Üniversiteye başlamaya hazırlanan gençlerin "yuvayı pisletme" davranışı ne anlama geliyor?

Uzmanlar, ailesiyle arası kötüyken evden ayrılmak daha kolay olacağı için bazı ergenlerin ilişkileri gerebildiğini söylüyor (Pexels)
Uzmanlar, ailesiyle arası kötüyken evden ayrılmak daha kolay olacağı için bazı ergenlerin ilişkileri gerebildiğini söylüyor (Pexels)
TT

Üniversiteye başlamaya hazırlanan gençlerin "yuvayı pisletme" davranışı ne anlama geliyor?

Uzmanlar, ailesiyle arası kötüyken evden ayrılmak daha kolay olacağı için bazı ergenlerin ilişkileri gerebildiğini söylüyor (Pexels)
Uzmanlar, ailesiyle arası kötüyken evden ayrılmak daha kolay olacağı için bazı ergenlerin ilişkileri gerebildiğini söylüyor (Pexels)

Yetişkinliğe adım atarak yuvadan uçmaya hazırlanan bazı ergenler, bu süreçte ebeveynlerine zor zamanlar yaşatabiliyor. 

Özellikle üniversite için farklı bir şehre taşınmak üzere olan gençlerin, normalden daha agresif davrandığı veya yalnız zaman geçirmeyi daha çok tercih ettiği görülebiliyor.

Bazı ebeveynler bu süreçte çocuklarını tanıyamaz hale geldiklerini söylüyor. 

Uzmanlar üniversiteye gitmeye hazırlanan ergenlerin bu zorlu davranışlarını  "yuvayı pisletme" diye adlandırıyor. 

Anxiety Relief for Teens (Ergenler için Anksiyeteyi Azaltma) adlı kitabın yazarı psikolog Regine Galanti, "Bu tavır ebeveynlerle kavga etmek, ters konuşmak, ortalığı dağınık bırakmak ve genellikle ebeveynleriyle ilişkilerini stresli hale getirmek gibi şekillerde kendini gösterebilir" diyor.

Psikologlar, bağımsızlığını kazanmaya hazırlanan gençler için bunun çok normal bir süreç olduğunu ifade ediyor. 

Ebeveynlerin, bu tavırların kendileriyle alakalı olmadığını anlaması gerektiğini söyleyen Galanti "Bu, çocuğunuzun hayatının bir sonraki aşamasını nasıl yöneteceğini bulmakta zorlanmasıyla ilgili" diyerek ekliyor:

Sizi kendisinden uzaklaştırması, bağımsızlığını kazanmasını kolaylaştırabilir.

Uzmanlar ayrıca yuvadan uçmaya hazırlanan gençlerin yaşadığı anksiyetenin de bu davranışlara yol açabileceğini söylüyor.

Çocuk ve ergenlerle çalışan psikolog Yamalis Diaz "'Yuvayı pisletme' davranışı, üniversiteye gitme kaygısının farklı bir yere yönlendirilmesi" diye açıklıyor:

Bu kaygı; öfke, saygısızlık veya kavgacı hareketlerle kendini gösterebilir çünkü evden uzakta olmaktan hem heyecan duyuyorlar hem de korkuyorlar.

The Emotional Lives of Teenagers'ın (Ergenlerin Duygusal Yaşamı) yazarı psikolog Lisa Damour ise gençlerin her zaman bilinçli bir şekilde böyle davranmadığın söylüyor.

Psikolog ayrıca ebeveynlerin, bunun geçici bir süreç olduğunu bilmesi gerektiğini ifade ediyor. 

Bazen böyle bir süreçten geçen ergenler, aileleriyle vakit geçirmekten kaçındığı için taşınma süreciyle ilgili detaylar gibi gerekli şeyleri konuşmak bile zor olabiliyor. 

Damour bu tip durumlarda ebeveynlerin "Bavulunu hazırlamanla ilgili 10 dakika konuşmamız lazım. Yarın ne zaman uygun olursun?" gibi sorularla çocuğun programına saygı duyduğunu gösterebileceğini söylüyor:

Takvimimizi onlarınkine göre ayarlamaya açık olursanız etkileşimleri yumuşatabiliriz.

Diaz da "yuvayı pisletme" davranışı sergileyen gençlerin, isyankar hareketlerinden ziyade bunun arkasındaki duyguya odaklanılmasını tavsiye ediyor. 

"Çocuğunuzun yaşadığını düşündüğünüz duygulara saygı duyun, sergiledikleri belirli yanlış davranışlar hakkında konuşun" diyen psikolog ekliyor: 

Hangi davranışların kabul edilebileceği ve hangilerinin edilemeyeceğiyle ilgili sınırlar koyun.

Uzmanlar ayrıca evdeki daha küçük çocukların da ihmal edilmemesini söylüyor. 

Damour "Kendinize çok iyi bakın ve duygusal ihtiyaçlarınızı başka bir yerde karşılayın" ifadelerini kullanıyor:

Daha küçük çocuklarınız varsa, kardeşlerinin taşınmasıyla ilgili duygularıyla da ilgilenebilirsiniz.

Psikolog, bu sıkıntılı sürecin ardından bağımsızlığını elde eden gencin, bir süre sonra ailesiyle daha sıcak ilişkiler kuracağını belirtiyor.

Independent Türkçe, CNN, New York Post



Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
TT

Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)

Su anolü denen bir kertenkele türünün, burun deliklerinde oluşturduğu bir baloncuk sayesinde hayatta kalabildiği ortaya kondu. Su altında en az 20 dakika kalmalarını sağlayan baloncuk sayesinde avcılardan kaçarak yem olmaktan kurtuluyorlar. 

Kalem uzunluğundaki su anolleri akarsu ve şelalelerin yakınlarındaki kaya ve bitkilerin etrafında yaşıyor. Kuşlardan yılanlara kadar çeşitli hayvanlara yem olan bu kertenkeleler, hayatta kalabilmek için kamuflaj gibi beceriler geliştirmiş.

Ayrıca tehlike durumunda suya atlayan bu hayvanlar, burun deliklerinin üstünde bir baloncuk oluşturarak gizleniyor. Bilim insanları bu özelliğin farkında olsa da baloncukların su altında daha uzun süre kalmalarını sağlayıp sağlamadığı net değildi.

New York'taki Binghamton Üniversitesi'nde anoller üzerine çalışan Dr. Lindsey Swierk, "Suyun altında çok uzun süre kalabildiklerini biliyoruz" diyerek ekliyor: 

Bu baloncuğun solunumda gerçekten işlevsel bir rolü olup olmadığını bilmiyorduk.

Bu belirsizliği gidermek isteyen Dr. Swierk, 30 su anolü yakalayarak bir deney yürüttü. 

Su anolleri suya girdikten sonra nefes vererek küçük bir baloncuk üretiyor. Kertenkelenin derisinin hidrofobik olması yani sudan kaçınması sayesinde baloncuk büyüyerek muhtemelen hayvanın nefes almasını sağlıyor. 

Biology Letters adlı hakemli dergide dün (18 Eylül) yayımlanan çalışmayı yürüten Dr. Swierk, yakaladığı su anollerinin yarısının burnuna nemlendirici sürerek baloncuk oluşturmalarını engelledi. 

Daha sonra hayvanları akvaryuma bırakan bilim insanı, baloncuk üretebilenlerin su altında yüzde 32 daha uzun süre kaldığını gözlemledi. 

Bulgular, bu kertenkele türünün baloncukları hayatta kalmak için kullandığına işaret ediyor.

Dr. Swierk makalede, "Yarı suda yaşayan anollerin içinde ve hidrofobik vücut yüzeyinde taşınan fazla hava, insanların dalış tüpü gibi çalışıp ekstradan hava sağlayarak dalış süresini uzatıyor" diye yazıyor.

Çalışmadaki anoller suda birkaç dakika kaldı ancak doğadakilerin en az 20 dakika kalabildiği biliniyor. 

Avcılarla karşılaşan su anolleri ilk başta olduğu yerde kalarak kamuflajının kendisini gizlemesini umuyor. Eğer bunda başarılı olmazsa kayalardaki çatlaklara saklanmayı deniyor.

Dr. Swierk suya dalmanın son seçenek olduğunu ama diğerlerinden çok daha etkili bir strateji olduğunu belirtiyor:

Suyun altına girmelerinden sonra, akıntının hareketli yüzeyinde tespit edilmeleri çok zor oluyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Biology Letters