Kolon kanseri uyarısı: İki vücut tipinde risk yüksek

Araştırmacılar belli bölgelerdeki yağlanmalara dikkat çekiyor.

Kolon kanseri, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer alıyor (Pixabay)
Kolon kanseri, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer alıyor (Pixabay)
TT

Kolon kanseri uyarısı: İki vücut tipinde risk yüksek

Kolon kanseri, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer alıyor (Pixabay)
Kolon kanseri, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer alıyor (Pixabay)

Karın bölgesinde aşırı yağlanma olan uzun boylu kişiler ve obezlerin kolon (kalın bağırsak) kanserine daha fazla yakalandığı bulundu. 

Aşırı kilonun bu kanser riskini artırdığı önceki çalışmalarda görülse de farklı yağlanma türlerinin etkisi saptanmamıştı. 

Birleşik Krallık (BK) Biobank'ten 329 bin 828 kişinin sağlık verisinin incelendiği yeni araştırmada katılımcılar vücut tiplerine göre 4 gruba ayrıldı: vücut genelinde obez; yağlanmanın vücuda yayıldığı uzun boylular; karın bölgesinde yağlanma olan uzun boylular; daha kısa ve kilolu ama kalça ve bel ölçüsü daha düşük olanlar. Katılımcıların 3 bin 728'i kolon kanseriydi.

Obezitenin vücudun genelinde görüldüğü ilk grubun kolon kanserine yakalanma riskinin diğerlerine göre yüzde 10 daha fazla olduğu kaydedildi. Abdominal obezite sınıfına giren üçüncü gruptaki riskse yüzde 12'ydi. Bu vücut tipine sahip kadınların bu kansere yakalanma ihtimali de erkeklerden yüzde 18 daha yüksek çıktı. 

Science Advances adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmanın yazarları, yağın vücutta biriktiği bölgenin vücut kitle indeksinden daha önemli olduğunu söylüyor. Boy ve kilo üzerinden hesaplanan vücut kitle indeksi, tahmini yağ miktarını göstererek kişinin ideal kilosuna ne kadar yakın olduğunu anlamaya yarıyor. 

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı'ndan Heinz Freisling, ortak yazarı olduğu araştırma hakkında "Vücut kitle indeksi veya vücuttaki yağ dağılımı (örneğin bel çevresi) gibi vücudun yağlılığını ölçerken en çok kullanılan göstergelerin, sağlıksız kiloya bağlı kanser riskini göz ardı ettiğini düşünüyoruz" diyor. 

Bu göstergeler kullanışlı olsalar da yakın vücut kitle indeksine sahip ama farklı vücut tipindeki bireyleri aynı kategoride gruplandırıyor. Diğer yandan aynı vücut kitle indeksine sahip kişilerin kanser risklerinin çok farklı olabileceğini biliyoruz.

BK Biobank'den 460 bin 198 kişinin genetik verilerini inceleyen bilim insanları 3 bin 414 genetik varyant tespit etti. Araştırmacılar bu sayede iki vücut tipindeki kanser riskinin yüksek olmasında genlerin oynadığı rolü tespit etti. 

Freisling "Genel olarak daha obez bir vücut şeklinin belirli beyin bölgelerinde aşırı ifade edilen genlerle; daha uzun boylu ve abdominal obez vücut şeklininse esasen yağ dokusunda aşırı ifade edilen genlerle ilişkili olduğunu bulduk" diyor:

Açıkçası bu, sindirim sağlığının en azından kısmen beyin ve yağ dokusundan kaynaklanabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Medical News Today, News Medical, Newseek, Science Advances



Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?
TT

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorların asteroit çarpmasından önce çöküşe geçtiği teorisinin doğru olmadığı öne sürüldü.

Milyonlarca yıl boyunca yeryüzüne hükmeden dinozorların soyu, 66 milyon yıl önce Dünya'ya çarpan bir göktaşının etkisiyle tükenmişti. 

Bugüne kadar bulunan bazı fosiller, dinozorların bu olaydan önce sayı ve çeşitlilik açısından gerilediğine işaret ediyordu. Özellikle göktaşından önceki yıllarda fosil sayısının azalması bu teoriyi destekliyordu. Bazı bilim insanları, asteroit gezegene çarpmasa bile bu sürüngelerin yok olma sürecine girdiğine inanıyordu. 

University College London'dan paleontolog Chris Dean "Dinozorların asteroit çarpmadan önce de yok olmaya mahkum olup olmadığı 30 yılı aşkın süredir tartışılan bir konu" diyor.

Dean ve ekip arkadaşları bu soruya yanıt bulmak için 66 milyon ila 84 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış 4 dinozor türüne ait 8 binden fazla fosili inceledi. 

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de dün (8 Nisan) yayımlanan çalışmada dinozor çeşitliliğinin yaklaşık 76 milyon yıl önce zirveye ulaştığı ve ardından kitlesel yok oluşa kadar azaldığı bulundu. Bu eğilim, dinozorların soyu tükenmeden önceki 6 milyon yılda daha belirgindi. 

Ancak araştırmacılar, paleontologların asteroit çarpmasından önceki yıllarda ne kadar araziye erişebildiğini ve bu bölgelerde kaç kazı çalışması yapıldığını hesaplayınca, bilim insanlarının elinde pek örnek olmadığını tespit etti. Ekip, bu döneme ait jeolojik kayıtların açığa çıkmadığını veya üstünün bitki örtüsüyle kaplı olduğunu buldu.

Ayrıca çevresel koşullar veya diğer faktörlerin bu düşüşü açıklayamadığını söylüyorlar. Geliştirdikleri modellere göre dinozorların sayısı, göktaşı çarpmasına kadar stabildi. 

Bilim insanlarına göre dinozorlar kitlesel yok oluştan önce muhtemelen çökmeye başlamamıştı. Bu izlenimin, döneme ait fosillerin iyi korunmamış ya da bulunmasının zor olmasından kaynaklandığını düşünüyorlar. 

Makalenin bir diğer yazarı Alfio Alessandro Chiarenza, "Dinozorlar muhtemelen kaçınılmaz bir yok oluşa mahkum değildi" diyerek ekliyor: 

Eğer o asteroit olmasaydı, hâlâ bu gezegeni memeliler, kertenkeleler ve hayatta kalan torunları olan kuşlarla paylaşıyor olabilirlerdi.

Diğer yandan bazı bilim insanları yeni çalışmanın, dinozorların türlerinin azalmaya başladığı teorisini çürütmediğini savunuyor.

Reading Üniversitesi'nden Manabu Sakamoto'nun araştırmasına göre dinozorların yaşadığı 175 milyon yıl boyunca, yeni dinozor türlerinin ortaya çıkma hızı genel olarak yavaşlamıştı ve yeni türlerinin gelişmesinden çok daha fazla sayıda türün nesli tükeniyordu. 

Sakamoto, yeni araştırma mevcut fosillerde sapma olduğunu öne sürmesine karşın dinozor çeşitliliğindeki bu uzun vadeli düşüşün geçerliliğini koruduğunu söylüyor: 

Bu iki durum aynı anda geçerli olabilir.

Independent Türkçe, Live Science, New Scientist, Current Biology