Orhan Pamuk, Uzak Dağlar ve Hatıralar

Hayal dünyam çizimler ve kelimeler arasında gidip geliyor

Milano'da "Book City Festivali"
Milano'da "Book City Festivali"
TT

Orhan Pamuk, Uzak Dağlar ve Hatıralar

Milano'da "Book City Festivali"
Milano'da "Book City Festivali"

Yusuf Vakkas

Milano’da 12.si düzenlenen BookCity Milano (Kitap Şehri Festivali) başladı. Festival, yazarlar ve okuyucuların bir araya gelerek bu yılki teması olan ‘Rüya Zamanı’nı tartıştığı geniş kapsamlı bir etkinlik. Davetli sayısı oldukça fazla, önceki yıllarda olduğu gibi kent genelinde 300 noktada yaklaşık 3 bin 100 davetli halkla buluşacak. Milano Belediyesi ve ‘BookCity’ Derneği tarafından, Corriere della Sera Vakfı, Feltrinelli Yayınevi ve İtalyan Yayıncılar Birliği ile işbirliği içinde düzenlenen bu önemli kültürel etkinlik, edebiyat, bilim ve sanatta rüyaların dünyalarını ele alıyor. Ayrıca, son yıllarda insanlığın şahit olduğu vahşeti her türlü hayal gücünü aşan savaşlar, pandemi ve iklim değişikliği gibi gerçek kabuslara da değiniyor. En azından edebiyat açısından insanlığın geleceği yeniden düşünülmeye çalışılıyor. Bunu başarmak için, organizatör komite bu toplantıları halka açık ve özel kütüphaneler, müzeler, tiyatrolar, hapishaneler, hastaneler, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve üniversiteler arasında dağıttı.

Bu yılki davetli ünlüler arasında, 2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Türk yazar Orhan Pamuk da yer aldı. Pamuk, 15 Kasım Çarşamba günü Dal Verme Tiyatrosu'ndaki açılış gecesine katıldı ve Milano Belediye Başkanı Giuseppe Sala tarafından şehir mührü hediye edildi. Bu, Milano'da ve ardından bazı önemli İtalyan şehirlerinde tur kapsamındaki yeni kitabı Uzak Dağlar ve Hatıralar’ın tanıtımı için de bir fırsat oldu. Pamuk, bu kitapta, çoğunlukla çizimler ve yazılardan oluşan kişisel not defterlerinden bazı sayfaları ortaya koyuyor. Yazar tarafından binlerce sayfa arasından seçilen bölümler, evren ve Pamuk'un edebi eserleri arasında bir yolculuğa dönüşüyor. Günlük olayları, günlük yaşamda gördüklerini ve yaşadıklarını, kendisiyle ve henüz zihninde şekillenmemiş karakterleriyle sürekli diyalogunu kaydediyor.

Kitap yazarken, kelime kelime ilk adım her zaman zihnimde bir resim oluşturmak olur. Anlarım ki asıl görevim, bu resmi netleştirmek ve ona yoğunlaşmaktır. Orhan Pamuk

Resimden vazgeçiş

Bu seçimi, yani metni çizimlerle birlikte sunmayı, mimarlık öğrenimi görürken ve resim ve kaligrafi ile ilgilenirken yaptığı döneme dayandırıyor. 22 yaşında, sanatçı olma umutlarına son verdi ve ardından atölyesini kapattı, fırça ve boyaları bir kenara bıraktı ve yaratıcı enerjisini edebiyata aktarmayı seçti. Sanat sevgisi, kısmen ‘Öteki Renkler’ adlı kitabında toplanan eleştirel yazılarında ve ayrıca ‘Beyaz Kale’, ‘Benim Adım Kırmızı’, ‘Kara Kitap’ ve ‘Kırmızı Saçlı Kadın’ gibi bazı eserlerinin ‘renkli’ başlıklarında da kendini gösteriyor. Bu romanlar, büyük ölçüde görsel bir doğaya sahip, geniş ve derin bir sanatsal tarih bilgisini ortaya koyar. Pamuk, romanlarında genellikle ayrıntılı tasvirler kullanır. Bu tasvirler, arka plan veya süsleme olarak değil, anlatısal yapılar için işlevseldir ve olay örgüsünü güçlü bir şekilde destekler. Yakın zamanda Corriere della Sera gazetesine verdiği bir röportajda “Kitap yazarken, kelime kelime ilk adım her zaman zihnimde bir resim oluşturmak olur. Anlarım ki asıl görevim, bu resmi netleştirmek ve ona yoğunlaşmaktır” ifadelerini kullandı.

fdsweg
Milan Giuseppe Sala ve yazar Orhan Pamuk, Milano'daki BookCity Festivali etkinliklerinde iken

Son yıllarda sanatsal pratiğin alanlarına doğrudan geri dönme arzusu duyan Pamuk, İstanbul'da ‘Masumiyet Müzesi’ni kurma fikrini, kısmen ‘İstanbul’ kitabının resimli baskısında topladığı otobiyografik çalışmalarında, ‘Balkanlar’ adlı ciltte ve 2007'den itibaren kendi imkânlarıyla yayınlamaya başladığı geleneksel yaklaşımla öne çıkan tablolarda yeniden gündeme getiriyor. Bu ay başında Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Uzak Dağlar ve Hatıralar kitabının içeriğini anlamak için ancak bu arka planlara dönülebilir. Elbette bir günlük kitabı, ancak edebi eserlerin yaygın kategorileri arasında sınıflandırmak zordur. Her şeyden önce kelimelerin ve görsellerin birbiriyle temasa geçtiği, burada birleşip burada iç içe geçtiği, bu etkileşimler arasındaki gizli bağlantıları ortaya çıkaran metin resimli bir çalışmadır. Çizim, görsel ve kavramsal olarak çevirisi kişiden kişiye farklılık gösteren bir anlam ve vizyon formüle etmek için kapsamlılıklarıyla birleşene kadar yazıya, yazı da çizime dönüşür. Belki de Roland Barthes bu bütünlüğün yapısal analizini formüle eden en iyi eleştirmenlerden biriydi: "Yazmayı (iletişimsel olan) çizimden (anlamsal olan) ayıran hiçbir şey yoktur, çünkü ikisi de aynı kumaştan yapılmıştır.”

Günlükler ve çizimler

Pamuk, on yıldan fazla bir süre boyunca her gün küçük defterler doldurdu. Süslü bir Bizans minyatüründe olduğu gibi elle çizilmiş ve işaretlerle dolu ikonların eşlik ettiği açıklamalar, seyahatler ve yerler arasında sürekli bir sıra halinde sayfalarda birbirini kovalayan heterojen vizyonlar: İtalya, Amerika, Hindistan ve İstanbul, Penelope'nin mili gibi, sonsuz deniz manzaralarıyla sürekli çözülüp yeniden örülüyor. Yazar, gece gündüz durmadan genişlemesini ve hareketini takip eder, camilerinin akıcılığını ve minarelerinin köşelerini kopyalar ve denizin iki bölüme ayırdığı ruhunu hissetmeye çalışır. Ancak, sadece güzelliğiyle değil, gürültüsüyle, kokularıyla, kozmopolit bir dünyayı mükemmel bir şekilde yansıtan dilleri ve lehçeleriyle de tek takıntısı olmaya devam ediyor. Sonra, bir gün dairesinin penceresinden veya uçağın penceresinden gördüğü birçok manzara, deniz ve arka planda dağlar, Türkiye'deki siyasi haberler ve gerilimler. Son olarak Masumiyet Müzesi'nin açık atölyesi ve her romanın ardındaki, yazarın laboratuvarının bazı yönlerini ortaya çıkaran gizli ritüeller…

Bu arşivden bir seçki (12 kitapçık), Eduardo Pepino küratörlüğünde, Fontanellato'daki Galerie del Laberinto ev sahipliğinde (18 Kasım - 17 Mart tarihleri ​​arasında) bir sergide sunulacak. Rüya gibi göçlerden ve hüzünlü anlardan yoksun değil, şimdiki zamanın bazı bölümlerini bir hafıza arşivinde korumaya yönelik değişken ve anlaşılması zor hipotezleri andıran bir girişim. Bu önermenin ötesine geçsek bile, bu not defterinin, zamanın şiirsel bir şekilde ele alındığı bir araç, sonsuzca yeniden şekillendirilebilen bir malzeme olarak izini sürmek mümkün.

