Sam Altman'ın OpenAI'dan kovulmasıyla ilgili tüm bilinenler

Altman yönetiminde şirketin değeri yaklaşık 80 milyar dolara ulaştı (OpenAI)
Altman yönetiminde şirketin değeri yaklaşık 80 milyar dolara ulaştı (OpenAI)
TT

Sam Altman'ın OpenAI'dan kovulmasıyla ilgili tüm bilinenler

Altman yönetiminde şirketin değeri yaklaşık 80 milyar dolara ulaştı (OpenAI)
Altman yönetiminde şirketin değeri yaklaşık 80 milyar dolara ulaştı (OpenAI)

Sohbet botu ChatGPT ve görsel üretim aracı Dall-E'yi geliştiren ABD'li yapay zeka firması OpenAI'ın kurucu ortağı ve CEO'su Sam Altman'ın dün gece aniden kovulması teknoloji camiasını çalkaladı.

Altman'ın "yönetim kuruluyla iletişim kurarken samimi davranmadığı" gerekçesiyle görevden alındığı bildirildi.

Şirketten cuma günü yapılan açıklamada, yönetim kurulunun Altman'a güvenini kaybettiği ifade edilirken, görevi baş teknoloji sorumlusu Mira Murati'nin geçici olarak üstlenmesi bekleniyor.

Açıklamada, Altman'ın davranışlarının yönetim kurulunun sorumluluklarını yerine getirmesini engellediği savunuluyor:

Yönetim kurulunun, onun OpenAI'a liderlik etmeyi sürdürme becerisine güveni kalmadı.

Altman ise haberin ardından X'te paylaştığı mesajında, "OpenAI'da geçirdiğim her anı çok sevdim. Kişisel olarak benim için ve umarım biraz da dünya için dönüştürücü bir güç oldu. En önemlisi de böylesine yetenekli insanlarla çalışmak beni mutlu etti" diye yazdı.

Altman yapay zekanın "küresel yüzü" olarak görülüyordu. Kısa süre içinde birçok devlet başkanıyla da bir araya gelen iş insanı, geçen hafta ABD'nin San Francisco kentindeki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği konferansına da OpenAI CEO'su olarak katılmıştı.

Altman'ın ardından şirkette yaprak dökümü

The Verge'ün edindiği bilgilere göre OpenAI çalışanları da haberi kamuoyuyla beraber öğrendi.

Şirketin bir diğer patronu ve kurucu ortağı Greg Brockman'ın da haberin ardından istifa ettiği haberi geldi. Brockman'ın yönetim kurulu başkanlığından ayrılacağı ama şirkette kalacağı belirtildi. İş insanı, "Sam ve ben, yönetim kurulunun bugün yaptıkları karşısında şoke olduk ve üzüldük" ifadelerini kullandı.

Bunun yanı sıra şirketin üç kıdemli araştırmacısının da istifa ettiği öğrenildi. Bu isimlerden Jakub Pachocki şirketin araştırma direktörü olarak görev yapıyor, Aleksander Madry yapay zekadan kaynaklanan potansiyel riskleri değerlendiren ekibi yönetiyor, Szymon Sidor da şirkette 7 yıldır araştırma yürütüyordu.

Altman ve Brockman'ın ayrılmasının ardından kalan yönetim kurulu üyeleri şu şekilde:

Şirketin baş bilim insanı Ilya Sutskever, Quora CEO'su Adam D'Angelo, GeoSim Systems'in eski CEO'su Tasha McCauley ve Georgetown Güvenlik ve Güvenlik Merkezi'nde strateji direktörü Helen Toner.

Microsoft'un bile haberi yokmuş

2020'de CEO'luk görevine getirilen Altman'ın kovulmasının ardındaki gerçek sebebin Microsoft'la yapılan milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmasını yönetim kuruluyla müzakere etmeden yapması olduğu da iddialar arasında.

Nitekim Altman'ın, Microsoft CEO'su Satya Nadella'yı şirkete 10 milyar dolar taahhüt etmeye tek başına ikna ettiği konuşuluyordu. Bu hamleyle şirketin değeri neredeyse üç kat artarak 29 milyar dolardan 80 milyar doların üzerine çıkmıştı.

Öte yandan Microsoft söz konusu gelişmenin ardından şirketle ipleri koparmayı tercih etmedi.

xsrt5hy6
Microsoft, OpenAI'la ortaklık kurarken binlerce çalışanını da işten çıkarmıştı (AA)

The Verge'e konuşan Microsoft sözcüsü Frank Shaw, şirkete ortak olmaya devam edeceklerini bildirdi.

Shaw "OpenAIla uzun vadeli bir ortaklığımız var ve Microsoft, yapay zekanın bir sonraki çağını müşterilerimize sunarken Mira ve ekibine bağlı kalmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.

Axios'un haberine göreyse Microsoft, şirketin Altman'ı görevden aldığını haberin kamuoyuyla paylaşılmasından sadece bir dakika önce öğrendi.

Spekülasyona açık bir zamanlama

Altman'ın OpenAI'den kovulmasının hemen öncesinde şirketle ilgili bir dizi dikkat çekici gelişme basına yansımıştı.

İlk olarak 6 Kasım'da OpenAI, müşterilerine kendi ChatGPT'lerine oluşturmalarına olanak tanıyan özellikleri duyurmuştu.

9 Kasım'da Microsoft, "güvenlik kaygılarını" gerekçe göstererek çalışanlarının ChatGPT'ye erişimini aniden kesmişti.

15 Kasım'da OpenAI, yeni ChatGPT üyeliklerini dondurmuştu. Sistemin çok yoğun olduğu gerekçe gösterilse de ChatGPT kullanımının aslında azaldığı biliniyor. Similarweb'e göre ChatGPT internet sitesine (chat.openai.com) masaüstü ve mobilden girenlerin sayısı mayıs ve haziran arasında yüzde 9,7 azalmıştı.

Altman güvenlik açığını önemsemedi mi?

İş insanının kovulmasına yönelik teorilerden biri, ChatGPT'nin hızla piyasaya sürülen yeni versiyonlarının ciddi bir güvenlik açığı barındırdığı ve veri sızıntısına yol açabileceği yönünde.

OpenAI'ın bu sorunu kimseye açıklamadığı ama Microsoft'un durumdan haberdar olduğu öne sürülüyor.

Mart ayında, ChatGPT kullanıcıları, birdenbire diğer kullanıcıların özel sohbetlerini görüntüleyebilmeye başlamıştı. Sohbet botuyla ilgili güvenlik açıkları bu olayın ardından daha çok konuşulur hale gelmişti.

Ayrıca bir dizi dev teknoloji firması, çalışanlarının şirket telefonlarından ChatGPT'ye girmesini de yasaklamıştı.

Bu spekülasyona göre Altman'ın sürekli yeni tanıtım ve geliştirmelere öncelik vermesi, önemli güvenlik ve gizlilik testlerinin geri planda kalmasına neden oldu.

Ancak Murati'nin Altman'ın yerine CEO olarak atanması bu teoriyi de sorguya açıyor. Nitekim güvenlikle ilgili herhangi bir sorun nedeniyle CEO'dan önce CTO'nun, yani Murati'nin hesap vermesi beklenir. Kurulun açıklamasında belirtildiği gibi, ürün ve güvenlikten Murati sorumluydu.

Altman OpenAI'a para mı kaybettirdi?

Altman'ın ve onun ardından istifa eden Brockman'ın, yönetim kurulunun hoşlanmayacağını bildiği cesur bir hamle yapmak istemiş olabileceği de iddialar arasında. İkilinin yönetim kurulundan gizli bir yatırım anlaşması yapmış olabileceği konuşuluyor.

Bunun yanı sıra ChatGPT'yi halka açmanın da şirkete ciddi para kaybettirdiği biliniyor. Yönetim kurulunun diğer üyeleri bu durumdan hoşlanmamış olabilir. Daha önce ChatGPT'yle yapılan her sohbetin OpenAI'a ortalama 1-9 cente mâl olduğu bildirilmişti. İleri vadede şirketin bu stratejiyi sürdürmesinin mümkün olmayacağı yorumları yapılıyordu.

Yine de OpenAI'ın aldığı milyarlarca dolarlık yatırım bu kaybı telafi etmeye yetebilir.

Bu noktada akşa şu soru geliyor: Altman kurulun tavsiyesine aykırı davranıp ciddi bir maliyete neden olacak şirket içi gizli proje mi yürüttü?

Yapay zeka felsefesinde anlaşamadılar mı?

San Francisco merkezli OpenAI'ın kurucuları arasında Elon Musk da yer alıyor. Ancak Musk, kuruluştan kısa süre sonra şirketten ayrılmıştı.

ChatGPT'nin piyasaya sürülmesinin ardından şirketi sıklıkla eleştiren Musk, OpenAI'ın kar amacı gütmeme hedefinden saptığını savunuyor. Milyarder, şirketin ürettiği GPT dil modeli serisinin risklerinin de yeterince değerlendirilmediği görüşünde.

Öte yandan Semafor'un konuştuğu kaynaklar, Musk'ın şirketin başına geçmek için Altman'a 2018'de teklif götürdüğünü öne sürmüştü. Altman'ın teklifi kabul etmemesi üzerine Musk'ın şirketten ayrıldığı iddia edilmişti.

Yine de şirketin yönetim kurulu içinde Musk gibi düşünen birilerinin olabileceği öne sürülüyor. Altman'ın şirketi kökenlerinden çok daha kurumsal bir yöne götürdüğü, yasal statüsünü değiştirdiği ve hızla ürün geliştirmeye odaklandığı açık.

Bu durum, Türkçede "açık yapay zeka" anlamına gelen OpenAI'ın açıklığını kaybettiği yorumlarını da beraberinde getirmişti.

Altman, Zuckerberg'den farklı: Hiçbir hisse senedi almamış

11 Mart 2019'da OpenAI, en iddialı yapay zeka modellerini geliştirmek için gereken bilgi işlem gücünü karşılama amacıyla yeterli parayı toplayabilmek için kâr amaçlı bir kuruluş haline geldiklerini duyurmuştu.

Öte yandan Altman o dönemde bir teknoloji patronu için alışılmadık bir karar da vermişti.

Semafor'un haberine göre iş insanı, kâr amacı güden bu yeni kuruluşun hisse senetlerinden hiç almamıştı. Nitekim Altman zaten son derece zengindi, epey başarılı birkaç teknoloji girişimine yatırım yapıyordu ve paraya ihtiyacı yoktu.

Bu durumun da Altman'ın kovulmasını kolaylaştırdığı düşünülüyor.

Fikri mülkiyet ve yasal sorumluluklar ne olacak?

Altman, bu ayın başlarında TechCrunch'a verdiği bir röportajda şirketin yapay zeka araçlarını geliştirirken kullandığı devasa veri kümesinin herhangi bir telif sorununa yol açmasını istemediğini söylemişti.

ChatGPT veya Dall-E gibi yapay zeka sistemleri, internette yer alan milyonlarca görsel ve metinle eğitiliyor. Bu da söz konusu görsel ve metinlerin esas sahiplerinin haklarının ne olacağı sorusunu gündeme getiriyor.

Bu durumun da Altman ve yönetim kurulu arasında bir tartışma başlığı haline gelmiş olması mümkün.

Kripto paraya mı, politikaya mı yoğunlaşacak?

Altman aynı zamanda Worldcoin adlı bir kripto para projesi de geliştiriyor. Projenin 115 milyon dolar yatırım aldığı biliniyor.

Altman temmuz sonunda Worldcoin'i piyasaya sürmüştü.

Kullanıcılar, burada World App uygulamasını indirerek payını rezerve edebiliyor. Ardından bir World ID almaları gerekiyor.

Kimlik anlamına gelen bu ID'yle kullanıcıların, çevrimiçi ortamda gerçek ve benzersiz bir kişi olduğunu kanıtlaması sağlanıyor. Girişim, iris tarama odaklı global blok zinciri tabanlı kimlik tanıma sistemi geliştirmeye odaklanıyor. Diğer bir deyişle kullanıcıların bu kimliği alabilmesi için sisteme gözünü taratması gerekiyor.

Worldcoin, gözü aracılığıyla bir kullanıcının bot mu yoksa insan mı olduğunu tespit eden Orb adlı bir biyometrik görüntüleme/doğrulama cihazı kullanıyor. 

Sistemin göz tanıma üzerine kurulu olması ise veri gizliliğine dair endişeleri gündeme getiriyor.

Diğer yandan Altman'ın, 2024 başkanlık yarışında desteklemeyi planladığı Dean Phillips'in kampanyası için de zaman ayırmak istediği söyleniyor.

Demokrat Partili siyasetçi, 2019'dan bu yana Minnesota'nın 3. kongre bölgesinde ABD temsilcisi olarak görev yapıyor.

Kız kardeşinin iddiaları yeniden gündemde

Altman'ın görevinden uzaklaştırılması, kız kardeşinin daha önce çok konuşulan iddialarını da yeniden gündeme getirdi.

Annie Altman, ağabeyinin duyarsız ve hırslı bir insan olduğu için ailesiyle arasının açıldığını söylemişti. Annie ayrıca "çoğunlukla Sam Altman olmak üzere" biyolojik kardeşleri tarafından cinsel, fiziksel, duygusal, sözlü, mali ve teknolojik tacize uğradığını iddia ediyor.

Sam Altman kimdir?

22 Nisan 1985'te Chicago'da doğan Altman, 2015'te OpenAI'ın kurucuları arasında yer almıştı.

38 yaşındaki girişimci, 19 yaşındayken konum tabanlı bir sosyal ağ mobil uygulaması olan Loopt'un kurucularından olmuştu. Bu uygulamayı daha sonra 43 milyon dolara satmıştı.

Ayrıca 2014'te CEO Yishan Wong'un istifasının ardından 8 gün boyunca ünlü internet forumu Reddit'in de CEO'su olarak görev yapmıştı.

Yararlanılan kaynaklar: The Verge, Hindustan Times, Axios, Reuters, Business Today, Semafor, TechCrunch, Slate, Guardian,Independent Türkçe



Çeyrek asırda Suudi Arabistan: Modern kalkınma devletinin mimarisi

Görsel: Reuters/Al Majalla
Görsel: Reuters/Al Majalla
TT

Çeyrek asırda Suudi Arabistan: Modern kalkınma devletinin mimarisi

Görsel: Reuters/Al Majalla
Görsel: Reuters/Al Majalla

Abdullah Faysal er-Rabih

Gözlemciler ve ekonomistler, Suudi Arabistan'ın gelecekteki büyük dönüşümlerini geriye dönüp bakarak incelediklerinde, ekonomiyi yeniden şekillendiren en önemli dönüm noktası olarak 2016 yılında başlatılan ‘Vizyon 2030'u uzun uzun ele alacaklar, onu ekonomiyi ve toplumu yeniden şekillendiren ve ülkeyi tek bir kaynağa bağımlılıktan çeşitlilik ve sürdürülebilirlik beklentilerine kaydıran en önemli dönüm noktası olarak değerlendireceklerdir. Ancak, modern Suudi Arabistan sahnesini yalnızca bu dönüm noktasına indirgemek, 2026’nın gelişiyle, Vizyon 2030 hedeflerine doğru yolun yarısını geride bırakırken kümülatif gelişimin bağlamını anlamada bir eksikliğe yol açabilir. Objektif bir okuma yapılması için 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamını kapsayacak şekilde zamansal merceğin genişletilmesi gerekir.

Riyad, NEOM ve ülkenin tüm bölgelerinde büyük inşaat projeleri ve teknolojik ve lojistik dönüşümler açısından tanık olunanlar, birdenbire ortaya çıkan bir olgudan ziyade uzun ve dikkatle düşünülmüş bir modernleşme sürecinin meyvesidir. Bu süreç, milenyumun ilk on yılında eğitim ve altyapı temellerinin atılması aşamasından, ikinci on yılda ve sonrasında dijital dönüşümün başlatılması ve kapsamlı ekonomik çeşitlendirme aşamasına geçti. Sadece finansal politika mühendisliği yoluyla değil, aynı zamanda veri, yapay zeka (AI), turizm ve yaşam kalitesine dayalı bir petrol sonrası ekonomi kurarak kaynaklarını akıllıca yeniden yatıran bir ülkenin hikayesine tanık oluyoruz.

