Koronavirüs ilacı Molnupiravir mutasyonlara mı yol açıyor?
Molnupiravir ilacı (AFP)
Bir grup bilim insanı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalarını tedavi etmek için kullanılan bir antiviral ilacın virüste mutasyonlara neden olabileceğini ve yeni varyantların evrimini tetikleyebileceğini öne sürdü.
Şarku’l Avsat’ın The Guardian gazetesinden aktardığı habere göre, Lagevrio markası altında satılan Molnupiravir ilacı, koronavirüsü yok edecek şekilde mutasyona uğratmak üzere geliştirildi.
Ancak araştırmacılar, virüsün bazen tedaviden sağ çıkabildiğine ve zaman zaman diğer insanlara yayılan mutasyona uğramış varyantlara yol açtığına dair kanıtlar buldu.
Molnupiravir’in koronavirüsün daha tehlikeli varyantlarını ürettiğine dair bir kanıt yok. Ancak bilim insanları, mutasyonların virüsün doğadaki genetik çeşitliliğini artırdığını ve gelecekteki evrimi için daha fazla seçenek sunduğunu vurguladı.
Nature dergisinde çalışmanın bulgularını yazan bilim insanları, Molnupiravir ilacının zaman zaman koronavirüsün yüksek oranda mutasyona uğramış, ancak yaşayabilir formlarını üretebildiğini öne süren çok sayıda kanıt olduğunu da ifade etti.
Bilim insanları, 15 milyondan fazla koronavirüs genomu içeren küresel veritabanlarını inceledikten sonra, Molnupiravir ilacının piyasaya sürülmesinden sonra 2022’den itibaren virüslerde belirgin mutasyonlar buldu.
Doktorlar koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor (Reuters)
Araştırmacılar, bu mutasyonların İngiltere, Avustralya, ABD ve Japonya gibi en çok Molnupiravir kullanan ülkelerde daha yaygın olduğunu da gördü.
Daha ileri analizler, ilaçla tedavi edilme olasılığı daha yüksek olan yaşlı hastalardan alınan örneklerde, belirleyici mutasyonların daha yaygın olduğunu ortaya çıkardı.
Araştırmanın başyazarı ve Londra’daki Francis Crick Enstitüsü’nde araştırmacı olan Dr. Theo Sanderson çalışmaya ilişkin şunları söyledi;
“İnsanların Molnupiravir hakkında bazı endişeleri var ve bu da bir bakıma bunları daha somut hale getiriyor. Bu virüslerin önemli sayıda mutasyondan sonra hala hayatta kalabileceğini ve bazı durumlarda hala bulaşıcı olabildiğini biliyoruz.”
Araştırmacılar, söz konusu bulguların, Molnupiravir ve benzer şekilde çalışan diğer ilaçların risk ve faydalarının değerlendirilmesinin sürdürülmesi açısından önemli olduğunu söylüyor.
Molnupiravir ilacını üreten ABD merkezli Merck şirketi tarafından yapılan açıklamada, ilacın viral replikasyonu bozduğu, bunun da bulaşma riskini azalttığı ifade edildi.
Şirketin açıklamasında ayrıca, “Araştırmacılar, bu mutasyonların Molnupiravir ile tedavi edilen hastalardan viral yayılımla ilişkili olduğunu varsayıyor, ancak buna dair belgelenmiş bir kanıt yok” denildi.
Vazosundan anahtarına... Kudüs, Feyruz ve Rahbani kardeşlere kapılarını nasıl açtı?https://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705896-vazosundan-anahtar%C4%B1na-kud%C3%BCs-feyruz-ve-rahbani-karde%C5%9Flere-kap%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-nas%C4%B1l-a%C3%A7t%C4%B1
Feyruz, ‘Tarihi Kudüs sokaklarından geçip’ ‘bekleyen insanlarla’ buluşmadan 9 yıl önce Filistinliler için şarkılar seslendirmişti. ‘Dar al-Saliba’ ve halkına ithaf edilen Rahbani kardeşlerin eserlerinin tarihi 1955 yılına kadar uzanıyor. Assi ve Mansour Rahbani yolun başındayken, Filistin’le ilgili müzik eserini kaydetmek üzere Kahire’ye davet edildiklerinde Feyruz’un sesi zafere doğru ilerliyordu.
Rahbani tarihini inceleyen gazeteci ve araştırmacı Mahmud ez-Zebavi, Rahbani kardeşlerin şarkıları ile Filistin arasında 70 yıla uzanan ilişkinin aşamalarını ayrıntılarıyla anlattı. Zebavi’ye göre başlangıç, yönetmen Ahmed Said’in daveti üzerine Mısır’daki ‘Savt el-Arab’ radyosunda kaydedilen şarkı ‘Rajeoun’ ile oldu. Rahbani kardeşlerin yazdığı, ilk versiyonunda Mısırlı sanatçı Kerem Mahmud’un yer aldığı şarkının ikinci ve en çok satan versiyonu ise Feyruz’un adını taşıyan bir CD ile yayınlandı ve şarkı sözlerinde bazı değişiklikler yapıldı.
‘Yabancılar’
Zebavi, Rahbani kardeşlerinin geçmişinin ayrıntılarına girmeden önce Şarku’l Avsat’a, “Kimse Filistin’i Feyruz gibi söylemedi ve kimse onu Rahbani kardeşlerin yaptığı gibi bir şarkıya dönüştürmedi. Bunun kanıtıda, ne zaman Filistin toprakları yeniden alev alsa, Feyruz’un sesinin ve ‘bir vicdan kasırgasının’ esmesidir” dedi.
