AstraZeneca'nın itirafı sonrası ortaya çıkan soru: Koronavirüs aşılarına ilişkin korkular haklı mıydı?

Artık aşının nadir görülen bir yan etkisi olduğu kabul edildi. Oysa ilk kullanımından bu yana biliniyordu.

Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sırasında birçok aşının piyasaya sürülmesinden sonra, aşıların yan etkileriyle ilgili haberler de dolaşmaya başladı (Independent Arabia)
Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sırasında birçok aşının piyasaya sürülmesinden sonra, aşıların yan etkileriyle ilgili haberler de dolaşmaya başladı (Independent Arabia)
TT

AstraZeneca'nın itirafı sonrası ortaya çıkan soru: Koronavirüs aşılarına ilişkin korkular haklı mıydı?

Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sırasında birçok aşının piyasaya sürülmesinden sonra, aşıların yan etkileriyle ilgili haberler de dolaşmaya başladı (Independent Arabia)
Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sırasında birçok aşının piyasaya sürülmesinden sonra, aşıların yan etkileriyle ilgili haberler de dolaşmaya başladı (Independent Arabia)

Carine Eliane

AstraZeneca'nın aşısının nadir görülen birtakım yan etkileri olduğunu itiraf etmesi, şirket tarafından bu konuda yapılan ilk açıklama olması nedeniyle uluslararası kamuoyunda şok etkisi yarattı. Açıklama, dünya genelinde milyonlarca kişi tarafından kabul gören aşıyla ilgili söylentileri doğrular nitelikteydi. İngiltere merkezli şirket, aşıdan zarar gören 51 ailenin İngiliz Yüksek Mahkemesi nezdinde açtığı davaya yanıt olarak pandemi döneminde Oxford Üniversitesi ile birlikte geliştirdiği aşının ‘nadir durumlarda’ trombositopeni ve tromboz, yani kan pıhtılaşması ile seyreden tarsal tünel sendromu (TTS) hastalığına neden olabileceğini kabul etmişti. Davacı aileler 100 milyon sterline kadar tazminat talep ediyorlar.

Üreticinin aşının yan etkileri konusunda ilk kez yaptığı bu itiraf, kendilerini ölümcül virüsten korumak için bu aşıyı tercih eden insanlar arasında paniğe yol açtı. İtiraf aynı zamanda virüsten korumak amacıyla üretilen ve piyasaya sürüldükleri ilk günden itibaren bilimsel olarak kanıtlanmayan yan etkileriyle ilgili birçok haberin basında yer aldığı çeşitli aşıların olası yan etkileri hakkında soru işaretlerinin yeniden ortaya çıkmasına neden oldu.

Pandemi ve aşılarla ilgili haberler arasında

Pandemi sırasında piyasaya sürülen aşıların yan etkileri ve etkinlikleri hakkında çok sayıda haber yapıldı. Aşıların hiçbiri suçlamalardan kurtulamadı. Onlarca yıldır piyasada var olan diğer aşılara kıyasla rekor denebilecek kadar kısa bir deneme ve çalışma döneminde piyasaya sürülmeleri haklarındaki şüpheleri artırdı.

Lübnan Ulusal Korona Aşısı Yönetimi Komitesi Başkanı Dr. Abdurrahman el-Bizri, AstraZeneca'nın aşının yan etkileriyle ilgili son itirafının ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturmak için şunları söyledi:

Bu itiraf, birkaç aile tarafından şirkete karşı açılan ve şirketin kendisini savunmasını sağlayacak bilimsel belgeleri sunmakla yükümlü olduğu davaya cevaben yapıldı.

Şirket, AstraZeneca aşısının trombosit eksikliği ile kan pıhtılarının oluştuğu ve tıbbi olarak tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilen TTS hastalığına yol açabilecek yan etkileri olduğunu zaten kabul etmişti.”

Bizri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şirket, bu nadir yan etkinin aşının piyasaya sürülmesinden bu yana gözlemlendiğini ve yüz binde bir görülme ihtimali olduğunu açıkladı. Ayrıca yan etkinin görülme riskinin özellikle belirli bir yaş grubunda yüksek olduğu kaydetti. Bu yüzden Ulusal Korona Aşısı Yönetimi Komitesi o dönemde, nasıl müdahale edileceğiyle ilgili henüz yeterli bilgi bulunmayan bu yan etkiye karşı çekincesi nedeniyle Lübnan'a söz konusu aşıdan büyük miktarlarda getirmek konusunda isteksizdi. Dolayısıyla zaten nadir görülen yan etki olasılığını en aza indirmek için Lübnan'da sınırlı miktarda AstraZeneca aşısı kullanıldı. Ayrıca bu yan etkinin görülme riskinin daha yüksek olabileceği 30-40 yaş arası kişilere bu aşıyı yapmamaya özen gösterdik. Lübnan'da aşı yapıldıktan sonra bir kişi öldü. Ancak bunun aşıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ya da aşı ile ölüm arasında bir bağlantı olup olmadığı tespit edilemedi.”

Aşı resmi sağlık otoriteleri tarafından onaylandıktan sonra, bu yan etki Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve diğer ilgili kurumlarca kabul edildi. Aşı, aşı olduktan sonra bu yan etkiyi yaşayanlar için uygun tedavinin geliştirilmesiyle dünya genelinde yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Böylece sağlık sektörü o zamandan beri bu yan etkiyle mücadele etme ve hastaya zamanında müdahale etmek için doğru tedavi yöntemini uygulamaya hazırdı. O zamandan bu yana tüm resmi sağlık kurumları aşının faydalarının yan etkilerinden çok daha ağır bastığının altını çizdiler. Nadir durumlarda TSS’ye yol açan yan etkiye gelince, uzmanlar aşının ilk günlerinden beri bu yan etkinin farkındalar ve nasıl tedavi edileceğini biliyorlar. Yan etki yeni tespit edilmedi. Aşı yaptıran kişilerden birinde bu yan etkinin görülmesi halinde doktorlara tedavi için gerekli tüm bilgilendirmeler yapıldı.

Endişeye mahal yok

AstraZeneca'nın itirafı doğal olarak Lübnan'da ve tüm dünyada bu aşıyı yaptıran pek çok kişiyi endişelendirdi. Aşının etkisinin ve buna bağlı riskin yıllarca sürüp sürmeyeceği ya da zaman içinde vücuttan yavaş yavaş kaybolup kaybolmayacağı konusunda pek çok soru işareti ortaya çıktı. Bizri, AstraZeneca aşısı olan kişilerin endişelenmesine mahal olmadığını şu hususları vurgulayarak ifade etti:

“Bahsedilen yan etki, aşı yapıldıktan sonraki iki ila üç hafta içinde ortaya çıkıyor. Birkaç yıl sonra görülmesi söz konusu değil. Dolayısıyla, aşıyı üç yıldan daha uzun bir süre önce yaptırmış olanlar söylendiği gibi risk altında değiller, endişelenmelerine gerek yok.

Bizri'ye göre aşının gerçek riskinden bahsetmek ise dünya genelinde aşı olan on milyonlarca kişi olmasına rağmen sadece birkaç ailenin mahkemeye gitmiş olması göz önüne alındığında mantıklı görünmüyor.

Öte yandan Johnson & Johnson aşısı, AstraZeneca aşısında kullanılana benzer bir teknoloji ile üretildi. Ancak Lübnan Ulusal Korona Aşısı Yönetimi Komitesi, Pfizer ve Moderna aşılarından yeterli miktarda bulunduğu ve daha fazla aşıya ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle ve özellikle de aşı AstraZeneca aşısıyla aynı teknolojiyle üretildiğinden Sağlık Bakanlığı’na Johnson & Johnson tarafından yapılan aşı bağışını teşekkür ederek geri çevirmesini tavsiye etti. Zira bağışın kabul edilmesi halinde AstraZeneca aşısındaki aynı riskten korkuluyordu. Rusya’nın geliştirdiği Sputnik aşısı da aynı teknolojiyle üretilmişti, ancak çeşitli nedenlerle dünya genelinde pek rağbet görmedi.

Çin tarafından geliştirilen aşı ise virüsü önlemek için piyasaya sürülen ilk aşılardan biriydi ve resmi sağlık yetkilileri tarafından güvenli kabul edildi. Fakat daha sonra kullanıma sunulan RNa teknolojisiyle üretilmiş diğer aşılara kıyasla etkisinin sınırlı olduğu ortaya çıktı.

Dünya genelinde en fazla kullanılan aşı ise Pfizer aşısı oldu. Özellikle Lübnan'da yüzde 70 ila 80 oranında kullanılan aşı güvenli bulundu. Her tıbbi müdahalede olduğu gibi, aşılarda da belirli bir risk ve yan etki ihtimali olduğunu inkar etmediklerini vurgulayan Bizri, “Ancak ister ilaçlarda ister aşılarda olsun, kullanımın fizibilitesini belirlemek için her zaman riske karşı faydaları ölçüyoruz. Psikolojik, ekonomik ve sosyal yansımaları nedeniyle sürdürülemeyen karantina dönemi sonrası pandemiyi durdurmak ve normal hayata dönmek için bu aşılar gerekliydi, göz ardı edilemezdi. Bu aşılardan olmanın yararı riskinden çok daha ağır basıyordu. Koronavirüse yakalananların başına gelenlerle kıyaslandığında risk bile ihmal edilebilir düzeydeydi” şeklinde konuştu.

dse vfde
Pfizer’in aşısı dünyada ve özellikle Lübnan'da en yaygın kullanılan aşıydı (Getty Images)

Şu an Kuzey Avrupa’daki bazı ülkeler düzenli olarak aşılamaya devam ederken, aralarında Lübnan’ın da olduğu bazı ülkelerse pandeminin kontrol altına alınmasından ve gerekli toplumsal bağışıklık sağlandıktan sonra zorunlu aşı uygulamasına son verme kararı aldılar. Ayrıca hastalığın yönetimi de pandemi dönemine kıyasla daha iyi hale gelirken artık sağlık sistemi üzerinde aşırı bir baskı söz konusu değil. Lübnan, daha önce kontrol altına alınabilen diğer hastalıklar karşısında aşı kampanyalarını güçlendirme eğilimi de dahil olmak üzere, sağlık sisteminde belirli kriterlere öncelik veren ülkelerden biri. Ancak ülkede kovid-19 pandemisi ve ekonomik kriz nedeniyle aşılama oranlarındaki düşüşün yanı sıra bilimsel araştırmaların yetersizliği gerekçe gösterilerek aşılara olan güvenin azalmasına yol açan aşı karşıtı propaganda kampanyası nedeniyle onlarca yıldır kontrol altında tutulan kızamık, çiçek, hepatit ve çocuk felci gibi bazı hastalıklar yeniden görülmeye başladı. Kızamığın koronavirüse kıyasla çok daha bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirten Bizri, asılsız söylentilere itibar etmek yerine doktorlara ve onların aşı konusundaki rehberliğine güvenilmesi gerektiğini vurguladı.

Her aşının yan etkileri vardır

Dünyada hiç yan etkisi olmayan bir aşının olmadığını vurgulayan Mikrobiyoloji uzmanı Doç. Dr. Jacques Choucair ise şunları söyledi:

“Dünyada yan etkisi olmadan piyasaya sürülebilecek bir aşı yok ama yan etki riski milyonda ikiyi geçmez. AstraZeneca aşısı, Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı (COVAX) ve resmi sağlık makamlarının onayı olmadan piyasaya sürülemezdi. Masaya yatırılan onlarca aşıdan sekiz ya da dokuzunun kullanımı ve dağıtımı onaylandı. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar aşılanmamış olsaydı, çok daha fazlası yollarda ölecekti. Şu anda dünyayı kasıp kavuran yeni varyantlarla virüsün beş yıl içinde bir pandemi olarak geri dönme riski bulunduğundan, insanların yeniden aşılanması üzerinde duruluyor. Aşıya karşı çıkanların olması, bunun güvenilebilecek bilimsel bir gerçek olduğu anlamına gelmiyor.”

Dolayısıyla hastalıklardan korunmak için aşının önemi büyük. Zira virüs hiçbir zaman kalıcı olarak ortadan kaldırılamaz. Doç. Dr. Choucair, çocuk felci, kızamık ve hepatit B aşıları piyasaya sürüldüğünde, bu aşılarla ilgili pek çok söylentinin ortaya atıldığını, ancak daha sonra bunların asılsız olduğunun ortaya çıktığını ve aşılarla birlikte bu hastalıklara bağlı ölümlerin durduğunu hatırlattı. Genellikle bu tür aşıların EMEA, COVAX, FDA vb. kuruluşların onayı olmadan kullanılmalarına izin verilmez. Yine aynı kurumlar tarafından söz konusu aşılarla ilgili deneyler ve çalışmalar yapılır.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre koronavirüs aşılarının üretim hızına değinen Doç. Dr. Choucair, şu ifadeleri kullandı:

“Grip aşısı her yıl yenileniyor ve üç ay içinde hazır hale geliyor. Tıp alanındaki tüm teknolojik gelişmelere rağmen bundan kimsenin şüphesi yok. Parasetamol gibi en basit ilaçlar bile, karaciğer fonksiyonlarının durmasına yol açabiliyor. Örneğin, bir kerede çok miktarda alındığında ölüme neden olabiliyor. Aspirin bile bir pıhtıdan hayatınızı kurtarabilir ama diğer yandan beyin kanamasına sebep olabilir. Koronavirüs aşısına gelince, eğer yüzde 96 etkili ise yan etkileri sınırlı ve nadir olduğundan ve uzun vadeli yan etkileri olmadığından hastalığı önlemek için yaptırmak gerekir. Öte yandan Kovid-19'un hafıza kaybı, yorgunluk ve kas ağrıları gibi uzun vadeli semptomlara neden olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Tıpta her zaman fayda-zarar dengesi için kullanılması gereken belli bir miktar vardır.”



Uzun soluklu serinin 10. filmi iki haftada gişeyi fethetti

Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
TT

Uzun soluklu serinin 10. filmi iki haftada gişeyi fethetti

Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)
Senaryonun büyük bölümü pandemi sırasında kaleme alındı ve çekimler 2022'de Sydney'de başladı (20th Century Fox)

Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık (Kingdom of the Planet of the Apes) gişede dünya çapında büyük bir dönüm noktasını geride bıraktı. 

Film, insanlığın Dünya'nın kontrolünü nasıl kaybettiğini ve yerini bilinçli maymunların aldığını anlatan dörtlemenin son bölümü. 

Uzun soluklu serinin 10. filmi

Yönetmen koltuğunda Labirent: Ölümcül Kaçış (Maze Runner) üçlemesine imzasını atan Wes Ball'un oturduğu bilimkurgu, insanların baskın tür olan maymunların gölgesinde yaşamaya mecbur kaldığı bir dünyayı merkeze alıyor.

Macera ve bilimkurguyu harmanlayan yapım, 1968'de Charlton Heston'ın başrolde olduğu klasikle başlayan serinin 10. filmi olma özelliğini taşıyor. 

Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, gösterime girer girmez 58,4 milyon dolar hasılat elde etti. Bu hasılat, son 4 film arasında en iyi ikinci başlangıç oldu.

Variety'nin haberine göre, Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık vizyondaki ikinci hafta sonunda dünya çapında toplam 237 milyon dolar gişe hasılatı elde etti.

Bu toplamın 100,9 milyon doları Kuzey Amerika'dan, 136,1 milyon dolarıysa uluslararası gişe hasılatından oluşuyor. 

200 milyon doları aşan 4. film

Bu da filmi 2024'te 200 milyon dolarlık hasılatı aşan 4. film yapıyor. Üstelik Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, bu başarıyı 10 günden kısa bir sürede elde etti.

Yeni Krallık'ın senaryosunu Josh Friedman kaleme aldı. Bilimkurgunun başrollerindeyse Owen Teague, Freya Allan, Kevin Durand, Peter Macon, ve William H. Macy yer alıyor.

Prömiyerini 2 Mayıs'ta Los Angeles'taki TCL Chinese Theatre'da yapan film, 10 Mayıs'ta gösterime girdi.

Eleştirmenlerden genel olarak olumlu yorumlar alan yapım, halihazırda 2024'ün en yüksek hasılat yapan 8. filmi durumunda.

Independent Türkçe, ScreenRant, Variety, Deadline


Al Pacino yeni gerilimde bir kez daha mafya babası rolünde

Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
TT

Al Pacino yeni gerilimde bir kez daha mafya babası rolünde

Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)
Brian De Palma'nın yönettiği 1983 yapımı Yaralı Yüz'de başroldeki Al Pacino'ya Michelle Pfeiffer ve Steven Bauer eşlik etmişti (Universal)

Usta aktör Al Pacino, bir kez daha mafya babası rolüyle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Baba (The Godfather), The Irishman ve Yaralı Yüz (Scarface) gibi unutulmaz yapımlardaki performanslarıyla akıllara kazınan Pacino, yeni suç filmi Captivated'ın başrolü için imza attı. 

Gangsterler dünyasına dönüş

Hollywood'da pek çok rolün yanı sıra mafya babalarını ve gangsterleri de başarıyla canlandıran Pacino, Baba'da Marlon Brando'yla birlikte başrolleri paylaştığında henüz 31 yaşındaydı.

Deadline'ın haberine göre 84 yaşındaki Pacino'nun yeni projesi, onu mafya babaları ve gangsterler dünyasına geri getiriyor.

Merakla beklenen gerilimli suç filminde, Oscar, Emmy ve Altın Küre ödüllü Pacino'nun yanı sıra Katie Holmes ve Toby Kebbell da rol alıyor.

1973'te geçen film, dünyanın en zengin adamlarından Jean Paul Getty'nin torununu kaçıran Saro'ya odaklanıyor. Saro Mammoliti, gergin fidye pazarlıkları sırasında kurbanının annesine aşık olunca tüm organizasyonu tehlikeye atıyor.

Filmde Joey Stanton ve Nick de Graffenreid yönetici yapımcı olarak görev yapıyor. Çekimlerin bu kış İtalya'da başlaması planlanıyor. 

Savaşın İzleri'yle (Man Down) tanınan yönetmen Dito Montiel, senaryoyu Robin Shushan ve Mammoliti'yle birlikte kaleme aldı. 

"Harika bir senaryo, yıldız oyuncular ve vizyoner bir yönetmen"

Benaroya Pictures CEO'su Michael Benaroya, "Captivated harika bir filmin tüm bileşenlerine sahip: Harika bir senaryo, yıldız oyuncular ve vizyoner bir yönetmen" diyerek ekledi: 

Bu filmi bünyemize kattığımız için daha heyecanlı olamazdık.

Mammoliti ise şunları ekledi: 

Amacımız 50 yılı aşkın bir süredir sesi duyulmayan bir kişinin sesi olmak ve bu hikayenin kimsenin bilmediği bir yönünü anlatmak.

Pacino, çoğu zaman rol aldığı en iyi film serisi kabul edilen Baba üçlemesinde acımasız ve kurnaz Michael Corleone'yi canlandırmıştı.

Independent Türkçe, Deadline, ScreenRant

 


Friends'in yıldızı, Matthew Perry'le hâlâ "konuştuğunu" söyledi

Fotoğraf: NBC
Fotoğraf: NBC
TT

Friends'in yıldızı, Matthew Perry'le hâlâ "konuştuğunu" söyledi

Fotoğraf: NBC
Fotoğraf: NBC

Courteney Cox, Friends dizisindeki rol arkadaşı Matthew Perry'nin ölümünün ardından hâlâ onunla "konuştuğunu" söyledi.

Perry geçen yıl 28 Ekim'de 54 yaşında hayatını kaybetmişti. Los Angeles'taki sağlık personeli tarafından daha sonra yapılan otopsi, aktörün ölümünün "ketaminin akut etkilerinden" kaynaklanan bir kaza olduğunu doğrulamıştı. 

Cox ve Perry 1994'ten 2004'e kadar yayımlanan popüler sitcom Friends'te Monica ve Chandler karakterlerini canlandırmışlardı. Ekrandaki ilişkileri, dizinin en çok sevilen hikayelerinden biri haline gelmişti. 

59 yaşındaki Cox, Perry'nin ölümünden 7 ay sonra hâlâ onu etrafında "hissettiğini" söyledi.

CBS'in Sunday Morning programına katılan Cox, "Onunla uzun yıllar boyunca bu kadar yakın çalışabildiğim için çok minnettarım" dedi.

Eğer buna inanıyorsanız, beni sık sık ziyaret ediyor.

Cougar Town oyuncusu, rol arkadaşının yanı sıra kendi ailesinin hayatını kaybeden üyeleriyle de hâlâ konuştuğunu açıkladı.

n6um7ı
(Friends/NBC)

Aktris, "Annemle, babamla, Matthew'la konuşuyorum" dedi.

Bize yol gösteren pek çok kişi varmış gibi hissediyorum

Cox şöyle devam etti:

Evet, hissediyorum. Matthew'un etrafta olduğunu kesinlikle hissediyorum.

Röportajın başka bir yerinde aktris, Perry'yi "gerçekten kocaman bir kalbe" sahip "çok komik" biri diye tanımladı ancak aktörün "açıkça zorlandığını" itiraf etti.

2022 tarihli otobiyografisi Friends, Lovers, and the Big Terrible Thing'de (Arkadaşlar, Aşıklar ve Büyük Korkunç Şey) Perry, ölümünden önce geniş çapta bilinen alkol ve ağrı kesici bağımlılığı hakkında kapsamlı bir şekilde bahsetmişti.

Geçen yıl kasımda Cox, Perry'nin ölümünden birkaç ay sonra ona dokunaklı bir övgü paylaşmıştı. 

fd
(Warner Bros. Television)

Cox, Instagramda yaptığı paylaşımda "Seninle geçirdiğim her an için çok minnettarım Matty ve seni her gün özlüyorum" diye yazarak 1998 tarihli "The One with Ross's Wedding" bölümünden bir sahneyi paylaşmıştı. 

Biriyle benim Matthew'le olduğum kadar yakın çalıştığınızda, paylaşmak istediğiniz binlerce anı oluyor. Şimdilik, işte favorilerimden biri. Bu bölümün hikayesinden bahsetmek gerekirse, Chandler ve Monica'nın Londra'da tek gecelik bir kaçamak yapmaları gerekiyordu. Ancak seyircinin tepkisi sayesinde bu onların aşk hikayesinin başlangıcı oldu.

Cox sözlerine şöyle devam etmişti:

Bu sahnede, çekime başlamadan önce, söylemem için komik bir replik fısıldamıştı. Sık sık böyle şeyler yapardı. Komik ve nazik biriydi.

Independent Türkçe


Orkaların ilginç bir özelliği keşfedildi

Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
TT

Orkaların ilginç bir özelliği keşfedildi

Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)
Dünya genelinde yaklaşık 50 bin orkanın yaşadığı tahmin ediliyor fakat bazı bölgelerdeki popülasyonları tükenme tehlikesi altında (Reuters)

Orkaların dalışlar arasında sadece bir kere nefes aldığı ortaya çıktı. Bulguların tükenme tehlikesi altındaki popülasyonları koruma çalışmalarına katkı sağlaması bekleniyor. 

Genellikle teknelere saldırılarıyla gündeme gelen orkalar aynı zamanda dünyanın en iyi avcıları arasında yer alıyor. Yeni bir çalışmadaysa katil balina diye bilinen bu memeliler hakkında uzun zamandır tahmin edilen ilginç bir gerçek doğrulandı. 

Bu hayvanların ne kadar enerji tükettiğini öğrenmek isteyen araştırmacılar, Kanada'nın Britanya Kolumbiyası eyaletinin açıklarında yaşayan iki orka popülasyonunu inceledi. Kuzey katil balinası Büyük Okyanus'un kuzeyinde, güney katil balinasıysa kuzeydoğusunda yaşıyor.

PLOS One adlı hakemli dergide 15 Mayıs'ta yayımlanan araştırma kapsamında hayvanların oksijen tüketimini saptama amacıyla 11 orkaya vakum etkisiyle yapışan vantuzlu etiketler takıldı. Ekip, hayvanları drone'larla izleyerek dalış sürelerini belirledi. 

Edindikleri bu verileri analiz eden araştırmacılar çoğu orkanın bir dakikadan kısa süre su altında kaldığını tespit etti. Kaydedilen en uzun dalış süresiyse yaklaşık 8,5 dakikayla yetişkin bir erkek orkaya aitti. 

Katil balinalar bir dakikada ortalama 1,2 kez nefes alırken, daha fazla enerji gerektiren avlanma gibi aktivitelerde bu 1,7 civarına çıktı. İnsanlar dinlenme halindeyken dakikada yaklaşık 15, egzersiz gibi yorucu bir aktivitedeyse yaklaşık 40-60 nefes alıyor. 

Araştırmanın ortak yazarı Dr. Beth Volpov bulguları şöyle değerlendiriyor: 

Bu, nefesinizi tutup markete koşarak alışveriş yaptıktan sonra nefes almadan eve geri dönmeye eşdeğer.

Yüzeye yakın kısa dalışlarla avlanan orkalar bu sayede enerjilerini koruyarak verimliliklerini artırıyor. Çalışmanın ortak yazarı Dr. Andrew Trites şöyle diyor:

Kısa mesafe koşucusu olan katil balinalar, derin ve uzun süreli dalışlarda gereken, mavi ve kambur balinalardaki maraton dayanıklılığına sahip değil.

Katil balinaların, ABD ve Kanada açıklarında yaşayan iki popülasyonu tükenme tehlikesi altında. Halihazırsa sadece 74 güney katil balinası kaldığı tahmin edilirken, kuzey katil balinaların nüfusu 300 civarında. 

Bu hayvanları koruma çalışmalarına katkı sunması amacıyla yürütülen araştırmanın ortak yazarı Tess McRae "Nefes alma hızlarını öğrendikten sonra ne kadar enerji ve yiyeceğe ihtiyaç duyduklarını hesaplayabiliriz" diyor. 

Yani bu balinaların hayatta kalmak için ne kadar yiyeceğe ihtiyaç duyduğunu bilmenin ilk parçası bu ve bu da onların korunması açısından önemli.

Independent Türkçe, Popular Science, Earth, PLOS One


Cannes bu filmi konuşuyor: İzleyiciler sinema salonunu terk etti

The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
TT

Cannes bu filmi konuşuyor: İzleyiciler sinema salonunu terk etti

The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)
The Substance 19 Mayıs'ta prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi (MUBI)

Coralie Fargeat'nın 2017 yapımı filmi Revenge'in devamı niteliğindeki The Substance, Cannes Film Festivali'nde bu yıl yarışan en iğrenç ve en uçuk yapım olarak pazar gecesi prömiyerini yaptı.

Salonu terk edenler oldu

Filmin galası, beklenen pek çok firenin yaşandığı sabah saatlerindeki basın gösteriminin ardından gerçekleşti.

Greta Gerwig'in başkanı olduğu jürinin, konusuyla ilgili çok az şey bilinen ve detayları gizli tutulan filme ilk kez göz attığı gala gösteriminde de çok sayıda izleyici salonu terk etti.

Fransız yönetmen Coralie Fargeat'nın merakla beklenen yeni korkusu, filmi izlemeye katlanamayanlara inat festivalin en uzun süre ayakta alkışlanan yapımı oldu. 

Korku filminin jeneriği akarken başlayan alkışlar, 13 dakika boyunca devam etti.

Demi Moore, Margaret Qualley ve Dennis Quaid'in başrollerde yer aldığı film, insanları hayallerindeki hallerine dönüştürmeyi vaat eden The Substance adlı yeni bir ürün etrafında dönüyor. Feminist bir bakış açısına sahip yapım, Fransız yönetmenin ilk İngilizce filmi olma özelliğini de taşıyor.

"Şimdiden bir klasik"

48 yaşındaki sinemacının senaristliğini, yapımcılığını ve kurgusunu da üstlendiği filmin dağıtım haklarını festivalden hemen önce MUBI satın aldı. 

IndieWire eleştirmeni David Ehrlich filmin "şimdiden bir klasik" haline geldiğini söyledi.

Sinema yazarı Matt Neglia ise "Demi Moore son yıllardaki en iyi rollerinden birinde göz alıcı bir performans sergilerken, Margaret Qualley neden günümüzün en korkusuz aktrislerinden biri olduğunu kanıtlamaya devam ediyor" diye yazdı.

Neglia sözlerine şöyle devam etti:

Üçüncü perde, Film Adam (The Elephant Man), Tarayıcılar (Scanners) ve Cinnet'in (The Shining) unsurlarını unutulmaz bir şeyde birleştiren türün sunabileceği en üst düzey, iğrenç, son zamanların en iyi örneklerinden biri. Bu filmi çok ama çok sevdim!

The Substance'ın Rosie Huntington-Whiteley, Abel Ferrara ve Carla Bruni gibi isimlerin de katıldığı gala gösterimi 20 dakika geç başladı. Gösterim gece saat 1 sularında sona erdiğinde, 61 yaşındaki Moore'un büyük geri dönüş filmi için ritmik alkışlar susmak bilmedi. 

Moore, Qualley ve Fargeat bu tepkiden dolayı sersemlemiş görünüyordu. Moore ekrana bir öpücük atarak "Teşekkürler! Teşekkür ederim!" dedi.

Sevimli köpeği Pilaf'ın da eşlik ettiği Moore, dün sabah saatlerinde Hollywood'da yaş alan bir aktris olarak ilgili şunları söyledi:

Sadece ortaya çıkıyorsunuz ve önünüzdeki şeyle elinizden gelen en iyi şekilde yüzleşiyorsunuz. Bence en önemli şey dünyanın sizi nasıl gördüğü değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüz... The Substance'ın konusu da tam olarak bu. Biz kadınların sorgulamadan kabullendiği idealize edilmiş kadına ilişkin bu erkek bakış açısı... Ve bence değişiyoruz. Şu anda değişimi yaşıyoruz.

Independent Türkçe, Deadline, Hollywood Reporter, IndieWire


Gize Piramitleri'nin altında keşfedilen büyük "anomali" arkeologları şaşkına çevirdi

Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
TT

Gize Piramitleri'nin altında keşfedilen büyük "anomali" arkeologları şaşkına çevirdi

Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)
Google Maps'e yansıtılmış araştırma alanı (Archaeological Prospection)

Arkeologlar, Mısır'daki Gize piramit kompleksinin altında gömülü, büyük bir "anomali" diye tanımladıkları bir şeye rastladı.

Araştırmacılar, Gize'deki Batı Mezarlığı'nın altında keşfedilmemiş herhangi bir şeyin gömülü olup olmadığını görmek için yeraltı radarı gibi yeni araçlar kullanarak bölgeyi değerlendirdi.

Araştırmacılar, 4 bin 500 yıllık Büyük Piramit'in yakınındaki kraliyet mezarlığının altında biri sığ, diğeri derin olmak üzere bir çift yeraltı yapısı keşfetti.

Arkeologlar yapıların yoğunluğunun çevredeki zeminden farklı olması nedeniyle bunları bir anomali olarak tanımladı.

Şekillerinden dolayı insan yapımı olduğunu düşünen bilim insanları, bu yapıların inşaattan sonra doldurulduklarından şüpheleniyor.

"Gize'deki Batı Mezarlığı, kraliyet ailesi üyelerinin ve üst sınıf subayların önemli bir gömü yeri olarak biliniyor" diye yazan arkeologlar, yeraltı radarı ve elektriksel direnç tomografisiyle yapılan ilk çalışmanın "araştırma alanının kuzeyinde bir anomali" ortaya çıkardığını ekledi.

Anomalinin olduğu alan yaklaşık olarak belirlenebildi ancak yapının özellikleri ve konumu netlik kazanamadı.

10 metre genişliğinde ve 15 metre uzunluğundaki sığ yapının derinliği 2 metrenin altında.

Araştırmacılar, bunun daha büyük ve daha derin yapının inşasını desteklemek amacıyla yapıldığından şüpheleniyor. Bu derin yapı, en sığ noktasında yaklaşık 5 metre, en derin noktasındaysa 10 metre derinliğe sahip.

Araştırmacılar, böyle bir anomalinin kum ve çakıl karışımından ya da "hava boşluklu seyrek aralıklardan" kaynaklanmış olabileceğini söyledi.

Bilim insanları, "Bu, daha derin yapının girişi olabilir" dedi.

Sığ yapının, derin ve büyük yapıyla bağlantısının önemli olduğuna inanıyoruz. Araştırma sonuçlarından anomaliye neden olan malzemeyi belirleyemedik ancak bu büyük bir yeraltı arkeolojik yapı da olabilir.

Araştırmacılar, alanda yapılacak dikkatli bir kazının bu yapıların niteliğinin belirlenmesini sağlayabileceğini umuyor.
Independent Türkçe


Hamilelikteki stresin sadece bir cinsiyette IQ düşüşüne neden olduğu bulundu

Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
TT

Hamilelikteki stresin sadece bir cinsiyette IQ düşüşüne neden olduğu bulundu

Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)
Gebelikteki stres, doğum veya düşük yapma korkusu gibi nedenlerden kaynaklanabiliyor (Pixabay)

Hamilelikteki stresin, bebeğin IQ'sunu düşürebildiği tespit edilirken, bilim insanları erkek çocukların bundan daha fazla etkilendiğini söylüyor. 

Stresin hamile kadınların düşük yapma ihtimalini artırabileceği gibi doğum sonrasında bebek üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceği biliniyor. Bazı çalışmalarda bu durumun çocuğun ileriki yaşlarında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) veya depresyon yaşama riskini artırabileceği öne sürülüyor. 

