Game of Thrones'un yaratıcıları kimlerin ölümüne sevindiklerini açıkladı

2011-2019'da yayımlanan dizi 59 Emmy kazanmıştı (HBO)
2011-2019'da yayımlanan dizi 59 Emmy kazanmıştı (HBO)
TT

Game of Thrones'un yaratıcıları kimlerin ölümüne sevindiklerini açıkladı

2011-2019'da yayımlanan dizi 59 Emmy kazanmıştı (HBO)
2011-2019'da yayımlanan dizi 59 Emmy kazanmıştı (HBO)

Game of Thrones'un yaratıcıları David Benioff ve D.B. Weiss, HBO'nun sevilen dizisindeki "favori ölümlerini" anlattı.

Yeni Netflix dizileri 3 Cisim Problemi'nin (3 Body Problem) tanıtımı için Happy Sad Confused podcast'ine katılan senaristlere, kariyerleri boyunca yarattıkları karakterler arasında, ölümüne sevindikleri biri olup olmadığı soruldu.

Weiss, "Game of Thrones'da çok fazla iyi adam öldürüldü" dedi ve ekledi: 

Sonunda hem 4. sezonda Joffrey'yi hem de 6. sezonda Ramsay Bolton'ı gerçekten öldürebildik. Gerçekten kötü bir adamı öldürmenin eski moda zevklerine geri dönmek eğlenceliydi. Teraziyi biraz dengeliyormuş gibi hissettim.

Jack Gleeson'ın canlandırdığı Joffrey'nin ölümü, Leydi Olenna Tyrell ve Lord Petyr Baelish'in ellerinden olmuştu. Dizinin en nefret edilen karakterlerinden biri olan Joffrey, zehirli şarap içtikten sonra hayatını kaybetmişti. 

Kit Harington'ın oynadığı Jon Snow'un teke tek dövüşte yendiği Ramsay ise esir alınarak hapsedilmişti. Daha sonra aç köpeklere yem edilmiş ve Sophie Turner'ın canlandırdığı Sansa Stark, Ramsey'nin vahşi ölümünü izlemişti. 

Benioff, "Sophie tazıları Ramsey'nin üzerine saldığında oradan uzaklaşmıyor. Ölümü gerçekten görmüyorsunuz. Arka planda bir kısmını görüyorsunuz ama tamamen görmüyorsunuz" diyerek ekledi: 

Ama Sophie'nin ya da Sansa'nın gülümsemesini görüyorsunuz.

53 yaşındaki Amerikalı yazar, bu sekansın tek bir çekimden oluştuğunu söyleyerek Turner kusursuz bir şekilde oynayana kadar 7 ya da 8 kez baştan sona çekmek zorunda kaldıklarını söyledi. 

Benioff sözlerine şöyle devam etti: 

Bu çok destansı bir duyguydu. Sophie çok iyiydi. O çekimi tamamladığında artık mutlu ölebileceğimi hissettim.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Happy Sad Confused



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe