Vicdan sahiplerinin bunama olasılığı daha düşük

Dışadönüklük ve olumlu duygulanım demansa karşı koruyabilir (Shutterstock)
Dışadönüklük ve olumlu duygulanım demansa karşı koruyabilir (Shutterstock)
TT

Vicdan sahiplerinin bunama olasılığı daha düşük

Dışadönüklük ve olumlu duygulanım demansa karşı koruyabilir (Shutterstock)
Dışadönüklük ve olumlu duygulanım demansa karşı koruyabilir (Shutterstock)

ABD’de yapılan bir araştırma, vicdanilik, dışa dönüklük ve olumlu duygulanım gibi kişilik özelliklerine sahip kişilerin, nevrotiklik ve olumsuz duygulanımdan muzdarip olanlara kıyasla bunama geliştirme olasılığının daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Araştırmacılar, bu olumlu özelliklerin insanların demansla ilişkili bilişsel engellerin üstesinden gelmelerine yardımcı olduğunu açıkladı ve sonuçlar Çarşamba günü Alzheimer's & Dementia dergisinde yayınlandı.

Şarku’l Avsat’ın dergiden aktardığına göre vicdanilik, sosyal ve ahlaki standartlara bağlılıkla ilgili bir kişilik özelliğidir. Dışadönüklük, sosyal deneyimlere açıklıkla ilgili bir özelliktir. Bunlar, pozitif duygulanım, iyimserlik ve neşe gibi olumlu duygularla ilişkili bir özelliktir.

Nevrotiklik en belirgin kişilik özelliklerinden biri olsa da, insanlar ruh hali değişimlerinden muzdariptir ve endişe, korku, öfke, hayal kırıklığı, depresyon ve yalnızlık gibi duygular yaşarlar.

Bazı kişilik özelliklerinin demansla mücadelede oynadığı rolü izlemek için araştırmacılar, bin 703'ü demans hastası olmak üzere 44 bin'den fazla kişinin verilerini analiz etti.

Araştırmacılar, "Büyük Beşli" kişilik özellikleri (vicdanlılık, dışadönüklük, deneyime açıklık, nevrotiklik ve uyumluluk), öznel esenlik (olumlu ve olumsuz duygulanım ve yaşam memnuniyeti) ve bilişsel testlerdeki performansla ölçülen demansın klinik semptomları ile ilgili ölçümlere baktılar.

Araştırmacılar, negatif özelliklerde (nevrotiklik, negatif duygulanım) yüksek puanların ve pozitif özelliklerde (vicdanilik, dışadönüklük, pozitif duygulanım) düşük puanların demans teşhisi riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu buldular. Deneyime açıklık (kişinin yeni ve çeşitli deneyimlerden hoşlanması), kabullenme ve yaşam memnuniyetindeki yüksek puanlar da demansa karşı koruyucu bir etkiye sahip.

Kaliforniya Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden çalışmanın baş araştırmacısı Prof. Dr. Emory Beck ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu çalışmanın ana sonucu, olumlu kişilik özelliklerinin demansla ilişkili bilişsel işlevlerin bozulmasına karşı koruyucu bir rol oynayabileceğidir; bu da hafızayı, düşünmeyi, anlamayı, yargılamayı ve davranışı etkileyebilir. Sonuçlar, hastalık için etkili tedaviler geliştirmenin önünde duran devam eden zorluklar ışığında, vicdanlılık ve dışa dönüklük gibi olumlu kişisel özellikleri ve bunamayı önlemenin olumlu etkisini artırmayı amaçlayan müdahaleleri uygulamak için kullanılabilir”.

Beck, çalışmanın aynı zamanda kişilik özelliklerinin yaşamın ilerleyen dönemlerinde bilişsel işlevlerin bozulmasıyla yüzleşmede oynadığı rolü daha iyi anlamamıza da yardımcı olduğunu açıkladı.

Örneğin, farkındalık, insanların iyi beslenmeye ve sağlıklarına dikkat etmeye daha meyilli olmalarına katkıda bulunur ve yüksek derecede dışadönüklüğe sahip insanlar, bilişsel bozulma karşısında kendilerine daha fazla yardımcı olabilecek daha olumlu sosyal davranış ve deneyimlere katılma eğilimindedir. Buna ek olarak, vicdanlı insanların engellilik karşısında çalışmaya devam etmelerine yardımcı olacak davranış ve prosedürlere sahip olmaları muhtemeldir.



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature