Oppenheimer'ın laboratuvarında radyasyon alarmı: "Çernobil seviyesine ulaştı"

Amerikan ordusu, Marshall Adaları'ndaki Bikini Atolü'nde 1946'da Crossroads Operasyonu adlı atom bombası denemesini gerçekleştirmişti (Reuters)
Amerikan ordusu, Marshall Adaları'ndaki Bikini Atolü'nde 1946'da Crossroads Operasyonu adlı atom bombası denemesini gerçekleştirmişti (Reuters)
TT

Oppenheimer'ın laboratuvarında radyasyon alarmı: "Çernobil seviyesine ulaştı"

Amerikan ordusu, Marshall Adaları'ndaki Bikini Atolü'nde 1946'da Crossroads Operasyonu adlı atom bombası denemesini gerçekleştirmişti (Reuters)
Amerikan ordusu, Marshall Adaları'ndaki Bikini Atolü'nde 1946'da Crossroads Operasyonu adlı atom bombası denemesini gerçekleştirmişti (Reuters)

Amerikan ordusunun II. Dünya Savaşı'nda atom bombasını geliştirdiği Los Alamos bölgesindeki plütonyum seviyesinin, 1986'daki nükleer faciayla akıllara kazınan Çernobil'dekine yaklaştığı bildirildi.

Kuzey Arizona Üniversitesi'nden Michael Ketterer, New Mexico eyaletindeki Los Alamos bölgesinden topladığı toprak, su ve bitki numunelerinin analiz sonuçlarını paylaştı.

Nuclear Watch New Mexico adlı proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmada, örneklerde "çok yüksek oranda" plütonyum tespit edildiği bildirildi. 

Ketterer, ABD'de kamuya açık bir alanda ilk kez bu kadar yüksek seviyede plütonyum gördüğünü belirterek, bunun Çernobil nükleer felaketinin yaşandığı bölgede bulunan seviyelerle karşılaştırılabileceğini ifade ediyor. 

ABD Enerji Bakanlığı'na bağlı Los Alamos Ulusal Laboratuvarı, atom bombasının geliştirilmesi amacıyla yürütülen Manhattan Projesi kapsamında 1943'te kurulmuştu.

Laboratuvardaki atıklar bir boru sistemiyle 1963'e kadar yakındaki bir kanyona boşaltılmıştı. Laboratuvarın ürettiği kirlilik nedeniyle buraya Asit Kanyonu adı verilmişti.

Tepkilerin ardından Washington yönetimi, 2 milyar dolarlık yatırımla 1980'lere kadar bölgeyi temizlemiş ve kullanıma güvenli hale getirildiğini duyurmuştu. 

Ancak Ketterer, bölgede doğa yürüyüşü için kullanılanfarklı yerlerden alınan numunelerdeki plütonyum seviyelerinin endişe verici olduğuna dikkat çekiyor.

Bilim insanı, plütonyumun su kaynaklarına karışabileceğini belirterek, bölgedeki nehirlerin çoğunun Meksika Körfezi'ne dökülen Rio Grande'ye bağlandığını hatırlatıyor.

Ayrıca radyoaktif maddenin bitkiler tarafından emilebileceğini, gıdalara sızabileceğini veya bir orman yangını durumunda küllerle geniş bir alana yayılabileceğini belirten Ketterer, şöyle devam ediyor: 

Radyoaktif izotoplar göz önünde saklanıyor. Bu, hayatımda karşılaştığım en şoke edici şeylerden biri.

Nuclear Watch New Mexico'nun direktörü Jay Coghlan da Los Alamos'un radyoaktif maddelerden gerekli şekilde arındırılmadığını savunarak, daha kapsamlı bir temizlik yapılmasını talep ediyor. 

ABD Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa plütonyum seviyelerinin tehlike yaratacak boyutta olmadığı savunuluyor. Bakanlık, düzenli olarak numunelerin incelendiğini ve bölgede güvenliğin sağlandığını bildiriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Sourcenm



Suda kalan parmakların hep aynı şekilde buruştuğu bulundu

Parmakların suda kalınca buruşmasının nedeni damarların sıkışması (Binghamton Üniversitesi)
Parmakların suda kalınca buruşmasının nedeni damarların sıkışması (Binghamton Üniversitesi)
TT

Suda kalan parmakların hep aynı şekilde buruştuğu bulundu

Parmakların suda kalınca buruşmasının nedeni damarların sıkışması (Binghamton Üniversitesi)
Parmakların suda kalınca buruşmasının nedeni damarların sıkışması (Binghamton Üniversitesi)

Suda uzun süre kalınca parmaklarda oluşan buruşmanın hep aynı desene sahip olduğu tespit edildi. 

Banyo yapınca veya bir süre yüzünce el ve ayak parmakları buruşmaya başlıyor. Bunun nedeni ilk başta parmakların suyla dolması gibi gelebilir ancak durum öyle değil.

Koldan ele doğru uzanan medyan sinirinde hasar olan kişilerin parmaklarının buruşmadığını 1935'te fark eden bilim insanları, sürecin sinir sistemiyle alakalı olduğu sonucuna varmıştı. 

Uzmanlar derinin altındaki damarların büzüşmesi sonucu parmaklardaki kırışıklıkların oluştuğunu söylüyor.

Binghamton Üniversitesi'nden Guy German, 2023'te The Conversation'da kaleme aldığı yazıda "El ve ayaklar birkaç dakikadan daha uzun süre suyla temas ettiğinde, ciltteki ter kanalları açılarak suyun cilt dokusuna akmasına izin verir. Eklenen bu su, cildin içindeki tuz oranını azaltır. Sinir lifleri beyne daha düşük tuz seviyeleri hakkında bir mesaj gönderir ve otonom sinir sistemi kan damarlarını daraltarak yanıt verir" diye süreci açıklamıştı.

Yazısının ardından çeşitli yorum ve sorularla karşılaşan German'a bir öğrenci "Peki kırışıklıklar hep aynı şekilde mi oluşuyor" diye sormuş. German ve ekip arkadaşları bunu yanıtlamak adına bir deney yürüttü. 

Bulguları hakemli dergi Journal of the Mechanical Behavior of Biomedical Materials'ta yayımlanan çalışmada bir grup katılımcının elleri 30 dakika boyunca suda tutuldu ve ardından fotoğrafları çekildi.

24 saat sonra aynı işlemi tekrarlayan araştırmacılar görüntüleri karşılaştırınca parmaklarda aynı desenlerin oluştuğunu gördü. 

German "Kan damarları pozisyonlarını çok fazla değiştirmez. Biraz hareket ederler ancak diğer kan damarlarına göre son derece sabittirler" diyerek ekliyor: 

Bu da kırışıklıkların aynı şekilde oluşması gerektiği anlamına geliyor ve biz de öyle olduğunu kanıtladık.

Araştırmacılar yeni çalışmanın adli tıpa katkı sağlayabileceğini ve uzun süre suda kalan cesetlerin kimliğini tespit etmede kullanılabileceğini düşünüyor.

German ayrıca derinin suda kalmasıyla ilgili daha fazla soruya cevap aramayı umduğunu da belirtiyor.

Independent Türkçe, IFLScience, Popular Science, Conversation, Journal of the Mechanical Behavior of Biomedical Materials