D vitamininin kanserle mücadelede yeni bir faydası bulundu

D vitamini, kanser kaynaklı ölüm oranının azalmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
D vitamini, kanser kaynaklı ölüm oranının azalmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
TT

D vitamininin kanserle mücadelede yeni bir faydası bulundu

D vitamini, kanser kaynaklı ölüm oranının azalmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
D vitamini, kanser kaynaklı ölüm oranının azalmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)

D vitamininin kanser tedavisinde sağladığı yeni bir fayda keşfedildi. Bir tür bağırsak florasını güçlendirdiği gözlemlenen vitamin, immünoterapiye daha iyi yanıt verilmesini sağlıyor.

Daha önceki çalışmalarda D vitamini çeşitli kanserlerin önlenmesi ve tedavisiyle ilişkilendirilmişti. Yeni araştırmadaysa bu vitaminin, bağışıklık sisteminden yararlanarak vücudun kanseri yenmesine katkı sağlayan immünoterapi adlı tedavi yöntemindeki rolü tespit edildi.

Çalışma kapsamında fareleri D vitamini açısından zengin bir diyetle besleyen araştırmacılar hayvanların bağışıklık sisteminin kansere daha iyi karşı koyduğunu ve immünoterapiye daha iyi yanıt verdiğini gözlemledi. 

Bilim insanları D vitamininin bağırsaktaki Bacteroides fragilis adlı bakteri miktarını artırması sonucu bunun gerçekleştiğini kaydetti. İnsan vücudunda da bulunan bu bakterinin tek başına yarattığı etkiyi anlamak isteyen ekip normal seviyelerde D vitamini alan farelere Bacteroides fragilis verdi. Bu fareler de tümör gelişimine daha iyi bir şekilde direnç gösterdi.

Öte yandan D vitamini açısından fakir bir beslenme biçimi uygulanan farelere verilen Bacteroides fragilis aynı etkileri yaratmadı. 

Hakemli dergi Science'ta 25 Nisan'da yayımlanan çalışmanın yazarlarından Caetano Reis e Sousa "Burada gösterdiğimiz şey sürpriz oldu: D vitamini bağırsak florasını düzenleyerek farelerin kansere karşı daha iyi bağışıklık kazanmasını sağlayan bir bakteri türünü destekleyebiliyor" diyor.

Bu bir gün insanlardaki kanser tedavisi açısından önem arz edebilir fakat D vitamininin mikrobiyom aracılığıyla bu etkiyi nasıl ve neden yarattığını bilmiyoruz. D vitamini eksikliğinin giderilmesinin kanserin önlenmesi ya da tedavisinde fayda sağladığını kesin olarak söyleyebilmemiz için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

ABD'deki Saint John's Kanser Enstitüsü'nden cerrahi onkolog Dr. Anton Bilchik, D vitaminin kanserle mücadelede oynadığı rolün bilindiğini fakat yeni araştırmanın bu mekanizmayı ortaya çıkarması açısından önemli olduğunu söylüyor. Araştırmada yer almayan Bilchik şöyle ekliyor:

Daha da önemlisi, immünoterapinin D vitaminiyle beraber daha etkili olabileceğini gösteriyor. Yani bunlar tamamen yeni tanımlanmış mekanizmalar.

Bilchik ayrıca kanser riskini azaltma ihtimali dışında da D vitamini seviyelerinin normalin altında düşmemesi gerektiği uyarsında bulunuyor. Medical News Today'e konuşan doktor, bu vitaminin kemik erimesi (osteoporoz) riskini azaltmada oynadığı rolün altını çiziyor.

Independent Türkçe, Medical News Today, Neuroscience News, Science



Homo sapiens güneş kremi sayesinde mi hayatta kalmayı başardı?

Mağara sanatında aşıboyasının kullanımı, güneş kremi olarak kullanılmasıyla aynı zamana denk gelmiş olabilir (Wikimedia Commons)
Mağara sanatında aşıboyasının kullanımı, güneş kremi olarak kullanılmasıyla aynı zamana denk gelmiş olabilir (Wikimedia Commons)
TT

Homo sapiens güneş kremi sayesinde mi hayatta kalmayı başardı?

Mağara sanatında aşıboyasının kullanımı, güneş kremi olarak kullanılmasıyla aynı zamana denk gelmiş olabilir (Wikimedia Commons)
Mağara sanatında aşıboyasının kullanımı, güneş kremi olarak kullanılmasıyla aynı zamana denk gelmiş olabilir (Wikimedia Commons)

Neandertallerin soyu tükenirken modern insanların hayatta kalmasının arkasında güneş kremi yatıyor olabilir. 

Modern insanların (Homo sapiens) en yakın akrabalarından Neandertaller, onbinlerce yıl Avrupa'da yaşadıktan sonra yaklaşık 40 bin yıl önce yok olmuştu. 

Bilim insanları türün sonunu neyin getirdiğini saptamaya çalışırken, yeni bir araştırma Dünya'nın manyetik alanındaki değişimlere işaret etti.

Gezegeni Güneş'in zararlı ışınlarından koruyan manyetik alanın kutupları genellikle kuzey ve güney kutuplarıyla aynı hizada ancak çekirdekteki değişiklikler sonucu zaman zaman yer değiştiriyor.

Yaklaşık 41 bin yıl önce de böyle bir olay yaşandı ve manyetik alan zayıflayarak daha yüksek seviyede radyasyonun yeryüzüne ulaşmasına izin verdi.

Michigan Üniversitesi liderliğindeki bir araştırma ekibi, volkanik kayaç ve tortularda korunan manyetik imzaları inceleyerek Laschamps olayı diye bilinen bu dönemde manyetik alanının detaylı bir modelini oluşturdu. 

Bulguları hakemli dergi Science Advances'ta dün (16 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre 41 bin yıl önce manyetik kutuplar ekvatora doğru kaydı ve alanın gücü, bugünkü seviyelerin yüzde 10'una kadar düştü.

Bilim insanları bu dönemde, normalde kutuplarda görülen kuzey ışıklarının ekvatora çok daha yakın yerlere yaklaştığını tahmin ediyor.

Bunun yanı sıra artan ultraviyole ışın oranı, insanları cilt kanseri gibi hastalıklara karşı epey savunmasız bırakmış olmalı.

Araştırmacılar bu dönemde modern insanlar arasında kişinin ölçülerine göre hazırlanmış kıyafetlerin yaygınlaştığını söylüyor. Ayrıca ultraviyole ışınlara karşı koruma sağlayan aşıboyasına da sanat eserlerinde sıkça rastlanırken, Homo sapiens bunu vücuduna da sürmüş olabilir. 

Ekip bu nedenle Homo sapiens'in, Neandertallere karşı daha avantajlı bir konumda olabileceğini düşünüyor. Kişiye özel kıyafetler de vücudu daha iyi örtebildiğinden güneş ışınlarına karşı korumada etki sağlıyor. 

Makalenin başyazarı Dr. Agnit Mukhopadhyay "Çalışmada, manyetik alanın bağlı olmadığı ve kozmik radyasyonun veya Güneş'ten gelen her türlü enerjik parçacığın toprağa kadar sızmasına izin veren tüm bölgeleri birleştirdik" diyerek ekliyor:

Bu bölgelerin birçoğunun aslında 41 bin yıl önceki erken insan faaliyetleriyle, özellikle de mağara kullanımı ve tarih öncesi güneş kremi kullanımındaki artışla epey yakından eşleştiğini gördük.

Diğer yandan bazı uzmanlar, modern insanların aşıboyasını güneş kremi olarak kullanıp kullanmadığının bilinmediğini ve tek başına onları kurtarmış olmayabileceğini söylüyor.

Çek Cumhuriyeti'ndeki JCMM'den (Güney Moravya Uluslararası Hareketlilik Merkezi) Ladislav Nejman, aynı dönemde çok soğuk koşullar olduğuna dikkat çekerek ekliyor:

Homo sapiens'in Neandertallere kıyasla sahip olduğu en büyük avantaj, Afrika'da ve başka yerlerde yaşayan başka büyük popülasyonların olmasıydı. Bu nedenle yeni Homo sapiensler bu olaylardan sonra Avrupa'ya taşınabilirdi. 

Independent Türkçe, IFLScience, New Scientist, Science Advances