Kelimelerin ve görsellerin birbiriyle temasa geçmesi, burada birleşip orada iç içe geçmesi, bu etkileşimler arasındaki gizli bağlantıları ortaya çıkarıyor.

İçgüdüleri olan bir romancı

Pamuk, yukarıda bahsedilen röportajda şöyle diyor: "Ben bir romancıyım, ama kontrol edemediğim içgüdülerim var. Hayatımda öyle zamanlar oluyor ki, tek istediğim günlüklerime bir şeyler yazmak. Ama başka zamanlar da sadece çizmeye ihtiyacım var. Bir sayfa açıyorum ve elim çalışmaya başlıyor. Bazen biraz depresif hissediyorum ve renkleri ve çizimi kullanmak beni neşelendiriyor. İtiraf etmeliyim ki, içimde yazma ve çizme arzusu çok büyük. Ama bir fark var. Yazarken müzik dinleyemiyorum: odaklanıyorum, analiz ediyorum ve biraz acı çekiyorum. Ama çizerken mutlu hissediyorum. Üstelik o anlarda daha az mantıklı oluyorum, çünkü bedensel hareketlerime uyum sağlıyorum. Bu yüzden gerçekten Rönesans ve ifadeci sanatı seviyorum. Bana göre kavramsal sanat sanat değildir; inşa edilmiş ve iddialıdır. Beni ilgilendiren çizimin fiziksel boyutla ilgisi var. Bu kitaptaki materyalleri, zamansal olmayan bir kriter kullanarak düzenledim. Üstelik, genellikle daha önce yazılmış sayfalara müdahale etmeyi severim. Bugün on yıl önce yazılmış bir defter açabilir ve içinde çizim yapabilir ve başka hayaller ekleyebilirim. Bu tekniği, zaten dolu olan günlüklere yeni metinler eklemede usta olan ABD’li günlük yazarı Henry David Thoreau'dan öğrendim. Genellikle günlerimiz hakkında notlar alırız ve günlüklerimizi kapatır ve o sayfaya asla geri dönmeyiz. Ama ben sayfalarıma çizimler, ikonlar ve ilgili bağlamlarla geri dönüyorum."

czsvd
Milano'daki ‘BookCity Festivali’ etkinliklerinden

Arka planda, kişisel hayatı, romancı olarak ritüelleri, buluşmaları, yazıları, seyahatleri ve asla onu terk etmeyen İstanbul'u, kitaplarını tanıtmak için yaptığı uzun yolculuklar sırasındaki ruh hali raporları ve müzelere yaptığı yoğun ziyaretler hazır bulunur. Karşılaştığı en büyük zorluk, gerçek mekanı gizemli bir yer haline getirmek, yaşadığı dünyanın içinde saklı başka bir dünyanın varlığını akla getirmek ve görünen ile başka herhangi bir yer arasında var olan ilişkiyi sürekli aramaktı. Bu bağlamda şunları ekliyor: ‘Uzak Dağlar’ Çince'de bir tür manzara resmini tanımlayan bir ifadedir. Ama aynı zamanda hayallerinizdeki, gitmek istediğiniz ama daha önce hiç ziyaret etmediğiniz bir yeri çağrıştırdığı için romantik bir fikre de işaret eder. Gidebileceğiniz bir yer olduğu fikrini ima ediyor. Hacılar diğer tarafta ne olduğunu keşfetmek için uzaktaki dağa doğru yola çıkarlar. Kitap, diğer tarafta görüntülerin ve kelimelerin birleştiği bir cennetin olduğunu öne sürüyor. Bu, kitabımın dokunduğu noktadır. Ama daha fazla açıklamak istemiyorum."

Pamuk, kelimeleri eşlik eden muhteşem çizimlerle, olağanüstü sanatsal yeteneğini ortaya koyuyor. Bu tutkuyu bir kenara bıraktı ve edebiyatı tercih etti, ancak sonunda bu iki tutkuyu birleştirmeyi başardı.

Yazar, bu küçük kişisel defterlerin sayfalarına günlük hikayeleri emanet ediyor ve bunlara yaşamla ilgili en içten düşüncelerini dahil ediyor. Aynı zamanda, dünyanın muhteşem manzaralarıyla birlikte sunduğu duyguları ve hisleri de hatırlatıyor. Uykusuz bir gece, Masumiyet Müzesi'ni yaratmakla ilgili endişelere yenik düşen bir gece; Hindistan'da bir süre yaşamak, her zaman yeni sürprizler sunan ama aynı zamanda tanıdık olan İstanbul'da bir gezinti, ABD’de ders vermek, hatta İtalya'nın büyüsü... Sonra, Türkiye'den gelen bazı haberleri okumaktan duyduğu dehşet, siyasi gerilimler, tehditler, özgürce kendini ifade etme arzusu, bu seçimlerden sonra işlerin nasıl olacağına dair endişeler... Ancak aynı zamanda, denizde yüzmenin keyfi ve yazacağı hikayeler hakkındaki hayalleri, bir köşedeki pencereden uzak dağlara bakmanın mutluluğu, bir sanat eserinde, sonsuza kadar yaşamak istediği güzel bir rüyada…

sdfveg
Milano'daki ‘BookCity Festivali’ etkinliklerinden

Pamuk, kelimeleri eşlik eden muhteşem çizimlerle, olağanüstü sanatsal yeteneğini ortaya koyuyor. Bu tutkuyu bir kenara bıraktı ve edebiyatı tercih etti. Ancak sonunda hangisinin diğerine ilham kaynağı olduğunu bilmeden bu iki tutkuyu birleştirip bir arada yaşatmayı başardı.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Ünlü oyuncu ikonik seriye geri dönüyor

James Cameron'ın yönettiği 1986 yapımı Yaratık 2 (Aliens), ilk filmin 57 yıl sonrasını anlatıyor (20th Century Fox)
James Cameron'ın yönettiği 1986 yapımı Yaratık 2 (Aliens), ilk filmin 57 yıl sonrasını anlatıyor (20th Century Fox)
TT

Ünlü oyuncu ikonik seriye geri dönüyor

James Cameron'ın yönettiği 1986 yapımı Yaratık 2 (Aliens), ilk filmin 57 yıl sonrasını anlatıyor (20th Century Fox)
James Cameron'ın yönettiği 1986 yapımı Yaratık 2 (Aliens), ilk filmin 57 yıl sonrasını anlatıyor (20th Century Fox)

Avatar: Ateş ve Kül'le (Avatar: Fire & Ash) Pandora'ya dönen Sigourney Weaver, bu süreçte Yaratık (Alien) evrenine yönelik yeni planların da şekillenmeye başladığını ima etti.

4 Yaratık filminde Ellen Ripley'ye hayat veren ünlü oyuncu, ekimde sözünü ettiği gizli senaryoya dair yeni bilgiler paylaştı. Walter Hill'in kaleme aldığı yaklaşık 50 sayfalık bu taslak, Ripley'nin insanlığı tehditten korumaya çalıştığı için hapse atılmasının ardından yeniden aksiyonun içine çekildiği karanlık bir öyküyü anlatıyor. Ancak proje için henüz erken ve kısa sürede hayata geçmesi beklenmiyor.

76 yaşındaki Weaver, Variety'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Her şeyi adım adım ilerletiyoruz. Senaryo gerçekten çok ilgi çekici. Umarım yaparız çünkü çok güçlü bir film olabileceğini düşünüyorum. Hayranların da seveceğine inanıyorum ama henüz çok erken bir aşamadayız.

Daha önce Ripley'nin geri dönmesine sıcak bakmadığını hatırlatan Weaver, fikrinin neden değiştiğini şöyle anlattı:

Hiçbir zaman buna ihtiyaç duymadığımı düşünmüştüm. Hep, 'Bırakın dinlensin, toparlansın' diyordum. Ama Walter'ın yazdıkları bana çok doğru geliyor. İnsanlığa yardım etmeye çalıştığı için birini hapse atan bir toplum fikri... Onlara göre Ripley bir sorun ve bu yüzden bir kenara kaldırılıyor. İlk 50 sayfa çok güçlüydü. Hikayenin geri kalanını nasıl şekillendirebileceğimizi görmek için Walter'la çalışmayı düşünüyorum.

