Anksiyete metabolik bozukluklarla bağlantılı mı?

Bağırsak-beyin ekseni, zihinsel sağlığı etkileyen metabolik aktivitenin y

Anksiyete metabolik bozukluklarla bağlantılı mı?
TT

Anksiyete metabolik bozukluklarla bağlantılı mı?

Anksiyete metabolik bozukluklarla bağlantılı mı?

Anksiyete sahibi insanlar, kaygı nöbetleriyle, sürekli aşırı tetikte olma durumuyla ve karşı konulmaz bir tehlike duygusuyla yaşarlar. Anksiyete, bilimsel tanımı gereği, çevrede bir tehlike tespit edildiğinde kişiyi tedirginliğin hale getirerek, rahatsız bir şekilde yüzleşme veya kaçmaya hazır durumda olmaya zorlayan psikolojik bir durum ve tepkidir.

Anksiyete yaygın bir psikolojik durumdur. Anksiyetenin mevcut tanısı, insanları boyundan yukarısı etkileyen semptomların incelenmesine dayanır ancak ABD’de en yaygın akıl sağlığı durumu olan anksiyete bozukluklarının sorumlusu vücuttaki her hücreyi etkileyen biyolojik süreçlerdir.

Fiziksel sensörler iç duyum (interoception) ve dış ortamı izlerken, amigdala potansiyel olarak tehdit oluşturan uyaranlar (bir yılanın tıslaması, midede bir düğüm, bir yabancının kızgın tavrı) işaretler karşısında tüm vücudu alarma geçirir. Dikkati onu tetikleyen uyarana odaklar ve vücudun kendini savunmasını harekete geçirir.

Amigdala hemen hipotalamusa sinyal göndererek adrenal bezlerin adrenalin salgılamasını sağlar. Nefes alışverişiniz hızlanır ve kalp atışınız kaslara oksijen göndermek için yükselir, bu durum insanın gerektiği şekilde hareket etmesini sağlar.

Bununla birlikte adrenalin çok daha fazlasını yapar, eylemi gerçekleştirmek için vücut metabolizmasını değiştirir. Vücuttaki depolama alanlarından glikoz ve yağların salınmasını tetikler. Besinler kan dolaşımına karışarak vücuttaki tüm hücrelere yakıt sağlar. Aynı zamanda hipotalamus, böbrek üstü bezlere, sürekli bir enerji kaynağı sağlamak için yağ ve karbonhidrat metabolizmasını uyaran steroid hormonu kortizolünü salmalarını teşvik eder.

Stres tepkisinin tekrarlanan aktivasyonu vücuda ve beyne zarar verir. Bunun bir sonucu anksiyetedir. Endişe beyne yayılırken zihin bir endişe durumunda sıkışıp kalır bu durum işlev yeteneğini zayıflatır ve hatta engeller.

Psikolojik değil fiziksel bir durum

Çağdaş tıp, anksiyetenin zihinsel semptomlarını büyük bir çadırda topluyor ve psikiyatrik bir bozukluk olarak değerlendiriyor ayrıca buna karşı psikoaktif tedaviler (psikiyatrik ve nörolojik ilaçlar) öneriyor. Ancak son zamanlarda başka bir görüş ortaya çıkıyor. Bu düşünce, endişenin esasen fiziksel bir durum olduğu ve köklerinin metabolik olduğuna bunun da vücudun enerji düzenlemesindeki bir problemin bir yansıması olduğuna dayanıyor. Sinir bilimci Lisa Feldman Barrett kaygının metabolik bir hastalık olduğu konusunda ısrar ediyor.  2022 Yıllık Klinik Psikoloji İncelemesinde “Enerji düzenlemesi zihin ve davranışta kritik bir faktördür” ifadelerini kullanırken, düşünmenin beynin en temel amacı olmadığını ancak enerjinin düzenlenmesi en temel amaç olduğunu belirtiyor.

Feldman Barrett, beyni öngörücü bir makine olarak görüyor ve vücudun tüm sistemlerini koordine ederken birincil görevlerinden biri, sürekli değişen ancak kısmen öngörülebilir bir dünyada enerji gereksinimlerini tahmin etmek ve yönetmek olduğunu söylüyor.

Peki duyduğunuz o tıslamadan sonra ne oluyor? Geçmiş deneyimlere ve edinilen bilgilere istinaden (korku filmleri mesela) beyniniz onun bir yılan olduğunu tahmin eder. Bu tahmin, hayatta kalmanızı destekleyen bir tepkiyi tetikler: Adrenalin artar, tehlikeden kaçmanızı sağlar.

Öngörülemeyen olaylar metabolik maliyetlere neden olur. Feldman Barrett bu bağlamda, inşa edilmiş duygu teorisinin temel ilkesini açıklayarak, belirsizliğin hoş olmayan bir fizyolojik uyarılma durumuna yol açtığını ve çoğu insanın, özellikle de Batı kültürlerinde yetişmiş olanların bunu ‘anksiyete’ olarak adlandırdığını söylüyor.

Metabolik bozulmayı metabolik yollarla ele almak, anksiyeteyi tedavi etmenin bir yolu olarak bilimsel güç kazanıyor. Ruhsal bozukluklarla bağlantılı nörobiyolojik mekanizmaların diyet yoluyla düzenlenebileceğine dair kanıtlar artarken, giderek daha fazla sayıda araştırmacı ve klinisyen, ruhsal bozukluklara yönelik tek başına veya yardımcı yaklaşımlar olarak besin takviyelerinin kullanımı da dahil olmak üzere diyet müdahalelerini test ediyor.

Frontiers in Psychiatry dergisinde yayınlanan Barrett’in de katıldığı bir araştırma makalesinde, Harvard’lı psikiyatrist Umadevi Naidoo, nörolojik durumların ve zihinsel hastalıkların altında yatan temel metabolik bozukluklar arasında oksidatif stres, insülin direnci, inflamasyon ve mikrobiyom disbiyozisi olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle bağırsak-beyin ekseni olarak bilinen iki yönlü iletişim kanalı, metabolik aktivitenin zihinsel sağlığı etkilemesi için önemli bir yol sağlıyor.

Bağırsakları etkilemenin en güçlü yollarından biri, kaygının sinirsel mekanizmaları, kaygı bozukluklarında aşırı aktif olduğu için tehdide karşı tepkiyi başlatan amigdalaya dayanıyor. Anksiyete bozukluklarında bu durum aşırı seviyede görülür. Anksiyetesi olan kişilerde, amigdala aktivitesini etkileyen kısa zincirli yağ asitleri (SCFA’lar) üreten bağırsak bakterilerinin seviyeleri düşüktür.

Lif bakımından zengin gıdalarla beslenen bağırsak bakterileri tarafından alt bağırsaklarda üretilen SCFA’lar, metabolizmada önemli bir rol oynamanın yanı sıra, beyindeki gen ifadesini düzenleyerek ve beyindeki nöroplastisiteyi uyararak ruh sağlığını da destekler. Bunlar aynı zamanda ‘metabolik kahramanlardır’. Örneğin SCFA asetat, hipotalamusta iştahı artıran ve metabolizmayı azaltan nörokimyasalları inhibe eder. SCFA bütirat, yağların metabolizmasını ve amigdala üzerindeki reseptörlere bağlanan açlıkla ilişkili çeşitli hormonların etkisini etkileyerek stres tepkisini ve kaygıyı etkiler.

Naidoo, anksiyete için metabolik mekanizmaları hedef alan beslenme stratejilerine dikkat çekiyor.

>Omega-3 yağ asitleri tüketim açısından önemli besinlerin başında gelir. Bu asitler somon gibi yağlı balıklarda yüksek oranda, karpuz ve kril yağında ise daha yüksek oranda bulunur. Miktar önemli zira günde 2 gramın altındaki dozlar etkili olmama eğilimindedir. Omega-3 yağ asitleri çeşitli roller oynar. Bunlardan en önemlisi, antiinflamatuar ajanlar olarak görev yapmalarıdır, nörotransmitter seviyelerini kontrol eder, beyin büyüme faktörlerini artırır ve mikrobiyomun dengesini iyileştirirler.

>En aktif maddesi kurkumin olan zerdeçal, antianksiyete etkileri kanıtlanmış bir diğer besin maddesidir. Bağırsaktaki mikrobiyal ortamı dengeler, iltihabı azaltır ve beyindeki nörohormonal seviyeleri ve gen ifadesini etkiler. Aynı zamanda serotonini de arttırır.

>D vitamini beyinde yaygın olarak aktiftir ve anksiyetesi olan kişilerde vitamin seviyeleri düşüktür. Klinik çalışmalar, D vitamini takviyesini anksiyete belirtilerindeki iyileşmeyle ilişkilendiriyor. Ancak yalnızca vitamin eksikliği veya yetersizliği olanlarda bu durum geçerli oluyor. Bu durum çok sayıda insan kapsıyor. Zira ABD’de her 4 yetişkinden en az biri, düşük D vitamini seviyelerinden mustarip bulunuyor. Diğer yandan D vitamini nörotransmitterlerin düzeylerini ve beyin gelişim elemanlarının salgılanmasını düzenlemeye de yardımcı oluyor.

Naidoo, gelecekte kaygıyı kontrol etmeye yardımcı olmak için yüksek yağlı, düşük karbonhidratlı ketojenik diyetlerin kullanılabileceğini düşünüyor. Zira bu tür diyet, beyin metabolizmasını yakıt kaynağı olarak glikozdan daha verimli ketonlara, yani daha etkili bir destek kaynağına dönüştürüyor. Yakıt değişimi aynı zamanda nörotransmiter fonksiyonunu ve inflamatuar süreçleri de etkiliyor.

Anksiyete ile mücadelede kullanılan besinlere gelince, çalışmalar aşağıda belirtilenlerin bir kısmının anksiyete semptomlarını azaltmakla ilişkili olduğunu gösterdi:

>Magnezyum, hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) ekseninin aktivitesini değiştirerek stres tepkisini bastırır ve triptofan aracılığıyla serotonin sentezini arttırır.

>Selenyum, nöronlar da dahil olmak üzere hücreleri oksidatif stresin neden olduğu hasarlardan korur.

>Çinko birçok biyolojik süreci düzenler; nöroprotektif ve antiinflamatuar etkilere sahiptir ve HPA ekseninin aktivitesini modüle etmeye yardımcı olur.

>Probiyotikler mikrobiyomu dengeler.

Giderek artan kanıtlar, zihinsel bozuklukların mekanizmalarının diyetle tedavi edilebileceğini gösteriyor.

*Psychology Today, Tribune Media Hizmetleri.



Meta'dan uyarı: Yapay zekamız kendini geliştirmeye başladı

11 Nisan 2025'te Fransa'nın Bretonya bölgesindeki Kerlouan'da Meta CEO'su Mark Zuckerberg ve şirketin yapay zeka logosunun portresi (Hans Lucas/AFP)
11 Nisan 2025'te Fransa'nın Bretonya bölgesindeki Kerlouan'da Meta CEO'su Mark Zuckerberg ve şirketin yapay zeka logosunun portresi (Hans Lucas/AFP)
TT

Meta'dan uyarı: Yapay zekamız kendini geliştirmeye başladı

11 Nisan 2025'te Fransa'nın Bretonya bölgesindeki Kerlouan'da Meta CEO'su Mark Zuckerberg ve şirketin yapay zeka logosunun portresi (Hans Lucas/AFP)
11 Nisan 2025'te Fransa'nın Bretonya bölgesindeki Kerlouan'da Meta CEO'su Mark Zuckerberg ve şirketin yapay zeka logosunun portresi (Hans Lucas/AFP)

Meta CEO'su Mark Zuckerberg, şirketinin en yeni yapay zeka sistemlerinin kendi kendini geliştirme konusunda ilk emareleri gösterdiğini iddia etti.

Teknoloji şirketi kurucusu, yapay zekanın geleceği üzerine politika raporunda, süper zekanın temel ölçütlerinden biri olan insanlardan daha akıllı genel yapay zekanın ufukta göründüğünü yazdı.

Son birkaç aydır yapay zeka sistemlerimizin kendilerini geliştirdiğine dair işaretler görmeye başladık. Gelişme şimdilik yavaş ancak inkar edilemez.

Akademisyenler ve sektör liderleri tarafından sıklıkla dile getirilen süper zekayla ilgili temel korkulardan biri, kendi kendini geliştiren bir sistemin kontrolden çıkmış ve hilekar bir yapay zekaya yol açabileceği.

Zuckerberg bu endişelere değinmese de gelişmiş yapay zekanın ciddi riskler taşıdığı uyarısında bulundu.

Süper zekanın faydalarının mümkün olduğunca geniş bir şekilde dünyayla paylaşılması gerektiğine inanıyoruz. Bununla birlikte süper zeka yeni güvenlik endişeleri doğuracak. Bu riskleri azaltmakta titiz davranmamız ve neyi açık kaynaklı hale getireceğimize dikkat etmemiz gerekecek. Yine de özgür bir toplum inşa etmenin, insanları mümkün olduğunca güçlendirmeyi hedeflememizi gerektirdiğine inanıyoruz.

Firmanın süper zekaya yaklaşımının rakiplerinden farklı olduğunu, çünkü "tüm değerli işleri" otomatikleştirmek yerine bireyleri güçlendirmeye odaklandığını iddia etti.

Dünya çapında milyarlarca kişinin Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi Meta ürünlerini kullandığını belirten milyarder, şirketinin yapay zekayı insanların günlük yaşamlarına entegre etmek için en iyi konumda olduğunu söyledi.

Başarılı olursa, insanların "üretkenlik yazılımlarına daha az, yaratmaya ve bağlantı kurmaya daha fazla zaman ayırması" sonucunun ortaya çıkacağını belirtti.

Bu not, yapay zekaya yapılan büyük yatırımın ardından beklenenden daha iyi finansal sonuçlar elde eden şirketin üç aylık kazançlarının açıklanmasının hemen öncesinde geldi.

Hisse başına 7,14 dolarlık kazanç, 47,52 milyar dolarlık gelirle Wall Street'in hisse başına 5,92 dolarlık kazanç  ve 44,8 milyar dolarlık gelir beklentisini aştı.

Meta'nın hisse fiyatı, yatırımcıların teknoloji devinin yapay zeka geliştirmedeki milyarlarca dolarlık kumarının karşılığını alacağına dair umutlu görünmesiyle çift haneli rakamlarla yükseldi.

Forrester'da araştırma direktörü olan Mike Proulx, The Independent'a, "Bazı açılardan bu süper zeka yarışı, tarihsel olarak kişisel bilgisayar, internet tarayıcısı, arama motoru ve akıllı telefon yarışlarına benziyor" dedi.

Ancak asıl fark, bu yarışın çok daha hızlı ilerlemesi çünkü Meta ve diğerlerinin yarıştığı yapay zeka, kendi kendini hızlandırabiliyor.

Independent Türkçe