Siyasi olayları anlatan bir mimari hikaye: Şubra Sarayı

Müze haline gelmeden önce soylular tarafından Taif'te yaptırıldı. Krallar tarafından mesken olarak kullanıldı

Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
TT

Siyasi olayları anlatan bir mimari hikaye: Şubra Sarayı

Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)

Necla Reşad 

Suudi Arabistan'ın Taif kentinde 122 yıl önce saray olarak inşa edilen güzel bir mimari şaheser olan bu yapıda Roma ve İslam karakteri bir araya geldi.

Saray adeta, koridorlarında siyasi olayları taşımış, tarihi bir dönüm noktası haline gelmiş ve mimarlığın medeniyetlerin tanışması ve kültürlerin buluşmasındaki rolünün sembolü.

Mısırlı yazar Muhammad Hasaneyn Heikal burayı "Hicaz saraylarının en lüksü" olarak tanımladı.

1905 yılında inşa edilen "Şubra Sarayı", Taif şehrinin arkeolojik simge yapılarından biri.

O zamanın yerel ve uluslararası ortamındaki çeşitli mimari tarzları birleştiren tasarımının zarafetiyle öne çıktı.

Kahire'nin Şubra semtinde inşa edilen saraylardan biri tarzında inşa edildiği için bu adı aldı.

Etrafı ağaçlarla çevrili, odaları ve tavanları ahşap oymalarla süslü saray dört kat, bunun yanında bir bodrum katı ve açık bahçeleri var.

Sarayın 150 odasının yanı sıra ortasında taştan sütunlar bulunan birbirine benzer dört cephesi bulunuyor.

Ana salonda ikinci kata uzanan, kaymaktaşı zeminli büyük bir çift ahşap merdiven yer alıyor.

Çoklu kimlik modeli

Sarayın pencereleri ve kapıları oymalı ahşaptan sanatsal dokunuşlarla yapılmış, ahşap tavanları dekoratif şekiller ve işlemelerle işlenmiş, yüzeyi Roma tarzı bir dekorasyonla taçlandırılmış.

Suudi tarihi araştırmacısı Halid El Hamidi, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Şubra Sarayı"nın öneminin, o dönemin yapı tarzının güzelliğini hâlâ koruyan tarihi arkeolojik saraylardan biri olmasından kaynaklandığını söyledi.

Hamidi, şunları söyledi:

Saray, Arap müteahhidin işçiliğini ve MS 18 ve 19'uncu yüzyıllarda Arap bölgesinde saraylar ve lüks evler inşa etmek için geçerli olan yapı tarzı olan Roma ve İslam tarzını birleştirmesini yansıtıyor. Söz konusu yapı tarzı, sarayın içindeki ve dışındaki kemerler, girişler, koridorlar ve köşelerini süsleyen sütun başlıklarıyla yapılıyor. Ayrıca bu yapı tarzında, İtalya'dan mermer, Doğu Asya'dan ise ahşap getirilerek Roma üslubu kullanıldı.

Hamidi, sarayın temellerinde, iç detaylarında ve kullanılan malzemelerde İslami inşaatın özgün yapısının öne çıktığını vurguladı.

Dolayısıyla taşlar, hafif malzemeler ve girdaplar yakınlardaki dağlardan, özellikle Taif'in kuzeyindeki, Vadi el Kayyim ve el Muleysa'daki Ebu Semen Dağları olarak adlandırılan dağlardan çıkarıldı çünkü bunlar en iyileri.

Saray hâlâ bu harika ve özenli harmanlamaya tanıklık ediyor.

Şerif Ali bin Avn Paşa, H. 1326'da inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda ikamet etti (SPA)
Şerif Ali bin Avn Paşa, H. 1326'da inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda ikamet etti (SPA)

Tarih boyunca Şubra Sarayı

Araştırmacı Hammad el Salimi ise bizimle yaptığı röportajda Şerif Ali bin Avn Paşa'nın H. 1326'da yani MS 1909 civarında inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda yaşadığını açıkladı.

Kendisinden sonra Osmanlı Devleti'nin son padişahı olan Sultan Vahdeddin 6. Muhammed tahttan indirildikten sonra Hicaz'a gelmesinin ardından burada yaşadı.

Daha sonra Kral Abdülaziz el Suud burada yaşadı ve Kral Faysal yaz aylarında burayı Başbakanın karargahı yaptı.

Saray, 1950 yılında Savunma Bakanı Şehzade Mansur bin Abdülaziz tarafından, ardından Şehzade Mişal bin Abdülaziz döneminde ise Bakanlık karargahı olarak kullanıldı. Daha sonra Savunma Bakan Yardımcısı Prens Muteb bin Abdulaziz'in ofisi oldu. Daha sonra milli müze haline gelene kadar birkaç yıl Şehzade Sultan bin Abdülaziz'in makamının karargâhı olarak kullanıldı.

Sarayın koridorlarında diplomatik resepsiyonlar

Taif'teki antik saraylar araştırmacısı Dr. Ahmed el-Zehrani, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, Şubra Sarayı'nın Roma karakterine göre inşa edilmiş olma ihtimalini reddetti.

Mimarisinin Mısır'da bulunan Şubra Sarayı tarzından ve Hicaz mimarisinden etkilendiğine inandığını ifade eden Zehrani, Kral Abdülaziz El Suud'un 1934'te İngiltere Tam Yetkili Temsilcisi Sir Andrew Ryan'ı burada kabul ettiğine dikkat çekti.

