Norveçli bilim insanları, bireysel mutluluğu belirleyen üç faktörü açıkladı

Yoksulluk, savaş ve yolsuzluk gibi faktörler, yaşam kalitesini düşürüyor

Dünyada her yıl 20 Mart "Dünya Mutluluk Günü" olarak kutlanıyor (Pixabay)
Dünyada her yıl 20 Mart "Dünya Mutluluk Günü" olarak kutlanıyor (Pixabay)
TT

Norveçli bilim insanları, bireysel mutluluğu belirleyen üç faktörü açıkladı

Dünyada her yıl 20 Mart "Dünya Mutluluk Günü" olarak kutlanıyor (Pixabay)
Dünyada her yıl 20 Mart "Dünya Mutluluk Günü" olarak kutlanıyor (Pixabay)

Norveçli bilim insanları, kişilerin bireysel mutluluğunda genetik faktörlerin, kendi sosyal çevrelerinin ve yurttaşı oldukları ülkedeki ortak yaşamın etkili olduğunu ortaya koydu.

Oslo Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden Profesör Espen Roysamb ve ekibi, küresel çapta yaptıkları çalışmada mutluluğun neden ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiğini araştırdı.

Tek bir ülkeyi değil, dünyayı kapsıyor

Hakemli bilimsel dergi Sage Journals'da haziranda yayımlanan araştırma, bireysel mutluluğun incelendiği ilk çalışma değil.

Önceden yapılan birçok çalışmanın iyi ama yeterli olmadığını belirten Roysamb, "O araştırmalar, tek bir ülkeden sınırlı sayıda insanı kapsıyordu. Biz, dünyadaki nüfusun tamamını kapsayacak bir cevap bulmak istedik" ifadelerini kullandı.

Bilim insanları, dünyadaki tüm insanların yaşam kalitesini etkileyen üç faktör ortaya koydu:

Genetik: Kişinin sahip olduğu genler, yaşam kalitesini kısmen açıklayabiliyor. Araştırmacılara göre, dünyadaki tüm insanlar bir bütün olarak ele alındığı zaman bu, yaşam kalitesinin yüzde 31-32'sine tekabül ediyor.

Kişisel çevre: Refah ölçütünde belirleyici bir diğer faktör de her insanın sahip olduğu hikaye, aile, arkadaşları ve işyeri. Araştırmada, çevrenin yaşam kalitesinin yüzde 50'sine etki ettiği bildirildi.

Ortak yaşam: Üçüncü faktör de her bir ülkenin yurttaşlarının paylaştığı ortak yaşam. Roysamb ve meslektaşları, bireylerin mutluluğunun yaklaşık yüzde 20'sinin yaşadığı ülkeyle bağlantılı olabileceğini söyledi.

Ülkenin şartları, mutluluk seviyesini belirliyor

Birleşmiş Milletler'in (BM) 2012'den bu yana yayımladığı Dünya Mutluluk Raporu, 157 ülkeden bin kişinin hayatlarını 1'den 10'a kadar derecelendirdiği ankete dayanıyor.

Raporda ülkelerin gelir, alım gücü, yolsuzluk karnesi, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven gibi konularda sağladığı kriterler göz önüne alınıyor. 

Bilim insanları, çalışmalarında bu ve benzeri araştırmalardan ve çeşitli ülkelerdeki ikiz çiftler üzerinde yapılan çalışmalardan faydalanarak mutluluğa neyin katkıda bulunduğunu hesapladıklarını aktardı.

Örneğin, 2023 Dünya Mutluluk Raporu'na göre 7,8'lik puanıyla Finlandiya, son 6 yıldır listenin en başında yer alırken onu Danimarka, İsrail, İzlanda, Hollanda, İsveç ve Norveç takip etti.

Öte yandan mutsuzluk sıralamasının en altındaysa 1,9'luk puanıyla Afganistan ve 2,4'le Lübnan yer aldı.

Araştırmacılara göre, kişilerin mutluluğunun yaklaşık yüzde 20'sinin yaşadığı ülkedeki şartlarla bağlantısı var. 

Roysamb, "Yoksulluk, savaş ve yolsuzluk gibi faktörlerin insanların yaşam kalitelerini nasıl düşürdüğünü görebiliyoruz" ifadelerini kullandı. 
 

Independent Türkçe, Science Norway, Sage Journals



Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Android akıllı telefonları gerçek zamanlı deprem dedektörlerine dönüştüren yeni bir sistem geliştirerek büyük bir sarsıntıdan önce halkı daha hızlı uyarma potansiyeline sahip bir yol buldu.

Google, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey/USGS) ve diğer araştırmacıların geliştirdiği sistem, milyonlarca telefondan alınan verileri kullanarak bir depremden kaynaklanan en erken sarsıntı sinyallerini tespit ediyor.

Bir cihaz kümesi aynı yer hareketini kaydettiğinde, sistem bunu işaretleyerek yakın bölgelerdeki diğer cihazlara uyarı gönderiyor.

Science'ta yayımlanan çalışma, ağın ayda 300'den fazla deprem tespit ettiğini ortaya koydu. Uyarıların gönderildiği bölgelerde, daha sonra depremi hissettiğini bildiren kişilerin yüzde 85'i uyarıyı aldığını söyledi. Yüzde 36'sı sarsıntı başlamadan önce, yüzde 28'i sarsıntı sırasında ve yüzde 23'ü de sarsıntıdan sonra uyarı almış.

Çalışmada sistemin, geleneksel sismik sensörlerin yerini almasa da yoğun bilimsel ağlara sahip olmayan bölgelerde ölçeklenebilir, düşük maliyetli bir erken uyarı aracı sunabileceği belirtiliyor. Yazarlar bunun özellikle akıllı telefonların yaygın ancak sismometrelerin nadir bulunduğu, gelişmekte olan ülkeler için umut vaat ettiğini söylüyor.

Google yaptığı açıklamada, sistemin insanlara "uyarı vererek sarsıntı başlamadan önce birkaç değerli saniye" kazandırabileceğini ifade ediyor.

Bu saniyeler bir merdivenden inmek, tehlikeli nesnelerden uzaklaşmak ve korunmak için yeterli zamanı sağlayabilir.

Uyarılar, deprem sırasında daha yıkıcı olan S dalgalarından önce gelen ve hızlı hareket eden P dalgalarının saptanmasına dayanıyor. Yeterli sayıda telefon P-dalgalarını tespit ederse sistem, sarsıntıyı hissetmesine belki de birkaç saniye kalan kullanıcılara uyarılar gönderiyor. Bu saniyeler korunmak, bir ameliyatı durdurmak ya da kritik altyapıyı duraklatmak için yeterli olabilir.

2020'de çıkmaya başlayan Android Deprem Uyarı Sistemi halihazırda Birleşik Devletler, Japonya, Yunanistan, Türkiye ve Endonezya gibi çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Doğrudan Android işletim sistemine yerleştirilen teknoloji, kullanıcıların ayrı bir uygulama indirmesini gerektirmiyor.

cdfgthy
Harita, Android'in deprem uyarı sisteminin aktif olduğu ülkeleri (açık yeşil) gösteriyor. Kırmızı ve sarı sırasıyla güçlü (MMI 5+) ve hafif (MMI 3-4) sarsıntıların yaşandığı alanlar. Gri noktalar uyarı verilmeyen algılamaları gösteriyor. Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki uyarılar (koyu yeşil) ShakeAlert'ten geliyor (Google)

Araştırmacılar doğruluk oranı bilimsel sensörler kadar yüksek olmasa da akıllı telefonlardan gelen uyarıların en çok işe yaradığı yerlerin, telefon yoğunluğu ve güvenilir veri bağlantıları yüksek seviyedeki kentsel alanlar olduğunu tespit etti. 

Çalışma, MyShake uygulaması gibi daha önceki kitle kaynaklı deprem uygulamalarının üzerine inşa edilse de milyonlarca cihaza gömülü olması sisteme fayda sağlıyor.

Yazarlar, "Kitle kaynaklı sistemlerin giderek daha önemli hale geleceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanıyor. 

Geleneksel sensörleri kişisel cihazlardan gelen verilerle birleştirerek daha dayanıklı, kapsayıcı erken uyarı sistemleri oluşturmak mümkün.

Independent Türkçe