İzleyiciler Netflix'in yeni mini dizisini topa tutuyor

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yeni dizisinde, başroldeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yeni dizisinde, başroldeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
TT

İzleyiciler Netflix'in yeni mini dizisini topa tutuyor

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yeni dizisinde, başroldeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yeni dizisinde, başroldeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)

Netflix'in yeni mini dizisi "felaket" sonu nedeniyle kızgın izleyiciler tarafından eleştiri yağmuruna tutuluyor.

Tom Wolfe'un 1998 tarihli romanından uyarlanan A Man in Full, bu ayın başında yayın devinde gösterime girdi.

Dizinin finali beğenilmedi

Regina King'in yönettiği dizi, iflasın eşiğindeki Atlantalı emlak kralı Charlie Croker'ın şirketini kurtarma çabalarını ve bankacı Raymond Peepgrass'ın onun 800 milyon dolarlık devasa borcunu ortaya çıkarmaya çalışmasını konu alıyor.

Prömiyerini 2 Mayıs'ta yapan dizi, her biri ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor. Netflix, dramanın 18 yaşından küçüklere uygun olmadığını belirtiyor.

Pek çok izleyici, dizinin konusunun kafa karıştırıcı ve dağınık olduğundan şikayet etti. Ancak Netflix kullanıcılarını en çok hayal kırıklığına uğratan şey dizinin finali oldu.

Yayın devinin küresel en çok izlenenler listesinin üçüncü sırasında yer alan mini dizi, Raymond'ın Croker'ın eski eşi Martha'yı baştan çıkarması ve gergin bir karşılaşmayla sona eriyor. 

İzleyiciler dizinin finalini "tembelce" ve "felaket" diye nitelendirdi ve düşüncelerini paylaşmak için Twitter'a akın etti.

"Çok sinirliyim"

Bir seyirci şöyle yazdı: 

A Man in Full'u izledikten sonra... Sonu yüzünden biraz soyulmuş hissediyorum. Mini dizi olduğu için muhtemelen ikinci bir sezon olmayacak. Yaratıcıların böyle diziler yapmasından nefret ediyorum.

Öfkeli bir izleyici de şöyle dedi: 

A Man in Full'ü izledim. İyi dizi, berbat bir son. Çok sinirliyim.

"Sonu berbattı"

Üçüncü bir izleyici ekledi: 

A Man in Full'ü izledim. İyiydi ama sonu berbattı.

Hayal kırıklığına uğrayan başka bir Netflix kullanıcısıysa "A Man in Full'ün reytinglerinin neden düşük olduğunu anlıyorum çünkü sonu işe yaramaz" diye yazdı.

Independent Türkçe, Daily Mail, The Sun



Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Ölüme yakın deneyimlerde zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)
Ölüme yakın deneyim yaşayan bazı kişiler, sanki zaman ortadan kalkmış gibi hissettiğini söylüyor (Unsplash)

Ölümle burun buruna gelen kişiler, yaşadıkları deneyim sırasında zamanın durmuş veya yavaşlamış gibi geldiğini sıkça bildiriyor. 

Başından böyle bir olay geçmeyen kişilerin aklına film sahneleri gelecektir. Örneğin bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kıl payı kurtulan bir karakter etrafına bakarken, sahne daha yavaş akıyor. 

Ölüme yakın deneyimler üzerine çalışan psikiyatr Bruce Greyson'ın 1980-1990'larda yaptığı çalışmalarda, bu türden deneyimler yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 70'i "zamanın durduğunu veya anlamını yitirdiğini" bildirmişti. 

Peki bu travmatik olaylar neden böyle bir etki yaratıyor ve zamanın nasıl algılandığı hakkında neler söylüyor? 

İnsanlar zamanı nasıl algılıyor?

Liverpool John Moores Üniversitesi'nde zaman psikolojisi üzerine çalışan Dr. Ruth Ogden, yıllar önce geçirdiği bir trafik kazasından sonra bu alana ilgi duymaya başlamış. 

Psikoloji hocası, Conversation için kaleme aldığı yazıda, başka bir araçla çarpıştıktan sonra adeta zaman durmuş gibi hissettiğini anlatıyor.  

15 yıl boyunca ölüme yakın deneyimlerde neden zamanın yavaşladığı ve zamanın nasıl algılandığı üzerine araştırmalar yürüten Dr. Ruth Ogden ulaştığı sonuçları şöyle açıklıyor:

Biz saniyeleri ve dakikaları mükemmel bir doğrulukla kaydeden saatler gibi değiliz. Bundan ziyade beynimiz, zamanı çevremizdeki dünyaya duyarlı bir şekilde algılamaya ayarlanmış gibi görünüyor.

