Öfkeyi dışa vurmak faydalı mı, yoksa zararlı mı?

Öfkeyi dışa vurmak faydalı mı, yoksa zararlı mı?
TT

Öfkeyi dışa vurmak faydalı mı, yoksa zararlı mı?

Öfkeyi dışa vurmak faydalı mı, yoksa zararlı mı?

Ohio State Üniversitesi’nde iletişim profesörü olan Brad Bushman, ‘öfkeyi dışa vurmanın faydalı olduğu’ yönündeki fikri ortadan kaldırmanın önemini vurgulayarak, bu fikri destekleyecek hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığına dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın ‘earth.com’ sitesinden aktardığı habere göre Bushman konuya ilişkin açıklamasında, “Öfkeyi dışa vurmak iyi bir fikir gibi görünebilir, ama aslında verimsizdir. Öfkeyi azaltmak için fizyolojik uyarılma düzeylerini azaltan faaliyetlerde bulunmak daha iyidir” dedi.

Bushman ayrıca, “Popüler uzmanların önermesine rağmen, koşuya çıkmak bile etkili bir strateji değildir, çünkü uyarılma düzeylerini artırır ve sonuçta ters etki yaratır” diye ekledi.

Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan Sophie Kjaervik ve ekibi, 10 binden fazla katılımcıyı içeren, 150’den fazla çalışmadan elde edilen verileri analiz etti.

Kjaervik, “Uyarılmayı ve aslında bunun fizyolojik yönünü azaltmak gerçekten önemli” dedi.

Araştırmada, koşmak gibi uyarılmayı artıran aktiviteler ile rahatlama teknikleri ve farkındalık gibi uyarılmayı azaltan aktiviteler arasında ayrım yapıldı.

Çalışma bulgularında, derin nefes alma, farkındalık, meditasyon, yoga ve hatta 10’a kadar sayma gibi vücuttaki uyarılma durumunu azaltmaya yardımcı olan aktivitelerin öfke seviyelerini azaltmada daha etkili olduğu görüldü.

Bu, çeşitli ortamlarda üniversite öğrencileri, sabıka geçmişi olan bireyler ve zihinsel engelli kişiler de dahil olmak üzere farklı popülasyonlar için geçerli.

İlginç bir şekilde, çalışmada aynı zamanda geleneksel olarak uyarılmayı arttırdığı düşünülen yoga gibi bazı aktivitelerin, kontrollü nefes alma ve odaklanmış dikkat üzerine vurgu yapmaları nedeniyle sakinleştirici etkilere sahip olabileceği de görüldü.

Kjaervik, “İlerleyen kas gevşemesinin ve genel olarak sadece gevşemenin, farkındalık ve meditasyon gibi yaklaşımlar kadar etkili olabileceğini görmek gerçekten ilginçti” diye konuştu.

Bu araştırma yalnızca öfke yönetimi ve dışa vurma eylemi konusundaki anlayışımıza katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda stres ve saldırganlıkla başa çıkma konusunda pratik tavsiyeler de sunuyor.

Bushman açıklamasında ayrıca şunları söyledi;

Uyarılmayı artıran bazı fiziksel aktiviteler kalbinize iyi gelebilir, ancak bunlar kesinlikle öfkeyi azaltmanın en iyi yolu değildir. Bu gerçekten bir savaş, çünkü öfkeli insanlar öfkelerini dışa vurmak istiyor. Ancak araştırmamız, öfkeli insanlardan aldığımız her türlü iyi duygunun aslında saldırganlığı güçlendirdiğini gösteriyor.

Günümüzün hızlı tempolu ve genellikle stresli toplumunda, bu içgörüleri anlamak ve uygulamak, öfke ve saldırganlığı yönetme şeklimizde önemli bir fark yaratabilir.

Kişiler, hem etkili, hem de erişilebilir sakinleştirici stratejilere odaklanarak, öfkeyle baş etmenin daha sağlıklı yollarını bulabilir. Böylece hem kendilerine hem de, çevrelerine fayda sağlayabilir.

Fizyolojik uyarılma, vücudumuzun duygular, stres ve tehditler dahil uyaranlara verdiği tepkinin fiziksel belirtilerini ifade eder.

Fizyolojik uyarılmanın etkili yönetimi, hem gereksiz tetikleyicilerin azaltılmasını, hem de vücudu sakinleştirecek stratejilerin kullanılmasını içerir.

Derin nefes alma, farkındalık meditasyonu ve yoga gibi teknikler parasempatik sinir sistemini harekete geçirmeye, uyarılmayı azaltmaya ve rahatlamayı teşvik etmeye yardımcı olabilir.

Düzenli fiziksel aktivite ve yeterli uyku da vücudun stres tepkisinin düzenlenmesinde hayati rol oynar.



Araştırmacılar sinekleri kokain bağımlısı yapmak için genetiklerini değiştirdi

Meyve sinekleri normalde kokainin tadını sevmiyor (Unsplash)
Meyve sinekleri normalde kokainin tadını sevmiyor (Unsplash)
TT

Araştırmacılar sinekleri kokain bağımlısı yapmak için genetiklerini değiştirdi

Meyve sinekleri normalde kokainin tadını sevmiyor (Unsplash)
Meyve sinekleri normalde kokainin tadını sevmiyor (Unsplash)

Bilim insanları meyve sineklerinin genetiğini değiştirerek kokaini sevmelerini sağladı. Çalışmanın insanlardaki kokain bağımlılığını daha iyi anlama ve tedavi etmeye katkı sunması bekleniyor. 

Meyve sinekleri ve insanlar birbirlerine sanılandan daha fazla benziyor. Örneğin bu iki türde çeşitli hastalıklardan sorumlu genlerin yaklaşık yüzde 75'inin aynı olması, bilim insanlarının ilgisini çekiyor. Sinekler üzerindeki genetik incelemeler, bu hastalıkların daha iyi anlaşılmasına katkı sağlıyor.

Bu rahatsızlıklardan biri de kokain gibi maddelere karşı gelişen bağımlılıklar. Utah Üniversitesi'nden Dr. Adrian Rothenfluh, "Son yıllarda, sinekler ve insanların birçok açıdan sandığımızdan daha fazla birbirine benzediği ortaya çıktı" diyerek ekliyor: 

Örneğin sineklerin alkole verdiği tepkiyi düzenleyen genlerin, insanlardaki alkol bağımlılığında da rol oynadığını birçok kez gösterdik. Bu durumun kokain bağımlılığıyla bağlantılı genler için de geçerli olacağını ve bunların sineklerdeki etki mekanizmasını inceleyebileceğimizi düşünüyoruz.

Ancak sineklerin kokaini sevmemesi bu çalışmaların önünde engel teşkil ediyordu. Meyve sineklerinin bacaklarındaki tat reseptörleri, böceğin bir şeyi yemeden önce zararlı olup olmadığını algılamasını sağlıyor. 

Dr. Rothenfluh ve ekip arkadaşları yeni çalışmalarında kokainin acı tadı nedeniyle bu reseptörlere yakalandığını ve sineklerin maddeden bu yüzden uzak durduğunu doğruladı. Araştırmacılar daha sonra sineklerin genetiğini değiştirerek bu reseptörleri devre dışı bıraktı.

Bulguları hakemli dergi Journal of Neuroscience'ta 2 Haziran Pazartesi günü yayımlanan çalışmada genetiği değiştirilmiş sineklerin kokaini sevdiği gözlemlendi. Düşük seviyede kokain içeren şekerli su verilen sinekler 16 saat içinde bu içeceği tercih etmeye başladı.

Dr. Rothenfluh, "Düşük dozlarda, tıpkı insanlar gibi koşuşturmaya başlıyorlar" diyor: 

Çok yüksek dozlardaysa yine insanlar gibi hareket edemez hale geliyorlar.

Bilim insanları genetiğiyle oynanmış sinekleri üretmeyi artık öğrendiği için çalışmalarını daha kolay ve hızlı yürütmeyi umuyor. Meyve sineklerinin hızlı yaşam döngüsü ve nispeten basit genetik yapıları, üzerlerinde insanlara kıyasla daha kolay deney yapılmasına imkan tanıyor. 

Makalenin yazarlarından Travis Philyaw "Daha karmaşık organizmalarda ortaya çıkması zor olan riskli genleri tespit ederek bu bilgileri memeliler üzerinde çalışan araştırmacılara aktarabiliriz" diyor.

Ekip bu sayede insanlardaki kokain bağımlılığına yönelik yeni tedaviler geliştirmeyi umuyor. Dr. Rothenfluh şu ifadeleri kullanıyor:

Kokain tercihinin mekanizmalarını gerçekten anlamaya başlayabiliriz ve mekanizmayı ne kadar iyi anlarsak, o mekanizmaya etki edebilecek bir tedavi bulma şansımız o kadar artar.

Independent Türkçe, Popular Science, IFLScience, Journal of Neuroscience