Dünyanın en tehlikeli patojenlerinden birinin ölümcül sırrı ortaya çıktı

Her yıl yarım milyona yakın insan bu bakteriye yakalanarak ölüyor

DSÖ, antimikrobiyal ilaçlara dirençli olan bu bakterinin, insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu vurguluyor (Pixabay)
DSÖ, antimikrobiyal ilaçlara dirençli olan bu bakterinin, insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu vurguluyor (Pixabay)
TT

Dünyanın en tehlikeli patojenlerinden birinin ölümcül sırrı ortaya çıktı

DSÖ, antimikrobiyal ilaçlara dirençli olan bu bakterinin, insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu vurguluyor (Pixabay)
DSÖ, antimikrobiyal ilaçlara dirençli olan bu bakterinin, insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu vurguluyor (Pixabay)

Gram negatif bakterilerin en yaygın görülenlerinden Pseudomonas aeruginosa, mikroplar arasında çizgi romandan fırlamış bir kötü adam gibi. Vücudun savunma metabolizmalarından kolaylıkla sıyrılarak ölümcül olabilen bu bakteri, Dünya Sağlık Örgütü'nün en tehlikeli patojenler listesinin tepesinde en kritik öncelikli kategorisinde yer alıyor.  

İnsanların çoğu günlük yaşamlarında Pseudomonas aeruginosa'ya maruz kalsa da çoğunlukla herhangi bir zarar görmüyor. Ancak uygun koşullar varsa, kontrolden çıkan hastalıklara sebebiyet verebiliyor. 

Doğada böylesine yaygın bir mikroorganizmanın insanlarda nasıl devasa tehlikeler oluşturduğunu merak eden bilim insanları harekete geçti. 

Cambridge Üniversitesi'nden bilim insanlarının başını çektiği araştırmacılar, dünyanın farklı bölgelerindeki insan, hayvan ve çevre kaynaklarından, bazılarının geçmişi 1900'e kadar uzanan 10 bine yakın bakteri örneği topladı ve Pseudomonas aeruginosa'yla yakından ilişkili 596 tane virüs türüyle bir genetik aile ağacı çıkardı. 

Hastalıklardan çoğunun bunlardan 21'iyle ilişkili olduğu bulundu. Son 200 yılda hızlıca evrimleşen bu virüs türlerinin tehlikeli enfeksiyonları yarattığı ortaya kondu. 

Her yıl yarım milyona yakın insan, adı P. aeruginosa'ya diye kısaltılabilen bu bakteriye yakalanarak ölüyor. Yılda 300 bin ölüme, antibiyotiğe karşı dirençli olması yol açıyor. 

Bilim insanları son 200 yılda daha kalabalık yerleşim yerleri kurulmasının ve bu durumun beraberinde getirdiği hava kirliliğinin onları enfeksiyona daha açık hale getirip bu bakterinin de hızla yayılmasına neden olduğundan şüpheleniyor. 

Hem jet yakıtında hem de saf suda hayatta kalabilen bu bakteri, güçlü adaptasyon yeteneğiyle hastane koşullarında da ölümcül olabiliyor. Kistik fibrozis ve bronşektazi gibi kronik akciğer hastalıklarından mustarip olup da hastanede tedavi gören kişiler, özellikle hassas durumda. 

Bazı türlerin kistik fibrozis hastalarında evrimleşip, kendisiyle mücadele etmesi gereken makrofajlara yerleşerek bağışıklık sisteminden kaçındığı ortaya çıktı. Böylece bu patojenin hayatta kalmak için gösterdiği evrimin boyutları gözler önüne serildi. 

Konuyla ilgili araştırma makalesinin kıdemli yazarlarından Andres Floto, şu ifadeleri kullandı:

Klinik perspektiften baktığımızda bu çalışmanın Pseudomonas hakkında önemli bilgiler sağladığını görüyoruz. Odak noktamız hep bu enfeksiyonun kistik fibrozis hastaları arasında nasıl bu kadar kolaylıkla yayılabildiğiydi. Ancak ortaya çıktı ki diğer hastalar arasında da endişe verecek kadar kolay yayılabiliyor. Pseudomonas üzerine yaptığımız bu çalışma, bize kistik fibrozisin biyolojisi hakkında yeni şeyler öğretti, bu istilacı bakteriye ve muhtemelen diğer hastalıklara karşı bağışıklığın geliştirilmesine dair önemli yollar gösterdi.

Bu bilgiler, daha etkili tarama ve tecrit önlemlerinin geliştirilmesi gerektiği sonucunu da doğuruyor. 

Pek çok ülkeden bilim insanının dahil olduğu araştırmanın sonuçları Science adlı bilimsel dergide yayımlandı. 
Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, RRMM



Bazı balıklar yakalandıktan sonra 20 dakika dayanılmaz bir acı çekiyor

Gökkuşağı alabalığı (AFP)
Gökkuşağı alabalığı (AFP)
TT

Bazı balıklar yakalandıktan sonra 20 dakika dayanılmaz bir acı çekiyor

Gökkuşağı alabalığı (AFP)
Gökkuşağı alabalığı (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre gökkuşağı alabalığı gibi balıklar, gıda için avlanıp öldürülürken 2 ila 20 dakika dayanılmaz bir acı çekiyor.

Scientific Reports adlı akademik dergide yayımlanan araştırma, balıkların kesim sırasında yaşadığı gizli acıyı ortaya koyuyor ve onların refahını iyileştirmek için çözümler sunuyor.

Araştırmacılar, bu bulguların her yıl insan tüketimi için öldürülen 2,2 trilyon vahşi ve 171 milyar çiftlik balığının refahını iyileştirmeye yardımcı olacağını umuyor.

Çalışmada bilim insanları, balıkların havayla boğulması diye adlandırılan yaygın bir kesim yöntemine odaklandı. Hayvan refahı grupları, bu süreçte balıkların bilincini kaybetmesi için önemli miktarda zaman geçmesi nedeniyle, balıkları oksijensiz bırakmayı içeren bu yöntemi insanlık dışı diye niteledi.

Araştırmacılar, gökkuşağı alabalığının bu süreçte ortalama 10 dakika boyunca şiddetli acı çektiğini ve balıkların boyutu ve su sıcaklığı gibi faktörlere göre bu sürenin 2 ila 22 dakika olduğunu tespit etti.

"Boğulma sırasında ortaya çıkan stres tepkilerini inceleyen araştırmalar doğrultusunda, her alabalığın 10 dakika orta ila şiddetli acı çektiğini tahmin ediyoruz" diye yazdılar.

Çalışma, balıkların yakalandıktan sonra buzlu suda soğutulmasının daha da büyük bir acı yüküne neden olabileceği uyarısında bulundu. "Metabolik süreçleri yavaşlatarak, düşük sıcaklıklar bilinç kaybına kadar geçen süreyi uzatabilir" diye belirtildi.

Diğer müdahalelere bakıldığında araştırmacılar, doğru uygulandığında elektrikle bayıltmanın, balıkların kesilmesi için harcanan her ABD doları başına balıkların yaşadığı orta ila aşırı ağrıyı 1 ila 20 saat önleyebileceğini buldu.

Araştırmacılar, özel cihazlarla hayvanın kafasına darbeyi içeren vurarak bayıltma adlı başka bir yöntemin balıkları fazla acı çekmeden hızlıca öldürebildiğini ancak "uygulama zorluklarının" bulunduğunu belirtti. Nakliye sırasında balıkların sıkışık tutulması gibi diğer kesim öncesi uygulamaların balıkların daha da fazla acı çekmesine neden olabileceğini eklediler.

Çalışma ayrıca, hayvanların çeşitli acı veya refah durumlarında geçirdiği toplam süreyi tahmin ederek hayvan refahını ölçen yöntem Refah Ayak İzi Çerçevesi'nin kullanımını da vurguladı.

Bu yöntem, farklı hayvan refahı müdahaleleri arasında doğrudan karşılaştırma yapmak için zaman bazlı değerleri öznel deneyimlere uyguluyor.

Çalışmanın yazarlarından Wladimir Alonso, "Refah Ayak İzi Çerçevesi, hayvan refahını değerlendirmek için titiz ve şeffaf, kanıta dayalı bir yaklaşım sunuyor ve en büyük etkiyi elde etmek adına kaynakların nereye tahsis edileceğine dair bilinçli kararlar alınmasını sağlıyor" dedi.

Bu bulgular, maliyet-fayda kararlarına rehberlik etmek ve alabalık kesim düzenlemeleri ve uygulamaları hakkında bilgi vermek için şeffaf, kanıta dayalı ve karşılaştırılabilir ölçütler sağlıyor.

Independent Türkçe