Emma Watson niye oyunculuğa ara vermekten "çok memnun" olduğunu anlattı

Küçük Kadınlar'la tanınan oyuncu "Kendi sesime ve yaratıcı alanıma sahip olduğumu hissediyorum" dedi

AFP
AFP
TT

Emma Watson niye oyunculuğa ara vermekten "çok memnun" olduğunu anlattı

AFP
AFP

Emma Watson, 2019 yapımı Küçük Kadınlar'dan (Little Women) sonra oyunculuktan uzaklaşmaktan "çok memnun" olduğunu açıkladı.

33 yaşındaki oyuncu, 10 yaşındayken 2001 yapımı Harry Potter ve Felsefe Taşı'nda (Harry Potter and the Philosopher's Stone) Hermione Granger'ı canlandırdığından beri kamuoyunun gözleri önünde.

Vogue'a konuşan Watson, "[Oyunculuktan uzaklaştığım için] çok memnunum çünkü daha önce sahip olduğumu düşünmediğim bir şekilde kendi sesime, yaratıcı alanıma ve egemenliğime sahip olduğumu hissediyorum; daha fazla özerkliğe sahip olduğumu" dedi.

İşlerin bir süreliğine karışmasına ve [sırada ne olduğunu] bilmeme konusunda kendime gerçekten izin verdiğime çok memnunum çünkü ulaştığım farkındalığı hiçbir şeye değişmezdim.

Watson, Hollywood'da geçirdiği zamanın, başarının mutlaka mutluluk getireceği fikriyle ilgili gözünü açtığını da sözlerine ekledi. Ünlü oyuncu "Dünyanın en başarılı, en güzel, en inanılmaz kişilerinden bazılarıyla ön sıralarda oturuyorum" dedi.

Ve bu koltukta oturduğunuzda, eğer kim olduğunuzu sevmiyorsanız ya da kimse izlemediğinde yaptığınız şeyden zevk almıyorsanız, sizi hiçbir şekilde mutlu ya da memnun edecek bir başarı düzeyi olmadığı çok ama çok açık bir hal alıyor.

Watson'ın Küçük Kadınlar'dan bu yana ekrandaki tek deneyimi, Harry Potter ekibinin bir araya geldiği ve geçen yıl çıkan senaryosuz özel bölüm oldu.

Önceki aylarda Watson oyunculuktan 4 yıl uzak kalmasını, sektörün kendisini "kafese kapatılmış" gibi hissettirdiğini söyleyerek açıklamıştı.

Financial Times'a konuşan oyuncu, "Dürüst olmak gerekirse çok mutlu değildim" demişti.

Sanırım kendimi biraz kafese kapatılmış gibi hissettim. Gerçekten zor bulduğum şey, çıkıp da üzerinde pek de kontrolüm olmayan bir şeyi satmak zorunda kalmaktı. Bir filmin önünde durup bütün gazetecilerin 'Bu sizin bakış açınızla nasıl örtüşüyor?' diyebilmesini sağlamak. Sürecinin içinde yer almadığım şeylerin yüzü ve sözcüsü olmak zorunda kalmak çok zordu.

2012 yapımı Saksı Olmanın Faydaları (The Perks of Being a Wallflower) ve Güzel ve Çirkin'in (Beauty and the Beast) 2017'deki canlı çekim olarak yeniden çevrimi gibi filmlerde de rol alan Watson "Sorumlu tutuluyordum ve bu gerçekten sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı çünkü sesim yoktu, söz hakkım yoktu" diye eklemişti.

Ve sadece, eğer biri beni eleştirecekse kendimden nefret etmeme neden olmayacak şekilde 'Evet çuvalladım, bu benim kararımdı, daha iyisini yapmalıydım' diyebileceğim şeylerin önünde durmak istediğimi fark etmeye başladım.

Öte yandan Watson gelecekte bir noktada oyunculuğa geri dönmeyi planladığını söylemişti.

Independent Türkçe



Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Android akıllı telefonları gerçek zamanlı deprem dedektörlerine dönüştüren yeni bir sistem geliştirerek büyük bir sarsıntıdan önce halkı daha hızlı uyarma potansiyeline sahip bir yol buldu.

Google, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey/USGS) ve diğer araştırmacıların geliştirdiği sistem, milyonlarca telefondan alınan verileri kullanarak bir depremden kaynaklanan en erken sarsıntı sinyallerini tespit ediyor.

Bir cihaz kümesi aynı yer hareketini kaydettiğinde, sistem bunu işaretleyerek yakın bölgelerdeki diğer cihazlara uyarı gönderiyor.

Science'ta yayımlanan çalışma, ağın ayda 300'den fazla deprem tespit ettiğini ortaya koydu. Uyarıların gönderildiği bölgelerde, daha sonra depremi hissettiğini bildiren kişilerin yüzde 85'i uyarıyı aldığını söyledi. Yüzde 36'sı sarsıntı başlamadan önce, yüzde 28'i sarsıntı sırasında ve yüzde 23'ü de sarsıntıdan sonra uyarı almış.

Çalışmada sistemin, geleneksel sismik sensörlerin yerini almasa da yoğun bilimsel ağlara sahip olmayan bölgelerde ölçeklenebilir, düşük maliyetli bir erken uyarı aracı sunabileceği belirtiliyor. Yazarlar bunun özellikle akıllı telefonların yaygın ancak sismometrelerin nadir bulunduğu, gelişmekte olan ülkeler için umut vaat ettiğini söylüyor.

Google yaptığı açıklamada, sistemin insanlara "uyarı vererek sarsıntı başlamadan önce birkaç değerli saniye" kazandırabileceğini ifade ediyor.

Bu saniyeler bir merdivenden inmek, tehlikeli nesnelerden uzaklaşmak ve korunmak için yeterli zamanı sağlayabilir.

Uyarılar, deprem sırasında daha yıkıcı olan S dalgalarından önce gelen ve hızlı hareket eden P dalgalarının saptanmasına dayanıyor. Yeterli sayıda telefon P-dalgalarını tespit ederse sistem, sarsıntıyı hissetmesine belki de birkaç saniye kalan kullanıcılara uyarılar gönderiyor. Bu saniyeler korunmak, bir ameliyatı durdurmak ya da kritik altyapıyı duraklatmak için yeterli olabilir.

2020'de çıkmaya başlayan Android Deprem Uyarı Sistemi halihazırda Birleşik Devletler, Japonya, Yunanistan, Türkiye ve Endonezya gibi çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Doğrudan Android işletim sistemine yerleştirilen teknoloji, kullanıcıların ayrı bir uygulama indirmesini gerektirmiyor.

cdfgthy
Harita, Android'in deprem uyarı sisteminin aktif olduğu ülkeleri (açık yeşil) gösteriyor. Kırmızı ve sarı sırasıyla güçlü (MMI 5+) ve hafif (MMI 3-4) sarsıntıların yaşandığı alanlar. Gri noktalar uyarı verilmeyen algılamaları gösteriyor. Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki uyarılar (koyu yeşil) ShakeAlert'ten geliyor (Google)

Araştırmacılar doğruluk oranı bilimsel sensörler kadar yüksek olmasa da akıllı telefonlardan gelen uyarıların en çok işe yaradığı yerlerin, telefon yoğunluğu ve güvenilir veri bağlantıları yüksek seviyedeki kentsel alanlar olduğunu tespit etti. 

Çalışma, MyShake uygulaması gibi daha önceki kitle kaynaklı deprem uygulamalarının üzerine inşa edilse de milyonlarca cihaza gömülü olması sisteme fayda sağlıyor.

Yazarlar, "Kitle kaynaklı sistemlerin giderek daha önemli hale geleceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanıyor. 

Geleneksel sensörleri kişisel cihazlardan gelen verilerle birleştirerek daha dayanıklı, kapsayıcı erken uyarı sistemleri oluşturmak mümkün.

Independent Türkçe