Feyruz, 1950’lerde Assi ve Mansour Rahbani’nin arasında (Rahbani Productions)
1955’te Gazze’de yaşanan kanlı olaylar ve göçle karşı karşıya kalan Filistinlilerle bağlantılı olarak Feyruz, Kahire’de Harun Haşim Raşid’in şiirlerinden oluşan ve Rahbani kardeşler tarafından bestelenen ‘Yabancılar’ı kaydetti. Zebavi, “Diğer sayısız eser gibi bu şarkı da unutuldu” dedi. Ancak bazı sözleri akıllarda kaldı. Feyruz şarkıda babasına, “Dün sana gidip dönmeyen annemi sordum (...) Sana kardeşim Ahmed’i sordum, sen de az kalsın öldüğünü söyleyecektin” dizelerini okuyordu.
“Bir gün geri döneceğiz”
Zebavi’ye göre, Rahbani kardeşlerin Filistin için bestelediği şarkıların bazıları unutulmuş, ‘Bir Gün Geri Döneceğiz’ gibi bazıları ise yayılıp marş haline geldi. Rahbani kardeşler, bu şarkıyı 1956’da beste ve şiir olarak besteledi. Yazarının Harun Reşid olduğunun söylenmesi nedeniyle etrafında ortaya çıkan kafa karışıklığına rağmen, referanslar şiirin mükemmel bir şekilde Rahbani kardeşlerinin eseri olduğunu doğruluyor.
“Bir gün mahallemize dönüp umutların sıcaklığında boğulacağız,
Zaman ne kadar geçerse geçsin, aramızdaki mesafe ne kadar artarsa artsın geri döneceğiz”
Şarkının başlangıcı ve geri kalan sözleri Filistin’den bahsetmiyor, bu nedenle anavatanını özleyen herhangi bir gurbetçi için de geçerli olabilir. Bununla birlikte 1967 yenilgisinin ardından Arap ve Lübnan medyası, işgal altındaki bölgeleri desteklemek için kullandı. Zebavi, o dönemde Lübnan radyo stüdyolarının, her biri Filistin’e bir şarkı veya marş ithaf etmek isteyen Lübnanlı sanatçılarla dolup taştığını anlattı. Bu eserler arasında ‘Bir Gün Geri Döneceğiz’ adlı eser yeniden ortaya çıktı. Feyruz, Filistin kıyafetleriyle televizyonda görünerek “Sokakta buluştuğumuzdan sonraki gün bülbül bana geri döneceğimizi söyledi” dizelerini seslendirdi. Arap tarihinde dönüm noktası olan o yıldan bu yana ‘Bir gün döneceğiz’ sözü, Filistinlilerle ve geri dönüş hayalleriyle ilişkili bir hal aldı.
Filistin kıyafeti giyen Feyruz, 1967’de ‘Bir Gün Geri Döneceğiz’ gösterisine hazırlanırken (X Platformu)
Kudüs vazosu
Feyruz’un Filistin topraklarına ayak basma hayali 1964 yılında gerçek oldu. O zamanki Roma Papası Paul VI’nın ziyareti vesilesiyle Kutsal Kabir Kilisesi’nde şarkı söyledi. Bu tarihi ziyaretten kalma bir fotoğrafı, Kudüs’teki Hospice Oteli’nin önünde çekildi. Feyruz ve Rahbani kardeşlerin fotoğrafı ise ‘Eski Kudüs sokaklarından geçtim’ şarkısının yapıldığı zamanlardan kaldı.
“Olanlar hakkında konuştuk ve bana bir vazo verdiler
Bunun bekleyen insanlardan bir hediye olduğunu söylediler”
Zebavi, ‘vazo’ hikâyesini bu ziyarete eşlik eden anlatılar çerçevesinde ele alarak “Dönemin haberlerine göre, Kutsal Şehir halkı ona bir vazo vermiş” dedi. Diğer kayıtlar, Feyruz ve Rahbani kardeşlerin, kadınlardan birinin kendisine evinden bir vazo hediye ettiği ‘antik Kudüs sokaklarını’ gezdiklerini, Feyruz’un ayrıca, kendisini büyük ölçüde etkileyen ve Assi ile Mansour’a ilham kaynağı olan işgal altındaki zor koşullar hakkında insanlarla da konuştuğunu gösteriyordu.
Feyruz, 1955’te Kudüs’teki Hospice Oteli’nin önünde (Facebook)
Rahbani kardeşlerin 1964’te Filistin’e yaptıkları ziyaret, Filistin meselesiyle ilgili daha fazla çalışma yapmaları konusunda ilham verdi. Arkadaşları Lübnanlı şair Said Akl ile işbirliği içinde, 1966’da ‘Dönüş Çanları’nı yayınladılar. Zebavi’nin anlattığına göre, Feyruz’un o yılın yazında Uluslararası Şam Fuarı sahnesinde bu şarkıyı söylemesi ve ardından stüdyoda kaydetmesiyle kısa sürede marş haline geldi.
“Şehirlerin çiçeği”
Altı Gün Savaşı ve işgalin Doğu Kudüs’ü kontrol altına alması sonucu 1967’deki yenilgi, daha fazla sanatsal çalışmaya ilham verdi. Rahbani kardeşler ve Feyruz, 1955’ten bu yana Filistin’e yönelik saygılarını ‘Şehirlerin Çiçeği’ ile taçlandırdı. Feyruz tarafından okunan, kardeşlerin yazıp bestelediği 8 dakikalık şarkı hem duayı hem de marşı andırıyordu.
Mahmud ez-Zebavi, “17 Ağustos 1967’de Rahbani kardeşler, Kudüs şehrinin eski adının ‘Şehirlerin çiçeği’ olduğunu bilerek, Lübnan’daki Sedir Festivali’ni Kudüs’e ithaf edilen ‘Şehirlerin çiçeği’ başlıklı bir şiirle açtı. Şarkının büyük başarı yakaladığını ve ‘Seferberlik’ filminin gösterimi öncesinde sinema ekranlarında Henry Barakat’ın yönettiği bağımsız bir görüntüyle yayınlandığını belirtti.
Kudüs’ün anahtarı
‘Şehirlerin Çiçeği’ her bahçede yeşerdi ve Feyruz ile Araplar tarafından seslendirildi. Filistin, 1968’de tüm bu şarkılara bir yanıt verdi. Zebavi, ‘Kudüs’ün temsilcileri Emil Ghouri ve Muhiddin el-Husseini’nin Kudüs’ün anahtarını Beyrut’a taşıdıklarını ve Mescid-i Aksa’yı temsil eden deniz kabuklarından yapılmış bir tepsiyle birlikte Feyruz’a teslim ettiklerini anlattı.
Tarihi bir kutlamada Feyruz, şarkıda söylenenlerin gerçekleşmesi için Kudüs’ün anahtarını aldı. “Şehrimizin kapısı kapanmayacak. Dua edeceğim. Kapıları çalacağım ve kapıları açacağım” dedi.
Feyruz çalışmaları ve Rahbani kardeşlerin Filistin için yaptığı çalışmalar onuruna kendisine verilen Kudüs’ün anahtarını elinde tutarken (X Platformu)
Feyruz, Filistin ve derin yarası için ayrıca ‘Bissan’, ‘Yafa’, ‘Ben üzüntünün ve beklemenin ustasıyım’, ‘Dönüş Köprüsü” ile diğer tanınmış ve daha az yaygın şarkıları da seslendirdi. Zebavi son olarak, Mansour Rahbani’nin ‘Altı Gün Savaşları’ndan önce yayınlanan coşkulu şarkılar, bizi öldürmeyi ve katletmeyi seven vahşi bir halk olarak resmediyordu, oysa biz büyük bir medeniyete sahip bir milletiz. Şarkı insancıl olmalı, çünkü yalnızca insanlık bizi gerçeğe götürür. Şarkının her dizesi izin istenmeden insanların kulaklarına akıyor, bu yüzden bu fırsatı ve bu esnekliği iyi kullanmalıyız’ ifadelerini aktardı.
Kız çocuğu, uçak tuvaletindeki kumpası ortaya çıkardıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705521-k%C4%B1z-%C3%A7ocu%C4%9Fu-u%C3%A7ak-tuvaletindeki-kumpas%C4%B1-ortaya-%C3%A7%C4%B1kard%C4%B1
Kız çocuğu, uçak tuvaletindeki kumpası ortaya çıkardı
American Airlines'ın merkezi Teksas eyaletindeki Forth Worth kentinde bulunuyor (American Airlines)
ABD'de 14 yaşındaki bir çocuğun ailesi, uçak tuvaletinde kızlarının görüntüsünün kaydedildiği gerekçesiyle American Airlines'a dava açtı.
Kuzey Karolina'da yaşayan kız çocuğu, 2 Eylül'de Charlotte'tan Boston'a gitmek üzere ailesiyle birlikte uçağa bindi.
İddiaya göre, erkek kabin görevlilerinden biri, kız çocuğu tuvalete girmeden hemen önce klozetin kapağına telefonunu bantladı ve kayıt tuşuna bastı.
Çocuğun ebeveynleri ve avukatları, olayın ardından tepkilerini dile getirmelerine rağmen mürettebatın diğer üyelerinin pilotu hemen bilgilendirmediğini öne sürdü.
Öte yandan aile, mürettebatın tacizci olduğu iddia edilen kabin görevlisinin telefonuna el koymamasının, onun delilleri yok etmesine olanak sağladığını söyledi.
Kimliği açıklanmayan uçuş görevlisine karşı dava, 1 Aralık'ta Kuzey Karolina bölge mahkemesinde açıldı.
American Airlines, uçuş görevlisinin iddiaların hemen ardından görevden alındığını açıkladı.
"Kız çocuğu telefonu, tuvaleti kullandıktan sonra gördü"
İddiaya göre kız çocuğu, seyahat ettiği ekonomi bölümündeki lavaboyu kullanmak üzere sıra beklerken kabin görevlisi ona, birinci sınıftaki tuvaleti kullanabileceğini söyledi.
Daha sonra ellerini yıkaması gerektiğini söyleyen görevli, kızdan önce tuvalete girdi.
Çıktıktan sonra kız çocuğuna klozet kırık olsa da onu kullanabileceğini söyledi.
Tuvaletini yaptıktan sonra kız çocuğu, kırmızı etiketin altında gizlenmiş bir telefon gördüğünü söyledi.
Telefonun iPhone marka olduğu belirtildi (AP)
Karşılaştığı manzara karşısında şoke olan çocuğun korktuğunu belirten aile, kızlarının olay yerinin fotoğrafını çektiğini belirtti.
Ailenin avukatları, görevlinin telefonuyla çektiği görüntüleri, mağdur çocuğun babasının görmesine fırsat vermeden sildiğini öne sürdü.
