Çadır, kamp ve geçici yaşamın sürdürülebilirliği

İnsanın evrim süreciyle çelişen bir gerçek

Fotoğraf: Lina Jaradat
Fotoğraf: Lina Jaradat
TT

Çadır, kamp ve geçici yaşamın sürdürülebilirliği

Fotoğraf: Lina Jaradat
Fotoğraf: Lina Jaradat

Sevsen Cemil Hassan

Çadırlar ve çadırlarda yaşamak her zaman bizde romantik duygular uyandırmıştır. Filmlerde ve fotoğraflarda görmüşüzdür, roman veya edebi metin okurken hayal etmişizdir. Örneğin bir maceracının ormanda yaşadığı hayat ya da deniz kenarında ve kumsallarda eğlenmek isteyen birinin veya bavulunu hazırlamış mutlu bir ailenin, eğlenerek ve doğanın tadını çıkararak vakit geçirmek için büyüleyici yerlere gitmesi güzel ve baştan çıkarıcıdır. Belki de aşırı iklime sahip bölgelerde, örneğin karların arasında veya gece ile gündüz arasındaki zıt ruh hallerinin olduğu çöllerde kamp yapmayı deneyimleyenler vardır.

Çadır yaşamı, bir seçim olduğunda, başlangıçların şaşkınlığına, modern yaşamın karmaşıklığına, koşuşturmasına, bitmek bilmeyen ihtiyaçlarına doğru kaçıp giden bir nostalji biçimidir. İnsanın geçmişine dair her şey gibi bir romantizmi var, sanki insanın hayatını özel bir estetikle süslemek için kullandığı bir nevi antika. Ama bu antika, günümüz hayatını kolaylaştırmada etkili olamıyor. Sonrasında kalkınma, her alanda olağanüstü bir düzeye ulaştı.

Geçici yaşam

Çadırda yaşamak, kampa akıllı cihazlar ve benzeri birçok çağdaş araç eşlik etse bile, mevcut yaşamın lüksünden vazgeçilerek, mütevazı yaşam olanaklarıyla sınırlı küçük bir yerin kurulduğu geçici bir yaşamdır. Ayrıca genel olarak insanın ihtiyaç ve özlemleriyle ilgili her şeyin ilkelliğine yaklaşan bir yaşamdır. Geçici yaşama, kişisel karar ve özgür irade ile olduğu ve herhangi bir tarafça dikte edilmediği sürece ve yaşam için gerekli olan şeyler asgari düzeyde sağlandığı sürece arzu edilen bir durumdur.

Kampa akıllı cihazlar ve benzeri birçok çağdaş araç eşlik etse bile, genel olarak insanın ihtiyaç ve özlemleriyle ilgili her şeyin ilkelliğine yaklaşan bir yaşamdır.

casder
Fotoğraf: Lina Jaradat

İnsan, ev inşa etmeyi öğrenmeden önce mağaralar da dahil olmak üzere binlerce yıldır vahşi doğada yaşadı. Arkeolojik araştırmalar, Neolitik Çağ’da insanın evrimi sırasında çadırları icat ettiğini ve bunları taşınabilir barınak olarak kullandığını söylüyor. Çadırlar genellikle çöl ve engebeli arazilerde kullanılıyordu ve hava koşullarından ve yırtıcı hayvanlardan koruma sağlıyordu. Bu yaşam tarzı, dünyanın bazı bölgelerinde, özellikle de Suriye ve genel olarak Ortadoğu da dahil olmak üzere hâlâ hayvancılıkla geçinen kabileler arasında günümüze kadar varlığını sürdürüyor. Ancak bu kabilelerin yaşamlarının doğası ve ekonomik faaliyetleri ve çalışma alanlarının dayattığı sosyal sistemler bu tür konutları zorunlu kılmaktadır. Bir kısmının ulaşım yerlerine yakın şehirlerde evleri var ve kendi üyeleri arasında organize olacak şekilde buralara sığınabiliyorlar. Ama çadırlar da onların hayatının vazgeçilmez bir parçası.

Savaşın dayattığı kamplar

Filistin’de özellikle Nekbe’den günümüze kadar yaşanan savaşlar nedeniyle yerleşim alanlarından göçler zorunlu hale gelmiştir. Kamplar, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşta bugüne kadar Arap- İsrail çatışmasının kızışmasıyla dalgalar halinde yerlerinden edilen Filistinlilerin, ardından da rejim ve müttefiklerinin kendisine karşı ayaklanan bölgelere karşı şiddet kullanmakta ısrar etmesi ve devam eden savaşa çok sayıda tarafın müdahalesi nedeniyle yerinden edilen Suriyelilerin resmi mekânı haline geldi. Büyük bir kısmı, tamamı çadırlardan oluşan kamplarda yaşamaya başladı. Suriyeliler, geçici yaşam için (ancak on iki yılı geçti) yurt içinde ve komşu ülkelerdeki kamplara, insani yardım kuruluşlarının, hükümetlerin sağladığı ya da bireylerin ellerinde bulunan kumaş ve artıklarla kendi yaptıkları çadırlarla çeşitli şekillerde yaptıkları çadırlara dağıldı. Kalıcı hale gelmek üzere olan geçici yaşamlarının ve bununla birlikte çektikleri acıların sona ereceğine, altyapı ve kamu tesislerine sahip, hükümetlerin yaşamlarını garanti altına aldığı düzenli evlerde, mahallelerde ve şehirlerde yaşamaya geri döneceklerine dair, uzaktan da olsa bir umut ışığı bile kalmadı.

xcdsfrg
10 Kasım 2023’te Gazze Şeridi’nden ve Gazze’nin kuzeyindeki diğer bölgelerden güney bölgelerine doğru kaçan Filistinli aileler bir yol boyunca yürüyor (AFP)

Kalıcı konutlar, insanın gelişimi sırasında icat edildiği için, onun korunma ve güvenlik ihtiyacını karşılarken, daha sonra önce konfora, sonra lükse ulaşmak üzere evrilerek, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye farklılık gösteren bugünkü biçimine ulaştı. Evlerin mimarisini yenileyen ve şu veya bu kategorideki insanların değer ve bilişsel sistemine göre yaşamanın gereksinimlerine uygun olarak mühendislik ve mimari hayal gücünü geliştiren kültür halini aldı. İnsani değerleri mekanla yalnızca insanlar ilişkilendirir. Ev, anlamı itibariyle, bireyin içinde ikamet ettiği, aile kurduğu, çocuklarını yetiştirdiği ve onlara gelecek hayalleri kurduğu, vatan denilen yere ait bir coğrafyaya yerleşmek anlamını içermektedir. Hayatının çoğunu bu gelecek için çalışarak geçiriyor. Barınma ise İnsan Hakları Bildirgesi ve ülke anayasaları tarafından tanınan bir insan hakkıdır. Ama Bugün Gazze’de, öncesinde genel olarak Filistin’de, bunun dışında Filistin halkı açısından ve son yıllarda Suriye’de olduğu gibi bugün yaşananlar, ister yoksul ülkelerde yaşayanlar, ister vatandaşlarının haklarını umursamayan zalim rejimler tarafından yönetilenler, ister çatışma ve savaş bölgeleri için olsun, bu iddiayı çürütüyor.

Filistin’de özellikle Nekbe’den günümüze kadar yaşanan savaşlar nedeniyle yerleşim alanlarından göçler zorunlu hale gelmiştir. Kamplar, savaşın dalgalar halinde yerlerinden ettiği Filistinliler için resmi bir yere dönüştü.