Bu çeyrek asırlık süreç, küresel ölçekte rekabetçi bir ekonomi inşa etme stratejik hedefi doğrultusunda birbirini tamamlayan iki aşamaya ayrılabilir. Milenyumun başlarından 2015 yılına kadar süren ilk aşama, burs programları ve üniversitelerin kurulması yoluyla insan sermayesine yapılan yoğun yatırımlarla öne çıkıyor. 2016 yılında başlayan ikinci aşama ise, bu yatırımların meyvelerinin toplandığı ve bu beyinlerin ve enerjilerin modern bir ekonomik ve teknolojik sistem kurmak için kullanıldığı, Suudi Arabistan’ın G20'nin en güçlü ekonomileri arasındaki etkili konumunun pekiştirildiği bir dönemdi.

Kaynak yönetiminden kurumsal performans verimliliğine

Bu dönüşümün altında yatan dinamikleri anlamak için, öncelikle hükümet yönetimi felsefesinde meydana gelen değişimin özünü incelemeliyiz. Gelişmeler, devlet kurumlarının kapsamlı bir rasyonalizasyonu (rationalisation) olarak tanımlanabilir. Daha önce, odak noktası geleneksel kalkınma istikrarını sürdürmek için doğal kaynaklardan elde edilen gelirlerin dağıtılmasıydı. Suudi Arabistan bugün, bu vizyonun mimarı olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın liderliğinde, hedef odaklı yönetim modeline (management by objectives) geçerek, başarı ve değerlendirme için temel gösterge olarak temel performans göstergelerini (KPIs) benimsedi.

Petrol 20. yüzyılın yakıtıysa, veri de 21. yüzyılın petrolüydü. Suudi Arabistan, bu gerçeği erken dönemde fark etti ve yapay zeka ekonomisini kalkınma stratejisinin merkezine yerleştirdi.

Hükümet projeleri artık sadece bütçelerinin büyüklüğüyle değil, aynı zamanda somut ekonomik ve sosyal etkileriyle ve sıkı zaman çizelgelerine bağlılıklarıyla da değerlendiriliyor. Yönetimde yaşanan bu radikal değişim, büyük küresel teknoloji şirketlerinin hızı ve esnekliğiyle rekabet eden dinamik bir çalışma ortamı yaratırken geleneksel bürokrasiye alternatif olarak liyakati esas alan bir sistem kurdu.

Devletin idari yapısı, merkezi planlama ve hızlı karar alınması amacıyla çok sayıda kurumun kaldırılması ve yetkilerinin biri Ekonomi ve Kalkınma Konseyi diğeri Siyasi ve Güvenlik İşleri Konseyi olmak üzere iki ana konseyde birleştirilmesi ile yeniden düzenlendi. Bu yapısal gelişme, devletin büyük bir dijital dönüşüm gerçekleştirmesini sağlayan sağlam bir temel oluşturmuş ve Suudi Arabistan’ın dijital devlet hizmetleri için küresel göstergelerin ön saflarına taşımıştı. ‘Absher’ ve ‘Tawakkalna’ gibi platformlar, teknolojiyi ekonomi ve topluma hizmet etmek için kullanmanın küresel modelleri haline gelmiş ve zaman ve kaynak israfının azaltılmasına ve ulusal üretkenliğin artırılmasına doğrudan katkıda bulunmuştu.

Tek sektöre bağlılığın sonlandırılıp ekonominin çeşitlendirilmesi

Gelecekte en büyük bir etkiye sahip olacak olan ikinci dönüşüm, petrole dayalı tek sektörlü ekonominin sonlandırılıp küresel şoklara karşı yüksek dirençli, çeşitlendirilmiş ve esnek bir ekonominin kurulmasıydı. Rakamlar, bu başarının ölçeğini gösteren en doğru gösterge olmaya devam etmektedir. Petrol dışı faaliyetler hızlı ve istikrarlı bir büyüme kaydederken, petrol dışı gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) büyümesi son üç yılda ortalama yüzde 4,5'i aşarak 2024 yılında yüzde 4'e yaklaştı. Tüm bunlar, enerji piyasalarının oynaklığından uzak yeni büyüme motorları yaratma konusunda ekonomik çeşitlendirme politikalarının başarısını yansıtıyor.

Bu dönüşümün merkezinde yer alan Kamu Yatırım Fonu (PIF), geleneksel devlet fonu işlevinin ötesine geçerek piyasa yapıcı ve etkili bir küresel yatırımcı haline gelip stratejik bir rol oynuyor.

Son veriler, fonun yönettiği varlıkların 2024 yılı sonuna kadar yaklaşık 3,4 trilyon riyal (yaklaşık 925 milyar dolar) yükseldiğini ve iç yatırım portföyünün büyüklüğünde yüzde 50'nin üzerinde dikkat çekici bir artış olduğunu gösteriyor. Bu durum, fonun ulusal ekonominin damarlarına likidite pompalamaya olan bağlılığını teyit ediyor.

sdvd
Suudi Arabistan'ın Riyad'da 2034 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapma adaylığı kapsamında düzenlenen medya turu sırasında NEOM kentindeki The Line projesinin maketi, 30 Ekim 2024 (AFP)

PIF, (Ceer ve Lucid Motors şirketleri aracılığıyla) elektrikli araç endüstrisi, temiz teknolojiler, askeri üretim, eğlence, turizm ve küresel spor yatırımları gibi Suudi Arabistan ekonomisinde daha önce hiç duyulmamış olan gelecek vaat eden sektörlere odaklandı. Bu strateji sadece finansal kazanç elde etmeyi değil, aynı zamanda teknoloji ve bilginin aktarılması ve yerelleştirilmesini ve Suudi gençler için kaliteli iş fırsatları yaratılmasını da amaçlıyor.

