Uzun ömür için 5 hayati göstergeyi öğrenin

Uzun ömür için 5 hayati göstergeyi öğrenin
TT

Uzun ömür için 5 hayati göstergeyi öğrenin

Uzun ömür için 5 hayati göstergeyi öğrenin

Moskova merkezli Russia Today (RT) TV’nin yerel Vista.ru sitesinden aktardığına göre Rus doktor Dr. Aleksandr Myasnikov, doktorların bir dizi kan tahlili sonucuna dikkatli incelemesinin hastanın ömrünü uzatmaya yardımcı olabileceğini belirtti. Peki uzun süre yaşamak için takip edilmesi gereken kan testi sonuçları neler?

Bilindiği üzere örneğin damar sertliğinden (Ateroskleroz) kaçınmak için kolesterol seviyelerinin izlenmesi gerekir. Diyabeti önlemek için glikoz seviyelerini kontrol etmek de önemlidir. Bununla birlikte bilim adamlarının uzun ömür için ‘hayati’ olduğunu düşündüğü, aynı oranda önemli olan başka göstergeler de var. Bunlar:

Alyuvar çökelme hızı (erythrocyte sedimentation rate=ESR) ve C-reaktif protein (CRP) testi

Şarku’l Avsat’ın RT’den aktardığı habere göre ESR ve C-reaktif protein vücuttaki inflamasyonun belirteçleridir. Kardiyovasküler hastalıkların teşhisinde önemlidir.

Ferritin

Vücuttaki demir rezervinin hacmini yansıtır. Ayrıca vücuttaki iltihabın göstergelerinden biridir. Yüksek olması, karaciğer hasarına neden olan genetik hastalıkları gösterebilir.

Kreatinin

Yetişkin nüfusun dörtte biri değişen derecelerde böbrek yetmezliğinden mustariptir, bu gösterge böbrek yetmezliğini belirler.

Ürik asit ve homosistein

Ürik asit ve homosistein göstergesinin yüksek olması, hastanın kalp hastalığı riskinin arttığını gösterir.

Albümin

Tüm antikorlar proteinden oluşur. Albümin, seviyesi vücudun direncinde bir azalma olup olmadığını gösteren bir proteindir. Albümin düzeyi ciddi hastalıkların iyileşme şansını belirler.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature