Lübnan’daki orman yangınlarına müdahale nasıl başladı?

Mitri: Yanan alanlar yüzde 90 azaldı

Lübnan’daki Al-Shouf Cedar Koruma Alanı’nda yangın tampon bölgeleri kuruldu (Şarku’l Avsat)
Lübnan’daki Al-Shouf Cedar Koruma Alanı’nda yangın tampon bölgeleri kuruldu (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan’daki orman yangınlarına müdahale nasıl başladı?

Lübnan’daki Al-Shouf Cedar Koruma Alanı’nda yangın tampon bölgeleri kuruldu (Şarku’l Avsat)
Lübnan’daki Al-Shouf Cedar Koruma Alanı’nda yangın tampon bölgeleri kuruldu (Şarku’l Avsat)

Emel el-Müşrefiye

Ormanları ve tarihi ağaçlarıyla benzersizliği nedeniyle yüzlerce yıldır Yeşil Lübnan olarak anılan ve ulusal bayrağının ortasında büyük bir sedir ağacı bulunan Lübnan, son yıllarda yangınların artması nedeniyle büyük yeşil alanlarını kaybetti.

Yangınların nedeni yalnızca artan sıcak hava dalgaları ve kuraklık değil, aynı zamanda orman kaynaklarına yönelik entegre rasyonel yönetimin olmayışı ve yangınlar meydana geldiğinde söndürme konusundaki imkanların zayıf kalmasına dayanıyor.

Ancak, son iki yılda önleyici tedbirlerin ve kontrol programlarının uygulanması, müdahale kabiliyetlerinin ekipmanla güçlendirilmesi ve nitelikli insan ekiplerinin yetiştirilmesiyle olumlu işaretler ortaya çıkmaya başladı.

Balamand Üniversitesi Çevre Araştırmaları Enstitüsü Toprak ve Doğal Kaynaklar Programı Direktörü Dr. George Mitri, Lübnan’daki Ulusal Yangın Stratejisini Modernleştirme Grubu aracılığıyla, bu alandaki önde gelen aktivistlerden biri oldu.

Mitri, bu yılki yangınların durumu ve geleceğe dair beklentiler hakkında Şarku’l Avsat’a konuştu.

* Lübnan’daki orman yangınlarının 2023’teki durumu nedir?

-Geçmiş yılların aynı dönemine göre durum fena değil. Zira 2023 Eylül sonuna kadar yanan alanlar toplam 551 hektar civarında kaydedildi. Yangın sayısının fazla olmasına ve hava koşullarının yangınların yayılmasını kolaylaştırmasına rağmen, nispeten büyük yangınlar kaydedilmedi. Çevre Bakanlığı’nın 2022’de başlattığı, geçmiş yıllarda ve bu yılda iyi sonuçlar veren acil durum planı da dahil olmak üzere bunun birçok nedeni var. Acil müdahale ekiplerinin hızlı müdahalesi ve çalışmaları sayesinde yanan alanlar, 2019, 2020 ve 2021 yıllarındaki yangın oranlarına kıyasla, 2022 yılında yüzde 90, 2023 yazı sonu itibarıyla yüzde 87 oranında azaldı.

* Önceki yıllarla karşılaştırıldığında durum nasıl?

-Geçtiğimiz yılların aynı dönemine göre hala kabul edilebilir oranlardayız. Ancak yangın mevsimi sıcaklıklara ve yağış miktarına bağlı olarak birkaç hafta daha sürebilir. 2019 yangın sezonunda, Beyrut yakınlarındaki Müşrif bölgesinde yaklaşık 3 bin hektarlık alanı yok eden feci yangınlar yaşandı. Akkar bölgesinde, 2020 yılında çıkan yangınlarda, büyük kısmı ot yangınları olmak üzere yaklaşık 7 bin hektarlık alan yok oldu. 2021’de yangınlar yaklaşık 2 bin 700 hektar alana zarar verdi. Bunun büyük bir kısmı, birkaç saat içinde bin 500 hektarlık alanı kaybettiğimiz Qoubaiyat-Aandqet-Akroum bölgesinde, o yıl kaydedilen en büyük yangından kaynaklanıyordu. 2019 yılından bu yana iklim değişikliğinin etkisiyle sedir, köknar ve karaçam ormanlarının bulunduğu yüksek rakımlı bölgelerde yangınların görülmeye başlandığı ve bu ormanların daha fazla kuraklığa maruz kaldığı gözlemleniyor. Ormanları karla kaplayan gün sayısının azalması, ormanları yalnızca yangınlara karşı değil, aynı zamanda böceklerin ve hastalıkların yayılmasına karşı da savunmasız hale getiriyor. 

* Yangınların ana nedenleri neler?

-Yangınların çıkmasının ana nedeni, arazileri temizlemek için bölge sakinleri ve çiftçiler tarafından ateşin kullanılmasından kaynaklanıyor. Zira bu, yakınındaki ormanlar için tehlike oluşturan tarımsal atıklar, budama atıkları ve yabani otların toplanmasında en etkili bertaraf yöntemi oluyor. Bir diğer neden ise patlayıcı ve ateşli silah kullanımına dayanıyor. Zira bir ateşli silah, birçok kasabaya yayılan rastgele atık çöplüklerinin yakılmasının yanı sıra, ulaşılması zor alanlarda yangına neden olabiliyor. Orman yangınları, söz konusu alanları başka amaçlarla kullanma amacıyla, kasıtlı olarak da çıkarılabiliyor. Dolaylı nedenler arasında tarım arazilerinin orman arazileriyle örtüşmesi ve rastgele kentsel genişleme yer alıyor. Yangın riskini büyük ölçüde azaltan ve ormanın sağlığını ve orman ekosistemlerinin sağladığı ürün ve hizmetleri koruyan budama, temizleme gibi yönetim ve bakım gerektiren orman örtüsü yönetimi neredeyse hiç yok. İklim değişikliği ve aşırı hava koşullarındaki artış nedeniyle durum daha da kötüleşiyor. Bu da yangının çıkmasını ve yayılmasını kolaylaştıran unsurların daha ulaşılabilir hale gelmesine neden oluyor.

* Hangi müdahale önlemleri kullanılabilir?

-Ulusal olarak, Çevre Bakanlığı, yangın riskini yönetmek için bir acil durum planı geliştirdi ve bunu sahada uygulamaya başladı. Ayrıca Ulusal Yangın Tehlikesi Haritası da güncellendi. Yangınlara karşı en savunmasız 15 sıcak nokta tespit edildi. Şu anda, yangınlar yayılmadan önce çok hızlı bir şekilde rapor vermek ve müdahale etmek için bu alanlarda acil müdahale ekiplerinin kurulması için çalışılıyor. Ulusal Orman Yangını Yönetim Stratejisi, yakın zamanda güncellenip onaylandı. Konuyla ilgili her resmi daire ve bakanlığın görev ve sorumluluklarını açıklığa kavuşturdu. Acil müdahale birimlerinin yangınlarla başa çıkma becerisine sahip olmaları için donatılması ve eğitilmesine yönelik uluslararası destek de geldi. Yerel düzeyde, yerel topluluklar, belediyeler ve derneklerle birlikte çalışılarak yangın tehlikesi konusunda daha fazla farkındalık sağlandı. Gönüllü ekipler oluşturularak WhatsApp grupları aracılığıyla birbirleriyle iletişim sağladı. Ancak artan yangın tehlikesiyle başa çıkma kapasitemiz, ekipman, personel ve uzmanlık açısından hâlâ çok sınırlı kalıyor. Aşırı iklim koşulları nedeniyle, beklenen büyük yangınlarla birlikte, Lübnan’ın bu alanda hâlâ yapacak çok işi bulunuyor. Acil durum planlarının ötesine geçerek, ormanların korunması ve dengeli yönetiminin yanı sıra yangınlara etkili müdahaleyi de içeren entegre programlar gerekiyor. Çok büyük teknik kapasiteye sahip ülkelerin bu büyüyen tehditle baş etmekte zorlandıklarını gördük. Bu yüzden elimiz kalbimizde yangın mevsiminin bitmesini bekliyoruz.



Fragmanı bile yetti: Netflix izleyicileri yeni belgesel karşısında dehşete düştü

Prömiyeri 6 Haziran'da Tribeca Festivali'nde yapılacak belgesel, cüretkar bir vizyonun nasıl trajediyle sonuçlandığını anlatıyor (Netflix)
Prömiyeri 6 Haziran'da Tribeca Festivali'nde yapılacak belgesel, cüretkar bir vizyonun nasıl trajediyle sonuçlandığını anlatıyor (Netflix)
TT

Fragmanı bile yetti: Netflix izleyicileri yeni belgesel karşısında dehşete düştü

Prömiyeri 6 Haziran'da Tribeca Festivali'nde yapılacak belgesel, cüretkar bir vizyonun nasıl trajediyle sonuçlandığını anlatıyor (Netflix)
Prömiyeri 6 Haziran'da Tribeca Festivali'nde yapılacak belgesel, cüretkar bir vizyonun nasıl trajediyle sonuçlandığını anlatıyor (Netflix)

Prömiyeri 6 Haziran'da Tribeca Festivali'nde yapılacak belgesel, cüretkar bir vizyonun nasıl trajediyle sonuçlandığını anlatıyor (Netflix)

Netflix, Titanik enkazına yapılan trajik yolculuğu konu alan yeni belgeselinin fragmanını yayımladı.

Titan: OceanGate Faciası (Titan: The OceanGate Disaster) adlı belgesel, Haziran 2023'te 5 kişinin hayatını kaybettiği denizaltı faciasının ardındaki güvenlik ihmallerini ve OceanGate'in CEO'su Stockton Rush'ın yaptığı hataları gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Faciada hayatını kaybedenlerden biri de Rush'tı.

Derin deniz keşfi felaketle sonuçlandı

OceanGate, yüksek ücretler ödeyen macera tutkunlarını Kuzey Atlantik Okyanusu’nun derinliklerindeki dünyaca ünlü batık Titanik’i görmek üzere denizaltı turlarına çıkarıyordu. Ancak bu derin deniz keşfi felaketle sonuçlandı.

Netflix'in yeni belgeseli, kaybolan denizaltının 4 gün süren arama çalışmalarının öncesinde neler yaşandığını ve hatalar zincirini masaya yatırıyor. Fragmanda verilen ilk ipuçlarıysa suçun önemli bir kısmının OceanGate'in kurucu ortağı Stockton Rush'a yüklendiğini gösteriyor.

Fragmanda arşiv görüntüleri ve içeriden bilgi veren tanık röportajları yer alıyor. Röportajlardan biri, izleyicilere şu cümleyle sesleniyor: 

Bunun er ya da geç yaşanması matematiksel olarak kaçınılmazdı.

Fragman, Stockton Rush'ın derin deniz keşiflerini lüks turizmin bir parçası haline getirme hayaline de değiniyor.

Yönetmen Mark Monroe, Netflix'in Tudum platformuna verdiği röportajda, denizaltının kaybolduğu andan itibaren tüm dünyayı saran yoğun medya ilgisi ve sosyal medya tepkileri karşısında "hem dehşete kapıldığını hem de büyülendiğini" söyledi.

Monroe, "O an kimse içeridekilere ne olduğunu bilmiyordu, tek referans noktası ise Titanik'ti, artık trajik bir masala dönüşen bir hikaye" dedi.

Yönetmen sözlerine şöyle devam etti:

Bu korkunç trajedinin nasıl yaşanabildiğini ve bu denizaltıyı inşa eden adamın kim olduğunu araştırdıkça, olay daha da ilgimi çekmeye başladı. Umarım bu film, bu sorulara cevap verebilir. Rush yapacağını söylediği şeyin baskısını hissediyordu. Yıllar geçtikçe ve teknoloji tatmin edici yanıtlar vermedikçe bu baskı iyice arttı.

"Önlenebilirdi"

Monroe sözlerini şöyle noktaladı: 

Bu olayın en büyük trajedisi ve izleyicilerin anlamasını umduğum şey, tüm bunların tamamen önlenebilir olması.

Belgeselde OceanGate operasyonuna ait görüntü ve ses kayıtları da yer alıyor. Tüm bu materyaller, felakete giden yolda alınan kararları ve yapılan yanlış hesaplamaları ortaya koymak için bir araya getiriliyor.

Netflix izleyicileri, fragmana kısa sürede sosyal medyada yorum yağdırdı. Bir izleyici "Tüyler ürpertici sözler ve ürkütücü bir hikaye!" yorumunu yaparken bir diğeri "Aman Tanrım, gerçekten korkunç" ifadelerini kullandı. Başka biri de ekledi:

Bu tam anlamıyla bir felaketti!

Titan: The OceanGate Faciası, 11 Haziran'da Netflix'te izleyiciyle buluşacak.

Independent Türkçe, Metro, Hollywood Reporter