Neandertallerin yaşam alanlarını tıpkı modern insanlar gibi düzenlediği bulundu

Bulgular hem modern insanlar hem de Neandertaller için "karşılaştırılabilir bilişsel kapasitelere" işaret ediyor

Fotoğraf: (Montréal Üniversitesi)
Fotoğraf: (Montréal Üniversitesi)
TT

Neandertallerin yaşam alanlarını tıpkı modern insanlar gibi düzenlediği bulundu

Fotoğraf: (Montréal Üniversitesi)
Fotoğraf: (Montréal Üniversitesi)

Neandertallerin yaşam alanlarını, ilkel olmak şöyle dursun adeta modern insanlar gibi düzenlediği yeni bir araştırmada ortaya çıktı. 

İtalya'nın kuzeybatısındaki Riparo Bombrini tarihi yerleşim alanındaki araç gereçleri ve taşınamayan buluntuları inceleyen araştırmacılar, iki popülasyonun yerleşim modellerinde ortak örüntüler buldu.

Araştırmacılar, iki popülasyonun da orada yaşadığı dönemden kalma taş aletlerin, hayvan kemiklerinin, aşıboyasının ve deniz kabuklarının yerleşim alanının iki katmanının yüzeyindeki dağılımını haritalandırdı.

Bilim insanları alanın mekansal özelliklerini modelleyerek bu kadim insanların alanı kullanım şekilleri ve orada gerçekleştirdikleri faaliyetlere ilişkin kalıpları belirleyebildi.

Analiz, bu eski popülasyonlar arasındaki davranış benzerlikleri ve farklılıklarının kapsamlı bir resminin çizilmesini sağladı. 

Araştırmacılar, hem Neandertallerin hem de Homo sapienslerin yaşam alanlarını yüksek ve düşük yoğunluklu etkinliğe göre birbirinden ayrılan bölgeler şeklinde düzenleyerek kullandıklarını buldu.

Bu durum, bu kadim popülasyonların mekansal örgütlenmeye dair benzer bir bilişsel kapasite sahibi olduğuna işaret ediyor. 

Her iki grup da mekanı doldururken benzer eğilimler sergiledi; örneğin yerleşim alanının iç ocakları aynı konumda bulunurken, bir çöp çukuru her iki katmanda da aynı şekilde kullanılmış.

Modern insanlara benzer şekilde Neandertaller de kullandıkları mekanları, orada kalma sürelerini, gerçekleştirmeyi umdukları faaliyet türlerini ve alanı paylaştıkları kişi sayısını hesaba katarak planlamış gibi görünüyor. 

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun alanı kullanma biçimlerinde bazı farklılıklar da buldu.

Örneğin, Neandertallerin yaşadığı katmanlardaki eserler daha az kümelenmişti.

İnsanlar yerleşim alanını değişimli olarak kısa ve uzun süreli kullanırken, Neandertaller bölgeden ara sıra faydalanmış gibi görünüyor.

Bulgular genel olarak her iki popülasyonun da alanlarını kullanırken "temel bir mantığa" sahip olduklarını ortaya koyuyor ve hem modern insanlar hem de Neandertallerin "bilişsel kapasitelerinin karşılaştırılabilir" olduğuna işaret ediyor.

Kanada'daki Montréal Üniversitesi'nden Amélie Vallerand ortak yazarı olduğu çalışma hakkında, "Homo sapiens gibi Neandertaller de yaşam alanlarını, orada gerçekleşen farklı görevlere ve ihtiyaçlarına göre yapılandırılmış bir şekilde düzenledi. Dolayısıyla bu, Neandertallerin genelde düşünüldüğünden daha 'insan' olduğunu gösteren bir başka çalışma" dedi.
Independent Türkçe



Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
TT

Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)

Araştırmacılar 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden bilim insanları 2011'de, fosilleşmiş çene kemiğini ortaya çıkardıkları bu canlının, artık Kuzey Amerika'da bilinen en eski teruzor türü olduğunu belirledi.

Arizona'daki Taşlaşmış Orman Milli Parkı'ndaki ücra bir kemik yatağında keşfedilen bu canlının çene kemiği 209 milyon yıl önce volkanik kül içinde korunmuş.

Yeni türün, bir insanın omzuna rahatça tüneyebilecek kadar küçük olduğu düşünülüyor.

Bu olağanüstü fosili, müzenin FossiLab bölümünde 18 yıldır gönüllü olarak çalışan Suzanne McIntire keşfetti.

McIntire şöyle diyor:

Bu örneği ortaya çıkarmanın heyecan verici tarafı, dişlerin hâlâ kemiğin içinde olmasıydı, bu yüzden hayvanı tanımlamanın çok daha kolay olacağını biliyordum.

Ekip, diş uçlarının aşınmış olmasından yola çıkarak teruzorun, çoğu zırh benzeri pullarla kaplı balıklarla beslendiği sonucuna vardı.

Ekip yeni teruzor türüne Eotephradactylus mcintireae adını verdi. "Kül kanatlı şafak tanrıçası" anlamına gelen bu isim, fosilin bulunduğu alandaki volkanik küle atıf yapıyor.

Arizona'nın kuzeydoğusundaki bu bölge, 209 milyon yıl önce Pangaea'nın ortasında ve ekvatorun hemen üzerinde yer alıyordu.

Küçük nehir kanallarının kesiştiği bölge muhtemelen mevsimsel sellere maruz kalıyordu; bu seller kanallara tortu ve volkanik kül taşıyarak muhtemelen kemik yatağında muhafaza edilen canlıları gömdü.

Ekip toplamda kemikler, dişler, balık pulları ve koprolitler yani fosilleşmiş dışkılar da dahil 1200'den fazla fosil ortaya çıkardı.

Araştırmacılar ayrıca sivri uçlu zırhı ve ayakkabı kutusuna sığabilecek kabuğuyla, eski bir kaplumbağanın fosillerini de tanımladı. Kara kaplumbağası benzeri bu hayvan, fosilleri daha önce Almanya'da keşfedilen, bilinen en eski kaplumbağayla aynı zamanlarda yaşamıştı.

Kligman, "Bu, kaplumbağaların Pangea genelinde hızla yayıldığını gösteriyor ki bu çok büyük olmayan ve muhtemelen yavaş bir tempoda yürüyen bir hayvan için şaşırtıcı" diyor.

Independent Türkçe