YouTuber'larla ilişki komşu veya iş arkadaşlarından daha çok mutlu ediyor

Araştırmalar, parasosyal ilişkilerin güven veren ve onaylayan bir etki yarattığını gösteriyor (Pexels)
Araştırmalar, parasosyal ilişkilerin güven veren ve onaylayan bir etki yarattığını gösteriyor (Pexels)
TT

YouTuber'larla ilişki komşu veya iş arkadaşlarından daha çok mutlu ediyor

Araştırmalar, parasosyal ilişkilerin güven veren ve onaylayan bir etki yarattığını gösteriyor (Pexels)
Araştırmalar, parasosyal ilişkilerin güven veren ve onaylayan bir etki yarattığını gösteriyor (Pexels)

YouTuber'larla kurulan ilişkinin komşu veya iş arkadaşlarından daha mutlu ettiği bulundu. 

Essex Üniversitesi'nden araştırmacılar, ABD ve Birleşik Krallık'tan 16 yaş ve üstü binden fazla katılımcının iki taraflı ve parasosyal ilişkilerine bakışını değerlendirmek için üç çalışma yürüttü. 

Psikolojide parasosyal ilişki, bir kişinin hiç tanışmadığı biriyle arasında güçlü bir bağ hissetmesini ifade ederken buna ünlülerle kurulan ilişki örnek verilebilir. 

Araştırmacılar ilk iki çalışmada güçlü parasosyal ilişkilere sahip kişilerin bunları, nispeten zayıf iki taraflı ilişkilere göre duygusal açıdan daha doyurucu bulduğunu kaydetti. Bu zayıf ilişkiler arasında komşu ve iş arkadaşları sayılabilirken, parasosyal ilişkiler de YouTuber veya diğer içerik üreticilerini içeriyordu. 

Scientific Reports adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışmaya göre katılımcıların yüzde 52'si güçlü bir parasosyal ilişkisi olduğunu aktarırken, yüzde 36'sı da bir YouTuber'a yakın hissettiğini belirtti.

Araştırmacılar ayrıca bu tek taraflı yakın ilişkilerin sadece genç veya yalnız kişilere has olmadığını, her yaştan katılımcının kurgusal bir karakter veya ünlü biriyle bağ hissettiğini ifade ediyor.

Üçüncü çalışmadaysa katılımcıların, duygusal desteğe ihtiyaç duydukları bir zamanda parasosyal ilişkilere başvurup başvurmayacağı anlaşılmaya çalışıldı. 

Bunun için katılımcılardan güçlü bir ilişkiye sahip oldukları biriyle yaşadıkları ve kendilerini incinmiş ya da desteklenmiş hissettikleri bir deneyim hakkında yazmaları istendi. Ardından katılımcılara en iyi şekilde tanıdıklarını düşündükleri YouTuber'ın kim olduğu ve bu kişinin ihtiyaç anlarında ne kadar yardım edeceğini düşündüklerini söylemeleri istendi.

Araştırmanın yazarlarından Dr. Veronica Lamarche, bazı kişilerin parasosyal ilişki kurdukları kişinin yardım eli uzatacağına iyice inandığını söylüyor. 

Öte yandan çalışmanın genelinde, en destekleyici ilişkilerin bunlar olmadığı görüldü. Duygusal partner veya yakın arkadaşlarla kurulan ilişkilerin en çok yardım eden ve en etkili ilişkiler olarak görüldüğü kaydedildi. 

Araştırmacılar yine de parasosyal ilişkilerin önemli bir rol oynadığını söylerken Dr. Lamarche "Bu parasosyal ilişkiler, garanti bir güvenli sığınak sunuyor" diyerek bu durumu açıklıyor:

Belki elinizi sevdiğiniz biri gibi tutamazlar ama sizi reddedemezler ya da sizin için çok meşgul olduklarını da söyleyemezler. Çünkü onlara kendi istediğiniz zamanda ve kendi koşullarınızda erişiyorsunuz. Bence bu ilişkilerin gücünün ve çekiciliğinin bir parçası da bu; bir anlamda her zaman ulaşılabilir birilerinin olması.

Dr. Lamarche ayrıca sosyal medya fenomenlerinin takipçilerine yakınlık hissettmesinin de normal olduğunu ve burada karşılıklı bir saygı içeren bir ilişki kurulduğunu söylüyor. Fakat yine de bu durum, bu ilişkilerin tek taraflı doğasını değiştirmiyor:

Karşılıklı bir saygı sözkonusu ancak bu ilişki tek taraflı, yani takipçilere aktif bir şekilde yardım eli uzatmıyorlar.

Independent Türkçe, BBC, IFL Science, Scientific Reports



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe