Çiğ köfte sevdası Birleşik Krallık basınında

Yazıda, Güneydoğu yemeklerinin İstanbul'da popülerleşmesiyle çiğ köftenin büyük rağbet gördüğü belirtildi (Yemek.com)
Yazıda, Güneydoğu yemeklerinin İstanbul'da popülerleşmesiyle çiğ köftenin büyük rağbet gördüğü belirtildi (Yemek.com)
TT

Çiğ köfte sevdası Birleşik Krallık basınında

Yazıda, Güneydoğu yemeklerinin İstanbul'da popülerleşmesiyle çiğ köftenin büyük rağbet gördüğü belirtildi (Yemek.com)
Yazıda, Güneydoğu yemeklerinin İstanbul'da popülerleşmesiyle çiğ köftenin büyük rağbet gördüğü belirtildi (Yemek.com)

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC, Türkiye'de çiğ köftenin gördüğü rağbeti haberleştirdi. 

İstanbul'da yaşayan Amerikalı gazeteci Paul Benjamin Osterlund'un kaleme aldığı yazıda, çiğ köftenin "Türkiye'nin en popüler fast food ürünlerinden biri olduğu" belirtildi.

Haberde, çiğ köftenin geleneksel olarak çiğ kıyma, bulgur, baharat ve yeşilliklerin yer aldığı bir karışımla hazırlandığı belirtildi. 

Ancak 2008'de Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde etli çiğ köftenin yasaklandığına, bunun ardından çoğu lokantanın yemeği etsiz hazırlamaya başladığına dikkat çekildi.

Osterlund, adında "köfte" geçse bile yemeğin çoğu zaman tamamen vegan malzemelerden yapıldığına dikkat çekerek, etsiz versiyonda bulgur ve fındığa ek olarak roka, maydanoz, marul, dilimlenmiş domates ve nar ekşisi kullanıldığını belirtti.

Yazıda, son dönemde çiğ köftenin popülerliğinin arttığına işaret edilerek şu ifadelere yer verildi: 

Son 20 yılda, Türkiye'nin dört bir yanında bu ucuz, taze, sağlıklı ve lezzetli atıştırmalığı sunan çok sayıda zincir restoran açıldı. Bu da çiğ köfteyi öğrencilerin ve sürekli hareket halindeyken uygun fiyatlı atıştırmalık arayan herkesin favorisi haline getirdi.

Osterlund, çiğ köftenin Adıyaman ve Şanlıurfa'dan geldiğini hatırlatarak, bu yemeğin "sıra gecelerinde, konukların çay yudumladığı, sohbet ettiği ve yerel halk ezgileri çalan müzisyenlerin korosu eşliğinde yemek yediği" ortamlarda hazırlandığını yazdı.

Güneydoğu mutfağının İstanbul'a ve Türkiye'nin batısındaki diğer büyük şehirlere yayılmasıyla çiğ köftenin de yıllar içinde ülke genelinde daha geniş bir yer kazandığına dikkat çekildi.

Yazıda, İstanbul'un Şişli ilçesindeki Mahir Lokantası'nda halen etli çiğ köftenin tadılabileceği belirtildi.

Restoranın Diyarbakırlı şefi ve sahibi Mahir Nazlıcan'ın "kendi bölgesinin klasik yemeklerine mükemmel yorum getirdiği" ifade edildi.

Osterlund, Nazlıcan'dan aldığı çiğ köfte tarifini okurlarıyla paylaşmayı da ihmal etmedi.

Independent Türkçe, BBC



Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
TT

Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)

Arkeologlar Guatemala'daki bir mağarada, yağmur tanrısını yatıştırmak için insanların kurban edildiği vahşi bir Maya ritüelinden kalan parçalanmış kafataslarını ortaya çıkardı.

Cueva de Sangre ya da "kan mağarası" ilk kez 1990'larda Petén'deki arkeolojik kazı alanında yapılan bir araştırma sırasında keşfedilmişti.

Travmatik yaralanma izleri taşıyan kemikler zemine dağılmış halde bulunsa da yakın zamana kadar iyice incelenmemişlerdi.

Araştırmacılar, Maya halkının yaklaşık iki bin yıl önce mağarayı insan kurban etme ritüelleri için kullandığını gösteren kanıtlar sundu.

Aralarında Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden Michele Bleuze'in de bulunduğu araştırmacılar, kemiklerin ritüel amaçlı parçalara ayrıldığına dair izler buldu.

Örneğin bir kafatası parçasının bir tarafında balta gibi bir aletle vurulduğunu gösteren bir iz var. Bir bebeğin kalça kemiğindeki benzer bir iz de muhtemelen ölüm anına yakın vakitte meydana gelmiş.

Araştırmacılar kemiklerin gömülmeyip yere saçılmış olmasının ve bazılarının tuhaf bir şekilde dizilmesinin, ritüelde kullanıldıklarına işaret ettiğini söylüyor.

Dahası arkeologlar, mağarada obsidyen bıçaklar ve kırmızı aşıboyası gibi ritüellerde kullanıldığı bilinen şeyler buldu.

Mağara alanı toplamda "yetişkin ve çocuklara ait 100'den fazla insan kemiği parçası" içeriyordu.

Araştırmacılar şöyle yazıyor:

Amerikan Yerlileri kozmolojisinde kutsal, canlı Dünya'nın önemi nedeniyle, insan kalıntılarının yeraltı boşluklarında biriktirilmesi Mezoamerika'da özel bir kültürel öneme sahipti.

Kemiklerdeki yaraların vahşi doğasını ve mağaradaki yüksek yoğunluğunu göz önüne alan araştırmacılar, Cueva de Sangre'nin yaklaşık MÖ 400 ila MS 250'de Mayaların ritüel amaçlı insan kurban etme alanı olduğu sonucuna vardı.

Bilim insanları "Mevcut iskelet unsurlarının türleri, travma, kemiklerin dizilişi ve kemiklerdeki değişiklikler, mağaradaki kalıntıların kurban niteliği taşıdığını güçlü bir şekilde destekliyor" diye yazıyor.

Mağaraya, bir su birikintisine açılan bir geçide inen küçük bir açıklıktan ulaşılabiliyor. Antik Mayalar için mağara muhtemelen sadece marttan mayısa kadar süren kurak mevsimde açıktı, sonrasında yağmurlar mağarayı erişilemez hale getirmiş olmalı.

Araştırmacılar, insan kurban edilen vahşi ritüellerin muhtemelen Maya yağmur tanrısı Chaac'ı yatıştırmak için yapıldığını ancak bu tür uygulamaların doğasını daha iyi anlamak için kemiklerin DNA analizinin yapılması gibi daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Gelecekteki araştırmaların, İspanyolların fethinden önce Orta Amerika'daki yaşama da daha fazla ışık tutabileceğini belirtiyorlar.

Independent Türkçe