40 yaşından sonra kadınlar için kilo vermeye yönelik en uygun beslenme nedir?

İşlenmiş karbonhidratlardan ve şekerli yiyeceklerden uzak durun (Reuters)
İşlenmiş karbonhidratlardan ve şekerli yiyeceklerden uzak durun (Reuters)
TT

40 yaşından sonra kadınlar için kilo vermeye yönelik en uygun beslenme nedir?

İşlenmiş karbonhidratlardan ve şekerli yiyeceklerden uzak durun (Reuters)
İşlenmiş karbonhidratlardan ve şekerli yiyeceklerden uzak durun (Reuters)

Bir beslenme ve hormon uzmanı, aralıklı orucun, özellikle 40 yaşından sonra kadınlar arasında kilo kaybı için ideal diyet olduğunu zira hormonların dengelenmesine ve metabolizmalarının hızlanmasına yardımcı olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın The Telegraph’tan aktardığına göre Dr. Mindy Bales hayatının büyük bölümünde daha az miktarda yemek yemeye ve düzenli egzersiz yapmaya dayalı geleneksel diyetleri izlediğini ancak menopoza yaklaşan yıllarda hormonlar değiştiğinde bu geleneksel kilo verme yöntemlerinin artık onun için işe yaramadığını belirtti.

Bales “O zamanlar, Paleo ve Keto dahil düşük karbonhidratlı diyetleri denedim. Fakat bu diyetlerin menopozdan önce zaten mustarip olduğum depresyon, anksiyete ve uykusuzluk semptomlarını en yüksek seviyelere çıkardığını keşfettim” dedi. 

Aralıklı oruç

Bales “Bu yeni semptomlar aralıklı orucu denemek istememi sağladı. Başladıktan sonraki 3 gün içinde kilomun düştüğünü, enerjimin arttığını, ruh halimin düzeldiğini, ateş basmalarımın azaldığını hissettim ve kendimi tekrar gece boyunca uyurken buldum. Sağlığımda hızlı ve önemli bir değişiklik gördüm” dedi.

Bales, aralıklı oruç tutmanın etkili ve hızlı bir şekilde yağ yakmaya yardımcı olduğunu açıkladı. Ayrıca “13 saatten fazla oruç tuttuğumuzda vücudumuz yağ yakmaya başlar ama zayıflık göstermez. Daha sonra yakıt olarak kullandığı ketonları oluşturur. Ketonlar yükseldikçe açlığınız önemli ölçüde azalır” ifadelerini kullandı.  

Aralıklı orucun avantajlarından birinin de esnek olması ve günün belirli saatlerine bağlı olmaması olduğuna dikkati çekti. İşten eve geç döndüyseniz ve akşam yemeğini geç yediyseniz ertesi gün biraz daha uzun süre oruç tutabileceğinizi söyleyen Bales, aralıklı oruç sistemini uygularken belirli yiyecekleri yemenizi, diğer yiyeceklerden ise tamamen uzak durmanızı tavsiye etti.

İyi yağların (zeytinyağı, keten tohumu yağı ve susam tohumu) miktarının artırılması, kötü yağlardan (sade yağ, mısır yağı, bitkisel yağ gibi) kaçınılması, ayrıca ekmek, kek gibi işlenmiş karbonhidratlardan da uzak durulması gerektiğini vurguladı. Dut, patatesler ve muz dahil olmak üzere meyve ve sebzelerde bulunan doğal karbonhidratların tüketilmesi gerektiğini belirtti.

Bunların yanı sıra şekerli yiyeceklerden ve yapay renklendiriciler içeren yiyeceklerden tamamen uzak durulması tavsiyesinde bulundu.

Beslenme uzmanı “Bu üç şeyi değiştirirseniz ve sadece 13 saat bile olsa oruç tutmayı öğrenirseniz, sağlığınızda inanılmaz bir değişim sağlayacaksınız” dedi. 



Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
TT

Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)

Araştırmacılar bu hafta, Down sendromlu kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu açıkladı.

Kişinin fazladan bir kromozomla doğmasından kaynaklanan bu gelişimsel engel, beynin ve vücudun nasıl geliştiğini etkileyebiliyor. Bu, ABD'de kromozomla bağlantılı en yaygın rahatsızlık ve her yıl Down sendromu olan 6 bin bebek dünyaya geliyor. Amerika'da 400 bin ila 600 bin kişinin Down sendromuyla yaşadığı tahmin ediliyor.

Bilim insanları bu genetik rahatsızlığın risk faktörlerinin hepsini olmasa da bazılarını biliyor. Kalp hastalığı riskinin artmasının potansiyel nedeninin, daha yüksek obezite prevalansı, kandaki yağın anormal seviyelerde olması, hareketsiz yaşam tarzı ve düşük tansiyon prevalansının daha düşük olması gibi farklı kardiyovasküler risk faktörlerine bağlı olduğunu söylüyorlar. Down sendromlu birçok birey, gevşek eklemler nedeniyle kas kazanmada zorluklar yaşıyor.

Vücutları da genel nüfusa göre daha hızlı yaşlanıyor, saçları beyazlıyor ve bağışıklık fonksiyonları diğerlerine göre daha erken düşüyor.

İsveç'teki Gothenburg Üniversitesi'nden Dr. Anne Pedersen yaptığı açıklamada şöyle diyor:

Sonuçlarımız, Down sendromlu bireylerin yaşa bağlı bazı kardiyovasküler çıktılar açısından daha yüksek risk altında olduğunu ve önceki çalışmaların sonuçlarıyla uyumlu bir şeilde kardiyovasküler risk faktörü profillerinin genel popülasyondan farklı olduğunu gösteriyor.

Araştırma çarşamba günü Journal of Internal Medicine adlı hakemli dergide yayımlandı.

Yazarlar, 1946 ve 2000 arasında İsveç'te doğan 5 bin 100'den fazla Down sendromlu bireyin sağlık durumunu inceledi. Bu kişileri, Down sendromu olmayan diğer İsveçlilerle karşılaştırdılar.

Araştırmacılar, Down sendromunun 4,41 kat daha yüksek iskemik inme riski ve 5,14 kat daha yüksek hemorajik inme riskiyle ilişkili olduğunu saptadı. İskemik inme, bir şey kan akışının beyne ulaşmasını engellediğinde, hemorajik inme de zayıflayan kan damarı yırtıldığında meydana geliyor.

Ayrıca kalp krizi riski Down sendromu olan ve olmayan kişilerde yakınken, Down sendromlu gençlerde yüksek çıktı.

Bu değişikliklerin neden gözlemlendiğini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekirken yazarlar, bulguların gelecekte küresel araştırma ve tedavilere yansıyabileceğini söylüyor.

Pedersen, "Bunun Down sendromlu bireylerin izlenmesi ve tedavisi açısından gelecekte etkileri olabilir" diyor.

Independent Türkçe