Yaratık serisi ise yıllardır olmadığı kadar güçlü bir dönemden geçiyor. 2024 yapımı Alien: Romulus'un gişede beklentileri aşması ve eleştirmenlerden övgü almasının yanı sıra Noah Hawley imzalı Alien: Earth de ses getirmiş ve ikinci sezon onayını almıştı.

Üstelik Predator evreniyle olası kesişmeleri yeniden gündeme taşıyan Predator: Vahşi Topraklar'ın (Predator: Badlands) başarısı da iki seriyi yeniden aynı çatı altında buluşturuyor.

Tüm bu gelişmeler, Ripley'nin dönüşü ihtimalini daha da heyecan verici hale getiriyor.

Independent Türkçe, Variety, GamesRadar


Duffer Kardeşler, Stranger Things'deki sürprizin perde arkasını anlattı

İkinci sezonda Şikago'ya giden Eleven, Kali'yle tanışıyor ve benzer dövmelere sahip olduklarını fark eden ikili kendilerini kardeş olarak görmeye başlıyordu (Netflix)
İkinci sezonda Şikago'ya giden Eleven, Kali'yle tanışıyor ve benzer dövmelere sahip olduklarını fark eden ikili kendilerini kardeş olarak görmeye başlıyordu (Netflix)
TT

Duffer Kardeşler, Stranger Things'deki sürprizin perde arkasını anlattı

İkinci sezonda Şikago'ya giden Eleven, Kali'yle tanışıyor ve benzer dövmelere sahip olduklarını fark eden ikili kendilerini kardeş olarak görmeye başlıyordu (Netflix)
İkinci sezonda Şikago'ya giden Eleven, Kali'yle tanışıyor ve benzer dövmelere sahip olduklarını fark eden ikili kendilerini kardeş olarak görmeye başlıyordu (Netflix)

Stranger Things'in 5. sezonu beklenmedik gelişmelerle açıldı. İlk kısımda Eleven'ın "kız kardeşi" Kali'nin sürpriz dönüşü bazı hayranları gözyaşlarına boğdu. Duffer kardeşlere göre Kali'nin dönüşü, karakterin hikayesinde yalnızca bir başlangıç.

Matt Duffer, SFX dergisinin son sayısında "İkinci kısımda çok farklı bir dinamik göreceğiz" dedi ve şöyle devam etti:

Kali, Eleven için pek çok şeyi değiştiriyor ve sonunda hikayeye nasıl oturduğunu görmek insanları şaşırtacak. Bu bizi heyecanlandırıyor çünkü ton hemen değişiyor. Ayrıca Hopper'la aralarında epey bir gerginlik var.

Eight diye de bilinen Kali, ilk kez dizinin ikinci sezonunda izleyicinin karşısına çıkmıştı. Hawkins Laboratuvarı'nda üzerinde deneyler yapılan ve illüzyon yaratma yeteneğine sahip Kali, Eleven'ı çetesine katarak güçlerini geliştirmesine yardım etmişti. 

Birlikte geçirdikleri süre boyunca aralarında yakın bir bağ oluşsa da Eleven, Mike ve Hopper'ın tehlikede olduğunu öğrenince Hawkins'e dönmeyi tercih etmişti.

"Kali'yi geri getirmek uzun zamandır konuştuğumuz bir şeydi ama bunu nasıl yapacağımızı bir türlü çözememiştik" diyen Matt Duffer, sözlerine şöyle devam etti:

5. sezon üzerinde çalışırken her hikayeyi tamamladığımızdan emin olmak istedik. Kali'nin hikayesinin havada kalması bizi hep rahatsız etmişti. Bu yüzden onu geri getirmek ve hikayesini tamamlamak bizim için önemliydi.

Stranger Things'in final sezonu, yayına girdiği ilk 5 günde toplam 59,6 milyon izlenmeye ulaşarak rekor kırmıştı.

