Çadır, kamp ve geçici yaşamın sürdürülebilirliği

İnsanın evrim süreciyle çelişen bir gerçek

Fotoğraf: Lina Jaradat
Fotoğraf: Lina Jaradat
TT

Çadır, kamp ve geçici yaşamın sürdürülebilirliği

Fotoğraf: Lina Jaradat
Fotoğraf: Lina Jaradat

Sevsen Cemil Hassan

Çadırlar ve çadırlarda yaşamak her zaman bizde romantik duygular uyandırmıştır. Filmlerde ve fotoğraflarda görmüşüzdür, roman veya edebi metin okurken hayal etmişizdir. Örneğin bir maceracının ormanda yaşadığı hayat ya da deniz kenarında ve kumsallarda eğlenmek isteyen birinin veya bavulunu hazırlamış mutlu bir ailenin, eğlenerek ve doğanın tadını çıkararak vakit geçirmek için büyüleyici yerlere gitmesi güzel ve baştan çıkarıcıdır. Belki de aşırı iklime sahip bölgelerde, örneğin karların arasında veya gece ile gündüz arasındaki zıt ruh hallerinin olduğu çöllerde kamp yapmayı deneyimleyenler vardır.

Çadır yaşamı, bir seçim olduğunda, başlangıçların şaşkınlığına, modern yaşamın karmaşıklığına, koşuşturmasına, bitmek bilmeyen ihtiyaçlarına doğru kaçıp giden bir nostalji biçimidir. İnsanın geçmişine dair her şey gibi bir romantizmi var, sanki insanın hayatını özel bir estetikle süslemek için kullandığı bir nevi antika. Ama bu antika, günümüz hayatını kolaylaştırmada etkili olamıyor. Sonrasında kalkınma, her alanda olağanüstü bir düzeye ulaştı.

Geçici yaşam

Çadırda yaşamak, kampa akıllı cihazlar ve benzeri birçok çağdaş araç eşlik etse bile, mevcut yaşamın lüksünden vazgeçilerek, mütevazı yaşam olanaklarıyla sınırlı küçük bir yerin kurulduğu geçici bir yaşamdır. Ayrıca genel olarak insanın ihtiyaç ve özlemleriyle ilgili her şeyin ilkelliğine yaklaşan bir yaşamdır. Geçici yaşama, kişisel karar ve özgür irade ile olduğu ve herhangi bir tarafça dikte edilmediği sürece ve yaşam için gerekli olan şeyler asgari düzeyde sağlandığı sürece arzu edilen bir durumdur.

Kampa akıllı cihazlar ve benzeri birçok çağdaş araç eşlik etse bile, genel olarak insanın ihtiyaç ve özlemleriyle ilgili her şeyin ilkelliğine yaklaşan bir yaşamdır.

casder
Fotoğraf: Lina Jaradat

İnsan, ev inşa etmeyi öğrenmeden önce mağaralar da dahil olmak üzere binlerce yıldır vahşi doğada yaşadı. Arkeolojik araştırmalar, Neolitik Çağ’da insanın evrimi sırasında çadırları icat ettiğini ve bunları taşınabilir barınak olarak kullandığını söylüyor. Çadırlar genellikle çöl ve engebeli arazilerde kullanılıyordu ve hava koşullarından ve yırtıcı hayvanlardan koruma sağlıyordu. Bu yaşam tarzı, dünyanın bazı bölgelerinde, özellikle de Suriye ve genel olarak Ortadoğu da dahil olmak üzere hâlâ hayvancılıkla geçinen kabileler arasında günümüze kadar varlığını sürdürüyor. Ancak bu kabilelerin yaşamlarının doğası ve ekonomik faaliyetleri ve çalışma alanlarının dayattığı sosyal sistemler bu tür konutları zorunlu kılmaktadır. Bir kısmının ulaşım yerlerine yakın şehirlerde evleri var ve kendi üyeleri arasında organize olacak şekilde buralara sığınabiliyorlar. Ama çadırlar da onların hayatının vazgeçilmez bir parçası.

Savaşın dayattığı kamplar

Filistin’de özellikle Nekbe’den günümüze kadar yaşanan savaşlar nedeniyle yerleşim alanlarından göçler zorunlu hale gelmiştir. Kamplar, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşta bugüne kadar Arap- İsrail çatışmasının kızışmasıyla dalgalar halinde yerlerinden edilen Filistinlilerin, ardından da rejim ve müttefiklerinin kendisine karşı ayaklanan bölgelere karşı şiddet kullanmakta ısrar etmesi ve devam eden savaşa çok sayıda tarafın müdahalesi nedeniyle yerinden edilen Suriyelilerin resmi mekânı haline geldi. Büyük bir kısmı, tamamı çadırlardan oluşan kamplarda yaşamaya başladı. Suriyeliler, geçici yaşam için (ancak on iki yılı geçti) yurt içinde ve komşu ülkelerdeki kamplara, insani yardım kuruluşlarının, hükümetlerin sağladığı ya da bireylerin ellerinde bulunan kumaş ve artıklarla kendi yaptıkları çadırlarla çeşitli şekillerde yaptıkları çadırlara dağıldı. Kalıcı hale gelmek üzere olan geçici yaşamlarının ve bununla birlikte çektikleri acıların sona ereceğine, altyapı ve kamu tesislerine sahip, hükümetlerin yaşamlarını garanti altına aldığı düzenli evlerde, mahallelerde ve şehirlerde yaşamaya geri döneceklerine dair, uzaktan da olsa bir umut ışığı bile kalmadı.

xcdsfrg
10 Kasım 2023’te Gazze Şeridi’nden ve Gazze’nin kuzeyindeki diğer bölgelerden güney bölgelerine doğru kaçan Filistinli aileler bir yol boyunca yürüyor (AFP)

Kalıcı konutlar, insanın gelişimi sırasında icat edildiği için, onun korunma ve güvenlik ihtiyacını karşılarken, daha sonra önce konfora, sonra lükse ulaşmak üzere evrilerek, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye farklılık gösteren bugünkü biçimine ulaştı. Evlerin mimarisini yenileyen ve şu veya bu kategorideki insanların değer ve bilişsel sistemine göre yaşamanın gereksinimlerine uygun olarak mühendislik ve mimari hayal gücünü geliştiren kültür halini aldı. İnsani değerleri mekanla yalnızca insanlar ilişkilendirir. Ev, anlamı itibariyle, bireyin içinde ikamet ettiği, aile kurduğu, çocuklarını yetiştirdiği ve onlara gelecek hayalleri kurduğu, vatan denilen yere ait bir coğrafyaya yerleşmek anlamını içermektedir. Hayatının çoğunu bu gelecek için çalışarak geçiriyor. Barınma ise İnsan Hakları Bildirgesi ve ülke anayasaları tarafından tanınan bir insan hakkıdır. Ama Bugün Gazze’de, öncesinde genel olarak Filistin’de, bunun dışında Filistin halkı açısından ve son yıllarda Suriye’de olduğu gibi bugün yaşananlar, ister yoksul ülkelerde yaşayanlar, ister vatandaşlarının haklarını umursamayan zalim rejimler tarafından yönetilenler, ister çatışma ve savaş bölgeleri için olsun, bu iddiayı çürütüyor.

Filistin’de özellikle Nekbe’den günümüze kadar yaşanan savaşlar nedeniyle yerleşim alanlarından göçler zorunlu hale gelmiştir. Kamplar, savaşın dalgalar halinde yerlerinden ettiği Filistinliler için resmi bir yere dönüştü.

Çadırın anlamı

Bir insanın tek barınma seçeneği olan çadırda yaşaması ne anlama gelir? Peki geçici yaşamının kalıcı ve sürdürülebilir olması? Kışın çadırları söken, üzerinde uyunan çürük yatakları su altında bırakan fırtınanın, rüzgarların, yağmurların, sel ve karın insafına kalmak, yazın ise ormandaki sineklerin, sivrisineklerin ve böceklerin insafına kalmak ne anlama geliyor? Hayatının asgari alt yapıdan özel ve kamu tesislerinden yoksun olması ne anlama geliyor? Çadırların arasından akan sular ve çamurların yarı çıplak ve yalınayak çocukların oyun alanı haline dönüşmesi ne anlama geliyor? Eğitim sisteminden, okulların inşasından, eğitim süreci için gerekli materyallerin donatılmasından önce okullar, hatta yüzlerce yıl önce yaygınlaşan okullara benzeyen bir şey yok muydu?

Eğer insan, yaşamının çeşitli alanlarında gelişmeye Paleolitik çağdan bu yana, yani üç milyon yıldan fazla bir süre önce başlamışsa, yaşamı ve geçim kaynakları gelişiyorsa, konutu mağaralardan su kaynakları yakınına yerleşmeye doğru ilerlemişse, tarımını geliştirmişse, buralarda çadırdan kulübelere, ardından çevresel malzemelerden inşa edilen konutlara yönelmişse ve dünya şehirlerindeki mevcut konut biçimlerine ulaşmışsa o zaman bu çağda insanların kamplarda yaşamaya ne hakkı var? Binlerce yıllık insani gelişme nasıl baltalanabilir? Bu çağda bazı gruplar nasıl çadırlara geri dönmek zorunda kalabilir?

dffrg
İsrail saldırıları sırasında evlerinden kaçan yerinden edilmiş Filistinli çocuklar, BM tarafından işletilen bir merkezde kurulan çadırlarının önünde oturuyor (AFP)

Bugün Gazze’deki barbar savaşta da bunu görüyoruz. Yerinden edilmeye ve cehennemden ve ölümden kaçan yüz binlerce insanı karşılamak için nasıl çadırların kurulduğuna tanık oluyoruz. Sanki Filistinliler için çadır hayatı adeta bir kader haline gelmiş gibi, ta ki ister Filistin’de yerlerinden edildikleri bölgelerde, ister Lübnan, Suriye, Ürdün gibi komşu Arap ülkelerinde toplandıkları bölgelerde kurdukları mahalleler kamp olarak anılana kadar. İsrail devletinin kuruluşunun ilanından, ilk yerinden edilme dalgalarından, gelişigüzel yığılmış inşaatlarıyla, mahalleleriyle, altyapılarıyla, aşırı kalabalıklarıyla ve çeşitli yönleriyle sefalet kamplarının kurulmasından bu yana ‘geçici’ yetmiş beş yıl geçti. İlklerin büyük bir kısmı ise konunun unutulmaması ve hakların ölmemesi için anılarını sonraki nesillere devrettikten sonra öldüler.

7 Ekim’den bu yana Gazze’de devam eden savaş gerçeği karşısında İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi’ne komşu bazı bölgeleri ve çatışma kuralları dahilinde karşılıklı ateşlerin açıldığı Lübnan sınırına yakın kuzey bölgelerini her yönden tahliye etmeye başladı. İsraillilerin kendilerinden sorumlu bir hükümeti olması ve İsrailli bireyin ona değer vermesi nedeniyle sorumlu yetkililer, şehirlerini ve köylerini tahliye eden İsrailliler için konut ayarlamaya ve onları güvence altına almaya başladı. Ama bunu nasıl yaptı? Birçoğu, modern yaşamın gerektirdiği her şeyin kendilerine sağlandığı otellere ve misafirhanelere nakledildi. Ancak yerleri boşaltılacak kişilerin sayısının artması ihtimaliyle birlikte, onları barındıracak hazır yer kalamayabilecek. Bu nedenle yerinden edilenlere ‘insana yakışır’ barınma sağlanması konusu, toplumun karşı karşıya kalacağı bir sorun haline gelecek ve çadır, geçici bir çözüm sağlayacaktır. Ancak bu tür bir çözüm ve yaşam İsrailliler için kabul edilebilir değil. Bu konudaki konuşmalar ise bazılarını şok ediyor; Çadırda nasıl yaşayabilirler? Bunların birinci sınıf çadırlar olacağını önceden kaydeden çağımızın çadır sektörü gelişiyor. Bazıları, yüksek kalite ve mükemmel verimliliğe sahip birçok farklı tür sunuyor. Nitekim bu bölgede bile sınıfsal ve insani bir farklılık olacak. Suriye’nin kuzeyinde ve civardaki mülteci bölgelerindeki Suriye kamplarına baktığımızda pek çok ilkel çadır biçimini göreceğiz. Çoğu, yerinden edilmişlerin kendileri tarafından yapıldı. İnsani yardım kuruluşları tarafından dağıtılanlar ise sürdürülebilirlik ve iklim faktörleriyle yüzleşme düzeyinde değil ve sayıları da yetersiz. Çünkü savaş ilerledikçe yerinden edilmişlerin sayıları giderek artıyor.

Bu mahallelerin adı kamplar olarak anılıyor. Dünya, savaşın devam ettiği bir ülkede bu büyük sayıyı merak etmiyor. Tüm bu kamplar neden?

