Mutluluk uzmanı, verimli tatilin püf noktalarını paylaştı

Yazıda, sıradan tatil anlayışını değiştirerek yeni deneyimlere açılmanın önemi vurgulandı (Unsplash)
Yazıda, sıradan tatil anlayışını değiştirerek yeni deneyimlere açılmanın önemi vurgulandı (Unsplash)
TT

Mutluluk uzmanı, verimli tatilin püf noktalarını paylaştı

Yazıda, sıradan tatil anlayışını değiştirerek yeni deneyimlere açılmanın önemi vurgulandı (Unsplash)
Yazıda, sıradan tatil anlayışını değiştirerek yeni deneyimlere açılmanın önemi vurgulandı (Unsplash)

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), iyi bir tatil için bilimsel araştırmalarla desteklenen püf noktalarını paylaştı. 

Mutluluk algısı ve tüketim alışkanlıkları üzerine araştırmalar yürüten ABD'deki Carnegie Mellon Üniversitesi'nden Jeff Galak'ın yazısında, verimli bir tatil için tavsiyeler yer aldı.

Yaklaşımınızı değiştirin

Galak, bir şey ne kadar çok tüketilirse ondan alınan keyfin de aynı ölçüde azaldığına işaret ederek, tatilcilerin aktivitelerini bunu göz önünde bulundurarak planlaması gerektiğini belirtti. 

2009, 2011 ve 2012'deki araştırmalarından yola çıkan akademisyen, aktivitelerde keyif düşüşünü önlemek için tatilcilere, bir etkinlik çok hoşlarına gitse bile bunu sürekli tekrar etmemelerini önerdi. 

Galak, her aktiviteye ayrı bir gün ayırmak yerine günün farklı saatlerini çeşitli etkinliklerle geçirmenin daha verimli olacağını belirterek, "Çeşitliliği ne kadar çok artırırsanız, herhangi bir deneyimden aldığınız keyifte o kadar az düşüş yaşarsınız" ifadelerini kullandı.

Yazıda ayrıca farklı etkinlikler arasında dinlenme süresi bırakmanın da zihin ve beden sağlığı açısından önemli olduğuna işaret edildi. 

Seçenekler arasında kaybolmayın

Tatilde birçok konaklama, tur paketi, restoran ve gezilecek yer seçeneği olduğunu yazan Galak, tüm bunların kapsamlı bir karşılaştırmasını yaparak plan hazırlamanın tüketici olabileceğini belirtti. 

Akademisyen, her seçeneği değerlendirip en iyiyi yapmaya çalışmanın, beklenmedik durumlar karşısında hızlı bir pişmanlıkla sonuçlanabileceğini ifade etti. 

Tatilcilere "aşırı seçim yükünden" uzak durmaları, bazen fazla derinlemesine araştırma yapmadan planlamalarını tamamlamaları tavsiyesinde bulunuldu.

Konfor alanınızdan çıkın

Galak, tatillerde sadece olumlu deneyimler yaşamaya ve iyi anılar biriktirmeye çalışmanın da bir noktadan sonra seyahat planlarını tektipleştirebileceğini belirtti.

Akademisyen, "Taksi yerine toplu taşımaya binin. En güzel otelde kalmak yerine daha ucuz bir yer seçin. Telefonunuzu otelde bırakın ve gezinirken biraz kaybolun" ifadelerini kullandı. 

Galak, burada temel amacın tanıdık ve konforlu deneyimlerden uzaklaşarak tatil deneyimini daha farklı kılmak için işin içine biraz zorluk ve olumsuzluk katmak olduğunu yazdı.

Tatile dair genel yaklaşımlara karşı çıkan araştırmacı, tavsiyelerini şöyle özetledi: 

Çok fazla planla uğraşmayın, sevdiğiniz şeyleri daha az yapın, eğlenmeye ara verin ve aslında sizin için rahatsız edici olabilecek şeyleri yapmaya yönelin. İzlenecek en akıllıca yöntemi unutun ve tam tersini benimseyin.

Independent Türkçe, Wall Street Journal 



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News