Yunan keşiş, Kral Charles'ın "ruhani tavsiye" almak için kendisini aradığını söyledi

Yunan Ortodoks keşiş, 25 yıllık dostluğun ardından III. Charles'la "çok iyi bir ilişki" sürdürdüklerini söyledi

Reuters
Reuters
TT

Yunan keşiş, Kral Charles'ın "ruhani tavsiye" almak için kendisini aradığını söyledi

Reuters
Reuters

Yunan Ortodoks keşiş, kanser teşhisi konulduktan sonra Kral III. Charles'ın ruhani tavsiye için kendisine başvurduğunu söyledi.

17 ay önce tahta çıkan hükümdara, iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle tedavi gördüğü sırada belirtilmeyen bir kanser türü teşhisi konmuştu.

Aynoroz merkezli Kutsal Vatopedi Manastırı'nın başkeşişi Elder Ephraim, konulan teşhisin ardından Charles'ın önceki haftalarda "zorlukların üstesinden gelebilmek için dua ve teselli edici sözler" istemek üzere kendisine ulaştığını açıkladı.

1997'de Charles ve başkeşişin, Prenses Diana'nın hayatını kaybetmesinin ardından yakınlaştıkları ve 25 yıllık bir dostlukları olduğu bildiriliyor.

The Sun'a konuşan Ephraim, "Charles'ın manevi olgunluğu ve ruhani bir yaşamı var" dedi.

Evet, teşhisten bu yana benimle temas halinde ve ben bunun üstesinden geleceğine inanıyorum.

Dostlukları hakkında kamuoyuna çok az şey açıklanmış olsa da Charles'ın Aynoroz'daki manastır topluluğunu en az 8 kez ziyaret ettiği bildiriliyor.

Haberlere göre Charles, Ephraim'la ilk kez 1998'de, Diana'nın ölümünden kısa bir süre sonra Vatopedi manastırına yaptığı ziyaret sırasında tanıştı. Hükümdarın artık Vatopedi'de kaldığı zamanlar için ayrılmış kendine ait bir odası var.

Başkeşiş, "Aramızda çok iyi bir ilişki var" diye ekledi.

The Sun'ın bir kaynaktan aktardığına göre Charles meditasyon yapmak, dua etmek ve "sabah 4'te kalkıp hayranlık duyduğu toplu duayı takip etmek" gibi kadim ritüelleri yerine getirmeyi seviyor.

The Greek Herald'a konuşan bir başka Yunan keşiş de "Britanya Kralı'nın kalbinde Ortodoksluk yattığına şüphe yok" dedi.

Ne yazık ki konumu onu çok kısıtlıyor.

Ön saflardaki görevlerinden bir adım geri çekilen Kral, geçen hafta kanser tedavisi sırasında kendisine gönderilen destek kartlarını incelerken keyfi yerinde görülmüştü.

Tıbbi tedaviden sonra iyileşmekte olan hoşnutsuz bir köpeğin gösteren ve üzerinde"en azından Elizabeth yakası takmak zorunda değilsin" yazan bir iyi dilek kartı Kral'ı eğlendirmişti.

Charles geçen hafta Başbakan Rishi Sunak'a, iyi dileklerini ileten yaklaşık 7 bin kartın kendisini "çoğu zaman gözyaşlarına boğduğunu" söylemişti.

Sunak, "Hepimiz senin arkandayız. Tüm ülke senin arkanda" demişti.

Independent Türkçe



Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
TT

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)

Yeni bir araştırma, dişlerinizi fırçalamamanın pankreas kanseri riskini üç kat artırabileceğini ortaya koydu.

Şarku’l Avsat’ın İngiliz gazetesi The Independent'tan aktardığına göre, New York Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki araştırmacılar, düzenli olarak dişlerinizi fırçalamamanızın sonucu olarak ağızda gelişen zararlı bakterilerin tükürük yoluyla pankreasa bulaşarak kanser riskini artırabileceğini keşfettiler.

122 bin kişiyi inceleyen çalışmada, diş eti hastalıklarının üç farklı nedeni, 21 bakteri ve dört mantar türü tespit edildi.

Sekiz yıllık bir süre boyunca, araştırmada pankreas kanseri vakalarında artışa neden olan bakteri ve mantarlar değerlendirildi.

