Jerry Seinfeld, yeni filminin "en güzel yanının" Hugh Grant olduğunu söyledi

Grant, Seinfeld'in Pop-Tarts hakkındaki yakında çıkacak filminde mısır gevreği maskotunu canlandıracak

AP
AP
TT

Jerry Seinfeld, yeni filminin "en güzel yanının" Hugh Grant olduğunu söyledi

AP
AP

Jerry Seinfeld mısır gevreği maskotu Kaplan Tony rolünü Hugh Grant'e vermesinin, yaklaşan filmi Unfrosted: The Pop-Tart Story'nin "en güzel yanı" olduğunu açıkladı.

69 yaşındaki Seinfeld, Pop-Tarts'ın yaratılışı hakkındaki, ortak senaristliğini üstlendiği komediyle ilk kez uzun metrajlı bir filmin yönetmen koltuğuna oturuyor.

1963'te Michigan'da geçen film, mısır gevreği alanının ezeli rakipleri Kellogg's ve Post'un kahvaltının çehresini sonsuza dek değiştirecek bir hamur işi yaratmak için yarışmasını konu alıyor. Netflix bu yapımı "hırs, ihanet, şeker ve tehditkar sütçülerin hikayesi" diye tanımlıyor. 

Empire'a konuşan Seinfeld filmi çekme sürecinin en önemli kısımlarından birinin Grant'le çalışmak olduğunu söyledi.

Seinfeld, "Dürüst olmak gerekirse bütün bunların en güzel yanı buydu" dedi.

Çünkü onun deli gibi hayranıyım.

30 yıldır ilk kez seçmeler için video çeken Grant, bunu Seinfeld'e gönderdi.

Seinfeld, "[Hugh] bana Kaplan Tony'nin Britanya aksanı olmasının sorun olup olmadığını sordu" diye anlattı.

Ben de ona 'Hayır, kimin umurunda' dedim.

63 yaşındaki Grant, Frosties'in ünlü maskot kostümünü giymek zorunda kalan talihsiz bir Shakespeare oyuncusunu canlandıracak.

Seinfeld'in de mısır gevreği üreticisi Kellogg's'un patronu rolünü üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Melissa McCarthy, Amy Schumer, Dan Levy, James Marsden ve Christian Slater yer alıyor.

Empire'a yaptığı açıklamada Seinfeld "Kime sorduysam 'Evet' dedi ve böylece bu çılgın oyuncu kadrosu ortaya çıktı" dedi.

Unfrosted: The Pop-Tart Story, 3 Mayıs'ta Netflix'te gösterime girecek.

Son yıllarda çok çeşitli karakterlere bürünen Grant en son Timothee Chalamet'yle birlikte oynadığı, Paul King'in müzikali Wonka'daki Oompa-Loompa rolüyle övgü toplamıştı.

Şubatta düzenlenen 2024 BAFTA töreninde Grant, En İyi Yönetmen ödülünü sunarken performansını buraya aktarmıştı. Bu kategorinin ödülünü karakterinin repliklerini değiştirerek sunan Grant şöyle demişti:

Oompa Loompa doompity-dong, bu filmlerin çoğu açıkçası çok uzundu. Oompa Loompa doompity-dah ama nedense adaylar...

The Independent'ın baş film eleştirmeni Clarisse Loughrey, filme 4 yıldız verdiği Wonka incelemesinde "Hugh Grant'in biraz şarkı söyleyip dans etmesi Ayı Paddington 2'de (Paddington 2) çok iyi sonuç vermişti ve burada da Oompa-Loompa rolü için turuncuya boyanması gibi bir avantajı var" diye yazmıştı.

Fakat karakterler hep aynı sorunları da beraberinde getiriyor: Cüceler toplumundaki çatışmalı duygular ve bunun sömürgecilikle ilgili imaları var ve film bunları elden geçirilmiş bir arkaplan hikayesiyle sadece kısmen yumuşatıyor. Eğer gözlerinizi hafifçe kısıp Wonka'nın aslında Willy Wonka & the Chocolate Factory'nin öncesini anlatan bir film olmadığını varsayabilirseniz, en tatlı lezzetlere ulaşacaksınız.

Independent Türkçe



Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)
TT

Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)

Arkeologlar 800 yıllık bir And mumyasının yanaklarında ve kollarında daha önce hiç görülmemiş dövmeler bularak Güney Amerika'daki eski kültürel uygulamalara daha fazla ışık tuttu.

Tarih boyunca insanlar hakim güzellik standartlarına uymak, sosyal statü, grup aidiyeti ve hatta ritüel gibi nedenlerle vücutlarında değişiklikler yaptıkları yöntemleri benimsedi. Bu tür vücut modifikasyonları arasında dövme, hâlâ geniş çapta uygulanan bir kültürel pratik olarak varlığını sürdürüyor.

Ancak derinin yumuşak yapısı nedeniyle arkeolojik kayıtlarda günümüze ulaşan çok az dövmeli cilt örneği var.

Dövme izleri olan korunmuş ciltleri içeren mevcut kayıtların analizi, dünyadaki korunmuş dövmeli insan kalıntılarının en çok Güney Amerika'nın kıyı çöllerinde yer aldığını gösteriyor.

Bilim insanları bu nedenle Torino Üniversitesi Antropoloji ve Etnografya Müzesi'nde bulunan ve And Dağları'ndaki bir kazı alanında keşfedilen iyi korunmuş bir kadın mumyasını yakından inceledi.

Radyokarbon analizi, mumyanın 800 yıldan daha eski olduğunu ortaya çıkardı. Kadın MS 1215'le 1382 arasında bir dönemde yaşamış.

Araştırmacılar çıplak gözle görülemeyen dövmeleri tespit etmek için kızılötesi analiz yapan iki yeni teknik kullandı. Kulaktan ağza uzanan üç düz çizgi de dahil, mumyanın yüzünün her iki yanağında dövmeler bulunca şoke oldular.

Ayrıca el bileğinde S şeklinde bir dövme de saptadılar.

Görsel kaldırıldı.
Mumyanın sağ yanağı ve büyütülmüş hali (Journal of Cultural Heritage 2025)​​​​

X ışını floresansı ve Raman spektroskopisi gibi kimyasal analiz tekniklerini kullanarak dövmelerin demir minerali manyetit ve piroksen adlı başka bir mineralden geliştirilen pigmentlerle yapıldığını belirlediler. Analizler, literatürde en yaygın kullanılan dövme malzemesi olan odun kömürünün şaşırtıcı bir şekilde bulunmadığını ortaya koydu.

Araştırmacılar çalışmada şöyle yazıyor:

Sonuçlar hem nadir şekiller ve anatomik konumlar (yanaklardaki çizgiler ve bilekteki S benzeri işaret) hem de alışılmadık mürekkep bileşimini gösteriyor.

Öte yandan bu basit dövmeleri yorumlayıp belirli bir kültürle özdeşleştirmek zordu.

Güney Amerika dövmeleri genellikle eller, el bilekleri, ön kollar ve ayaklar üzerine yapılan daha karmaşık çizimler içeriyor. Yanak dövmelerine daha nadir rastlanıyor. Hatta bölgede bugüne kadar bulunan başka hiçbir antik dövme, mumyanın kolundaki "S" motifine benzemiyor.

Araştırmacılar dövmelerin genellikle giysilerle örtülmeyen vücut bölgelerinde yer aldığı düşünüldüğünde, bunların "dekoratif veya iletişim amacıyla" yapıldığından şüpheleniyor.

Ancak "şu anda, bunların tıbbi veya terapötik bir amacı ya da kültürel kökeni olduğunu söylemek mümkün değil" diye ekliyorlar.

Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor: 

Sonuç olarak bu araştırma, özellikle Güney Amerika'da yaklaşık 800 yıl önceki antik dövme uygulamalarının incelenmesine aktif bir katkı sunuyor ve eski kültürlerin analizinde müze koleksiyonlarının rolünü vurguluyor.

Independent Türkçe