"Sihirli mantar" tedavisi anoreksiya için umut oldu

Anoreksiya en çok ergenlik çağındaki genç kızlarda görülüyor (Pexels)
Anoreksiya en çok ergenlik çağındaki genç kızlarda görülüyor (Pexels)
TT

"Sihirli mantar" tedavisi anoreksiya için umut oldu

Anoreksiya en çok ergenlik çağındaki genç kızlarda görülüyor (Pexels)
Anoreksiya en çok ergenlik çağındaki genç kızlarda görülüyor (Pexels)

Yeme bozukluğu anoreksiya nervoza tedavisinde saykodelik bir madde olan psilosibin kullanılabilir. Araştırmacılar sıçan deneylerinde umut verici sonuçlar elde etti. 

Psikiyatrik hastalıklar arasında en yüksek ölüm oranlarından birinin görüldüğü anoreksiya, çok az yemek yiyip çok fazla hareket etme sonucu aşırı kilo kaybedilmesiyle tanımlanıyor. 

Daha önceki bazı çalışmalarda psilosibinin bu rahatsızlığın tedavisinde kullanılma potansiyeli taşıdığı görülmüştü. Ayrıca saykodelik maddelerin, depresyon ve anksiyete gibi zihin sağlığı sorunlara iyi gelebildiği  de bulunmuştu.

Halk arasında sihirli mantar diye bilinen Psilocybe mantarlarından elde edilen psilobisin maddesinin, anoreksiyanın tanımlayıcı özellikleri arasında sayılan esnek düşünememe açısından olumlu sonuçları olduğu kaydedilmişti.

Molecular Psychiatry adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmadaysa, saykodelik maddenin bu amaçla kullanıldığında beyinde nasıl bir etki yarattığı bulunmaya çalışıldı. 

Araştırmacılar bu amaçla dişi sıçanlara kısıtlı miktarda yiyecek verirken, hamster tekerleğine yani egzersize sınırsız erişmelerine olanak tanıdı. Sıçanların bir kısmına psilosibin verildi ve kontrol grubuna verilmedi. 

Düşük miktarda psilosibin verilen sıçanların kilo kaybına karşı daha iyi direnç gösterdiği saptandı. 

Bilim insanları yiyeceğe kısıtlı erişimleri olsa bile bu maddeyi alan sıçanların sağlıklı bir kiloda kalmayı başardığını kaydetti. Daha sonra yapılan öğrenme testlerindeyse bu hayvanların bilişsel esnekliğinin geliştiği de görüldü. 

Ayrıca psilosibinin beyindeki bir mekanizmaya etki ederek "anoreksik düşünce biçiminin" daha esnek hale gelmesini sağladığını bulan araştırmacılar, bunun hedefe yönelik tedavilerin önünü açabileceğini düşünüyor.

Öte yandan araştırmadaki bütün sıçanlarda aynı etkiler gözlemlenmedi. Bu nedenle daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulurken insanlarda da aynı etkiyi gösterip göstermeyeceğinin saptanması gerekiyor.

Halihazırda anoreksiya tedavisinde antidepresanlar sıkça tercih ediliyor. Fakat araştırmayı yürüten Dr. Claire Foldi bunların anoreksiyadan muzdarip, düşük kilolu kişilerdeki klinik semptomları iyileştirmediğini söylüyor:

Bilişsel açıdan esnek olamama, bu rahatsızlığın ayırt edici bir özelliği ve genellikle anoreksiya nervoza semptomları belirginleşmeden önce ortaya çıkıyor ve kilonun geri kazanılmasından sonra da devam ediyor. Bu nedenle bu semptom, terapötik müdahalede birincil hedef haline geliyor.

Independent Türkçe, Science Alert, MedicalXpress, Molecular Psychiatry



İnsanlar havalimanlarında neden tuhaf davranıyor?

Havalimanlarının çevresel koşulları, endişeli yolcuları daha fazla geriyor olabilir (Pexels)
Havalimanlarının çevresel koşulları, endişeli yolcuları daha fazla geriyor olabilir (Pexels)
TT

İnsanlar havalimanlarında neden tuhaf davranıyor?

Havalimanlarının çevresel koşulları, endişeli yolcuları daha fazla geriyor olabilir (Pexels)
Havalimanlarının çevresel koşulları, endişeli yolcuları daha fazla geriyor olabilir (Pexels)

Pek çok kişi havalimanlarında tuhaf veya agresif davranan kişilere denk gelmiştir. 

Özellikle öfkeli yolcuların problemli davranışlar sergilediği olaylar son yıllarda artıyor. Bunun karşısında havalimanında alkol servis edilmemesi gerektiği yönünde çağrılar yapılıyor.

Ancak bu davranışların arkasında sadece alkol olmayabilir. Birleşik Krallık'taki Leeds Beckett Üniversitesi'nde psikoloji dersleri veren Steve Taylor, Conversation için kaleme aldığı yazıda bu meseleyi masaya yatırıyor. 

Taylor, bazı kişilerin uçma korkusundan dolayı gerildiğini ve bu nedenle agresif davranışlar sergileyebileceğini söylüyor. Ayrıca bazıları rahatlamak için içki içebiliyor ve bu da daha pervasız davranmalarına yol açıyor olabilir. 

Havalimanlarının gürültülü ve kalabalık ortamının da duruma pek fayda sağladığı söylenemez. 

Psikolog, bunların yanı sıra havalimanlarında zaman ve mekan algısının bulanıklaşmasının da rol oynadığını düşünüyor. 

Taylor, "Havalimanları şimdiki zamanın hoş karşılanmadığı bir yokluk bölgesidir. Herkesin dikkati geleceğe, uçuşlarına ve varış noktalarına ulaştıklarında onları bekleyen maceralara yönelir" diyerek ekliyor: 

Geleceğe bu kadar yoğun bir şekilde odaklanmak, özellikle uçuşlar rötar yaptığında hayal kırıklığı yaratıyor.

Havalimanlarında bulanıklaşan tek şey zaman ve mekan algısı değil. Bu ortamlarda insanların, tanımadıkları kişilerle sohbet etme ihtimali artıyor. 

Taylor'a göre sosyal sınırların esnediği bu ortam, toplumun normal kurallarının ortadan kalkmasına neden olabilir. 

Yazıda ayrıca başka bir ülkeye yapılan yolculuklarda, ulusal sınırların arasında kalmanın da davranışları etkileyebileceğine değiniliyor. Eğer farklı bir zaman dilimindeki bir yere seyahat ediliyorsa hem mekan hem zaman algısı daha fazla bozulabilir.

"Kendimizi zaman ve mekan üzerinden tanımlarız" diyen Taylor ekliyor:

Ayrıca kendimizi ülkemizle de tanımlarız. Bu tür işaretler olmadan kendimizi başıboş hissedebiliriz. 

Yapılan araştırmalar, bu türden oryantasyon bozulmalarının geçici olsa bile ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor.

Diğer yandan Taylor, kimliği belirleyen şeylerden veya zamandan "azade olunan" havalimanlarının özgürleştirici bir etki de yaratabileceğini söylüyor.

Psikolog, "Bir dizide her hafta aynı karakteri canlandırmak zorunda kalan oyuncular gibi, rollerimizin güvenliğinden hoşlanıyoruz ancak kendimizi yeni zorluklarla test etmeyi ve esnetmeyi arzuluyoruz" diye yazıyor: 

Dolayısıyla normal rutinlerimizin ve ortamlarımızın dışına çıkmak canlandırıcı bir his veriyor. İdeal olan, havalimanında başlayan özgürlüğün yurtdışı maceralarımız boyunca devam etmesi.

Independent Türkçe, Conversation, Guardian, Human Studies