Araştırmacılar sonuç bölümünde şöyle yazdılar: “Ağızda bulunan bakteriyel periodontal patojenler (P. gingivalis, E. nodatum ve P. micra) pankreas kanseri riskinin artmasıyla ilişkilendirildi. Kapsamlı bir bakteri araştırması, pankreas kanseri riskinin azalmasıyla ilişkili sekiz ağız bakterisi ve riskin artmasıyla ilişkili 13 ağız bakterisi ortaya çıkardı. Ayrıca, pankreas kanseriyle özel olarak ilişkili olan Candida adlı bir mantar türü de tespit ettik.

Sonuç olarak, araştırmacılar ‘ağız bakterileri ve mantarların pankreas kanseri için önemli risk faktörleri olduğunu’ ifade ettiler.

JAMA dergisinde yayınlanan çalışmalarında şöyle yazdılar: “Diş fırçalamanın sadece diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olmakla kalmayıp, kansere karşı da koruma sağlayabileceği her zamankinden daha açık hale geldi.”

Araştırmacılar, bu bulguların gelecekte onkologların pankreas kanseri riski taşıyan kişileri tespit etmelerine ve böylece hastalığın daha iyi önlenmesine yardımcı olabileceğini bildirdiler.

Pankreas kanseri, çoğunlukla geç aşamada teşhis edildiği için, tüm kanser türleri arasında en düşük hayatta kalma oranına sahip olanlardan biri.

Bu kanserin belirtileri arasında sarılık (gözlerin beyaz kısmında veya ciltte sararma), ciltte kaşıntı, koyu renkli idrar, soluk renkli dışkı, iştahsızlık veya ani kilo kaybı, enerji eksikliği ve yorgunluk, ateş, mide bulantısı, ishal veya kabızlık ve üst karın ve sırtta ağrı bulunur.


Aspirinin hiç beklenmeyen bir faydası daha keşfedildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Aspirinin hiç beklenmeyen bir faydası daha keşfedildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Çığır açıcı yeni bir klinik araştırma, yaygın bir ateş düşürücü ilaç olan aspirini düşük dozda almanın, tümör ameliyatı sonrası bağırsak kanserinin nüksetme riskini yarı yarıya azalttığını ortaya koydu.

Her yıl dünya çapında 2 milyondan fazla kişiye kalınbağırsak kanseri teşhisi konuyor ve bu hastaların yaklaşık yüzde 40'ı, tümör hücrelerinin bağırsaktan vücudun diğer bölgelerine yayılma riskiyle karşı karşıya kalıyor ve bu da tedaviyi zorlaştırıyor.

Önceki çalışmalar, özellikle vücudun PIK3 molekülü sinyal yoluyla bağlantılı mutasyonları olan kalınbağırsak kanseri hastalarında, aspirinin ameliyat sonrası nüksetme riskini azaltabileceğine işaret ediyordu.

Bilim insanları, bu yolağın hücre büyümesi ve bölünmesi gibi süreçlerde kritik rol oynadığını ve bozulduğunda kontrolsüz hücre çoğalmasına ve kanser gelişimine yol açabileceğini belirtiyor.

Araştırmacılar yeni klinik çalışmada İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya'daki 33 hastanedeki kolon ve rektum kanseri 3 bin 500 hasta üzerinde aspirinin etkilerini inceledi.

Hastaların yaklaşık yüzde 40'ı (tümörlerinde PIK3 sinyal yolağında mutasyon görülenler), ameliyattan sonra üç yıl boyunca günde 160 mg aspirin veya sahte plasebo ilacı aldı.

New England Journal of Medicine'da yayımlanan araştırmaya göre, PIK3 genetik mutasyonu olan ve aspirin alan hastalarda bağırsak kanseri nüksetme riski, plasebo grubuna kıyasla yüzde 55 oranında azaldı.

Bilim insanları, "Aspirin, PIK3CA etkin mutasyon bölgesi olan hastalarda kalınbağırsak kanserinin nüksetme oranını, plaseboya kıyasla kayda değer derecede azalttı" diye yazıyor.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın başyazarı Anna Martling şöyle diyor: 

Aspirin burada tamamen yeni bir bağlamda, kişiye özel tıbbi tedavi olarak test ediliyor. Bu, genetik bilgileri kullanarak tedaviyi kişiselleştirirken aynı zamanda hem kaynakları hem de acıyı azaltabileceğimizin açık bir örneği.

Araştırmacılar, aspirinin hastalarda iltihabı azaltıp trombosit fonksiyonunu ve tümör büyümesini engelleyerek bir dizi etki yarattığını düşünüyor.

Dr. Martling, "Moleküler bağlantıların hepsini henüz tam anlamasak da bulgular, biyolojik mantığı güçlü bir şekilde destekliyor ve tedavinin genetik olarak tanımlanmış alt gruplardaki hastalarda özellikle etkili olabileceğini gösteriyor" diyor.

Bilim insanları, bulguların küresel önem taşımasını ve dünya çapında bağırsak kanseri tedavi yönergelerini etkilemesini umuyor.

Dr. Martling, "Aspirin, dünya çapında kolayca bulunabilen ve birçok modern kanser ilacına kıyasla son derece ucuz bir ilaç, bu da çok olumlu bir durum" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe

 


İki yıldan uzun süre Kovid olan hasta, virüsün kuluçka ortamına dönüştü

Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
TT

İki yıldan uzun süre Kovid olan hasta, virüsün kuluçka ortamına dönüştü

Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)

Araştırmacılar yeni bir çalışmada, iki yıldan uzun süredir Kovid-19 hastası olan bir kişide, yeni tip koronavirüsün düzinelerce yeni mutasyona yol açtığını keşfetti.

The Lancet Microbe'da yayımlanan çalışmada, ileri seviye HIV enfeksiyonu olan bir kişide 750 günden fazla süren, bilinen en uzun Sars-CoV-2 enfeksiyonlarından biri açıklanıyor.

Virüsün yeni varyantları bu kişiden başkalarına bulaşmasa da araştırmacılar, bulguların kalıcı Kovid-19 enfeksiyonu olan kişilerde gözetim ve tedavi ihtiyacını vurguladığını belirtiyor.

Bilim insanları, Mayıs 2020'de ilk kez enfekte olduğu tahmin edilen hastadan Mart 2021’den Temmuz 2022’ye kadar alınan 8 numuneyi inceledi.

Hastadan alınan virüs örneklerinin düzinelerce mutasyon taşıdığı ve bunların, yüksek bulaşıcılığa sahip omikron varyantının da içinde bulunduğu B.1 soyuna ait olduğu saptandı.

Bilim insanları bu yeni tip koronavirüsün omikron varyantıyla ilişkili mutasyonların, "2021 sonundaki omikron patlamasıyla toplumda ortaya çıkmasından aylar önce", uzun süredir enfeksiyon geçiren hastada görüldüğünü tespit etti.

Bilim insanları şöyle yazıyor:

Enfeksiyonun farklı aşamalarında farklı mutasyon kombinasyonlarının ortaya çıkıp kaybolduğunu gözlemledik. Bu da uzun süreli SARS-CoV-2 enfeksiyonlarında baskın genomun zamanla değişebileceği ve tek bir enfeksiyonda birden fazla viral popülasyonun varlığını sürdürebileceği fikrini destekliyor.

Araştırmacılar daha sonra yazılım araçlarını kullanarak virüs genomunu ve hastadaki evrimini analiz etti.

Hastadaki virüs mutasyonlarının çoğunun çevrimiçi veritabanlarında bulunamaması, bu kişiden kaynaklanan endişe verici bir bulaşma yaşanmadığına işaret ediyor.

Araştırmacılar çalışmada "Anlaşıldığı üzere bulaşma gerçekleşmemesi, virüsün tek bir konağa uyum sağlarken bulaşıcılığını yitirdiğine işaret ediyor olabilir" diye yazıyor.

Bulgular, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde görülen kalıcı Kovid-19 enfeksiyonlarının, endişe verici yeni varyantların ortaya çıkması için muhtemel bir kaynak olduğunu doğruluyor.

Araştırmacılar "Sonuçlarımız, kalıcı SARS-CoV-2 enfeksiyonlarının uygun tedaviyle iyileştirilmesi ve mutasyonların virüsün adaptasyon sürecine nasıl katkıda bulunduğunu anlamak için bu vakaların izlenmesinin önemini vurguluyor" ifadelerini kullanıyor.

Bu tür kalıcı enfeksiyonların evrimine dair biriken kanıtlar, savunmasız ve bağışıklığı baskılanmış topluluklarda enfeksiyon riskini azaltmaya yönelik çabaların artırılmasına ve SARS-CoV-2'nin konak içi evriminin daha fazla incelenmesine gerekçe sunuyor.

Çalışma, farklı hastalarda ortaya çıkan aynı omikron varyantında benzer bir yörünge izleyen koronavirüsün paralel evrimine de işaret ediyor.

Araştırmacılar, "Bu çalışmada diken proteinin (spike protein) içinde ve dışında gözlemlenen yakınsak SARS-CoV-2 evrimi, endişe verici omikron varyantının ortaya çıkmasına yol açan evrimsel süreçle paralellikler olduğunu gösteriyor" diye yazıyor.

Independent Türkçe