Yeni çalışmadaysa fetüsün gelişimi için gerekli olduğu düşünülen stres hormonu kortizolun kız ve erkek çocuklarını nasıl etkilediği incelendi. Sonuçlar hamileliğin son dönemindeki stresin çocuğun IQ'sunu etkileyebildiğini gösteriyor.

11-14 Mayıs'ta İsveç'te düzenlenen 26. Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde sunulan araştırmada gebeliğinin son üç aylık dönemindeki 943 kadının kortizol ve bu hormonun etkisiz bir hali olan kortizon seviyeleri incelendi. 

Daha sonra psikologlar, bu çocuklar 7 yaşına geldiğinde IQ'larını ölçtü. Kız çocuk taşıyan annelerin daha fazla kortizol üretmesine karşın erkek çocuklar, IQ testlerinde kızlardan daha düşük puan aldı. 

Araştırmacılar bu durumun, plasentadaki bir enzimin kortizolü kortizona çevirmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Çalışmanın başyazarı Dr. Anja Fenger Dreyer şöyle diyor

 Sonuçlarımız, kız çocuklarının plasentadaki 11β-HSD2 enziminin aktivitesi tarafından daha fazla korunabildiğini, erkeklerinse doğum öncesinde annenin fizyolojik kortizolüne karşı daha savunmasız olabileceğini gösteriyor.

Bilim insanları ayrıca annenin kanında değil, idrarındaki kortizon seviyesi yüksek olduğunda kız çocuklarının IQ testinde daha iyi bir sonuç aldığını saptadı.  

Danimarka'daki Odense Üniversite Hastanesi'nden aynı artaştırma ekibi, geçen yıl yayımladıkları bir çalışmada gebeliğin son üç ayında yüksek seviyede kortizol salgılandığında çocukların bir ila üç yaşında konuşma ve dil becerilerinin daha fazla geliştiğini kaydetmişti. 

İki çalışmanın sonuçlarını karşılaştıran Dr. Fenger Dreyer, anne karnında kortizole maruz kalmanın bilişsel gelişimde geçici bir etkisi olabileceğini söylüyor:

Ayrıca önceki çalışmamızda küçük çocukların kelime dağarcığının ebeveynler tarafından bildirildiği, bu çalışmadaysa çocuğun IQ'sunun eğitimli psikologlar tarafından değerlendirildiği de dikkate alınmalı.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, Neuroscience News, Healthline, National Library of Medicine


Kendi servetini yatırmıştı: Film bitince tüm salon adını haykırdı

ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
TT

Kendi servetini yatırmıştı: Film bitince tüm salon adını haykırdı

ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)
ABD'de 28 Haziran'da gösterime girecek filmin ikinci bölümü 16 Ağustos'ta sinemalarda olacak (Warner Bros)

Kevin Costner'ın her şeyi göze aldığı Western destanı Horizon: An American Saga, dün promiyerini yaptığı Cannes Film Festivali'nde 7 dakika boyunca ayakta alkışlandı.

Tüm salon adını haykırdı

"Kevin! Kevin! Kevin!" tezahüratları sinema salonunu inletirken gözyaşlarını tutamayan 69 yaşındaki aktör, Horizon serisinden "üç bölüm daha" çekileceğine dair söz verdi.

Grand Lumiere Tiyatrosu'nda Costner, 4 bölümlük bir destanın birinci bölümü olarak planlanan 90 milyon dolar bütçeli filmin halka açık ilk gösteriminden önce kovboy şapkası takan konukların uzun alkışlarıyla karşılandı.

Üç saat süren filmin ardından jenerik akmaya başladığında kuvvetli bir alkış başladı. Ardından ağlamaklı Costner'ın filmi hakkında konuşmaya başladı ve kahkahalar arasında, "Konuşmam gerektiğini anlayayım diye bu kadar uzun süre alkışlamak zorunda kaldığınız için üzgünüm" dedi. 

Ne kadar iyi insanlar. Sadece benim için değil, benimle birlikte gelen oyuncular için, bana inanan ve çalışmaya devam eden insanlar için de çok güzel bir an. Bu komik bir iş ve bunu bulduğum için çok mutluyum. Burası gibisi yok. Bunu asla unutmayacağım, çocuklarım da unutmayacak.

"Umarım bu filmi sevdiklerinizle paylaşırsınız"

Costner sözlerine şöyle devam etti: 

Bence filmler gösterime girdikleri ilk hafta sonlarıyla ilgili değil, hayatlarıyla ilgili. Ve onu kaç kez paylaşmaya istekli olduğunuzla ilgilidir. Ve umarım bu filmi sevdiklerinizle, çocuklarınızla paylaşırsınız.

Bol kanlı film, Amerikan Batı'sında kendilerine bir gelecek inşa eden çiftçiler ve askerlerin yanı sıra orada yaşayan yerlilerin bakış açısından anlatılıyor.

Kendi çiftliğini ipotek ettirdi

Bu Costner için son derece kişisel bir proje. Tecrübeli aktör, filmin 100 milyon doları aşan yapım bütçesi için kendi çiftliğini ipotek ettirmek de dahil olmak üzere servetinin büyük bir kısmını ortaya koydu. 

Costner, yapımcılığını ve senaristliğini de üstlendiği filmin yönetmenliğini yapıyor ve başrolde yer alıyor.

Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston, Luke Wilson, Isabelle Fuhrman, Tatanka Means, Owen Crow Shoe, Jamie Campbell Bower ve Thomas Haden Church yer alıyor.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety


Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uzun süreli ketojenik diyet, organ yaşlanmasını hızlandırabilir

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Ketojenik diyetin organ yaşlanmasını hızlandırarak kalp hastalıklarına yol açabileceği bulundu. 

Düşük karbonhidrat ve yüksek yağlı besinleri içeren ketojenik diyet, özellikle kilo vermek isteyenler tarafından tercih ediliyor. Daha önceki araştırmalarda bu beslenme biçiminin diyabet, kanser, epilepsi ve Alzheimer gibi hastalıklara karşı faydaları olduğu bulunmuştu. 

Hakemli bilimsel dergi Science Advances'ta cuma günü yayımlanan çalışmadaysa ketojenik diyetin sağlık üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere ışık tutuldu. 

Bilim insanları 6 fareyi üç hafta boyunca ketojenik diyetle besledi. Hayvanların aldığı kalorinin en az yüzde 90'ı yağdan, yaklaşık yüzde 1'i de karbonhidratlardan geliyordu. Kontrol grubundaki farelerse kalorinin yaklaşık yüzde 17'sini yağlardan, yüzde 58 kadarını da karbonhidratlardan aldıkları standart bir diyetle beslendi. 

Daha sonra farelerin organlarından alınan örneklerini analiz eden araştırmacılar ketojenik diyetle beslenenlerin özellikle kalp ve böbreğinde ciddi derece daha fazla yaşlı hücre gözlemledi.

Hücre yaşlanmasında işlevini yerine getiremeyecek hale gelen hücreler, ölmek yerine zombi benzeri bir duruma geçiyor. Bu hücrelerin sayısı yaşla birlikte artarken, yeni araştırma uzun süreli ketojenik diyetin doku ve organ yaşlanmasını hızlandırabileceğine işaret ediyor. 

Öte yandan yaşlı hücreleri yok eden bazı moleküllerin bunları ortadan kaldırdığı gözlemlendi. Ayrıca aralıklı bir ketojenik diyet uygulanarak hücre yaşlanmasının önüne geçildi.

Çalışmanın yazarlarından David Gius bulguları şöyle değerlendiriyor:

Hücresel yaşlanma organ hastalıklarının patolojisinde rol oynadığından, sonuçlarımız ketojenik diyetin nasıl uygulanacağını anlama açısından önemli klinik sonuçlar sunuyor.

Makalede bu beslenme biçiminin daha önce tespit edilen faydalarına değinen araştırmacılar bu diyeti benimsemek isteyenlerin bunu kesintisiz bir şekilde yapmaması uyarısında bulunuyor.

Gius "Ketojenik diyet muhtemelen iyi bir şey ama herkese göre değil" diyerek şöyle ekliyor:

Ve daha da önemlisi, ara vermeniz gerekiyor. 

Araştırmacılar bu beslenme biçimi üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini düşünüyor. 

Independent Türkçe, New Scientist, MedicalXpress, Science Advances


Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
TT

Netflix izleyicileri birbirine yeni korku filmini öneriyor

Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)
Zach Cregger'ın ilk filmi olan Barbarian, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesine karşılık 45 milyon dolar hasılat yapmayı başarmıştı (20th Century Studios)

Netflix'te en çok izlenen 10 yapım arasına giren korku filmi, seyircileri şoke etti.

Başrolünde Georgina Campbell'ın oynadığı 2022 yapımı korku filmi, 29 Nisan - 5 Mayıs haftasında 57 ülkede en çok izlenen yapımlar listesine 10 numaradan giriş yaptı.

Barbarian adlı film, iş görüşmesi için seyahat ederken kiraladığı gizemli evde geceyi geçirmeye karar veren bir kadının etrafında dönüyor.

Campbell'ın canlandırdığı Tess adlı genç kadın, eve vardığında bir karışıklık yaşandığını ve genç bir adamın da aynı evi kiraladığını keşfediyor. Tess, başlangıçta şüpheleri olsa da geceyi orada geçirmeye karar veriyor.

100 üzerinden 93 puan

Ertesi gün evle ilgili korkunç bir sırrı keşfettiklerindeyse hikaye çok daha karanlık ve beklenmedik bir hal alıyor.

Barbarian'da 31 yaşındaki Campbell'ın yanı sıra İsveçli aktör Bill Skarsgård ve Justin Long da rol alıyor. 

Netflix istatistiklerine göre Barbarian 4,6 milyon seyirciyi ekran başına çekerken ve 7,9 milyon izleme saati elde etmeyi başardı.

Barbarian'ın büyük bölümü, 2021'de Bulgaristan'da çekildi. Ancak dış sahnelerin çekimleri Michigan eyaletinin Detroit kentindeki Brightmoor mahallesinde gerçekleşti.

Filmin prömiyeri Temmuz 2022'de San Diego Comic-Con'da yapıldı. Zach Cregger'ın yönettiği korku, iki ay sonra da sinemalarda gösterime girdi.

Film, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 93 gibi yüksek bir puan almayı başardı.

"Konusunu önceden okumayın"

Barbarian, sinemalardaki ilk hafta sonunda 10 milyon dolar hasılat elde etmiş ve prömiyerinin ardından gişede zirveye yerleşmişti.

Bir izleyici, filmin şaşırtıcı finaline atıfta bulunarak şöyle yazdı:

Henüz izlemeyenler için bir tavsiye: Önceden konusunu okumayın, sonunda şaşırın.

Başka bir kullanıcı da filmi türün meraklılarına önerdi:

Netflix'e yeni gelen, son yılların en iyi korku filmlerinden biri olan Barbarian'ı kaçırmayın.

Bir izleyici, Barbarian'ın son yıllardaki en iyi gerilimlerden biri olduğunu yazarken diğeri 2022'nin korku filmlerinin yılı olduğunu söyledi.

Independent Türkçe, Daily Mail, ScreenRant