Mervat Amin: Bazen hayatın ağırlığını hissediyorum

Arkadaşlarının ölümlerinin ardından duyduğu üzüntüyü Şarku'l Avsat'a anlattı.

Mervat Amin: Bazen hayatın ağırlığını hissediyorum
TT

Mervat Amin: Bazen hayatın ağırlığını hissediyorum

Mervat Amin: Bazen hayatın ağırlığını hissediyorum

Mısır'ın ünlü sanatçısı Mervat Amin'in doğum günü 24 Kasım'dı ve bu özel gün, sosyal medya hesaplarına gelen kutlama mesajlarıyla dolup taştı. Ancak bugün, onun için unutulmuş bir tarihti. Artık kutlamaları kabul etmiyor, mumları üflemiyor ve ona kutlama yapması için tekliflerde bulunan yakınlarını reddediyordu. Bunun nedeni, 2020 ve 2021 yıllarında sırasıyla Şevikar, Reca el- Cedavi ve Delal Abdulaziz gibi en yakın arkadaşlarının hayatta olmamalarıydı

Mervat Amin, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda hala üzgün olduğunu belirterek şunları söyledi: "Sevincim, en yakın arkadaşlarımın kaybolmasıyla birlikte yok oldu. Onlarla birlikte kutlama yapar, birlikte dışarı çıkardık, sıkça gittiğimiz bazı mekânlar vardı. Şimdi bu mekânlara gitmeye cesaret edemem; onlar her zaman kalbimde ve aklımda."

Amin, zZamanın ve yaşın nasıl hissettirdiği hakkında konuşurken “duygusal durumuna bağlı olarak farklı hisler yaşadığını” belirtiyor ve ekliyor: "Bazen hayatın ağır geldiğini hissediyorum, bazen mutlu ve umutlu oluyorum, ancak her zaman hayatla barışık olmaya çalışıyorum ve her yaş döneminin farklı güzelliklere sahip olduğunu düşünüyorum, yine de bazı anıları hatırladığımda hüzünleniyorum."

Sakin güzelliği ve narin görümüyle tanınan Mervat Amin, “Yukarı Mısır’da Mısırlı bir baba ve İngiliz anneden dünyaya geldim. İki yaşındayken Kahire’ye taşındım. Hem annemden hem babamdan aldığım özellikler var. Aile olarak sakinliğimizle biliniriz” diyor. Amin konuşmasına şöyle devam ediyor:  , “Görünüşün ötesinde "kabul edilmenin" daha önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü dış görünüş zamanla alışılmış bir şey haline gelir ve sıradanlaşır, ancak kabul edilme duygusu daha kalıcıdır.



Malta'ya 8 bin 500 yıl önce yapılan deniz yolculuğu bilim insanlarını etkiledi

Latnija Mağarası'nda insanların 8 bin 500 yıl önce yaşadığına dair kanıtlar bulundu (Huw Groucutt)
Latnija Mağarası'nda insanların 8 bin 500 yıl önce yaşadığına dair kanıtlar bulundu (Huw Groucutt)
TT

Malta'ya 8 bin 500 yıl önce yapılan deniz yolculuğu bilim insanlarını etkiledi

Latnija Mağarası'nda insanların 8 bin 500 yıl önce yaşadığına dair kanıtlar bulundu (Huw Groucutt)
Latnija Mağarası'nda insanların 8 bin 500 yıl önce yaşadığına dair kanıtlar bulundu (Huw Groucutt)

Avrupa'daki avcı-toplayıcıların Akdeniz'deki Malta adasına en az 8 bin 500 yıl önce gittiğine dair kanıtlar bulundu. Yelkenli teknelerin icadından önceye dayanan bu seyahatlerin keşfi, Orta Taş Çağı toplumların gelişimine ışık tutuyor. 

Bilim insanları açık deniz yolculuklarının tarımın gelişmesinden sonra başladığını düşünüyordu. Bunun temel nedeni, yelken gibi denizcilik teknolojilerini geliştirmek için gereken alet ve tekniklerin, tarım araçlarının icadından sonra ortaya çıkması. 

Bu nedenle pek çok araştırmacı, Malta gibi adaların insanların ulaştığı son yerler arasında olduğunu tahmin ediyordu.

Ancak Malta'nın Mellieħa bölgesindeki Latnija Mağarası'nda keşfedilen kalıntılar, bu düşünceye meydan okuyor.

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (9 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre mağarada 8 bin 500 yıl önce insanların yaşadığına işaret eden kanıtlar bulundu. Bölgenin ilk çiftçilerininse yaklaşık 7 bin 500 yıl önce adaya ulaştığı tahmin ediliyordu.

Arkeologlar mağarada taş aletler, ocak kalıntıları ve yiyecek atıkları tespit etti. Bazı yiyecekler, adada çok önce tükendiği sanılan hayvanların etiydi. 

Max Planck Jeoantropoloji Enstitüsü'nden makalenin başyazarı Eleanor Scerri yaptığı açıklamada, "Bu dönemde soyunun çoktan tükendiği düşünülen kızıl geyik de dahil bir dizi yaban hayvanına ait bol miktarda kanıt bulduk" diyor.

Mağarada karada yaşayan hayvanların yanı sıra balık, yengeç ve diğer deniz canlılarının kalıntıları da ortaya çıktı. 

Bilim insanları bu avcı-toplayıcı grupların, kıta Avrupası'ndan Malta'ya gitmek için açık denizde yaklaşık 100 kilometre yolculuk yapması gerektiğini söylüyor. 

Yelkenli tekneler bu dönemde henüz icat edilmediğinden bu seyahatler, ağaç kütüğünden yapılmış basit kanolarla gerçekleştirilmiş olmalı. 

Araştırmacılar, yolcuların deniz akıntıları ve rüzgarlar yardımıyla hedeflerine ulaştığını tahmin ediyor. Çalışmanın yazarlarından Nicholas Vella, "Denizdeki akıntılar ve rüzgarların yanı sıra yer işaretleri, yıldızlar ve diğer yön bulma yöntemleriyle muhtemelen saatte yaklaşık 4 kilometre hızla 100 kilometrelik bir yolculuk yapıyorlardı" diyerek ekliyor: 

Yılın en uzun gününde bile, yolculuğun en az birkaç saati karanlıkta geçmiş olmalı.

Yeni çalışma, Akdeniz'in diğer küçük adalarının da bu dönemde yerleşime ev sahipliği yapıp yapmadığı ve bu ada halklarının birbiriyle etkileşime girip girmediği gibi sorular doğuruyor. Ayrıca bölgedeki avcılık ve balıkçılığın ekosistemi ne kadar etkilediği üzerine de bir tartışma başlatıyor.

Scerri, "Sonuçlar, Malta'nın tarih öncesi dönemine bin yıl ekliyor ve Avrupa'nın son avcı-toplayıcılarının denizcilik yeteneklerinin yanı sıra bağlantılarının ve ekosistem etkilerinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor" diyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Discover Magazine, Science Daily, Nature