Rol teklif edildi mi edilmedi mi? James Bond karmaşası

İki kez BAFTA'ya aday gösterilen oyuncu, Tom Ford imzalı Gece Hayvanları'ndaki sarsıcı performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre kazanmıştı (Universal)
İki kez BAFTA'ya aday gösterilen oyuncu, Tom Ford imzalı Gece Hayvanları'ndaki sarsıcı performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre kazanmıştı (Universal)
TT

Rol teklif edildi mi edilmedi mi? James Bond karmaşası

İki kez BAFTA'ya aday gösterilen oyuncu, Tom Ford imzalı Gece Hayvanları'ndaki sarsıcı performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre kazanmıştı (Universal)
İki kez BAFTA'ya aday gösterilen oyuncu, Tom Ford imzalı Gece Hayvanları'ndaki sarsıcı performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre kazanmıştı (Universal)

James Bond rolünün Aaron Taylor-Johnson'a resmen teklif edildiği ve ikonik casusu canlandıracak yeni yıldız arayışında sona gelindiği iddia edilmişti.

Ancak BBC, prodüksiyondan bir yetkilinin "söylentilerde doğruluk payı olmadığını" açıklamasıyla spekülasyonlara son noktayı koydu.

Birleşik Krallık merkezli gazete The Sun'ın haberinde 007 rolü için Taylor-Johnson'la anlaşmaya varıldığı ve Britanyalı aktörün teklifi resmen kabul etmek üzere olduğu belirtiliyordu.

Bu da 33 yaşındaki oyuncuyu Pierce Brosnan, Timothy Dalton, Roger Moore ve Sean Connery gibi isimlerin ardından gizli ajanı canlandıran 7. aktör yapacaktı.

Daniel Craig'in izinden gideceği iddia edilen Taylor-Johnson, Rolling Stone dergisinin Birleşik Krallık edisyonuna verdiği röportajda "pop kültürü stüdyo filmi" makinesinin bir parçası olmayacağı konusunda ısrar etti.

"Benim için gelecek çizilmesine ihtiyacım yok"

Bond olmak için görüşmelerde bulunduğuna dair haberler doğrudan kendisine sorulduğunda aktör, "Sadece göstereceğim ve anlatacağım şeyler hakkında gerçekten konuşabilirim" diyerek ekledi:

Benim için bir gelecek çizilmesine ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Benim için ne çizilirse çizilsin, daha iyisini yapabileceğimi hissediyorum.

Önceki günlerde düzenlenen bir anket, bir Bond adayı için yaşlı bulunmasına ve suç dizisi Luther'e odaklanacağını açıklamasına rağmen Idris Elba'nın halkın bir numaralı tercihi olduğunu ortaya koymuştu. 

Aynı anketin sonucunda Tom Hardy ikinci, Henry Cavill üçüncü, Aaron Taylor-Johnson ise 9. sırada yer almıştı.

"İltifat olarak kabul ediyorum"

Gece Hayvanları (Nocturnal Animals), Göster Gününü (Kick-Ass), Sınır Tanımayan (Nowhere Boy) ve Yenilmezler: Ultron Çağı (The Avengers) filmlerindeki rolleriyle tanınan Aaron Taylor-Johnson, Fransız moda dergisi Numero'ya yaptığı açıklamada şunları söylemişti: 

İnsanların beni bu rolde görmelerini büyüleyici ve harika buluyorum. Bunu büyük bir iltifat olarak kabul ediyorum.

Bu yıl üç büyük filmi gösterime girecek

33 yaşındaki Britanyalı, Ryan Gosling ve Emily Blunt'la birlikte Dublör'de (The Fall Guy) kaybolan ünlü bir aksiyon yıldızını canlandıracak. Filmin 26 Nisan'da gösterime girmesi bekleniyor.

Taylor-Johnson ayrıca 1922 yapımı gotik korku filmi Nosferatu'nun merakla beklenen yeniden çevriminde de rol alacak. Aktör, Robert Eggers'ın yönettiği ve Bill Skarsgård, Nicholas Hoult, Lily-Rose Depp ve Willem Dafoe gibi yıldızlarla birlikte oynayacak.

2012'den beri yönetmen Sam Taylor-Johnson'la evli olan aktör, dünyanın en büyük avcısı olduğunu kanıtlamaya çalışan Sergei Kravinoff'un hikayesini konu alan Avcı Kraven'da (Kraven The Hunter) başrol oynayacak ve Sony'nin Örümcek Adam Evreni'ne dahil olacak.

Independent Türkçe, The Sun, Daily Mail, Numero, New York Post, Rolling Stone, BBC



Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi
TT

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone 2026 Yılın Rengi, şirketin yıllık seçiminde ilk kez "dalgalı ve dengeli" bir beyaz tonu tercih etmesinin ardından tuhaf bir şekilde fikir ayrılığı yarattı.

"Bulut Dansçısı" diye adlandırılan rengin (süt, bir çift AirPods veya boş bir kağıtla aynı ton) toplumun "dinlenmeye, daha az gürültüye, daha az eğlenceye, daha fazla sadeliğe" ve "yeni bir başlangıç" fırsatına özlem duyduğuna dair kolektif duyguyu temsil ettiği söyleniyor.

Ancak renk perşembe günü açıklandığında, görenler bu "sıkıcı" ve "cansız renk"ten hayal kırıklığına uğradı. Bir kişi Instagram'da "Renk bizimle aynı odada mı?" diye tepki verdi.

Bir başkası, "Hadi kızım, bize hiçbir şey verme" dedi.

Bunu baştan yapıp gerçek bir renk seçebilirsiniz. Lütfen ve teşekkür ederim.

Bir başkası, "Yani... Beyaz. Sanırım bu günlerde hiçbirimiz en ufak bir yaratıcılık hissetmiyoruz" diye ekledi.

dfgt
Pantone, 2026'nın rengini "Bulut Dansçısı" olarak duyurdu (Pantone)

Renk seçimini daha distopik açıdan yorumlayan bazıları, bunu "öfke tuzağı" diye nitelendirdi ve hatta bu rengin radikal sağcı beyaz milliyetçilik bağlamında politik bir anlam taşıdığını öne sürdü.

Binden fazla beğeni alan bir yorumda, renk seçiminin "ulusal liderlik ve politikada beyaz üstünlüğünün gürültülü bir şekilde yeniden ortaya çıktığı" bir dönemde "acı verici derecede duyarsız" olduğu iddia edildi.

Diğerleriyse kavramın aşırı analiz edildiğini savundu ve bir kişi şöyle tepki verdi:

Bazen bir renk, çevrimiçi ortamda ne kadar tehditkar görünürse görünsün, sadece bir renktir.

The Independent, cevap hakkı için Pantone'la iletişime geçti ancak yanıt alamadı.

Pantone, gelecek yılın ruhunu öngörmek için 1999'dan beri her sene yeni bir renk seçiyor.

dfgth
Pantone'un ikonik kupası 2026 Yılın Rengi'yle böyle görünecek (Pantone)

Pantone Renk Enstitüsü Başkan Yardımcısı Laurie Pressman, renk seçimini açıklarken, bu tercihin 2026'nın "geçiş dönemi" olacağını yansıttığını söyledi.

İnsanlar her şeyi sorguluyor: Neye inandığını, nasıl yaşamak istediğini, nerede yaşamak istediğini.

Pantone Renk Enstitüsü İcra Direktörü Leatrice Eiseman, Bulut Dansçısı'nın "huzur dolu olduğunu, telaşlı bir toplumda sakinleştirici bir etki" yarattığını söyledi.

Pantone'un yılın rengi, kıyafetleri, hisleri ve ev dekorasyonunu temsil etmeyi amaçlıyor. Geçen yılki seçim, bu sene modada popüler bir renk haline gelen açık kahverengi "Mocha Mousse"du. 2024'te ise, "kendimizi ve başkalarını besleme arzumuzu" temsil etmesi için açık şeftali rengi seçilmişti.

Independent Türkçe


Her yıl 250 gram plastik yiyoruz: Beyindeki 5 tehlikeli etki ortaya çıktı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Her yıl 250 gram plastik yiyoruz: Beyindeki 5 tehlikeli etki ortaya çıktı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışma, mikroplastiklerin beyinde iltihaplanmaya yol açarak Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları nasıl körüklediğini ortaya koydu.

Sidney Teknoloji Üniversitesi ve ABD'deki Auburn Üniversitesi'ndeki bilim insanları tarafından yürütülen çalışma, insanların her yıl yaklaşık 250 gram, yani bir yemek tabağı ağırlığına denk mikroplastik tükettiğini gösteriyor.

Molecular and Cellular Biochemistry adlı hakemli dergide yayımlanan çalışma, işlenmiş yiyecek ve içeceklerde, kontamine deniz ürünlerinde, çay poşetlerinde, tuzda, tozda, toprakta ve sentetik liflerde bulunan bu küçük parçacıkların iltihaplanmayı tetiklediği ve beyinde çeşitli hasarlara yol açtığı 5 mekanizmayı özetledi.

Kan-beyin bariyerinin bozulması

Sidney Teknoloji Üniversitesi doçenti ve çalışmanın ortak yazarı Kamal Dua şunları söyledi:

Mikroplastikler aslında kan-beyin bariyerini zayıflatarak geçirgen hale getiriyor. Bu gerçekleştiğinde, bağışıklık hücreleri ve iltihaplı moleküller aktive oluyor ve bu da bariyer hücrelerine daha da fazla zarar veriyor.

Bağışıklık hücresi aktivitesini tetikleme

Bariyer bozulduğunda, vücudun bağışıklık sistemi harekete geçiyor.

Prof. Dua, "Vücut mikroplastikleri yabancı birer madde olarak algılıyor ve bu da beynin bağışıklık hücrelerinin onlara saldırmasına yol açıyor" diye açıkladı.

Oksidatif stres oluşturma

Beyin, toksinlerden veya çevresel kirleticilerden etkilendiğinde de oksidatif stres yaşayabiliyor ve bu da hücre ve doku hasarına yol açabiliyor.

Mikroplastikler bunu, kararsız moleküllerin veya "reaktif oksijen türlerinin" miktarını artırarak yapıyor. Bu türler, hücrelere zarar verebiliyor ve genellikle bu parçacıkları kontrol altında tutan vücudun antioksidan sistemlerini zayıflatabiliyor.

Mitokondriye zarar verme

Prof. Dua, "Mikroplastikler ayrıca mitokondrinin enerji üretme biçimini de etkileyerek, yakıt hücrelerinin çalışması için ihtiyaç duyduğu ATP, yani adenozin trifosfat tedarikini azaltıyor" diye devam etti.

Hücrenin "enerji merkezi" diye de bilinen mitokondri, vücudun çalışması için ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık yüzde 90'ını üretiyor.

Nöronlara zarar verme

Mitokondrilerdeki bozulma, beyin hücresi hasarına ve dolayısıyla nöronların zayıflamasına yol açabiliyor.

Prof. Dua, "Bu enerji açığı nöron işlevini zayıflatıyor ve nihayetinde beyin hücrelerine zarar verebiliyor" diye açıkladı.

Tüm bu yollar birbirleriyle etkileşime girip beyindeki hasarı artırıyor. 

Çalışma ayrıca, mikroplastiklerin Alzheimer'ın başlangıcına nasıl katkıda bulunabileceğini, beta-amiloid ve tau proteini birikimini ve Parkinson'u tetiklemeyi de içeren belirli yollarını da araştırdı.

Araştırmacılar, doğrudan bir bağlantı kurmak için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurgulasa da kanıtlar mikroplastiklerin hastalıkları kötüleştirebileceğini gösteriyor ve çalışma, genel olarak plastiklere daha az maruz kalmayı öneriyor.

Çalışmanın ortak yazarı Dr. Keshav Raj Paudel, "Alışkanlıklarımızı değiştirmeli ve daha az plastik kullanmalıyız" dedi.

