Senaryosunu Stephen King yazmıştı: Şaşırdığı şeyi 25 yıl sonra açıkladı

Korku yazarının 1999 tarihli mini dizisi, gösterime girdiği dönemde çok beğenilmişti

35 bin dolar bütçeyle çekilen Emmy ödüllü dizinin başrollerinde Colm Feore, Tim Daly, Debrah Farentino ve Becky Ann Baker yer alıyordu (ABC)
35 bin dolar bütçeyle çekilen Emmy ödüllü dizinin başrollerinde Colm Feore, Tim Daly, Debrah Farentino ve Becky Ann Baker yer alıyordu (ABC)
TT

Senaryosunu Stephen King yazmıştı: Şaşırdığı şeyi 25 yıl sonra açıkladı

35 bin dolar bütçeyle çekilen Emmy ödüllü dizinin başrollerinde Colm Feore, Tim Daly, Debrah Farentino ve Becky Ann Baker yer alıyordu (ABC)
35 bin dolar bütçeyle çekilen Emmy ödüllü dizinin başrollerinde Colm Feore, Tim Daly, Debrah Farentino ve Becky Ann Baker yer alıyordu (ABC)

Sosyal medyayı aktif olarak kullanan korku yazarı Stephen King, 7 milyonu aşkın takipçisine sık sık film, dizi ve kitap önerilerinde bulunuyor.

Korku ustası bu kez, senaryosunu kendi kaleme aldığı 1999 tarihli mini dizi Yüzyılın Fırtınası'nın (Storm Of The Century) yapımıyla ilgili şaşırdığı bir şeyden bahsetti.

Adayı birbirine katan gizemli yabancı

Gösterime girdiği dönemde Avustralya'nın ulusal yayın kuruluşu ABC'de yayımlanan dizi, kurgusal Little Tall Adası'nda yaşanan ve beraberinde Andre Linoge adlı esrarengiz yabancıyı getiren bir kış fırtınasını anlatıyordu. 

Yeni gelen bu kişi, adadaki insanların sırlarını biliyor ve bunları kaosa neden olmak için kullanıyordu. 

Dizi çok beğenilmiş ve King'in iyi hatırlanan uyarlamalarından biri olmuştu.

Sosyal medya hesabında diziyle ilgili bir makale paylaşayn King, ABC'nin Yüzyılın Fırtınası'nın bu kadar karanlık olmasına izin vermesine şaşırdığını açıkladı.

Televizyonun sınırlarını zorladı

76 yaşındaki yazar, bir takipçisinin paylaşımına yorum yaparken, televizyonda yayımlanan dizinin karanlık tonuna ve sınırları zorlayabilmesine şaşırdığını söyledi.

Dizide Andre, fırtına sırasında adada terör estirirken, kasaba halkının birçok karanlık sırrını kullanarak çok sayıda intihar ve cinayete neden oluyordu.

Ardından bu kaosu tek bir şartla durduracağına söz veriyordu: Kasabanın ona, tıpkı kendisi gibi güçlü bir büyücü olması için eğitebileceği bir çocuk vermesi...

King'in hafızalara kazınan kötülerinden

Karanlık sahnelerle dolu mini dizinin baş karakteri Andre, acımasızlığıyla King'in hafızalara kazınan kötü adamlarından biri olarak yerini sağlamlaştırmıştı.

Mini dizi, 257 dakikalık yayın süresince pek çok dehşet verici anıyla, King'in korku türüne yaptığı etkileyici katkıların önemli bir parçası kabul ediliyor.

Independent Türkçe



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News