Dijital dönüşüm ve yapay zeka: Tüketimden ihracata

Petrol 20. yüzyılın yakıtıysa, veri 21. yüzyılın petrolüydü. Suudi Arabistan bu gerçeği erken fark etti ve yapay zeka ekonomisini kalkınma stratejisinin merkezine yerleştirdi. Suudi Arabistan teknoloji ithalatıyla yetinmedi, küresel teknoloji devlerini (Google, Microsoft ve Oracle gibi) çekerek ve onlarla ortaklık kurarak bulut bölgeleri ve devasa veri merkezleri oluşturmak suretiyle bölgesel bir teknoloji merkezi haline gelmeyi hedefledi ve böylece üç kıtayı birbirine bağlayan dijital bir köprü olarak konumunu güçlendirdi.

Dijital göstergelerin okunması, bunların temel itici gücü olan insan faktörü dikkate alınmazsa eksik kalır. Suudi Arabistan’ın işgücü piyasasında yaşanan dönüşüm, yüzeysel bir değişimden öteye geçerek işin kültürel ve değer yapısını da etkiliyor.

Düzenleyici rolünün ötesine geçerek dijital dönüşümün ulusal düzeydeki başlıca destekçisi haline gelen Suudi Veri ve Yapay Zeka Kurumu’nun (SDAIA) hayati rolünü en iyi göstergesi de buydu. SDAIA, devletin kaynaklarını benzeri görülmemiş bir verimlilikle yönetmesini sağlayan sağlam bir dijital altyapı kurmayı başardı.

Karar destek platformu ‘İstişraf’ın büyük verileri analiz ederek ve hükümet harcamalarının verimliliğini artırma fırsatlarını belirleyerek 50 milyar riyali aşan mali tasarruf ve getiriye katkıda bulunması, bunun en iyi örneğiydi.

Öte yandan Suudi Arabistan'ın bu alandaki hedefleri, yurt içi kullanımın ötesine geçiyor, zira artık teknolojisini ihraç etmek ve başarılı dijital deneyimini dünyayla paylaşmak istiyor.

Suudi Arabistan’da 22 milyondan fazla kullanıcıya hizmet veren Nefaz ve 33 milyondan fazla kullanıcısıyla kapsamlı bir ulusal uygulama veya Süper Uygulama haline gelen Tawakkalna gibi platformlar değerlerini ve yüksek güvenilirliklerini kanıtladıktan sonra, bu çözümler akıllı dijital hükümet için modeller olarak ihraç edilebilir ürünlere dönüştü.

Suudi Arabistan, belirli girişimler ve ‘Made in Suudi Arabistan’ teknoloji programı aracılığıyla kendisini 2030 yılına kadar teknoloji ve inovasyonun küresel merkezi haline getirmeyi amaçlayan iddialı bir veri ve yapay zeka stratejisiyle ulusal şirketlerin küresel pazarlarda rekabet edebilmesini sağlamaya çalışıyor. Bu yaklaşım, Suudi Arabistan’ın yükselen bir teknoloji gücü olarak jeopolitik konumunu güçlendirmekle kalmayıp, petrol dışı GSYİH'ye katkıda bulunacak yeni ve sürdürülebilir bir ekonomik akış da oluşturuyor.

Yaşam kalitesi ve yeni bir gerçekliği yansıtan rakamlar

Önceki kalkınma modelinde, vatandaşlar ve ekonomi arasındaki ilişki, hizmet tüketiminden kalkınma ve değer yaratmada ortaklığa doğru ilerlerken, uluslararası standartlara uygun bir yaşam kalitesi sağladı.

Devletin kronik sorunları umut verici ekonomik fırsatlara dönüştürme becerisinin parlak bir örneği olan konut programının yıllık raporundaki verilere göre vatandaşların ev sahipliği oranı, vizyonun başlatılmasından önce yüzde 50'nin altındayken, 2024 yılı sonunda yüzde 65'in üzerine çıktı. Bu rakam sadece istatistiksel bir gösterge değil, entegre ve akıllı konut projeleri inşa eden ROSHN gibi büyük şirketlerin öncülüğünde inşaat, gayrimenkul finansmanı ve kentsel gelişim sektörleri için hayati bir itici güç oldu.

sdfrg
Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma teklifi sunumundan bir kare (Reuters)

Aynı zamanda, turizm Krallığın en önemli başarı öykülerinden biri olarak öne çıkıyor. Suudi Arabistan, onlarca yıl uluslararası toplumdan tecrit edildikten sonra, engelleri aşmayı başardı ve yeni rekorlar kırdı. 2023 yılında (yerli ve yabancı) 109 milyondan fazla turist ağırlayan ülkede bu rakam 2024 yılında 116 milyona ulaşarak yükselmeye devam etti. Turizmdeki bu ivme, sadece otel ve havacılık sektörlerini canlandırmakla kalmadı, aynı zamanda 255 milyar riyali aşan gelirlerle yerel ekonominin yanında çeşitli bölgelerde binlerce mevsimlik ve kalıcı iş olanağının yaratılmasına katkıda bulundu ve tarihi şehirlerdeki ve köylerdeki yerel ekonomileri canlandırdı.

En değerli yatırım olarak işgücü

Bu rakamlar, temel itici güçleri olan insan faktörü dikkate alınmadan tam olarak anlaşılamaz. Suudi işgücü piyasasında yaşanan dönüşüm, yüzeysel değişikliklerin ötesine geçerek işin kültürel ve değer yapısını da etkiliyor. Pastoral zihniyetin ve devlete olan tam bağımlılığın yavaş yavaş ortadan kalkarak, üretkenlik ve bireysel inisiyatif kültürünün yerini aldığını görüyoruz.

İyi düşünülmüş Suudileştirme politikaları, iyileştirilmiş eğitim verimliliği ve küçük ve orta ölçekli işletmelere verilen destek, bir araya gelerek yaratıcı ve girişimci bir nesil yarattı. Genç Suudilerin kariyer hedefleri artık geleneksel devlet işleriyle sınırlı değil, inovasyon, finansal teknoloji (FinTech) ve yaratıcı endüstriler gibi sektörlere de açıldı.

Uluslararası festivaller, Riyad ve Cidde sezonları, el-Ula ve Diriya'daki tarihi mekanların restorasyonu, Suudi Arabistan’ı turizm, yatırım ve yaşam için küresel bir destinasyon haline getirmeyi hedefleyen tek bir stratejik amaca hizmet ediyor.

Bu çerçevede kadınların güçlendirilmesi dönüşüm sürecini taçlandırdı. Devlet bu konuyu sadece insan hakları perspektifinden ele almakla kalmadı, aynı zamanda acil bir ekonomik gereklilik (womenomics) olarak da değerlendirdi. Bu vizyon, kadınların işgücüne katılımının vizyonun başlatılmasından önce yaklaşık yüzde 17'den bugün yüzde 35'in üzerine çıkmasıyla gerçeğe dönüşürken başlangıçtaki hedefleri yıllar öncesinden aştı.

Ekonomik açıdansa bu, toplumun yarısını fiili üretim döngüsüne entegre etmek, ulusal rekabet gücünü artırmak ve kalkınmanın damarlarında atıl durumda olan belirli beceri ve yetenekleri devreye sokmak anlamına geliyor.

Ekonomik bir kaynak olarak yumuşak güç olarak kültür

Gözlemciler için belki de en çarpıcı dönüşüm, kültür ve mirasın yeniden konuşlandırılmasıydı. Sessiz bir yerel mirastan, küresel bir ürüne ve karlı getiriler sağlayan bir eğlence ve turizm endüstrisine dönüştü.

Önceki dönemde, kültürel faaliyetler içe dönüklükten dolayı gölgede kalmış ve bu da Krallığı küresel turizm haritasından uzaklaştırmıştı. Ancak bugün, denklem tamamen yeniden yazıldı. Kültür, yumuşak gücün kaynağı ve stratejik bir ekonomik varlık haline geldi.

c
Suudi Arabistan'ın Riyad kentinde düzenlenen NEOM adlı yeni şehirle ilgili sergide 3D sunumu izleyen ziyaretçiler, 25 Ekim 2017 (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Devlet, cesurca bir açıklık stratejisi izlemeye başladı. Artık küreselleşmeden korkmuyor, aksine küreselleşmenin araçlarına yatırım yapıyor. Uluslararası festivaller, Riyad ve Cidde sezonları, el-Ula ve Diriya'daki tarihi mekanların restorasyonu, Suudi Arabistan’ı turizm, yatırım ve yaşam için küresel bir destinasyon haline getirmeyi hedefleyen tek bir stratejik amaca hizmet ediyor. Sanat, eğlence ve sinemaya yönelik bu açıklık, ‘geçici eğlence’ alanında değil, aksine, binlerce kişiye istihdam sağlayan ve yaşam kalitesini artıran yeni bir ekonomik sektörün temelini oluşturuyor. Esasen, bu durum doğrudan yabancı yatırımların en önemli itici güçlerinden biri. Yabancı yatırımcılar ve küresel yetenekler sadece iş fırsatları ve finansal getiri değil, aynı zamanda canlı ve çekici bir yaşam ortamı da arıyor.

Mühendislik, mega projeler ve geleceğin şehirleri

NEOM, Kızıldeniz, Qiddiya ve New Square gibi mega projelerden bahsetmeden bu tabloyu tamamlamış olmayız. Bu projeler, geleneksel gayrimenkul geliştirme kavramının ötesine geçiyor. Geleceğin endüstrisinde inovasyon için kuluçka merkezleri haline geliyor. Örneğin NEOM, sadece yeni bir şehir değil, yüzde 100 yenilenebilir enerjiden akıllı ulaşım sistemlerine ve biyoteknolojiye kadar yarının teknolojileri için bir ‘yaşayan laboratuvar’ olarak karşımıza çıkıyor. Özetle NEOM, 21. yüzyılda ‘şehir’ ve kentsel yaşam kavramını yeniden tanımlamaya yönelik cesur bir girişimdir.

Bugün Suudi Arabistan, kendisini dünyaya sadece bir enerji rezervuarı olarak değil, aynı zamanda önemli bir yatırım gücü, küresel bir lojistik merkezi ve geleceğin ekonomilerini şekillendirmede aktif bir ortak olarak tanıtıyor.

Bununla birlikte başkent Riyad da radikal bir dönüşüm geçiriyor. Yaklaşık 15 milyon kişiyi barındırmayı planlayan şehir, toplu taşıma (şehrin arterlerini birbirine bağlayacak Riyad Metrosu'nun açılmasıyla), yeşil alanlar (Kral Selman Parkı projesi gibi) ve ikonik mimari projelerle entegre edilen hareketli bir şantiyeye dönüşüyor. Bu entegre sistem, ‘ekonomiyi yerelleştirmeyi’ amaçlıyor. Devlet, vatandaşların daha iyi bir yaşam ve iş fırsatlar arayışıyla dünyanın dört bir yanındaki başkentlere göç etmelerini sağlayacak şekilde artık dünyayı onlara getiriyor.

Gelecekteki haklar ve verimlilik taahhüdü

2025 yılı sona ererken, Suudi Arabistan artık kendisini yalnızca petrol mirasıyla değil, mevcut başarıları ve gelecekteki hedefleriyle tanımlıyor. Bu bağlamda, Expo 2030'a ev sahipliği yapma yarışını kazanmak ve 2034 Dünya Kupası'nı düzenlemek için dünyanın güvenini kazanmak, ulusal sistemi (hem kamu hem de özel) sıkı zaman kısıtlamalarıyla karşı karşıya bırakırken çalışmaların en yüksek verimlilik ve disiplin standartlarıyla yürütülmesini gerektiriyor.

g
Kızıldeniz'deki mega proje NEOM şehrinin kalbinde yer alan iki adet 500 metre yüksekliğindeki paralel yapıya ilişkin önerilen tasarımı gösteren fotoğraf, 26 Temmuz 2022 (AFP)

Bu uluslararası etkinlikler, sadece kutlamalardan ibaret olmamakla birlikte altyapı çalışmalarının tamamlanmasını hızlandırmak, ulaşım ağlarını geliştirmek ve yeni şehirler kurmak için akıllı yönetim araçları ve stratejik katalizörler olarak işlev görürler. Kısacası bu, Suudi Arabistan'ın, gelişmiş ülkelerden muadillerine eşdeğer ve hatta onları aşan bir verimlilikle büyük etkinlikleri organize etme ve yönetme kapasitesine ve finansal gücüne sahip, güvenilir bir uluslararası ortak olduğunu dünyaya açıkça gösteren mesajlar.

İnovasyonda küresel bir ortak olarak Suudi Arabistan

Suudi Arabistan'ın son çeyrek yüzyılda ve son on yılda hızlanan bir şekilde tanık olduğu gelişmeler, modern kalkınma devleti kavramının kapsamlı bir şekilde yeniden kurulmasını temsil ediyor. Devlet, sınırlı doğal kaynaklara bağımlılıktan, yenilenebilir insan ve teknik kaynaklara yatırım yapmaya geçti. Geleneksel bir ekonomiden rekabetçi bir dijital ekonomiye dönüştü. İçine kapanık bir kültürden, açıklık ve inisiyatif alan bir kültüre adım attı. Bugün Suudi Arabistan, kendisini dünyaya sadece bir enerji rezervuarı olarak değil, aynı zamanda önemli bir yatırım gücü, küresel bir lojistik merkezi ve geleceğin ekonomilerini şekillendirmede aktif bir ortak olarak tanıtıyor. Rakamlar ve başarılarla bir dönüşümün hikayesi yazılırken geleceğe ve insanlara yatırım yapmanın her zaman kazançlı bir yatırım olduğu gözler önüne seriliyor.


Somon balığının çocuklar için başlıca faydaları

Somon balığı, vitaminler açısından yüksek bir içeriğe sahip (Pexels)
Somon balığı, vitaminler açısından yüksek bir içeriğe sahip (Pexels)
TT

Somon balığının çocuklar için başlıca faydaları

Somon balığı, vitaminler açısından yüksek bir içeriğe sahip (Pexels)
Somon balığı, vitaminler açısından yüksek bir içeriğe sahip (Pexels)

Pembe rengi ve zengin tadıyla öne çıkan somon balığı, lezzetli olmasının yanı sıra sağlık açısından da son derece faydalı bir besin olarak dikkat çekiyor.

Beslenme uzmanı Julia Zumpano, somonun kalp sağlığı, ruh sağlığı ve kas kütlesi üzerinde olumlu etkileri olduğunu belirterek, “Haftada sadece iki kez somon tüketmek, aktif bir yaşam tarzını desteklemeye ve sağlıklı kilonun korunmasına yardımcı olur” ifadelerini kullanıyor. Şarku’l Avsat’ın Cleveland Clinic’in internet sitesinden aktardığı bilgilere göre, somon; protein, vitamin ve mineral açısından zengin yapısıyla öne çıkıyor.

Uzmanlar, somonun özellikle omega-3 yağ asitleri bakımından yüksek, cıva oranı açısından ise düşük olmasının önemli bir avantaj olduğuna dikkat çekiyor. Yüksek miktarda cıvanın insan sağlığına zarar verebildiği biliniyor.

Somon balığının çocuklar için öne çıkan faydaları ise şöyle sıralanıyor:

Beyin gelişimini ve dikkati destekliyor

Somon, özellikle DHA olmak üzere omega-3 yağ asitleri açısından zengin. Bu maddeler çocukların beyin gelişimine katkı sağlarken, hafıza ve konsantrasyonu güçlendiriyor. Büyüme çağındaki çocuklar için beyin sağlığını destekleyen ideal besinler arasında yer alıyor.

Kemikleri güçlendiriyor, kas gelişimine katkı sağlıyor

Çocukların kas ve kemik gelişimi için proteine ihtiyacı bulunuyor. Somon, yağsız ve kolay sindirilebilir protein kaynağı olmasıyla öne çıkıyor.

Ayrıca somon, D vitamini bakımından da zengin. 100 gram somon, günlük D vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 66’sını karşılıyor. D vitamini, kalsiyum emilimini artırarak kemik sağlığında kritik rol oynuyor. Somonda bulunan fosfor da kemiklerin güçlenmesine katkı sağlıyor.

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Somon; D vitamini ile birlikte B12 ve B6 vitaminleri içeriyor. Bu vitaminler, çocukların bağışıklık sisteminin güçlü kalmasına ve genel sağlıklarının korunmasına yardımcı oluyor.

Uyku kalitesini artırıyor

Araştırmalar, balık tüketimi ile çocukların uyku kalitesi arasında ilişki olduğunu ortaya koyuyor. 9–11 yaş arası çocuklar üzerinde yapılan bir çalışmada, düzenli balık tüketiminin daha kaliteli uyku ve daha yüksek zeka düzeyi ile bağlantılı olduğu belirlendi. Çalışmaya göre balık tüketimi arttıkça uyku kalitesi ve zeka düzeyi de yükseliyor.

Uzmanlar, çocukların beslenme düzenine haftada birkaç kez somon eklenmesinin, hem fiziksel hem zihinsel gelişim açısından uzun vadeli faydalar sağlayabileceğini vurguluyor.


1,4 milyar yıllık tuz kristalleri, Dünya'nın eski atmosferine ışık tuttu

Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
TT

1,4 milyar yıllık tuz kristalleri, Dünya'nın eski atmosferine ışık tuttu

Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)

Bilim insanları 1,4 milyar yıllık tuz kristallerini inceleyerek Dünya'nın bu dönemdeki atmosferi hakkında doğrudan bilgi edinmeyi başardı.

1,4 milyar yıl önce Dünya bugünkünden çok farklı bir gezegendi. Baskın yaşam formu bakterilerdi ve hayvanlarla bitkiler gibi karmaşık, çok hücreli yaşam formları 800 milyon yıl daha ortaya çıkmayacaktı.

Bu dönemde, bugünkü Kanada'nın Ontario eyaletindeki sığ bir havzada yer alan subtropikal bir göl, güneş ışınları altında buharlaşarak geriye bir miktar kaya tuzu bıraktı.

Buharlaşma sürecinde suyun bir kısmı kristallerin içinde hapsoldu. Bazen bu tuzlu su damlalarına hava kabarcıkları da eşlik edebiliyor. 

ABD'deki Rensselaer Politeknik Enstitüsü'nden doktora öğrencisi Justin Park liderliğindeki araştırmacılar, bu hava kabarcıklarını analiz ederek o dönemki atmosfer hakkında fikir edindi. 

Araştırmacılar, kristallerdeki sıvının erken Dünya atmosferinin örneklerini içerdiğini uzun zamandır bilse de buna ulaşamıyorlardı. Oksijen ve karbondioksit gibi gazların suda, havadakinden farklı davranması temel zorluktu.

Ancak Park, danışmanı Morgan Schaller'ın laboratuvarında geliştirdiği bir yöntemle bu sorunun üstesinden gelmeyi başardı.

Schaller, "Justin'in elde ettiği karbondioksit ölçümleri daha önce hiç yapılmamıştı" diyor: 

Daha önce Dünya tarihinin bu dönemine hiç bu kadar doğrulukla bakma fırsatımız olmamıştı. Bunlar o dönemin havasının gerçek örnekleri.

Park ise "Dinozorlardan bir milyar yıl daha eski bir hava örneğini açmak inanılmaz bir duygu" ifadelerini kullanıyor.

Bulguları hakemli dergi PNAS'te 22 Aralık Pazartesi yayımlanan çalışmaya göre, 1,4 milyar yıl önce atmosferdeki oksijen oranı bugünkünün yüzde 3,7'si kadardı. 

Karbondioksit oranıysa günümüzdekinin 10 katı kadardı. Araştırmacılar bu oranın, o zamanlar daha zayıf olan güneş ışınlarını dengeleyerek bugünküne benzer bir iklim yaratabileceğini söylüyor.

Bilim insanlarının tuz üzerine yaptığı incelemeler de bu dönemdeki iklimin, bugünküne sanılandan daha çok benzediğine işaret ediyor.

Öte yandan oksijen oranlarının beklenmedik derecede yüksek çıkması araştırmacıları şaşırttı. Bu oran çok hücreli karmaşık yaşam formlarını destekleyecek seviyede olmasına rağmen hayvan ve bitkiler yüzlerce milyon yıl sonra ortaya çıkmıştı.

Park daha fazla veri olmadan bu soru işaretinin giderilemeyeceğini söylüyor. Araştırmacı "Örnekler, bu uzun dönem içinde kısa süreli, geçici bir oksijenlenme olayını yansıtıyor olabilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları ayrıca kırmızı alglerin de bu dönemde ortaya çıktığını ve oksijen üretimine önemli bir katkı sağladığını belirtiyor. Nispeten yüksek oksijen seviyeleri, alglerin çoğalmasının doğrudan bir sonucu olabilir.

Schaller "Aslında çok heyecan verici bir an yakalamış olabiliriz" diyor.

Independent Türkçe, IFLScience, Pys.org, PNAS