Olayın ardından aile, FBI görevlisinin kendilerine telefonda herhangi bir delil bulamadıkları için adamı tutuklayamadıklarını söylediğini aktardı.
Ailenin avukatları, 14 yaşındaki kız çocuğunun travma tedavisi gördüğünü ifade etti.
Independent Türkçe
Tek seferde 10 bin donut çalan kadın kayıplara karıştıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705371-tek-seferde-10-bin-donut-%C3%A7alan-kad%C4%B1n-kay%C4%B1plara-kar%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1
Tek seferde 10 bin donut çalan kadın kayıplara karıştı
Çalınan ürünlerin toplam değerinin 40 bin Avustralya doları civarında (yaklaşık 770 bin TL) olduğu belirtiliyor (Pixabay)
Avustralya'da benzin istasyonunda duran minibüsü çalan hırsız, aracın içindeki 10 bin donutla birlikte kayıplara karıştı.
Sidney'in kuzeybatısındaki Carlingford kentinde 29 Kasım'da gerçekleşen olayda kadın hırsız, sabah 4 sularında bir benzin istasyonunda duran minibüsü çalmak için harekete geçti.
Aracın şoförü kasada ödeme yaparken minibüsü çalan hırsız, 10 bin donutla birlikte kayıplara karıştı.
Dünyaca ünlü donut markası Krispy Kreme'den yapılan açıklamaya göre minibüs, teslimat yapmak üzere Newcastle'a gidiyordu.
Fakat donutların şu an nerede olduğu bilinmiyor.
Şirket, "Polis şu anda tatlı düşkünü hırsızı arıyor" dedi.
Tıkabasa donutla dolu minibüsün çalınmasının ardından Yeni Güney Galler polisi yaptığı açıklamada, hiç kimsenin olayla ilgili tutuklanmadığını söyledi.
30 yaşlarında olduğu tahmin edilen hırsızın eşkali de paylaşıldı.
Bununla birlikte polis, internet sitesinden yaptığı duyuruda hırsızın yakalanması için gören duyan herkesin yetkililere haber vermesini istedi.
Şirketin tedarik zinciri sorumlusu Lenny Reddy de "Ekibimiz çalınan 10 bin donutı yerine koymak için çalışıyor" dedi.
Teslim edilecek donutların Noel temalı ve klasik ürünler olduğu belirtildi (Krispy Kreme)
Kadının minibüsün içindekilerden haberdar olup olmadığıysa henüz bilinmiyor.
Daha önce de donut hırsızlıkları medyaya yansımıştı.
ABD'nin Connecticut eyaletinde 6 Kasım'da Dunkin Donuts'a ait bir kamyon çalınmıştı.
Fakat kamyonun içindekilerden habersiz olan hırsızlar, donutların arkadan dökülmesine neden olmuştu.
Independent Türkçe
Bezos'un yatı, büyüklüğü nedeniyle petrol tankerlerinin yanına demirleyebildihttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705326-bezosun-yat%C4%B1-b%C3%BCy%C3%BCkl%C3%BC%C4%9F%C3%BC-nedeniyle-petrol-tankerlerinin-yan%C4%B1na-demirleyebildi
Bezos'un yatı, büyüklüğü nedeniyle petrol tankerlerinin yanına demirleyebildi
(YouTube/SuperYacht Times)
Amazon'un kurucusu, uzay meraklısı ve dünyanın en zengin üçüncü adamı Jeff Bezos'un mega yatıyla ilgili bir park sorunu var.
500 milyon dolarlık yatın diğer özel yatlarla birlikte demirleyemeyecek kadar büyük olduğu bu hafta Florida'daki Everglades Limanı adlı marinada ortaya çıktı.
Yaklaşık 127 metrelik etkileyici uzunluğuyla "Koru" (Maori dilinde yeni bir hayat ya da yeniden doğma anlamına geliyor), petrol tankerleri, konteyner gemileri ve Liberty of the Seas kruvaziyerinin yanına demirlenmek zorunda kaldı.
Everglades Limanı, Karayip gemi turları ve uluslararası ticaret için önemli bir geçit ancak yat bölümü yaklaşık 122 metreden büyük deniz araçlarını barındıramıyor.
Bu (bir Airbus A380'in neredeyse iki katı uzunluğunda veya dört mavi balinaya eşdeğer) uzunluğun biraz üzerindekiler için başka düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Limanın sözcüsü Times'a, yatın enerji gemileri için ayrılan bir bölgede olduğunu ve bu tür büyük yatlar limana geldiğinde nerede yer varsa oraya yanaştıklarını söyledi.
Geçen hafta Cebelitarık'tan limana giriş yapan Koru, üç gemi direğiyle birlikte Rus gübre milyarderi Andrey Meniçenko'ya ait ve Philippe Starck'ın tasarladığı Yelkenli Yat A'dan sonra dünyanın en büyük ikinci yelkenlisi.
Uzunluk olarak az farkla geride kalsa da, yaklaşık 70 metre yüksekliğe ulaşan gemi direkleriyle Koru, dünyanın en yüksek yelkenli yatı.
Devasa boyutuna rağmen (ya da belki de bu yüzden) Koru'nun, Bezos'un helikopterini, jet ski'lerini ve lüks arabalarını tuttuğu Arbeona adlı bir destek gemisi de var. Yaklaşık 75 metrelik bu tekne takriben 6 kilometre uzaktaki Dania Beach'e demirlenmiş durumda.