Filistin kampları

Dünya, Gazze’yle ilgili medya haberlerini takip ederken, Filistin’de isimleri tekrarlanan kampları, bunların Gazze Şeridi’nde mi yoksa Batı Şeria’da mı olduğunu merak etmiyor mu? İsrail’in 1948’den 1967 yılına kadar işgal ettiği bölgelerden yerinden edilen Gazze sakinleri bile büyük bir nüfus bloğu oluşturuyor. Yalnızca Şerid’de sekiz kamp bulunuyor: Cibaliye, eş-Şati, en-Nuseyrat, Deyr el-Balah, el-Mağazi, Bureyc, Han Yunus ve Refah. İsimleri ve işgal güçlerinin sürekli yerleşim yerleri inşa ederek talan ettiği Batı Şeria’daki kampların isimleri her gün bültenlerde tekrarlanıyor. Batı Şeria’da yirmi dört kampı var ve İsrail güçleri, Gazze’deki savaşa paralel olarak çok sayıda kampa baskın yapıyor. İsimleri haberlerde tekrarlanıyor ve inşaat malzemelerinden yapılmış evlerden oluşan konut kompleksleri haline geldikleri doğru. Ancak bunlar sefalet mekânlarıdır ve zamandan uzak bir yaşam haline gelmenin eşiğindeler. Ancak İsrail, Filistin kimliğini silmeye yönelik gelecek planını gerçekleştirmek için onların peşinde.

scdfgr
15 Ekim 2023’te İsrail’in bombardımanı sonucu Filistinliler evlerini terk ediyor (EPA)

Bu mahallelerin adı kamplar olarak anılıyor. Dünya, savaşın devam ettiği bir ülkede bu büyük sayıyı merak etmiyor. Tüm bu kamplar neden? Adaletsizliğin, baskının, saldırganlığın, işgalin ve yerinden edilmenin tarihini anlatıyorlar. İsrail anlatısı ise insanlığın bilincine nüfuz ederek haklarını ilk savunulan hak haline getiriyor.

Çadır, bu mazlum halkların bilincinde yer almış, acımasız kaderi andıran bir şeye dönüşmüş, kampların geçici olduğu iddiasıyla başlayan bir kader ihtimalinin korkutucu sembolü haline gelmiştir. Bu insanları düzgün bir hayat yaşama, çocuklarının enerjilerine ve gizli yeteneklerine yatırım yapma fırsatlarından mahrum bırakan uzun bir dizi dönüşümle, ‘geçici’de kalıcı bir hayat haline gelmiştir.

Gazzeli yaşlı bir adam, sesi acıdan boğulmuş şekilde, “Bir ev bulana kadar kırk yıl çalıştım. Füzeler evime isabet etti ve onu yerle bir etti. Dünya neden her türlü adaletsizliğe yüz çevirdi?” dedi.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



NASA, Mars'ta kullanacağı yeni nesil teknolojileri Ölüm Vadisi'nde test ediyor

NASA bilim insanları, Kaliforniya'nın Mojave Çölü'ndeki Dumont Kumulları bölgesinde bir araştırma drone'unu geçen eylülde test etti (NASA/JPL/Caltech)
NASA bilim insanları, Kaliforniya'nın Mojave Çölü'ndeki Dumont Kumulları bölgesinde bir araştırma drone'unu geçen eylülde test etti (NASA/JPL/Caltech)
TT

NASA, Mars'ta kullanacağı yeni nesil teknolojileri Ölüm Vadisi'nde test ediyor

NASA bilim insanları, Kaliforniya'nın Mojave Çölü'ndeki Dumont Kumulları bölgesinde bir araştırma drone'unu geçen eylülde test etti (NASA/JPL/Caltech)
NASA bilim insanları, Kaliforniya'nın Mojave Çölü'ndeki Dumont Kumulları bölgesinde bir araştırma drone'unu geçen eylülde test etti (NASA/JPL/Caltech)

NASA yeni nesil Mars drone teknolojisini, Kızıl Gezegen'e çok benzeyen bir yerde, Kaliforniya'nın Ölüm Vadisi Ulusal Parkı'ndaki Mojave Çölü'nde test ediyor.

Navigasyon yazılımlarında iyileştirmeler yapmak amacıyla üç araştırma drone'unu nisan ve eylülde, dokusuz ve çorak kumulların üzerinde uçurdular.

Ajans Mars'taki benzer kumulların, son uçuşların bazılarında Ingenuity Mars Helikopteri'nin navigasyonunu şaşırttığını belirtiyor.

Mars keşif aracı Perseverance'la birlikte 2021'de fırlatılan helikopter, Ocak 2024'te iniş sırasında hasar görmesinden önce 72 uçuş gerçekleştirerek planlanan ömrünü önemli ölçüde aştı.

NASA Güney Kaliforniya Jet İtki Laboratuvarı'ndan araştırmacı ve drone pilotu Roland Brockers yaptığı açıklamada, "Ingenuity, engebeli araziler üzerinde uçmak ve hareketini yerdeki görsel şekillere bakarak tahmin etmek üzere tasarlanmıştı. Ancak zamanla görsel dokunun az olduğu bölgelerden geçmek zorunda kaldığı için bu işlev zorlaştı" dedi.

Brockers "Geleceğin araçlarının çok yönlü olmasını ve bu kumullar gibi zorlu alanların üzerinden uçma endişesi taşımamasını istiyoruz" diye ekledi.

NASA, ikiz Viking uzay araçlarını indirmeye hazırlandıkları 1970'lerden beri, genellikle Dünya'nın en sıcak yeri diye bilinen Ölüm Vadisi'nde çöl drone'larını test ediyor.

Günümüz mühendisleri parkın, geçmişteki bir lav akıntısının uhrevi kalıntısı olan Mars Tepesi'ne ve kavurucu sıcaklıkların 45 dereceye kadar ulaştığı Mesquite Düzlükleri Kumulları'na da gitti.

Araştırmacılar farklı kamera filtreleri kullanmanın drone'ların zemini takip etmesini sağlayabileceğini ve yeni algoritmalar sayesinde araçların güvenli iniş yapabileceğini keşfetti.

Ölüm Vadisi Ulusal Parkı Müdürü Mike Reynolds, dalgalı Dumont Kumulları'nın sunduğu çeşitliliğin, parkın korunmasının neden hayati olduğunu bir kez daha gösterdiğini söylüyor.

Reynolds "Bu, parkın yalnızca doğal güzellikleri veya eğlence olanakları için değil, aynı zamanda çöl ortamlarını ve kendi dünyamızın ötesindeki dünyaları anlamamıza aktif bir yardım sunan canlı bir laboratuvar olduğu için de korunduğunun güçlü bir hatırlatıcısı" diyor.

frgt
Ölüm Vadisi Ulusal Parkı'ndaki bir çadırda toplanan araştırmacılar bir araştırma drone'unu izliyor (NASA/JPL/Caltech)

Ancak NASA'nın Mars'la ilgili testlerde kullandığı tek ulusal park Ölüm Vadisi değil.

NASA'nın Teksas merkezli Johnson Uzay Merkezi'nden araştırmacılar, New Mexico'daki White Sands Ulusal Parkı'nda LASSIE-M ("Legged Autonomous Surface Science In Analogue Environments for Mars" / Mars İçin Analog Ortamlarda Bacaklı Otonom Yüzey Bilimi) adlı köpek benzeri robotu test etti.

Araştırmacılar robotun Mars'ta keşif öncüsü olarak görev yapabileceğini ve keşif araçları için tehlikeli olabilecek kayalık veya kumlu arazilerde gezinebileceğini umuyor.

NASA'nın Virginia'nın Hampton şehrindeki Langley Araştırma Merkezi'nden diğer araştırmacılarsa küçük bir okul otobüsü boyutlarında pervaneli bir drone olan Yeniden Kullanılabilir Elektrikli Mars Uçuş Aracı'nı (Mars Electric Reusable Flyer) test ediyor.

Independent Türkçe

 


Antik Çin'de kadın ve erkeklerin farklı sebeplerle kurban edildiği bulundu

Shimao şehrindeki oyma taş (Omurgalı Paleontolojisi ve Paleoantropoloji Enstitüsü)
Shimao şehrindeki oyma taş (Omurgalı Paleontolojisi ve Paleoantropoloji Enstitüsü)
TT

Antik Çin'de kadın ve erkeklerin farklı sebeplerle kurban edildiği bulundu

Shimao şehrindeki oyma taş (Omurgalı Paleontolojisi ve Paleoantropoloji Enstitüsü)
Shimao şehrindeki oyma taş (Omurgalı Paleontolojisi ve Paleoantropoloji Enstitüsü)

Arkeologlar, Çin'de yaklaşık 3 bin 800 ila 4 bin 300 yıl önce, erkek ve kadın kurbanların ayrı amaçlar için seçildiği, cinsiyet ayrımcılığının yüksek olduğu bir Taş Devri toplumunun kanıtlarını buldu.

Çin Bilimler Akademisi'nden araştırmacılar, Çin'in kuzeybatısındaki büyük bir Taş Devri yerleşimindeki elit mezarlarda, genellikle ritüel amacıyla kurban edilen kadın refakatçilerin bulunduğunu, bunun da daha önce düşünülenden binlerce yıl önce gerçekleştiğini keşfetti.

Çalışma ayrıca, bölgede insan kurban etmeyle ilişkili erkek toplu mezarlarına dair  ilk somut bulguları ortaya koydu.

Arkeologlar, antik toplumun iki farklı kurban etme pratiği uygulandığını tahmin ediyor: Biri, muhtemelen genel ritüel amaçlarına hizmet eden erkeklerin toplu gömülmesini içeriyordu; diğeriyse kadın kurbanların ölülerle birlikte gömüldüğü yüksek statülü mezarlara eşlik ediyordu.

Çin'in kuzeyindeki Şensi Eyaleti'ndeki Shimao arkeolojik alanının, cinsiyetçi normları izleyen hiyerarşik bir topluma ev sahipliği yapan geç bir Taş Devri yerleşimi olduğuna dair kanıtlar buldular.

Nature adlı akademik dergide yayımlanan çalışmada bilim insanları, "Bu bulgular, Shimao topluluklarında ağırlıklı olarak ataerkil bir soy yapısını ve muhtemelen cinsiyete özgü kurban ritüellerini ortaya koyuyor" diye yazdı.

Arkeolojik kanıtlar, yaklaşık 4 kilometrekarelik bir alanı kaplayan taş duvarlı yerleşim yerinde hiyerarşik bir sosyal örgütlenmeye ve antik halkın insan kurban etme biçiminde cinsiyet ayrımcılığına işaret eden belirgin bölgeler vardı.

Önceki araştırmalar, yerleşim yerinde el sanatları üretim alanlarının yanı sıra büyük surların bulunduğu alanlar da dahil devlet düzeyindeki toplumlara özgü bir örgütlenme seviyesi bulmuştu.

Son çalışmada bilim insanları, Şensi ve komşu Şanşi eyaletindeki 7 arkeolojik alanda bulunan 169 insan kalıntısının yanı sıra birkaç kalıntının DNA verilerini değerlendirdi.

Kalıntılardan elde edilen DNA'ları karşılaştıran araştırmacılar, Shimao halkının ağırlıklı olarak soylarının yaklaşık bin yıl önce aynı bölgede yaşayan yerel topluluklara dayandığını ortaya koydu.

frgty
Mezar sahibi ve kurban edilen biri (Omurgalı Paleontolojisi ve Paleoantropoloji Enstitüsü)

Son bulgular, Shimao'nun Doğu Kapısı'ndaki kurbanların cinsiyeti hakkındaki yerleşmiş varsayımları da geçersiz kılıyor.

Kurban edilenlerin çoğunun kadın olduğu yönündeki önceki teorilerin aksine genetik kanıtlar, bölgedeki 10 gömüden 9'unun erkek olduğunu gösteriyor.

Bilim insanları, kişilerin kurban ediliş biçiminde cinsiyete özgü net bir model buldu.

Erkek kurbanlar Doğu Kapısı'nda yoğunlaşırken, kadın kurban kalıntıları çoğunlukla seçkin mezarlıklarla ilişkilendirildi.

Bu, Shimao'nun kurban uygulamalarının son derece sistematik ve cinsiyete özgü rollerin farklı ritüel amaçlarıyla yerlerine bağlı olduğunu ortaya koyuyor.

rrf4g5
Shimao şehrinin manzarası (IVPP)

Elitlerin kurban edilen kadın arkadaşlarıyla birlikte gömülmesi, Çin'de ancak binlerce yıl sonra, MÖ 770'le 221 arasındaki Erken Demir Çağı döneminde gözlemlendi.

Araştırmacılar ayrıca Shimao halkı ile güneydeki pirinç tarımı toplulukları arasında yakın genetik bağlantılar buldular ve bu da antik Çin'deki tarih öncesi tarım ve hayvancılık toplulukları arasındaki kapsamlı etkileşimleri vurguladı.

Bölgede yapılacak daha ileri araştırmaların, erken Doğu Asya devletlerinin kökenlerini daha iyi anlamaya yardımcı olabileceğini umuyorlar.

Independent Türkçe

 


Zayıflama iğnelerinin Alzheimer'ın ilerlemesini yavaşlattığı bulundu

Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
TT

Zayıflama iğnelerinin Alzheimer'ın ilerlemesini yavaşlattığı bulundu

Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)
Bir araştırma, kilo verme iğnelerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltabileceğini öne sürüyor (Reuters)

Bilişsel gerilemeyi yavaşlatabileceğini gösteren bir çalışmanın ardından zayıflama iğnelerinin Alzheimer tedavisinde kullanılabileceği öne sürülüyor.

Saxenda markası altında satılan liraglutid, kan şekerini kontrol altına almak ve zayıflamaya yardımcı olmak için reçete ediliyor.

GLP-1 agonisti olan bu ilaç, Wegovy ve Ozempic gibi çalışarak kan şekerini, iştahı ve sindirimi düzenleyen doğal hormonu taklit ediyor.

Ancak Imperial College London'dan araştırmacılar, günde bir kez uygulanan iğnelerin Alzheimer hastalarında bilişsel gerilemeyi yaklaşık yüzde 50 yavaşlattığını saptadı.

Üniversitenin Beyin Bilimleri Bölümü'nde nörobilim alanında öğretim üyesi olan Paul Edison, önceki araştırmalardan sonraki durumu şöyle açıklıyor: 

Liraglutidin muhtemelen iltihabı azaltarak, insülin direncini ve Alzheimer biyobelirteçlerinin toksik etkilerini düşürerek veya beyindeki sinir hücrelerinin iletişimini iyileştirerek beyni koruduğunu düşünüyoruz.

Hakemli dergi Nature Medicine'da yayımlanan çalışmada hafif ila orta derecede Alzheimer'ı olan ancak diyabeti olmayan 169 katılımcı iki gruba ayrıldı.

Bir gruba günlük liraglutid iğnesi yapılırken, diğer gruba bir yıl boyunca plasebo verildi.

Takip döneminden sonra yapılan bir dizi beyin taraması, ilacın beyin hacmi kaybını yavaşlattığını ortaya koydu.

Çalışmanın yazarları, "İyileşme 6 aydan önce görülmeye başlasa da 52. haftada daha belirgin hale gelmesi, GLP-1 analoglarının uzun süreli tedaviyle Alzheimer'daki bilişsel işlevleri olumlu yönde etkileyebileceğini gösteriyor" diyor.

Ancak araştırmacılar liraglutidin, Alzheimer hastalığının ayırt edici özelliği olan beyin glikoz metabolizmasındaki gerilemeyi engellemediğini saptadı.

Araştırmacılar zayıflama iğnesinin beyin hacmi kaybını neden yarı yarıya yavaşlattığını belirtmese de beyindeki iltihabı ve tau adlı toksik proteinin birikimini azalttığının daha önce bulunduğunu açıklıyorlar.

Tau proteininin anormal birikimi "yumaklar" oluşturarak hücre hasarına ve iltihaplanmaya yol açıyor ve Alzheimer semptomlarına katkıda bulunuyor.

Tıpkı Wegovy gibi Novo Nordisk'in ürettiği Saxenda da Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi tarafından vücut kitle indeksi 30'un üzerindeki kişilere kilo verme tedavisi olarak sunuluyor.

Ancak çalışmanın yazarları, zayıflama iğnesinin Alzheimer'la mücadelede uzun vadede kullanılıp kullanılamayacağını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.

Çalışma, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), yüksek maliyetler ve ilaçlarla ilgili tedarik sorunları nedeniyle zayıflama iğnelerinden faydalanabilecek kişilerin 10'da birinden azının bunlara erişebildiği uyarısında bulunmasının ardından geldi.

DSÖ, bu ilaçlar hakkındaki ilk kılavuzunda iğnelerin, obeziteyle yaşayan kişilere yardımcı olmak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle birlikte, uzun vadeli olarak kullanılması gerektiğini öneriyor.

Independent Türkçe