Plastik kaplardan ve plastik kesme tahtalarından uzak durun, çamaşır kurutma makinesi kullanmayın, sentetik olanlar yerine doğal lifler tercih edin ve daha az işlenmiş ve paketlenmiş gıda tüketin.

Bu yıl yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin vücudun diğer bölgelerine kıyasla beyinde bulunma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştu.

Aylık hakemli tıp dergisi Nature Medicine'de yayımlanan araştırmaya göre, beyin dokusundaki ortalama mikroplastik miktarının (gram başına 4 bin 800 mikrogram), standart bir plastik kaşıkta bulunan miktarla aynı olduğu bulunmuştu.

Independent Türkçe


İklim değişikliği uyku kalitesini nasıl etkiliyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İklim değişikliği uyku kalitesini nasıl etkiliyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre iklim değişikliği,  iyi bir gece uykusu çekilmesini engelliyor olabilir.

Araştırmacılar, özellikle kronik sağlık sorunları olan kişilerde, daha yüksek gece sıcaklıklarını daha kısa uyku süreleri ve daha düşük uyku kalitesiyle ilişkilendirdi.

Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden (USC) bilim insanlarının yaptığı yeni çalışma, sıcak havanın vücudun soğumasını engellemek, stres tepkisini tetiklemek ve derin uykuyla hızlı göz hareketi (REM) uykusunda geçirilen süreyi azaltmak gibi çeşitli şekillerde uykuyu bozabileceğini ortaya koydu.

Environment International adlı akademik dergide yayımlanan bulgulara göre, gündüz sıcaklığındaki 10 santigrat derecelik bir artış 2,19 dakikalık, gece sıcaklığındaki 10 santigrat derecelik bir artışsa 2,63 dakikalık uyku kaybıyla ilişkilendirildi.

Artan sıcaklıklar ayrıca gece boyunca daha fazla uyku bölünmesi ve yatakta uyanık geçirilen daha fazla zamanla ilişkilendirildi.

USC Keck Tıp Fakültesi'nde doktora sonrası araştırma görevlisi ve çalışmanın başyazarı Dr. Jiawen Liao, "Aşırı sıcak hava olayları yaşandığında, daha fazla insanın kardiyovasküler ve akciğer hastalıklarından öldüğünü zaten biliyoruz. Küresel sıcaklıklar artmaya devam ettikçe bu durum toplum sağlığı için ne anlama gelecek?" dedi.

Çalışmada, 2010'la 2022 arasında 14 bin 232 ABD'li yetişkinden elde edilen veriler analiz edildi. Araştırmacılar, 12 milyondan fazla gecelik uykuyu değerlendirmek için katılımcıların demografik, sosyoekonomik ve sağlık bilgilerinin yanı sıra FitBit verilerini de inceledi.

Ayrıca, uyku evreleri ve uykunun ne sıklıkla kesintiye uğradığıyla ilgili 8 milyon gecelik veriyi inceleyerek, uyku düzenlerinin değişen sıcaklıklarla bağlantılı olup olmadığını anlamak için bunları konum ve meteorolojik verilerle ilişkilendirdiler.

Çalışma yazarları, bu oranların kadınlarda, Hispanik kökenlilerde, kronik hastalığı olanlarda ve daha düşük sosyoekonomik statüye sahip kişilerde daha yüksek olduğunu belirtti.

Kötü uykunun kalp ve solunum yolu rahatsızlıkları ve ruh sağlığı sorunları da dahil bir dizi sağlık sorunu riskini artırabileceği konusunda uyardılar.

Liao, "Bu küçük bir miktar gibi görünebilir ancak milyonlarca insanı kapsadığında toplam etki muazzam" dedi.

Bu çalışma, uykunun hastalık ve hatta ölüm riskini artırabilen ısı gibi çevresel stres faktörlerinden nasıl etkilendiğini anlama yolunda önemli bir adım. İnsanların daha iyi uyumasına yardımcı olabilirsek, hastalıkları azaltabilir ve hayat kurtarabiliriz.

Independent Türkçe