otoimmün hastalıklarda iltihabı azaltıyor

Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.

Zencefil binlerce yıldır tıbbi amaçlarla kullanılsa da anti-inflamatuar etkileri üzerine yeterli sayıda araştırma bulunmuyor. Ancak yapılan bir çalışmada, zencefilin iltihaplanmaya neden olan beyaz kan hücrelerinin aktivitesini durdurma yeteneği nedeniyle bazı otoimmün hastalıkların tedavisine yardımcı olabileceği sonucuna ulaşıldı.

Çalışmanın yazarlarından olan, Aurora’daki Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden romatoloji Profesörü Dr. Kristen Demoruelle, her ne kadar zencefil uzun süredir çeşitli rahatsızlıklar için ev ortamında bir çare olarak kullanılıyor olsa da otoimmün hastalıkları olan kişiler üzerinde zencefil kökünün neden anti-inflamatuar etkilere sahip olduğunu açıklayan çok fazla araştırma yapılmadığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın EverydayHealth’ten aktardığına göre Dr. Demoruelle açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Bazen takviyelere potansiyel sağlık yararları açısından daha az itibar ediliyor. Zira insanlar üzerinde tam olarak nasıl çalıştıklarını ayrıntılarıyla anlatan çalışmalar titizlikle yapılmıyor. Çalışmamızda yeni olan şey, zencefilin özellikle insanlarda anti-inflamatuar etkiye neden olduğunu göstermemiz oldu. Bu da inflamasyonu azaltmak için zencefil takviyelerinin kullanımını daha güçlü bir şekilde destekliyor.

Araştırmacılar zencefilin anti-inflamatuar etkilerini nasıl değerlendirdi?

22 Eylül’de JCI Insight dergisinde yayınlanan çalışma için araştırmacılar, zencefil takviyelerinin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini değerlendirmek için özellikle nötrofiller olarak bilinen beyaz kan hücrelerinin aktivitesini inceleyerek bir dizi laboratuvar testi gerçekleştirdi. Cleveland Clinic’e göre nötrofiller normal hareket ettiğinde vücudun enfeksiyonlarla savaşmasına yardım ediyor. Ancak aşırı aktif hale geldiklerinde birçok otoimmün hastalığın temelindeki iltihaba neden olabiliyorlar.

Bilim insanları öncelikle, antifosfolipid sendromu (APS) veya lupus olmak üzere iki otoimmün hastalıktan birine sahip olan farelere 6-gingerol (zencefilde bulunan bir antioksidan kimyasal) takviyesi verdiler. Zencefil takviyesi aldıktan sonra farelerde aşırı aktif nötrofillerin varlığına dair daha az belirti görüldü.

Daha sonra araştırmacılar dokuz sağlıklı gönüllüden bir hafta boyunca günde 20 miligram (mg) zencefil takviyesi almalarını istedi. Laboratuvar testleri, takviye zencefilin gönüllülerin bağışıklık sistemlerinin aşırı aktif nötrofillere yol açan hücresel süreçlere daha iyi direnç göstermesine yardımcı olduğunu ortaya koydu. Farelerde ve insanlarda zencefil takviyelerinin, nötrofil hücre dışı tuzağı (NET) oluşumu olarak bilinen ve beyaz kan hücrelerinin aşırı aktif hale gelmesine neden olan bir süreci bloke ettiği görüldü.

Johns Hopkins Medicine’a göre APS ve lupus da dahil olmak üzere birçok otoimmün hastalık, bağışıklık sistemindeki aşırı aktif beyaz kan hücreleri, bakteri veya virüs gibi yabancı istilacılarla karıştırdıkları sağlıklı hücrelere saldırdığında gelişiyor.

Demoruelle konuya dair şunları söyledi:

Aşırı aktif NET oluşumunun, romatoid artrit, antifosfolipid sendromu, lupus ve hatta Kovid-19 gibi bir dizi hastalıkla ilişkili inflamasyonda rol oynadığı belirtiliyor. Dolayısıyla, bulgularımız tam olarak hangi insanların zencefilin anti-inflamatuar etkilerinden yararlanabileceği konusunda odaklanmaya başlayabilir.

Çok fazla zencefil takviyesi almayın

Çalışma, otoimmün hastalıkları tedavi etmek için zencefil takviyeleri alınmasının güvenli veya etkili olup olmayacağı konusunda daha kapsamlı sonuçlara varmak için çok küçük ve ön hazırlık niteliğindeydi. Los Angeles’taki California Üniversitesi’nde klinik profesörü ve Doğu-Batı Tıp Merkezi direktörü Lawrence Taw, zencefil takviyelerinin her tür otoimmün hastalık için faydalı olacağının kesinliği bulunmadığını belirtti. Yeni çalışmaya katılmayan Dr. Taw şu açıklamada bulundu:

Tüm iltihaplar aynı değildir. Zencefil faydalı olmayabilir veya psoriatik artrit, inflamatuar barsak hastalığı ve dermatit gibi diğer inflamasyon türlerini ağırlaştırabilir. Zencefil takviyeleri kullanırken artan kanama riskine ve ayrıca kan incelticiler de dahil olmak üzere ilaçlarla olası etkileşimlere karşı dikkatli olmalısınız.

Taw, otoimmün bir hastalığınız varsa zencefil kullanmanın en güvenli yolunun bunu diyete eklemek ve iltihaplanmaya yardımcı olup olmadığına bakmak olduğunu belirtti.

New York City’deki NYU Langone Health’den klinik beslenme uzmanı Samantha Heller’in açıklaması ise şöyle oldu:

Zencefille yemek pişirmenin muhtemelen hiçbir zararı yoktur. Zira zencefil binlerce yıldır tıbbi olarak ve yemek pişirmede kullanılıyor. Zencefil özellikle anti-inflamatuar, antioksidan ve bulantı önleyici özellikleriyle bilinir. Taze, konserve edilmiş, salamura edilmiş, kurutulmuş veya öğütülmüş zencefilin yemeklere eklenmesi bir miktar da olsa şifa sağlayabilir.



T-rex'in atalarının nereden geldiği bulundu

Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
TT

T-rex'in atalarının nereden geldiği bulundu

Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)

Bilim insanları, Tyrannosaurus rex'in (T-rex) atalarının 70 milyon yıl önce Asya'dan Kuzey Amerika'ya göç ettiğini buldu. 

66 milyon ila 68 milyon yıl önce yaşayan T-rex yaklaşık 4 metre boya ve 12 metre uzunluğa ulaşabilen devasa bir dinozordu. 

Bu türün fosilleri genellikle Kuzey Amerika'da ortaya çıkarken, atalarının nereden geldiği bir süredir tartışma konusuydu. T-rex'in, ait olduğu tyrannosaurid grubunun Asya'daki üyelerine daha çok benzemesi bu belirsizliğin temel nedeni. 

Bazı bilim insanları bu nedenle T-rex'in atalarının Asya'da ortaya çıkıp Kuzey Amerika'ya gittiğini düşünüyordu. 

Bulguları hakemli dergi Royal Society Open Science'ta dün (7 Mayıs) yayımlanan çalışma, bu teoriyi destekleyen sonuçlara ulaştı. 

Araştırmacılar çeşitli tyrannosaurid türlerinin nerede ve ne zaman keşfedildiğine, evrimsel ağaçlarına ve bölgenin çevresel koşullarına dair verileri kullanarak bir bilgisayar modeli oluşturdu. 

Modelde fosil kayıtlarındaki boşlukları da hesaba katan ekip, T-rex'in atalarının Asya'da keşfedilmeyi bekleyen kalıntıları olduğunu düşünüyor. 

T-rex'in atalarının hem Kuzey Amerika hem de Asya'da fosilleri varken T-rex'in kalıntılarına sadece Kuzey Amerika'da rastlandığını saptadılar. 

Bilim insanları bu nedenle T-rex'in atalarının, deniz seviyelerinin düşmesi sonucu bir kara yolu açılmasıyla, yaklaşık 70 milyon yıl önce Asya'dan Kuzey Amerika'ya gittiğini söylüyor.

University College London'dan makalenin başyazarı Cassius Morrison "T-rex'in coğrafi kökeni hararetli tartışmalara konu oldu" diyerek ekliyor:

Modellememiz, T-rex'in atalarının muhtemelen Asya'dan Kuzey Amerika'ya gittiğini ve bugünkü Sibirya'yla Alaska arasındaki Bering Boğazı'nı geçtiğini gösteriyor.

Yeni çalışma tyrannosaurid ve kuzenleri megaraptorların nasıl devasa boyutlara ulaştığına da ışık tuttu. 

Araştırmacılar, her iki grubun da 92 milyon yıl önceki sıcaklık artışının ardından atalarına göre çok daha büyük vücut boyutlarına ulaştığını tahmin ediyor. Bu küresel ısınmanın ardından sıcaklıklar düşmüş ve daha soğuk bir iklim görülmüştü. 

Bilim insanları bu ortamda diğer büyük dinozor türlerinin yok olması ve bu iki grubun soğuk havalara daha iyi adapte olması sayesinde büyüyüp geliştiğini düşünüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Charlie Scherer "Muhtemelen yaklaşık 90 milyon yıl önce nesli tükenen, eşit derecede büyük teropodların yerini almak için bu kadar devasa boyutlara ulaştılar" diyerek ekliyor:

Bu yok oluş, muhtemelen tiranozorların bu boyutlara ulaşmasını engelleyen ekolojik bariyeri ortadan kaldırdı.

Independent Türkçe, CNN, Live Science, Cosmos Magazine, Royal Society Open Science