Üç güvertesi ve bir havuzu olan Koru'nun personel ve işletme masrafları yılda yaklaşık 25 milyon dolar tutuyor. Amazon'un kurucusu, 5 yıllık birlikteliğin ardından artık nişanlısı olan Lauren Sanchez'e, yazın yatta oldukları sırada evlenme teklif etmişti.
Vogue'a verdiği bir röportaj sırasında Sanchez'e, basının pruva heykelinin kendisinin bir oyması olduğunu öne sürmesinden sonra yattaki (uzun saçları ve uçuşan elbisesiyle Roma tanrıçası tarzında oyulmuş bir kadını tasvir eden) heykele olan bariz benzerliği sorulmuştu. Ancak Sanchez'e göre bu spekülasyon doğru değildi.
"Gururum çok okşandı ama öyle değil" diyen Sanchez, pruva heykelinde aşk, seks, savaş ve altınla özdeşleşen ve Bezos'un en sevdiği mitolojik figürlerden biri olan tanrıça Freya'nın tasvir edildiğini de sözlerine eklemişti.
Ayrıca esprili bir şekilde elleriyle daha büyük göğüsleri varmış gibi yaparak heykelin "kendisi olsaydı" nasıl görüneceğiyle de dalga geçmişti.
Bezos ve Sanchez, ikisi de 70'li yaşlarının sonunda olan Bezos'un annesi ve üvey babasına yakın olmak için Seattle'dan Miami'ye taşınacaklarını kısa bir süre önce duyurmuştu.
Ivanka Trump ve Jared Kushner, Tom Brady ve Philadelphia Eagles'ın sahibi Norman Braman'la birlikte milyarder Bezos, Indian Creek Adası'nda yan yana iki mülk satın almıştı.
Independent Türkçe
İki yaşında okumayı söken kız çocuğu, Mensa'nın en genci olduhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705251-i%CC%87ki-ya%C5%9F%C4%B1nda-okumay%C4%B1-s%C3%B6ken-k%C4%B1z-%C3%A7ocu%C4%9Fu-mensan%C4%B1n-en-genci-oldu
İki yaşında okumayı söken kız çocuğu, Mensa'nın en genci oldu
19 Kasım 2019'da doğan McNabb, 2022'den bu yana rekoru elinde tutmaya devam ediyor (Guinness Rekorlar Kitabı)
İki yaşında okumayı söken Isla McNabb, yüksek IQ'suyla Mensa'nın en genç kadın üyesi oldu. Ebeveynleri küçük dahinin bir yaşında alfabeyi öğrendiğini, iki yaşında da kelimeleri okuyabildiğini söyledi.
ABD'nin Kentucky eyaletinde yaşayan McNabb, iki yaşında girdiği Stanford-Binet Zeka Testi'nde 100 üzerinden 99 gibi, akranlarına göre yüksek bir puan almayı başardı.
Guinness Rekorlar Kitabı'nın 27 Kasım'da yayımladığı habere göre, aldığı bu puanla McNabb, 2022'de Mensa'nın en genç kadın üyesi olmaya hak kazandı.
Dünyanın en büyük ve en eski üst düzey zeka topluluğu Mensa International, IQ testlerinde toplumun yüzde 98'inden daha yüksek puan alan kişileri kabul ediyor.
Bu oran toplumun yüzde ikilik dilimine denk düşüyor.
"Hastaneden eve geldiği günden beri öğreniyor"
Artık üç yaşında olan küçük çocuğun ailesi, onun hastaneden eve geldiği andan itibaren öğrenmeye başladığını söyledi.
Baba Jason McNabb, Isla'nın renkleri, sayıları ve alfabeyi bir yaşında öğrendiğini Guinness'e aktardı.
Jason, küçük dahinin henüz 7 aylıkken sorulduğu zaman resimli kitaplardan bazı öğeleri gösterebildiğini söyledi.
Jason ve Amanda çiftinin aktardığına göre, Isla'nın ikinci yaş gününde teyzesi, ona doğum günü hediyesi olarak silinebilir yazı tableti hediye etti.
Isla'nın babası, tablete kırmızı kelimesinin yazıldığı zaman küçük kızlarının bu kelimeyi yüksek sesle okuyarak herkesi şoke ettiğini belirtti.
Daha sonra mavi, sarı, kedi ve köpek kelimelerini yazan aile, Isla'nın bunları da okuyabildiğini görünce şaşkınlıklarının katlandığını söyledi.
Fakat küçük dahinin yetenekleri bunlarla da sınırlı değildi.
Aile daha sonra evin çeşitli yerlerindeki objelerin yanında oyuncak harflerle yazılmış kelimeler görmeye başladıklarını aktardı.
Oyuncak harflerle sandalyenin yanında sandalye, kanepenin yanında kanepe yazıldığını gören çift, kedileri Booger'ın yanında da kedi kelimesine denk geldi.
Tüm bunlardan sonra anne Amanda, IQ testi yaptırmaya karar verdiklerini ifade etti.
Ailesinin aktardığına göre şu anda anaokuluna giden Isla, matematikte de yeteneklerini göstermeye başladı.
Jason, kızlarının tek kusurunun kendi kendine okuyarak öğrendiği kelimeleri yanlış telaffuz etmek olduğunu söyledi.
Öte yandan Isla, Amerikan İşaret Dili alfabesinden harfleri de gösterebiliyor. Fakat aile, küçük kızlarının bunu nereden öğrendiğini henüz bilmiyor.