Dizi 24–30 Kasım haftasında platform tarihinde ilk kez 5 sezonuyla birden ilk 10'a girmeyi başararak bir ilke imza atmıştı.

Netflix, 5. sezonun ilk etapta yalnızca 4 bölümünü yayımladı. Stranger Things'in üç bölümden oluşan ikinci kısmı 26 Aralık'ta, final bölümüyse 1 Ocak 2026'da ekrana gelecek.

 Independent Türkçe, SFX, Collider


George Clooney'nin yeni filmi izleyicileri gözyaşlarına boğuyor

Yönetmenliğini Mürekkep Balığı ve Balina (The Squid and the Whale) ve Marriage Story gibi beğenilen yapımlara imza atan Noah Baumbach'ın üstlendiği filmde 64 yaşındaki George Clooney, Jay Kelly adında ünlü bir aktöre hayat veriyor (Netflix)
Yönetmenliğini Mürekkep Balığı ve Balina (The Squid and the Whale) ve Marriage Story gibi beğenilen yapımlara imza atan Noah Baumbach'ın üstlendiği filmde 64 yaşındaki George Clooney, Jay Kelly adında ünlü bir aktöre hayat veriyor (Netflix)
TT

George Clooney'nin yeni filmi izleyicileri gözyaşlarına boğuyor

Yönetmenliğini Mürekkep Balığı ve Balina (The Squid and the Whale) ve Marriage Story gibi beğenilen yapımlara imza atan Noah Baumbach'ın üstlendiği filmde 64 yaşındaki George Clooney, Jay Kelly adında ünlü bir aktöre hayat veriyor (Netflix)
Yönetmenliğini Mürekkep Balığı ve Balina (The Squid and the Whale) ve Marriage Story gibi beğenilen yapımlara imza atan Noah Baumbach'ın üstlendiği filmde 64 yaşındaki George Clooney, Jay Kelly adında ünlü bir aktöre hayat veriyor (Netflix)

Netflix'in en yeni filmi, finaliyle izleyicileri mendillere sarılmaya zorlayacak bir "başyapıt" diye nitelenerek övgü topluyor.

Platformun kataloğuna 5 Aralık'ta eklenen film, izlenme listelerinde hızla yükselirken seyircileri de derinden sarsıyor.

George Clooney, Adam Sandler, Laura Dern ve Jim Broadbent'i buluşturan filmin yönetmenliğini Oscar adayı Noah Baumbach üstleniyor.

Netflix, 16 yaş altına uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Sinemanın parlak yıldızı Jay Kelly, sadık menajeriyle birlikte çıktığı Avrupa yolculuğunda geçmişi ve bugünüyle yüzleşiyor.

Birleşik Krallık merkezli Telegraph gazetesi, 5 yıldız verdiği eleştirisinde izleyicileri uyarıyor:

George Clooney'nin orta yaş krizi başyapıtı sizi gözyaşlarına boğacak.

Letterboxd'da da filme övgüler yağıyor. Bir izleyici şöyle yazdı:

Son bölüm beni paramparça etti. Burada herkes için bir şey var; kesinlikle sadece ünlü olmak üzerine bir film değil. Hayatımda gördüğüm en hüzünlü ve en ürkütücü pişmanlık portrelerinden biri. Bu yıl beni en çok etkileyen film olabilir.

Bir diğer duygusal yorumda şu sözler yer aldı:

Ağlamadığım anlarda baştan sona ne kadar güzel göründüğüne hayran kalıyordum.

Bir başka sinemasever ise yaşadığı yoğun duyguyu şöyle anlattı:

Bu filme çok güçlü bir duygusal tepki verdim. Yakın zamana kadar film izlerken ağlamazdım ama burada hissettiğim duygu çok yoğundu. Sırf Sandler'ın yüzünü hatırladığım için metroda ağladım. Elbette filmin kusurları var ama bazen önemli olan objektiflik değil, hissettirdikleridir. Jay Kelly hem içi hem de dışıyla harika bir film. Uzun süre aklımdan çıkmayacak.

Independent Türkçe, Express, Mirror