Yeni tatil trendi belli oldu

"Hiçbir şey düşünmek istemiyorum"

Yeni tatil trendi, turizm sektöründeki büyük firmaların da ilgisini çekiyor (Unsplash)
Yeni tatil trendi, turizm sektöründeki büyük firmaların da ilgisini çekiyor (Unsplash)
TT

Yeni tatil trendi belli oldu

Yeni tatil trendi, turizm sektöründeki büyük firmaların da ilgisini çekiyor (Unsplash)
Yeni tatil trendi, turizm sektöründeki büyük firmaların da ilgisini çekiyor (Unsplash)

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), tatilciler arasında popülerleşen "hiçbir şey yapmama" trendini inceledi.

Yoğun iş temposunun ardından tatile çıkanlar, uzun soluklu gezi programları yerine artık sadece dinlenmek ve kendilerine vakit ayırmak istiyor. 

Haberde yeni trenddeki tatil planlarının "sörf yapmayı veya kanoya binmeyi içeren plaj gezileri ya da saatlerce araştırma ve karar verme stresine yol açan yemek turlarından oluşmadığı" ifade edildi. 

Turizm sektöründe piyasa analizleri yapan Longwoods International firmasının bu ay yayımladığı araştırmada, "dinlenme ve rahatlama" ihtiyacının, "eğlenceli vakit geçirme" veya "yakın aileyle birlikte olma" gibi motivasyonlardan daha ağır basmaya başladığı belirlendi. 

"Hiçbir şey yapmama" trendi diye nitelenen bu tatil şeklinde, iş hayatının yorucu temposundan bıkanlar artık "her şey dahil" paketlerle daha sakin zaman geçirmeyi tercih ediyor. 

Longwoods International'ın yöneticisi Amir Eylon, "Tatilciler artık 'Tamam, arkadaşlarımla yeteri kadar vakit geçirdim, kendime biraz zaman ayırmam lazım' diyor" ifadelerini kullandı.

Önceden sadece açık büfe yemek fırsatı sunan ucuz tatil seçenekleri olarak görülen "her şey dahil" paketler, bu trendle birlikte lüks firmaların da radarına girdi. 

Amerikalı otel devi Marriot, geçen hafta duyurduğu projesinde Dominik Cumhuriyeti'nde Ritz-Carlton ortaklığıyla yeni bir "her şey dahil tatil merkezi" kurulacağını bildirmişti.

Lüks tur şirketi Lugos Travel'ın kurucusu Shane Mahoney ise trende dair şunları söyledi:

Acentemizde, helikopter turları ve uçurum dalışları yerine plajda vakit geçirmek ve çikolata tatmak gibi etkinlikler içeren seyahat rezervasyonlarının 2023'ten beri ne kadar arttığını görünce şoke oldum.

Sık sık farklı ülkeleri ziyaret ettiğini söyleyen Lorraine Sanders ise Güney Afrika ormanlarına gittiğini, Machu Picchu'yu gördüğünü ve Tayland'ı gezdiğini belirtti. Ancak Sanders, partneriyle son iki yıldır sadece "her şey dahil" paketlerle tatile çıktıklarını söyledi. 

Son yıllarda Los Angeles'tan Peru ve Amsterdam'a gittiğini belirten Camillia Beldham da artık tatil planlarını değiştirdiğini ifade etti. 

23 yaşındaki üniversitesi öğrencisi "7 ila 10 günümü sahilde hiçbir şey yapmadan geçireceğim. Siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan olup bitenler hakkında düşünmek zorunda kalmak istemiyorum" dedi. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News