Merhum Suudi Kralı Faysal bin Abdülaziz burada liderler ve başkanlarla buluştu (SPA)
Merhum Suudi Kralı Faysal bin Abdülaziz burada liderler ve başkanlarla buluştu (SPA)

Kral Faysal, 1965 yılında sarayda İmam Hadi Abdurrahman El Mehdi, dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır'ın kişisel temsilcisi Hasan Sabri El Huli ve OAPEC Genel Sekreteri Dr. Eşref Lütfi ve örgütün ekonomi departmanı başkanı Dr. Francisco Parra ile görüşmeler yaptı.

Ayrıca Iraklı Bakan Cemil Abdulvehhab ile de görüştü. Ayrıca 1966'da Şubra Sarayı'nda aralarında Fransız, Kuveytli ve Ürdünlülerin de bulunduğu çok sayıda Krallığın büyükelçisini kabul etti.

Saraydan müzeye

H. 1408'de (MS 1986), Şubra Sarayı, Kral Fahd bin Abdülaziz'in hükümdarlığı döneminde antika ve miras müzesine dönüştürüldü.

Sarayın kuruluşunu, tanık olduğu tarihi ve siyasi aşamaları anlatan müzede taş aletler, çanak çömlek parçaları, kaya yazıtları ve yazılardan oluşan resimler koleksiyonu yer alıyor.

Aynı zamanda Taif gülü çıkarma gibi Taif'teki el sanatları ve endüstrilerle ilgili bir bölüm de içeriyor.

Saray Müzesi'nde eski eserler, yazıtlar ve çizimler taş kayaların üzerinde düzenli bir şekilde dizilerek ahşap raflara asılı şekilde muhafaza ediliyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Uzmanlardan aşırı işlenmiş bebek mamaları uyarısı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Uzmanlardan aşırı işlenmiş bebek mamaları uyarısı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Uzmanlar, "çocukları ömür boyu obeziteye hazırlayan" aşırı işlenmiş bebek mamalarının "süpermarket raflarını ele geçirdiği" uyarısında bulundu.

Leeds Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yürüttüğü çalışma, reyonları dolduran bebek maması ürünlerinin üçte birinin, uzun vadeli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilen aşırı işlenmiş gıda (UPF) olarak sınıflandırıldığını ortaya koydu.

Araştırmacılar ayrıca, endüstriyel olarak üretilen gıda ürünlerinde doğal içerikleri öne çıkaran "yanıltıcı" etiketler konusunda ebeveynleri uyardı.

Ekip, önde gelen markalara ait 600 bebek maması ürününü analiz etti ve bebek atıştırmalıklarının şaşırtıcı bir şekilde yüzde 87'sinin, bebek kahvaltılık gevreklerinin ise yüzde 79'unun UPF olarak sınıflandırıldığını tespit etti. Bu, sözkonusu gıdaların genellikle ev yemeklerinde bulunmayan malzemelerle endüstriyel teknikler kullanılarak üretildiği anlamına geliyor.

Ayrıca, bebekler için pazarlanan popüler atıştırmalıklarda "endişe verici eğilimler" buldular. Bunlar arasında "erimiş" şişirilmiş atıştırmalıklar ve meyve bazlı çiğnemelik ve barlar da var.

Çalışmanın yazarları, Birleşik Krallık hükümetine UPF'ler konusunda daha sıkı düzenlemeler getirmesi çağrısında bulunarak, sunulan gıdaların "küçük çocukların büyürken yemesi gerekenlere çok az benzediğini" söylüyor.

Çalışmanın baş araştırmacısı ve Leeds Üniversitesi'nde çocuk beslenmesi uzmanı olan Dr. Diane Threapleton şunları söyledi:

Bebek reyonunda aşırı işlenmiş atıştırmalıklar, tatlılar, kahvaltılık gevrekler ve hatta öğünlerin baskın olduğunu görüyoruz. Bunlar genellikle sağlıklı, organik veya 'ilave şeker içermez' iddialarıyla pazarlanıyor ancak küçük çocukların büyürken yemesi gereken gıdalara çok az benzeyen içeriklere sahipler ve yoğun işleme tabi tutuluyorlar. Bu ürünler, bebekleri en başından itibaren aşırı işlenmiş, aşırı tatlı yiyeceklere istek duymaya itiyor. Bu, hükümetin daha sağlıklı bir nesil yetiştirme konusunda ciddi olduğunu göstermesi için gerçek bir fırsat. Bebek maması reyonunun mevcut durumu kabul edilemez ve artık gözardı edilmemeli.

Çalışmaları, hükümetin "yanıltıcı" etiketlere sahip şekerli atıştırmalıkların satışını engellemek için "acilen" harekete geçmesi gerektiğini belirten Obezite Sağlık İttifakı (OHA) tarafından destekleniyor.

OHA Direktörü Katharine Jenner şunları söyledi:

Hükümetin 10 Yıllık Sağlık Planı, obeziteyi sona erdirmek için büyük bir hedeften bahsediyor ancak erken çocukluk dönemindeki açığı kapatmadığımız sürece asla bu hedefi yakalayamayız. Sağlıklı bir yaşam doğumdan itibaren başlar, bebeklerimize ve küçük çocuklarımıza gelişimlerini ve uzun vadeli sağlıklarını olumsuz etkileyen aşırı işlenmiş gıdalar veriyoruz. Bebek maması reyonu, çocukları ömür boyu kötü beslenme alışkanlıklarına, obeziteye ve diş çürümesine sürükleyen şekerli, aşırı işlenmiş atıştırmalıklarla dolu. Birleşik Krallık bir ağız sağlığı krizinin pençesindeyken, hükümetin bebek maması şirketlerinin yanıltıcı etiketlere sahip yüksek şekerli gıdaları satmasını acilen sınırlaması gerekiyor. Bu ürünler, çocuklarının sağlığını her şeyin üstünde tutmak isteyen ebeveynlerin ve bakıcıların iyi niyetlerini gölgeliyor.

Independent Türkçe