Dr. Ogden, beynin duygusal ve fizyolojik uyarılmayı düzenleyen bazı bölgelerinin, aynı zamanda zamanın işlenmesinde de rol oynadığını ekliyor. 

Bu nedenle duygular yoğunlaştığı sırada beynin zaman algısı da etkileniyor. Örneğin keyifli vakit geçirirken zaman uçup gidiyor ve sıkıcı ortamlarda geçmek bilmiyor. 

Ölüme yaklaşınca zaman neden yavaşlıyor?

Ölüme yakın deneyimlerde zamanın neden yavaşladığı kesin olarak bilinmiyor. Bilim insanları bunun altında savaş ya da kaç tepkisinin yattığını düşünüyor. Evrimsel süreçte hayatta kalma içgüdüsü olarak gelişen bu tepki, tehdit anında ortaya çıkıyor.

Tehlike karşısında beyin daha hızlı çalıştığı için ölüme yakın deneyim yaşayan kişiler çevrelerinin daha yavaş hareket ettiğini görüyor. 

Psikoloji ve Ruh Sağlığı Sınır Alanları Enstitüsü'nden araştırmacı Marc Wittmann bu durumu şöyle açıklıyor:

Organizma çevresel uyaranları normalden daha hızlı işleyerek kişinin daha kolay tepki vermesini sağlıyor. Daha hızlı algılamak, düşünmek ve hareket etmek hayatta kalmak için avantaj demek.

Yaşlandıkça zaman daha mı hızlı akıyor?

Herkes ölüme yakın bir deneyim yaşamayabilir fakat birçok kişi yaşı ilerledikçe zamanın akıp gittiğinden yakınıyor. 

Geçmişe bakınca çocukken vakit daha yavaş akıyormuş gibi gelirken, yetişkinlikle beraber sanki göz açıp kapayıncaya kadar yıllar geçiyor.

Bilim insanları bu durumun birkaç nedeni olduğunu söylüyor. Örneğin çocukken bir yıl, yaşanan sürenin daha büyük bir kısmına tekabül ediyor. Nörolog Santosh Kesari "10 yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının yüzde 10'u. 60 yaşındaki biri için ise hayatının yüzde ikisinden daha azı" diyor. 

Ayrıca çocukken sürekli yeni şeylerle karşılaşmak, hafızada daha kalıcı etkiler bırakıyor. Kesari şu ifadeleri kullanıyor:

Zamanı unutulmaz olaylarla ölçüyoruz ve yaşlandıkça hatırlanmaya değecek daha az yeni şey yaşanıyor. Bu da çocukluğun daha uzun sürmüş gibi görünmesine yol açıyor.

Bilim insanın burada bahsettiği, zamanın o an içinde nasıl algılandığından ziyade, nasıl hatırlandığı. 

Yine de bazı çalışmalarda çocukken zamanın akışının daha yavaş algılandığı bulunmuştu. Nörobilimci Patricia Costello, çocukların gelişim aşamasında olduğunu belirterek "Sinirsel iletimleri yetişkinlere kıyasla fiziksel olarak daha yavaş. Bu da zamanın geçişini algılama biçimlerini etkiliyor" diyor:

Yetişkinliğe ulaşınca zaman devrelerimiz kablolamayı tamamlıyor ve zamanın geçişini doğru bir şekilde nasıl kodlayacağımızı deneyimlerimizle öğreniyoruz.

Yaşlanınca zamanın daha hızlı akıyormuş gibi gelmesi, büyük ölçüde yeni deneyimlerin azlığıyla ilişkilendiriliyor. Costello bu histen kurtulmak isteyenlere hayatlarına yenilik katmasını öneriyor.

Bilim insanı "Her şeyin çok hızlı geçip gittiği, kendi hayatımızı kaçırdığımız hissini nasıl durdurabiliriz? İş dönüp dolaşıp yeni şeyler öğrenmeye geliyor" diyerek ekliyor: 

Yeni bir beceri öğreniyor musunuz? Farklı bir şeyler pişiriyor musunuz? Mümkün olduğunca hayatınıza yenilik katmak, anıların öne çıkmasını sağlayacak ve bir bakıma zamanı uzatacaktır.

Independent Türkçe, Conversation, Psychology Today, NBC News