Independent Türkçe
Türkiye'nin ilk mağara kiliselerinden Cehennemağzı, inanç turizmiyle adından söz ettirmek istiyorhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4705126-t%C3%BCrkiyenin-ilk-ma%C4%9Fara-kiliselerinden-cehennema%C4%9Fz%C4%B1-inan%C3%A7-turizmiyle-ad%C4%B1ndan-s%C3%B6z
Türkiye'nin ilk mağara kiliselerinden Cehennemağzı, inanç turizmiyle adından söz ettirmek istiyor
Cehennemağzı Mağaraları 22 yıl önce ziyarete açıldı (AA)
Anadolu Ajansının (AA) "Türkiye'nin Mağaraları" dosya haberinin 18. bölümünde Karadeniz Ereğli'deki Cehennemağzı Mağaraları'nın mitolojik ve tarihi önemi ele alındı.
Mitolojiye göre Herkül'ün kendisine verilen 12 görevden sonuncusunu yerine getirdiği yer olan Cehennemağzı Mağaraları, Karadeniz Ereğli Müzesi'ne bağlı ören yeri olarak turizme katkı sunuyor.
İnönü Mahallesi'nde yan yana sıralanmış 3 mağaradan oluşan yapıdaki Kilise Mağara'nın, Hristiyanlığın yayıldığı ilk yıllarda gizli ibadet yeri olarak kullanıldığı biliniyor.
Mağara içindeki sütunlar, sütun başlıkları, mozaik döşeme ve kandil yuvaları, mağaranın paganizmin egemen, Hristiyanlığın ise yasak olduğu dönemde ilk Hristiyanlarca gizli ibadet merkezi olarak kullanıldığının kanıtı olarak gösteriliyor.
İnsan elinden çıktığı taşçı kalem izlerinden anlaşılan ve 400 metrekarelik alanı kaplayan Koca Yusuf Mağarası da iki "fil ayağıyla" destekleniyor.
Kilise ve Koca Yusuf mağaralarına su sarnıcı görevi gören, zemini taban suyuyla kaplı Ayazma Mağarası'nın batısında ise büyük gölet bulunuyor. Roma ve Bizans Dönemi'nde kullanılan mağaranın, suyu kutsal sayıldığından Ayazma adını aldığı tarihi kaynaklarda geçiyor.
Mitolojik anlatımlarda yer alması ve Hristiyan dünyasına hitap eden özellikleri bünyesinde barındırmasıyla ilgi gören mağaraları, her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
Karadeniz Ereğli Müze Müdürü Ahmet Mercan, AA muhabirine, mağaranın tarihi açıdan önemli olduğunu söyledi.
Mağaranın görülmeye değer bir yer olduğunu dile getiren Mercan, "Mağara, Roma Dönemi'nde Hristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde kullanılması özelliğiyle Türkiye'deki en eski mağara kiliselerden biridir. İnanç turizminde yer edinmesi gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Mağaranın her yıl binlerce turist ağırladığını belirten Mercan, ziyaretçi sayısının yıl sonuna kadar 50 binlere ulaşmasını beklediklerini ifade etti.
(AA)
"Anadolu'daki inanç turizminin erken örneklerinden biri"
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Öztürk de çok sayıda insanın asırlar boyunca bu bölgeye gelerek, burada görevlendirilen kahin-rahipler aracılığıyla "gelecekten haber almak, olumsuzluklara karşı korunmak için dua metinleri yazdırdığını ve kaybettikleri yakınlarının ruhlarıyla iletişim kurmaya çalıştığını" anlattı.
Öztürk, mağaraların, bu yönüyle Anadolu'daki inanç turizminin erken örneklerinden birisi olarak değerlendirebileceğini söyledi.
"Eldeki arkeolojik kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla bu mağaralar, Hristiyanlık inancının henüz yasak olduğu milattan sonra 1. yüzyıldan 4. yüzyılın başlarına kadar bölgedeki ilk Hristiyan cemaatlerin gizli tapınmalarına da ev sahipliği yapmıştır." diyen Öztürk, bölgenin bu yönüyle Hıristiyanlar açısından önemli cazibe merkezi haline geldiğini kaydetti.
(AA)
Öztürk, mağaraların "Herakleia Kenti ve Cehennemağzı Mağaraları" adıyla bilindiğine değinerek, "Mistik özelliğe sahip mağaralar, Anadolu'daki önemli inanç merkezlerinden biri olarak, tüm Antik Çağ boyunca Roma Dönemi'nin sonuna kadar bu özelliğini korumuştur." diye konuştu.
Mağarayı ziyaret edenlerden Şenol Alaca, Sivas'tan geldiğini, mağarayı çok beğendiğini ve herkesin görmesi gerektiğini dile getirdi.
(AA)
Mitolojiye göre Cehennemağzı Mağaraları
Mitolojik öyküye göre, insanın doğaya karşı yenilmez dayanma ve saldırma gücünü simgeleyen Herkül, Argolis Kralı Eurystheus'un kendisine verdiği 12 görevden sonuncusunu yerine getirmek için efsanevi altın postu aramak üzere yola çıkan gemicilerle Ereğli'ye gelir.
Üç mağaradan oluşan Cehennemağzı Mağaraları'ndan yer altı tanrısı Hades'in yönettiği, hiçbir ölümlünün geri dönemeyeceği "Ölüler Ülkesi"ne inen Herkül, bu ülkenin bekçisi üç başlı ve yılan kuyruklu köpek Kerberos'u, Olimpos tanrıları Hermes ve Athena'nın yardımıyla kaçırır.
