Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş

Araştırmacılar bu dönemi, dinozorların yok oluşuna benzetiyor

Bilim insanları Akdeniz'deki tuz oranının onbinlerce yıl boyunca arttığını söylüyor (AP)
Bilim insanları Akdeniz'deki tuz oranının onbinlerce yıl boyunca arttığını söylüyor (AP)
TT

Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş

Bilim insanları Akdeniz'deki tuz oranının onbinlerce yıl boyunca arttığını söylüyor (AP)
Bilim insanları Akdeniz'deki tuz oranının onbinlerce yıl boyunca arttığını söylüyor (AP)

Akdeniz'deki yaşamın 5,5 milyon yıl önce yok olmanın eşiğine geldiği tespit edildi. Bilim insanları bu olayı, dinozorların yok oluşunun bölgesel ölçekteki versiyonuna benzetiyor. 

Bilim insanları 1970'lerde Akdeniz'in dibinde bir kilometre kalınlığında bir tuz tabakası keşfetmişti. Tuz kütlesi, yaklaşık 5,5 milyon yıl önce Messiniyen Dönemi'nin sonunda oluşmuştu.

Messiniyen tuzluluk krizi denen bu olaya, Cebelitarık Boğazı'nın daralması ve Akdeniz'in Atlas Okyanusu'yla bağlantısını büyük ölçüde kaybetmesi yol açmıştı. 

Bunun üstüne buharlaşmanın artması da eklenince, deniz seviyeleri düşmüş ve su, belirli bir doygunluğa ulaşınca çökelerek tuz kütleleri meydana getirmişti. 

Bilim insanları tuz yoğunluğunun bugünkünün 10 katına, yani litre başına 371 grama ulaşınca çökelmeye başladığını düşünüyor.

Boğazın tamamen kapanıp kapanmadığı bilinmiyor ancak zaman içinde tekrar genişlemesiyle Akdeniz eski haline geri döndü. 

Science adlı hakemli dergide 29 Ağustos'ta yayımlanan çalışmada krizin deniz canlıları üzerindeki muazzam etkisi ve ekosistemin eski haline dönme sürecinin sanıldığından daha uzun sürdüğü ortaya kondu. 

Akdeniz çevresindeki ve deniz tabanındaki milyonlarca yıla yayılan fosilleri inceleyen araştırmacılar, endemik türlerin sadece yüzde 11'inin tuz krizinden sağ çıktığını buldu. 

Yani sadece Akdeniz'de yaşayan 779 türün 86'sı zorlu koşullarda hayatta kalmayı başarmıştı. Ayrıca tuz krizinden önce denizde yüksek miktarlarda bulunan mercan resifleri tamamen yok olmuştu.

Viyana Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Konstantina Agiadi bulguları şöyle değerlendiriyor: 

Messiniyen tuzluluk krizi bölgesel bir olay olmasına rağmen, Akdeniz'deki deniz yaşamı üzerindeki etkisi K/T olayı kadar büyüktü.

K/T olayı, 66 milyon yıl önce dinozorlar dahil yeryüzündeki türlerin yaklaşık yüzde 80'inin sonunu getiren kitlesel yok oluşu ifade ediyor. 

Akdeniz'deki canlı çeşitliliği zaman içinde eski haline kavuşsa da yeni araştırmada kullanılan modellere göre bu süreç 1,7 milyon yıl sürmüş. 

Çalışmanın ortak yazarı Daniel García-Castellanos, bazı türlerin tuzlu ortamda yaşamaya adapte olduğunu ve bazılarının da deltalarda hayatta kaldığını ancak Algeciras'la İstanbul arasındaki türlerin çoğunun farklı sulardan geldiğini belirtiyor. 

Bulguların "heyecan verici" yeni soruları beraberinde getirdiğini söyleyen García-Castellanos ekliyor:

Türlerin yüzde 11'i Akdeniz'in tuzlanmasından nasıl ve nerede kurtuldu? Daha önceki daha büyük tuz oluşumları, ekosistemleri ve Dünya sistemini nasıl değiştirdi?

Independent Türkçe, El Pais, Science Daily, Science



Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
TT

Küçük kertenkeleler, doğal "dalış tüpü" sayesinde yem olmaktan kurtuluyor

Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)
Dr. Swierk, çok fazla hayvan tarafından avlanan su anollerine "ormanın nuggetları" diyor (Lindsey Swierk)

Su anolü denen bir kertenkele türünün, burun deliklerinde oluşturduğu bir baloncuk sayesinde hayatta kalabildiği ortaya kondu. Su altında en az 20 dakika kalmalarını sağlayan baloncuk sayesinde avcılardan kaçarak yem olmaktan kurtuluyorlar. 

Kalem uzunluğundaki su anolleri akarsu ve şelalelerin yakınlarındaki kaya ve bitkilerin etrafında yaşıyor. Kuşlardan yılanlara kadar çeşitli hayvanlara yem olan bu kertenkeleler, hayatta kalabilmek için kamuflaj gibi beceriler geliştirmiş.

Ayrıca tehlike durumunda suya atlayan bu hayvanlar, burun deliklerinin üstünde bir baloncuk oluşturarak gizleniyor. Bilim insanları bu özelliğin farkında olsa da baloncukların su altında daha uzun süre kalmalarını sağlayıp sağlamadığı net değildi.

New York'taki Binghamton Üniversitesi'nde anoller üzerine çalışan Dr. Lindsey Swierk, "Suyun altında çok uzun süre kalabildiklerini biliyoruz" diyerek ekliyor: 

Bu baloncuğun solunumda gerçekten işlevsel bir rolü olup olmadığını bilmiyorduk.

Bu belirsizliği gidermek isteyen Dr. Swierk, 30 su anolü yakalayarak bir deney yürüttü. 

Su anolleri suya girdikten sonra nefes vererek küçük bir baloncuk üretiyor. Kertenkelenin derisinin hidrofobik olması yani sudan kaçınması sayesinde baloncuk büyüyerek muhtemelen hayvanın nefes almasını sağlıyor. 

Biology Letters adlı hakemli dergide dün (18 Eylül) yayımlanan çalışmayı yürüten Dr. Swierk, yakaladığı su anollerinin yarısının burnuna nemlendirici sürerek baloncuk oluşturmalarını engelledi. 

Daha sonra hayvanları akvaryuma bırakan bilim insanı, baloncuk üretebilenlerin su altında yüzde 32 daha uzun süre kaldığını gözlemledi. 

Bulgular, bu kertenkele türünün baloncukları hayatta kalmak için kullandığına işaret ediyor.

Dr. Swierk makalede, "Yarı suda yaşayan anollerin içinde ve hidrofobik vücut yüzeyinde taşınan fazla hava, insanların dalış tüpü gibi çalışıp ekstradan hava sağlayarak dalış süresini uzatıyor" diye yazıyor.

Çalışmadaki anoller suda birkaç dakika kaldı ancak doğadakilerin en az 20 dakika kalabildiği biliniyor. 

Avcılarla karşılaşan su anolleri ilk başta olduğu yerde kalarak kamuflajının kendisini gizlemesini umuyor. Eğer bunda başarılı olmazsa kayalardaki çatlaklara saklanmayı deniyor.

Dr. Swierk suya dalmanın son seçenek olduğunu ama diğerlerinden çok daha etkili bir strateji olduğunu belirtiyor:

Suyun altına girmelerinden sonra, akıntının hareketli yüzeyinde tespit edilmeleri çok zor oluyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Biology Letters