Çadırın anlamı

Bir insanın tek barınma seçeneği olan çadırda yaşaması ne anlama gelir? Peki geçici yaşamının kalıcı ve sürdürülebilir olması? Kışın çadırları söken, üzerinde uyunan çürük yatakları su altında bırakan fırtınanın, rüzgarların, yağmurların, sel ve karın insafına kalmak, yazın ise ormandaki sineklerin, sivrisineklerin ve böceklerin insafına kalmak ne anlama geliyor? Hayatının asgari alt yapıdan özel ve kamu tesislerinden yoksun olması ne anlama geliyor? Çadırların arasından akan sular ve çamurların yarı çıplak ve yalınayak çocukların oyun alanı haline dönüşmesi ne anlama geliyor? Eğitim sisteminden, okulların inşasından, eğitim süreci için gerekli materyallerin donatılmasından önce okullar, hatta yüzlerce yıl önce yaygınlaşan okullara benzeyen bir şey yok muydu?

Eğer insan, yaşamının çeşitli alanlarında gelişmeye Paleolitik çağdan bu yana, yani üç milyon yıldan fazla bir süre önce başlamışsa, yaşamı ve geçim kaynakları gelişiyorsa, konutu mağaralardan su kaynakları yakınına yerleşmeye doğru ilerlemişse, tarımını geliştirmişse, buralarda çadırdan kulübelere, ardından çevresel malzemelerden inşa edilen konutlara yönelmişse ve dünya şehirlerindeki mevcut konut biçimlerine ulaşmışsa o zaman bu çağda insanların kamplarda yaşamaya ne hakkı var? Binlerce yıllık insani gelişme nasıl baltalanabilir? Bu çağda bazı gruplar nasıl çadırlara geri dönmek zorunda kalabilir?

dffrg
İsrail saldırıları sırasında evlerinden kaçan yerinden edilmiş Filistinli çocuklar, BM tarafından işletilen bir merkezde kurulan çadırlarının önünde oturuyor (AFP)

Bugün Gazze’deki barbar savaşta da bunu görüyoruz. Yerinden edilmeye ve cehennemden ve ölümden kaçan yüz binlerce insanı karşılamak için nasıl çadırların kurulduğuna tanık oluyoruz. Sanki Filistinliler için çadır hayatı adeta bir kader haline gelmiş gibi, ta ki ister Filistin’de yerlerinden edildikleri bölgelerde, ister Lübnan, Suriye, Ürdün gibi komşu Arap ülkelerinde toplandıkları bölgelerde kurdukları mahalleler kamp olarak anılana kadar. İsrail devletinin kuruluşunun ilanından, ilk yerinden edilme dalgalarından, gelişigüzel yığılmış inşaatlarıyla, mahalleleriyle, altyapılarıyla, aşırı kalabalıklarıyla ve çeşitli yönleriyle sefalet kamplarının kurulmasından bu yana ‘geçici’ yetmiş beş yıl geçti. İlklerin büyük bir kısmı ise konunun unutulmaması ve hakların ölmemesi için anılarını sonraki nesillere devrettikten sonra öldüler.

7 Ekim’den bu yana Gazze’de devam eden savaş gerçeği karşısında İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi’ne komşu bazı bölgeleri ve çatışma kuralları dahilinde karşılıklı ateşlerin açıldığı Lübnan sınırına yakın kuzey bölgelerini her yönden tahliye etmeye başladı. İsraillilerin kendilerinden sorumlu bir hükümeti olması ve İsrailli bireyin ona değer vermesi nedeniyle sorumlu yetkililer, şehirlerini ve köylerini tahliye eden İsrailliler için konut ayarlamaya ve onları güvence altına almaya başladı. Ama bunu nasıl yaptı? Birçoğu, modern yaşamın gerektirdiği her şeyin kendilerine sağlandığı otellere ve misafirhanelere nakledildi. Ancak yerleri boşaltılacak kişilerin sayısının artması ihtimaliyle birlikte, onları barındıracak hazır yer kalamayabilecek. Bu nedenle yerinden edilenlere ‘insana yakışır’ barınma sağlanması konusu, toplumun karşı karşıya kalacağı bir sorun haline gelecek ve çadır, geçici bir çözüm sağlayacaktır. Ancak bu tür bir çözüm ve yaşam İsrailliler için kabul edilebilir değil. Bu konudaki konuşmalar ise bazılarını şok ediyor; Çadırda nasıl yaşayabilirler? Bunların birinci sınıf çadırlar olacağını önceden kaydeden çağımızın çadır sektörü gelişiyor. Bazıları, yüksek kalite ve mükemmel verimliliğe sahip birçok farklı tür sunuyor. Nitekim bu bölgede bile sınıfsal ve insani bir farklılık olacak. Suriye’nin kuzeyinde ve civardaki mülteci bölgelerindeki Suriye kamplarına baktığımızda pek çok ilkel çadır biçimini göreceğiz. Çoğu, yerinden edilmişlerin kendileri tarafından yapıldı. İnsani yardım kuruluşları tarafından dağıtılanlar ise sürdürülebilirlik ve iklim faktörleriyle yüzleşme düzeyinde değil ve sayıları da yetersiz. Çünkü savaş ilerledikçe yerinden edilmişlerin sayıları giderek artıyor.

Bu mahallelerin adı kamplar olarak anılıyor. Dünya, savaşın devam ettiği bir ülkede bu büyük sayıyı merak etmiyor. Tüm bu kamplar neden?

Filistin kampları

Dünya, Gazze’yle ilgili medya haberlerini takip ederken, Filistin’de isimleri tekrarlanan kampları, bunların Gazze Şeridi’nde mi yoksa Batı Şeria’da mı olduğunu merak etmiyor mu? İsrail’in 1948’den 1967 yılına kadar işgal ettiği bölgelerden yerinden edilen Gazze sakinleri bile büyük bir nüfus bloğu oluşturuyor. Yalnızca Şerid’de sekiz kamp bulunuyor: Cibaliye, eş-Şati, en-Nuseyrat, Deyr el-Balah, el-Mağazi, Bureyc, Han Yunus ve Refah. İsimleri ve işgal güçlerinin sürekli yerleşim yerleri inşa ederek talan ettiği Batı Şeria’daki kampların isimleri her gün bültenlerde tekrarlanıyor. Batı Şeria’da yirmi dört kampı var ve İsrail güçleri, Gazze’deki savaşa paralel olarak çok sayıda kampa baskın yapıyor. İsimleri haberlerde tekrarlanıyor ve inşaat malzemelerinden yapılmış evlerden oluşan konut kompleksleri haline geldikleri doğru. Ancak bunlar sefalet mekânlarıdır ve zamandan uzak bir yaşam haline gelmenin eşiğindeler. Ancak İsrail, Filistin kimliğini silmeye yönelik gelecek planını gerçekleştirmek için onların peşinde.

scdfgr
15 Ekim 2023’te İsrail’in bombardımanı sonucu Filistinliler evlerini terk ediyor (EPA)

Bu mahallelerin adı kamplar olarak anılıyor. Dünya, savaşın devam ettiği bir ülkede bu büyük sayıyı merak etmiyor. Tüm bu kamplar neden? Adaletsizliğin, baskının, saldırganlığın, işgalin ve yerinden edilmenin tarihini anlatıyorlar. İsrail anlatısı ise insanlığın bilincine nüfuz ederek haklarını ilk savunulan hak haline getiriyor.

Çadır, bu mazlum halkların bilincinde yer almış, acımasız kaderi andıran bir şeye dönüşmüş, kampların geçici olduğu iddiasıyla başlayan bir kader ihtimalinin korkutucu sembolü haline gelmiştir. Bu insanları düzgün bir hayat yaşama, çocuklarının enerjilerine ve gizli yeteneklerine yatırım yapma fırsatlarından mahrum bırakan uzun bir dizi dönüşümle, ‘geçici’de kalıcı bir hayat haline gelmiştir.

Gazzeli yaşlı bir adam, sesi acıdan boğulmuş şekilde, “Bir ev bulana kadar kırk yıl çalıştım. Füzeler evime isabet etti ve onu yerle bir etti. Dünya neden her türlü adaletsizliğe yüz çevirdi?” dedi.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Kolombiya yargısı, Meta'ya dava açan yetişkin filmi yıldızını haklı buldu

Esperanza Gómez'in Instagram'da 1,6 milyon, TikTok'taysa 1,7 milyon takipçisi var (Instagram/@yoesperanzagomez)
Esperanza Gómez'in Instagram'da 1,6 milyon, TikTok'taysa 1,7 milyon takipçisi var (Instagram/@yoesperanzagomez)
TT

Kolombiya yargısı, Meta'ya dava açan yetişkin filmi yıldızını haklı buldu

Esperanza Gómez'in Instagram'da 1,6 milyon, TikTok'taysa 1,7 milyon takipçisi var (Instagram/@yoesperanzagomez)
Esperanza Gómez'in Instagram'da 1,6 milyon, TikTok'taysa 1,7 milyon takipçisi var (Instagram/@yoesperanzagomez)

Kolombiya Anayasa Mahkemesi, ülkenin en meşhur yetişkin filmi yıldızlarından birinin açtığı davada vardığı kararı cuma günü açıkladı. 

Esperanza Gomez'in 5 milyon takipçili Instagram hesabının kapatılmasının, onun ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varıldı. 

İç çamaşırlı fotoğraflar paylaşmasının işinin bir parçası olduğunu savunan 45 yaşındaki oyuncu, net bir açıklama yapılmadan hesabının kapatılmasının çalışma kabiliyetini etkilediğini vurgulamıştı. 

Meta ise çıplaklığa dair kurallarının ihlal edildiğini öne sürmüştü. 

Ancak Kolombiya Anayasa Mahkemesi, diğer hesaplarda benzer fotoğrafların paylaşıldığını belirterek Meta'nın politikalarını tutarsızca uyguladığı kanaatine vardı. 

Mahkeme, bu sosyal medya platformunun yanı sıra Facebook ve WhatsApp'ı da çatısında barındıran şirkete gizlilik politikalarını değiştirme emri verdi.

Meta'nın kurallarını daha net bir şekilde kullanıcılara aktarması gerektiği bildirildi. 

Sosyal medya devinin bu karara uymaması durumunda hangi yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği net değil. 

Şirket henüz konuya dair herhangi bir yorum yapmadı. 

Meta daha önce de Güney Amerika mahkemelerinden politikalarını değiştirmesi yönünde uyarı almıştı.

Kısa süre önce Brezilya Yüksek Mahkemesi, yasadışı içeriklerden sosyal medya platformlarının sorumlu olduğunu belirtmiş, nefret söyleminin kullanımı gibi durumlarda hem bu paylaşımların hem de ilgili hesapların kaldırılması gerektiğini vurgulamıştı. 

Bu karar öncesinde onlarca X hesabının, dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle kapatılması emredilmişti. Başta karara uymayan sosyal medya platformu kısa bir süreliğine yasaklandıktan sonra Brezilya yargısını dinlemiş ve 5,1 milyon dolarlık ceza ödemişti. 
Independent Türkçe, BBC, AFP


İkinci sezonuyla dönen dizi Netflix'te zirveye oynuyor

Beauty in Black'te Kimmie'yi canlandıran 32 yaşındaki Taylor Polidore Williams, suç dizisi Snowfall'daki rolüyle de tanınıyor (Netflix)
Beauty in Black'te Kimmie'yi canlandıran 32 yaşındaki Taylor Polidore Williams, suç dizisi Snowfall'daki rolüyle de tanınıyor (Netflix)
TT

İkinci sezonuyla dönen dizi Netflix'te zirveye oynuyor

Beauty in Black'te Kimmie'yi canlandıran 32 yaşındaki Taylor Polidore Williams, suç dizisi Snowfall'daki rolüyle de tanınıyor (Netflix)
Beauty in Black'te Kimmie'yi canlandıran 32 yaşındaki Taylor Polidore Williams, suç dizisi Snowfall'daki rolüyle de tanınıyor (Netflix)

Tyler Perry'nin karanlık drama dizisi Beauty in Black'in ikinci sezonu Netflix'te izleyiciyle buluştu ve kısa sürede platformun en popüler yapımları arasına girdi.

Şikago'da geçen hikaye, genç yaşta evden atılan ve seks işçiliğine zorlanan Kimmie'nin hayatını anlatıyor. 

Netflix, 18 yaş altına uygun olmadığını belirttiği dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Sorunlu bir aile ile yolu kesişen bir egzotik dansçının kaderi değişir. Bir kozmetik imparatorluğunu yöneten aile aynı zamanda girift bir kaçakçılık işinin de arkasındadır.

Taylor Polidore Williams ve Crystal Stewart'ın başrollerini paylaştığı dizi, yeni sezonun ilk bölümleri yayımlandıktan sadece birkaç gün sonra izlenme listelerinde zirveye çıktı.

İlk kez Ekim 2024'te yayına giren Beauty in Black, ilk 4 günde 8,7 milyon izlenmeye ulaşarak önce platformun en çok izlenen 4. dizisi olmuş, ardından zirveye yükselmişti.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'ta diziyi değerlendiren izleyicilerden biri, "Normalde şiddet dolu yapımları sevmem, romantik dizileri tercih ederim. Ama bu diziye başladım ve ilk sezonu bir günde bitirdim. Bağımlılık yaptı" diye yazdı. 

Bir başka izleyici ise "Benzersiz bir konu, harika bir oyuncu kadrosu ve izletme gücü var. Yeni sezonlarda neler olacağını merakla bekliyorum" yorumunda bulundu.

Başka bir Netflix abonesi ise "Beauty in Black, Tyler Perry'nin şimdiye kadar yaptığı en iyi iş. Gerilim, dram ve karakterlerin inatçılığı olağanüstü. Evet, bazı kusurları var ama çılgınlığı ve sürükleyiciliğiyle bunu telafi ediyor" dedi. 

Ancak her eleştiri olumlu değil. Birleşik Krallık merkezli Guardian gazetesi, bir yıldız verdiği ilk sezonu "ahlaksızlıkla övünen, kasıtlı olarak pornografik ve kaotik bir karmaşa" diye niteliyor. Ready Steady Cut ise "yarım yamalak" bulduğu dizinin senaryosunu "gülünç" diye tanımlıyor. Decider, ana karakter Kimmie için "tek boyutlu" ifadesini kullanıyor.

Yine de bu olumsuz eleştiriler, izleyicilerin ikinci sezona büyük ilgi göstermesine engel olmadı. Beauty in Black, Türkiye'de en çok izlenen diziler arasında 7. sıraya yerleşti. ABD'de tüm rakiplerini geride bırakarak zirveye oturan dizi, Netflix'in küresel izlenme listesinde ise üçüncü sırada yer alıyor. 

Tyler Perry, yeni bölümlerle ilgili Netflix'in resmi sitesi Tudum'a yaptığı açıklamada, "Kimmie, asla küçümsenmemesi gereken bir karakterin ruhunu temsil ediyor. Hayranların onun hikayesini izlemeye devam etmesi için sabırsızlanıyorum. Eğer ilk sezon size çılgınca geldiyse, ikincisine hazır değilsiniz" dedi.

Independent Türkçe, Metro, ScreenRant, Decider, Guardian, Ready Steady Cut, Tudum


Başrol oyuncusu anlattı: Tarihin en kötü 100 filminden biri nasıl çekildi?

Ünlü rapçi ve aktör Ice Cube, Büyük Hayaller (The High Note), Yeni Nesil Ajan: Xander Cage'in Dönüşü (xXx: Return of Xander Cage) ve Zor Biraderler (Ride Along) serisiyle de tanınıyor (Amazon Prime Video)
Ünlü rapçi ve aktör Ice Cube, Büyük Hayaller (The High Note), Yeni Nesil Ajan: Xander Cage'in Dönüşü (xXx: Return of Xander Cage) ve Zor Biraderler (Ride Along) serisiyle de tanınıyor (Amazon Prime Video)
TT

Başrol oyuncusu anlattı: Tarihin en kötü 100 filminden biri nasıl çekildi?

Ünlü rapçi ve aktör Ice Cube, Büyük Hayaller (The High Note), Yeni Nesil Ajan: Xander Cage'in Dönüşü (xXx: Return of Xander Cage) ve Zor Biraderler (Ride Along) serisiyle de tanınıyor (Amazon Prime Video)
Ünlü rapçi ve aktör Ice Cube, Büyük Hayaller (The High Note), Yeni Nesil Ajan: Xander Cage'in Dönüşü (xXx: Return of Xander Cage) ve Zor Biraderler (Ride Along) serisiyle de tanınıyor (Amazon Prime Video)

Ünlü oyuncu Ice Cube, başrolünde yer aldığı Dünyalar Savaşı'nın (War of the Worlds) çekim sürecine dair çarpıcı detaylar paylaştı.

Amerikalı YouTuber Kai Cenat'a verdiği röportajda Ice Cube, bilimkurguyla gerilim türlerini harmanlayan filmin 2020'de pandemi döneminde çekildiğini açıkladı. 56 yaşındaki oyuncu, sahnelerini yalnızca 15 günde tamamladığını ve sette yönetmen ya da diğer oyuncuların bulunmadığını söyledi:

Pandemi sırasında uygulanabilir tek yöntem buydu. Yönetmen yoktu, diğer oyuncular yoktu. Ben sahnelerimi tek başıma çektim.

Ice Cube, filmin ancak 5 yıl sonra vizyona girmesinin sebebinin ise haklarının el değiştirmesi olduğunu belirtti. Universal tarafından çekilen film, daha sonra Amazon'a satılmış. Ayrıca çekilen sahneler dışında kullanılan görüntülerin tamamının dünyanın farklı yerlerindeki güvenlik kameralarından alınması da süreci uzatmış:

Tüm görüntüler gerçek güvenlik kameralarından toplandı. Bu görüntülerin oluşturulması, toplanması ve kurgulanması yıllar sürdü.

H. G. Wells'in 1898 tarihli meşhur romanından esinlenen Dünyalar Savaşı, fragmanıyla kısa sürede viral olmuştu. 30 Temmuz'da Prime Video'da yayına giren film, ilk haftasında ABD dahil 30 ülkede platformun en çok izlenen yapımı oldu.

Ice Cube filmde bilgisayar güvenliği analisti William Radford'u canlandırıyor. Karakter, uzaylı istilasıyla sarsılan dünyada kendisini küresel bir felaketin merkezinde buluyor. Kadroda ayrıca Eva Longoria, Clark Gregg ve Andrea Savage gibi isimler yer alıyor.

Senaryosunu Kenny Golde ve Marc Hyman'ın yazdığı yapım, izleyicilerin büyük ilgisine rağmen eleştirmenlerden geçer not alamadı. Variety yazarı Peter Debruge, "felaket" diye nitelediği film hakkında şöyle demişti: 

Eğer bu projeyi yayımlayan şirket Amazon olmasaydı sonuç belki daha da korkutucu olabilirdi. Sizi 90 dakikalık Amazon reklamı gibi bir yapım bekliyor.

ScreenAnarchy, filmi "Önce komik derecede kötü, sonra da tamamen saçma" sözleriyle değerlendirirken, Cinemalogue ise "Yanlış kurgulanmış bu yeniden yapım gerilim yaratmayı başaramıyor; aksine ilerledikçe daha da gülünçleşiyor" yorumunda bulunuyor.

Dünyalar Savaşı, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da yalnızca yüzde 4'lük bir beğeni puanına sahip. Yönetmenliğini Rich Lee'nin üstlendiği bilimkurgu, böylece sitenin tüm zamanların en kötü 100 filmi listesine 76. sıradan girdi.

Independent Türkçe, Deadline, Variety, Cinemalogue, ScreenAnarchy