Herkül, yeryüzüne çıkardığı Kerberos'u, Kral Eurystheus'un korkması üzerine Cehennemağzı Mağaralarından "Ölüler Ülkesi"ne geri götürür.
Tom Hanks kariyerinin en utanç verici anını paylaştıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4704041-tom-hanks-kariyerinin-en-utan%C3%A7-verici-an%C4%B1n%C4%B1-payla%C5%9Ft%C4%B1
Tom Hanks kariyerinin en utanç verici anını paylaştı
Reuters
Tom Hanks, 30 yıllık kariyerinde en "aptalca" olduğuna inandığı anı açıkladı.
1980'lerin sonundan beri bir Hollywood yıldızı olan Oscar ödüllü aktör, Big ve Forrest Gump'tan Er Ryan'ı Kurtarmak (Saving Private Ryan) ve Elvis'e kadar çeşitli filmlerde rol aldı.
Hanks, The Graham Norton Show'un 1 Aralık Cuma günü yayımlanan bölümündeki röportajında kariyerini değerlendirdi. Nostalji yapılan sohbette aktör, Ron Howard'ın uzay draması Apollo 13'ü çektiği dönemden bahsetti.
1995'te gösterime giren Apollo 13, Ay'a yolculukları ters gidince kendilerini ölümcül bir tehlikenin içinde bulan astronotlar Jim Lovell, Fred Haise ve Jack Swigert'in gerçek hayat hikayesini anlatıyor.
Filmin en çok alıntılanan anının (Hanks'in canlandırdığı Lovell'ın "Houston, bir sorunumuz var" dediği an) çekimleri sırasında aktör için işler utanç verici bir hal almış.
Hanks, Norton'a şöyle anlattı:
Kevin Bacon, Bill Paxton ve ben 'Houston, bir sorunumuz var' cümlesinden hemen sonraki ciddi anı canlandırıyorduk ve ağırlıksız görünmemiz için tutamakların üzerinde bir aşağı bir yukarı gidip geliyorduk.
Normalde bu sorun olmazdı ama o gün çok önemli biri oyuncular ve ekibi ziyarete gelmişti: Lovell'ın ta kendisi.
Hanks şöyle devam etti:
Gülünç görünüyorduk ve aşağı baktığımda Jim bizi izliyordu. Hayatımda hiç bu kadar aptal hissetmemiştim.
9 dalda Oscar'a aday gösterilen Apollo 13, Kurgu ve Ses dallarında iki ödül kazanmıştı.
Hanks, Londra'da David Hockney'le birlikte yarattığı The Moonwalkers enstalasyonunun tanıtımını yapıyor. Prodüksiyonu Christopher Riley'le birlikte kaleme alan Hanks aynı zamanda enstalasyonun anlatıcılığını da üstlendi.
Apollo uzay görevlerinin hikayelerini anlatan enstalasyonun odalarındaki teknoloji, astronotların yanında oturuyormuşsunuz hissi verecek şekilde tasarlandı.
1994 ve 1995'te Forrest Gump ve Philadelphia'yla arka arkaya Oscar kazanan Hanks, oynadığı ve yeterince övgü almadığına inandığı bir filmin adını önceki haftalarda vermişti.
Independent Türkçe
77 yaşındaki yönetmenin eşi boşanma davası açtıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4704036-77-ya%C5%9F%C4%B1ndaki-y%C3%B6netmenin-e%C5%9Fi-bo%C5%9Fanma-davas%C4%B1-a%C3%A7t%C4%B1
ABD'li ünlü yönetmen David Lynch ve eşi Emily Stofle, 14 yıllık evliliklerini sonlandırıyor.
Mulholland Çıkmazı (Mulholland Drive), Mavi Kadife (Blue Velvet), İkiz Tepeler (Twin Peaks) gibi yapımların Oscarlı yönetmeni Lynch'in özel hayatında işler, şu sıralar pek yolunda gitmiyor gibi görünüyor.
TMZ'nin aktardığına göre, 77 yaşındaki Lynch'in 45 yaşındaki eşi Emily Stofle boşanma davası açtı.
Haberde, Stofle'un 11 yaşındaki kızları Lula'nın velayetini istediği aktarıldı.
Lynch'in kızını görmesine izin verileceği belirtildi.
Öte yandan Stofle'un nafakanın yanı sıra Lynch'ten avukat masraflarını da karşılamasını talep ettiği belirtildi.
Stofle, Lynch'in 2006'da vizyona giren filmi Inland Empire ve 2017'de ekranlarda dönen İkiz Tepeler'in üçüncü sezonunda rol almıştı.
Ünlü yönetmen boşanma konusunda deneyimli
Öte yandan bu boşanma, Lynch için ilk değil.
David Lynch daha önce de üç defa boşanmıştı.
Başarılı yönetmen, 1967'den 1974'e Peggy Lynch, 1977'den 1987'ye Mary Fisk, 2006'dan 2007'ye kadar Mary Sweeney'le evliydi.
2018'de Guardian'a verdiği bir röportajda işine öncelik vermesi nedeniyle iyi bir baba ve eş olmadığını ifade eden Lynch, şunları söylemişti:
Bencil olmalısın ve bu korkunç bir şey. Hiçbir zaman gerçekten evlenmek, çocuk sahibi olmak istemedim.
Lynch'in aynı zamanda Jennifer (55), Austin (41) ve Riley (31) adlarında üç çocuğu daha bulunuyor.
Independent Türkçe, Guardian, Page Six
"Tüm kadınlar bunu en az bir defa yapmalı" diyen Cher'den çarpıcı açıklamahttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4703811-t%C3%BCm-kad%C4%B1nlar-bunu-en-az-bir-defa-yapmal%C4%B1-diyen-cherden-%C3%A7arp%C4%B1c%C4%B1-a%C3%A7%C4%B1klama
Edwards'ın fotoğrafını paylaşan şarkıcı, sevgilisinin kendisine aynı bir kraliçe gibi davrandığını söylemişti.
Ekimde Extra'ya verdiği bir röportajda, sevgilisiyle arasındaki yaş farkına değinen Cher, bazen 37 yaşındaki yapımcının bahsettiği kişileri tanımadığını söylemişti.
Cher'in renkli bir aşk hayatı olduğu biliniyor.
Daha önce Sonny Bono ve şarkıcı Gregg Allman'la evlenmişti.
Öte yandan oyuncu Tom Cruise ve Val Kilmer, plak şirketi patronu David Geffen ve Kiss'in solisti Gene Simmons'la da ilişkileri olmuştu.
Independent Türkçe, Page Six, Extra
Ünlü yönetmen, Amber Heard'ün neden sevilmediğini anlamadığını söyledihttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4703416-%C3%BCnl%C3%BC-y%C3%B6netmen-amber-heard%C3%BCn-neden-sevilmedi%C4%9Fini-anlamad%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-s%C3%B6yledi
Ünlü yönetmen, Amber Heard'ün neden sevilmediğini anlamadığını söyledi
Aquaman ve Kayıp Krallık (Warner Bros)
Yönetmen Zack Snyder, Amber Heard'ün eski eşi Johnny Depp'le girdiği ve kamuoyunda ses getiren mahkeme savaşlarından bu yana aktrisin internette maruz kaldığı tacizi anlamadığını söyledi.
The Hollywood Reporter'a konuşan Snyder, "Hiç anlamıyorum" dedi.
Başkaları ondan hoşlanmıyorsa ne diyebilirim bilmiyorum. Onunla bir saniye bile düşünmeden çalışırım.
Snyder'ın 2017 yapımı Justice League: Adalet Birliği'nde kendisine rol vermesiyle Heard, DC Evreni'nde ilk kez görünmüştü.
2018 yapımı Aquaman'de Mera rolünü yeniden canlandıran Heard, bu aralıkta gösterime girecek Aquaman ve Kayıp Krallık'ta (Aquaman and the Lost Kingdom) bir kez daha izleyici karşısına çıkacak.
2013'te çıkan Çelik Adam'la (Man of Steel) 2016 yapımı Batman ve Superman: Adaletin Şafağı'nı (Batman v Superman: Dawn of Justice) da yöneten Snyder, gelecekte DC'ye dönmek gibi bir planı olmadığını da sözlerine ekledi.
Yönetmen, geri dönmesi yönünde aklını çelebilecek tek projenin Frank Miller'ın 1986'ta yayımlanan çizgi roman serisi Kara Şövalye Dönüyor'un (Dark Knight Returns) uyarlaması olabileceğini ama bunun da "çizgi romana sadık bir temsil" olması halinde gerçekleşebileceğini açıkladı.
Jason Momoa (solda) ve Amber Heard, Aquaman ve Kayıp Krallık'ta (Warner Bros)
Aquaman ve Kayıp Krallık'ın yönetmeni James Wan geçen ay, filmin yeniden çekimleri etrafında dönen yanlış "anlatı" hakkında konuşmuştu.
Filmin çalkantılı bir yapım sürecinin ortasında kapsamlı bir yeniden çekim sürecinden geçtiği yönündeki haberlere yanıt veren Wan, Empire dergisine "[Yeniden çekimlere] muhtemelen 7 ya da 8 gün ayırdık ki bu boyutta bir film için bu hiçbir şey değil" demişti.
Yalnızca ilk çekimi bitirdikten sonra oyuncularınızı geri getirmek çok zor olduğu için bu yayıldı.
2018 yapımı korku filmi Dehşetin Yüzü'nde (The Nun) yaptığı daha önceki çalışmasına da dikkat çeken Wan, bu filmde de ciddi miktarda yeniden çekim görüntüsünün yapım sürecinin sonlarına doğru eklendiğini söylemişti. Yönetmen "Yeniden çekimlerden koca bir seri çıkardım" demişti.
Ben 'Bu film ilk gün planladığım gibi olmak zorunda' diyen biri değilim. Bu zihniyete saplanıp kalırsanız sanatınız asla organik olmaz.
Filmin gösterime girmesi pandeminin yanı sıra DC Studios'taki yönetim değişikliği sonucu ertelenmişti. Ekim 2022'de, The Suicide Squad: İntihar Timi'nin yönetmeni James Gunn ve yapımcı Peter Safran, tüm DC serisinin yeniden başlatılmasını denetlemek üzere görevlendirilmişti.
Öte yandan Wan, yeniden çekim haberleri ve stüdyo müdahalesi iddialarını savuşturmuştu.
Yönetmen, "Şüphesiz etrafımdaki tüm bu gürültüyle başa çıkmak için daha Zen olmayı öğrenmem gerekti" demişti.
Ben epey mahrem yaşayan biriyim. Sosyal medyaya girip kavga etmiyorum ama bu zor bir şey çünkü gerçek olmayan bir anlatı ortaya çıktı. Gürültü hakkında yazmak eğlenceli ve tıklanıyor ama toplum gerçeği bilmiyor.
Aquaman ve Kayıp Krallık, 22 Aralık'ta sinemalarda vizyona girecek.
Independent Türkçe
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة