Eski uygarlıklarda kadınlar nasıl süsleniyordu?

Takı, parfüm ve kozmetik, kadınların parlaması için öncelik

Kadının başında çiçeklerden veya metal ve taşlardan yapılmış çelenkler veya kurdeleler şeklinde özel süslemeler vardı (Mısırlı Kadınlar Web Sitesi)
Kadının başında çiçeklerden veya metal ve taşlardan yapılmış çelenkler veya kurdeleler şeklinde özel süslemeler vardı (Mısırlı Kadınlar Web Sitesi)
TT

Eski uygarlıklarda kadınlar nasıl süsleniyordu?

Kadının başında çiçeklerden veya metal ve taşlardan yapılmış çelenkler veya kurdeleler şeklinde özel süslemeler vardı (Mısırlı Kadınlar Web Sitesi)
Kadının başında çiçeklerden veya metal ve taşlardan yapılmış çelenkler veya kurdeleler şeklinde özel süslemeler vardı (Mısırlı Kadınlar Web Sitesi)

Sena eş-Şami 

Parfümler ve süs eşyaları eski çağlarda bilindiğinden beri, aile kadınının, eşlerinin, kraliçelerinin ve prenseslerinin güzelliğinin simgesi olarak çoğunlukla kadınlarla ilişkilendirildi.

Antik uygarlıklarda kadınların parlaması için süs eşyaları, parfümler ve kozmetikler öncelikliydi.

Mezopotamya uygarlıklarındaki ve Arap Yarımadası'nın güneyindeki, Yemen ve Umman ülkelerinin de bulunduğu eski Arap uygarlıklarındaki birçok eski tarihi kaynakta da bundan bahsedilir.

Yine Mısır topraklarındaki Firavun medeniyeti, Arap Yarımadası'nın ortasından Levant dahil olmak üzere kuzey bölgelerinin medeniyetleri ve Tunus'taki Kartaca medeniyetlerindeki kaynaklarda da bundan bahsediyor.

Kültürel çevre takı, süs eşyaları ve kozmetik sanatının kullanımını büyük ölçüde etkiledi.

Süs eşyaları çoğu medeniyette ufak farklılıklarla da olsa birbirine benzerdi ve dikkat çeken husus çağa göre değişen formlarda olmasına rağmen bunların günümüzde de devam etmesi.

Eski Irak

Süsleme, çeşitli biçim ve kullanımlarıyla Mezopotamya uygarlığında büyük ilgi gördü.

Hanedanların başlangıcından bu yana yaygın olarak kutsallık ve ibadet törenleriyle ilişkilendirildi.

Kadın, eski Irak düşüncesinde doğurganlığı ve büyümeyi simgeliyordu.

Ayrıca anne ve hayat veren olarak kutsallığı temsil ediyordu. Kadınlarla olan ilişkisi ona daha büyük bir güzellik kazandırıyordu.

Sonuçta kolye ve bileziklerin yapımında yaratıcı olmaya başlayan birtakım insanlar türedi ve buradan kuyumculuk mesleği ve takı yapımında ustalar ortaya çıktı.

Gustave Le Bon, Mezopotamya'da takıların yaygın olarak kullanıldığını, erkeklerin de kadınlar gibi kulaklarını küpelerle süslediklerini, boyunlarına kolye taktıklarını, bileklerini bileziklerle, parmaklarını ise yüzüklerle süslediklerini belirtiyor.

Takılarını demirden yapıyorlardı, daha sonra nadir bulunduğu için bronzla değiştirdiler. Altın ve gümüşten yapılan takılar ise çok nadirdi ama iyi yapılmıştı.

Antik Irak'ta kullanılan kadın takıları arasında kilden veya çömlekçilikten yapılan takılar da vardı.

Yazı öncesi dönemlerde birçok arkeolojik alanda, özellikle Mezopotamya'nın bilinen en eski yerleşim topluluklarından biri olan Gram köyünde, taş ve kil boncuklardan veya kabuklu deniz hayvanlarından yapılmış kolyeler, bilezikler ve yüzükler bulunmuştu.

Mezopotamya sakinlerinin kozmetik ve dekorasyon kullanımı sayesinde lüks ve sofistike bir şekilde yaşamaları dikkat çekici.

Bu bölgelere ait içinde bakır aynalar, bakır ve altın takı takımları, saç maşası, kürdan, halkaya asılmış ve küçük bir konik çantada taşınan kulak temizleyicisi, yuvarlak başlı bakır ve gümüş iğneler bulundu.

Ur şehrinde milattan önce 2680-2400 yıllarında kadın mezarlarının yanı sıra erkek mezarlarında da dekoratif aletler bulundu.

Mutlu Yemen

Mezopotamya'da altın ve gümüşten yapılmış takı ve süs eşyaları özellikle Yemen bölgelerinden ithal ediliyordu.

Yemen'de genel olarak eski Arapların, özel olarak da Yemen halkının takı ve kozmetik kullanımına dair birçok tarihi kanıt bulundu.

Yunan ve Roma kaynakları, Sebelilerin altın, gümüş ve değerli taşlara bunları tarihin dışına, fantezi ve mitoloji dünyasına taşıyacak kadar çok sahip olduklarından bahsettiler.

Yemenli kadınlar, altın, gümüş, bakır, cam gibi farklı malzemelerden ve akik, bazalt, kalsit, kristal, kuvars, talk ve deniz kabuğu gibi değerli taşlardan yapılan birçok takı türünü biliyorlardı.

Hepsi kulakları süsleyen küpeler, boyunları süsleyen kolyeler, göğüsleri süsleyen gerdanlıklar, bilekler için bilezikler, parmakları süsleyen yüzükler ve ayaklara halhallar yapıyorlardı.

Bu süslemelerin çoğu, milattan önce 4'üncü yüzyıl ile milattan sonra 1'inci yüzyıl arasına tarihlenen kaya mezarlarında bulundu.

Fethi el-Haddad, "Eski Yemenli Kadın" adlı kitabında şöyle diyor:

Yemenli kadının sevgisi, kadın mezarlarında bulunan mücevherlerin çokluğunda açıkça görülüyor. Ayrıca kadınların heykellerinde süslendikleri takıların temsili ve bereketlerinin ifadesi de karşımıza çıkıyor.

Hadramut'taki bazı mezarlarda yarı değerli taşlardan, deniz kabuklarından ve altın boncuklardan yapılmış bir kolye, kırmızı akikten yapılmış bir bilezik, kemik, boya ve kozmetik yağlardan yapılmış bir yüzükten oluşan bazı dekoratif aletler bulundu.

Amerika Beşeri Araştırmalar Kurumu’nun deposu olan Arthur Scaler Salonu’nda, 1951'de Mana'daki Haid bin Akil mezarlığında bulunan ve MS 1. yüzyılın başlarına kadar uzanan bir altın kolye bulunuyor.

Kolye, kuyumculukta usta Yemenlilerin ustalaştığı yüksek teknolojiyle yapılmış.

Buhur, hurma ve diğer baharat türlerinin yanı sıra, eski Yemenlilerin ticaret kervanları aracılığıyla kuzey Arabistan'a, Yunanistan'a ve Romalılara dekoratif amaçlı ihraç ettiği en önemli malzemeler arasında parfüm ve tütsü de vardı.

Çünkü bunlarda vücudu parfümlemek ve hem kadınları hem de erkekleri güzelleştirmek için kullanılan aromatik kokular vardı.

Kartaca Medeniyeti

Kartaca'nın başkentinde mücevherlerin çoğunun mezarların içinde bulunması, o dönemde merhumun, sevdiği eşyalarını öbür dünyada da elde etmek isteyeceğini düşünerek mücevherlerini takmasının bir gelenek olduğunu gösteriyor.

Bu takılar arasında küpeler, bilezikler, yüzükler, kolyeler, madalyalar, yüzükler, muskalar, çeşitli boncuklar ve değerli taşlar vardı.

Bu süslemeler çeşitli biçimlerdeydi; bunlardan en önemlisi, kın kanatlılar böceği biçiminde olan süslemelerdi.

Takı türleri kehribar, altın, gümüş, altın kaplamalı bronz, kırmızı kaya kristali, turkuaz ve bazen fildişi arasında değişiyordu.

Antik uygarlıklarda kadının rolü üzerine yapılan araştırmaya göre, antik Kartaca'nın mezarlarında bu tasarıma sahip çok sayıda küpenin bulunduğu belirtildi.

Kökeni Shor şehrine kadar uzanan ve Akdeniz'in batı havzasında bolca bulunduğu anlaşılan Latin T şeklinde küpeler ve alabastro şeklinde küpeler olmak üzere iki çeşit küpe bulunuyor.

Küpelerin ait olduğu dönem milattan önce 9'uncu ve 7'nci yüzyıllar arasında değişiyor.

Kartaca'nın mezarlarından birinde iskeleti mücevherleriyle birlikte bulunan Kartacalı bir kadının sol kulağından sarkan T harfi şeklindeki altın küpe gibi bu küpeler bazen tek kulakta da kullanılıyordu.

Kartaca'da yüzük ve bileziklerin yanı sıra altın bilezikler de çiçek şeklinde boncuklarla süslenmiş ve bir kısmı burna tutturulmuştu.

Bunlar arasında sanatsal formlar ve dini semboller taşıyan kolyeler de yer alıyor.

Kartaca'ya ait, daire şeklinde, biri kanatlı güneş kursunu gösteren, incilerle süslenmiş altın kolyeler var.

Halkalara gelince, üzerlerinde mineyle süslenmiş kın kanatlılar böceği şekli var.

Ayrıca Kartaca'dan gelen iki altın muska gibi, birincisi silindirik ve asma halkalı, ikincisi ise iki koç başı şeklinde ve asma halkalı muskalar da var.

Firavunların ülkesi

Sonuncu fakat bir o kadar da önemlisi, Mısır mezarlarında merhem ve göz kalemi şişeleri ve kapları dahil pek çok dekoratif alet bulundu ve çok sayıda ayna ve tarak da bulundu.

Yüz ve vücut için kullanılan merhemler aromatikti ve bazıları kokusunu günümüze kadar korumuştu.

Merhemleri kaymaktaşı, cam, fildişi veya taş kaplara koyarlar, ayrıca parfümlerini yağ veya merhem şeklinde hazırlarlardı.

Yanakları kırmızıya boyamak için kullanılan bir tür demir tuzu ve bunların kalıntılarının çoğu mezarlardaki tahtalarda bulundu.

Mısırlı kadınların yanaklarını ve dudaklarını bu tuzla renklendirdikleri düşünülüyor.

Muhammed Feyyad, "Eski Mısırlı Kadın" adlı kitabında "Vücudu yağlar ve parfümlerle süslemek, kadınların ve genel olarak Mısır halkının yaşamının bir parçasıydı. Bu yeme içme gibi vazgeçilemez bir şeydi ve bunda zengin ve fakir eşitti. Dolayısıyla işçinin ücretinde gıdanın yanı sıra bir miktar yağ ve güzel koku da vardı. III. Ramesses yönetimi altında işçiler greve gittiğinde talepleri arasında ücretler, yağ ve yiyecek de vardı" diyor.

Bir başka kaynaktan şöyle bir açıklama yapıldı:

Mısırlılar, zengin olsun fakir olsun, kadın olsun erkek olsun, dekorasyon amacıyla mücevher almaya bağımlıydı. Ayrıca birçok mücevher ve takı, kendilerini kötü ruhlardan ve zararlardan koruyan bir muska olarak kabul edildi ve bu nedenle birçok mücevher, muska şeklini aldı.

Mısırlı kadınlar eski çağlardan beri takılara bayılırlardı. Eski çağlarda insanlar bağdaş kurmuş halde gömülürdü.

Kemik veya yarı değerli taşlardan yapılmış boncuklu kolyeler, bilezikler ve halhallarla süslenmiş kadın cesetleri bulunurken, en ünlü takı türleri ise kolye, küpe ve yüzüklerdi.

Kadının başında ayrıca canlı çiçeklerden veya metal ve yarı değerli taşlardan yapılmış çelenk veya kurdeleler şeklinde özel süslemeler vardı.

Mısırlı kadınların sevdiği süslemeler arasında bilezikler de yer alıyordu.

Mısırlı kadınlar bileziği özellikle kolun üst kısmına ve bilek çevresine takmayı tercih ediyordu, ayrıca topuklarının üst kısmını çevreleyen halhalları da çok seviyordu.

Önceki uygarlıklardaki tüm kadınlar gibi Mısırlı kadınlar için de göz boyama, kozmetik sürecinde önemli bir unsurdu.

Göz boyamak için o dönemde yaygın olarak kullanılan iki renk vardı: Kullanımı milattan önce 4 bin yılına kadar uzanan siyah ve yeşil.

Bu boyalar mezarlarda hammadde, pul, toz veya macun halinde bulunmuştu.

Mısır'da kadınlar için yaygın göz modası, rengin kaştan burun tabanına kadar serbestçe uzandığı açık kahverengi göz veya badem şeklindeki gözdü.

Independent Arabia - Independent Türkçe



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature