Genetik veriler, Paskalya Adası'nın çöküşüne dair popüler teoriye darbe vurdu

Kendi sonlarını getirdiklerine dair kanıt bulunamadı

Moai heykelleri, volkanik tüf denen kayalardan oyulmuş (Reuters)
Moai heykelleri, volkanik tüf denen kayalardan oyulmuş (Reuters)
TT

Genetik veriler, Paskalya Adası'nın çöküşüne dair popüler teoriye darbe vurdu

Moai heykelleri, volkanik tüf denen kayalardan oyulmuş (Reuters)
Moai heykelleri, volkanik tüf denen kayalardan oyulmuş (Reuters)

Paskalya Adası halkına ait eski DNA örnekleri üzerine yapılan yeni bir çalışma, Rapa Nui toplumunun kendi sonunu getirdiği teorisi karşısında güçlü kanıtlar ortaya koydu. 

Uzun zamandır pek çok bilim insanı, Büyük Okyanus'taki Polinezya Adaları arasında yer alan Paskalya veya Rapa Nui yerlilerinin, ormanları kesip doğal kaynakları tüketerek nüfuslarında hızlı bir düşüşe yol açtığına inanıyor.

Moai adlı taştan devasa heykelleriyle bilinen adaya 1722'de varan Avrupalılar, yaklaşık 3 bin kişiden oluşan bir toplumla karşılaşmıştı. 

Halkın ekokırım sonucu kendi sonlarını hazırladığı teorisi uzun süre kabul görse de son yıllarda yapılan çalışmalar bu iddiaya meydan okuyor. 

Önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (11 Eylül) yayımlanan bir çalışma, popüler teori karşısındaki ilk genetik verileri sunuyor. 

Bilim insanları, Rapa Nui halkından izin alarak Fransa'daki bir müzede tutulan ve Paskalya Adası'nın yerlilerine ait kalıntıların genomunu analiz etti. 

15 kişiye ait kalıntılar, 19. yüzyıl sonu ila 20. yüzyıl başında Avrupalılar tarafından alınmıştı. 

Karbon tarihleme yöntemi kullanan ekip, bu kişilerin 1670-1950 döneminde yaşadığı sonucuna vardı. 

Bilim insanları genetik verilere bakarak 17. yüzyılda toplumsal çöküş yaşandığına dair bir kanıt bulamadı. Hatta Avrupalıların 1860'larda halkı köleleştirmek için yaptığı baskınlara kadar popülasyonun düzenli bir şekilde arttığını kaydettiler. 

Lozan Üniversitesi'nden Anna-Sapfo Malaspinas, başyazarları arasında yer aldığı çalışma hakkında "Bir çöküşe dair genetik düzeyde herhangi bir kanıt olduğunu düşünmüyoruz" diyerek ekliyor:

Bir çöküş yaşandığında popülasyon seviyesi düşer ve genetik çeşitlilik azalır.

Araştırmacılar, Paskalya Adası halkının bir zamanlar 15 bin kişilik bir nüfusu olduğu ve ekokırım sonucu bunun 3 binlere düştüğü teorisine karşı, nüfusun hiçbir zaman 3 binin üstüne çıkmadığını söylüyor. 

Bu yıl yapılan başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşılmıştı.

Bilim insanları Rapa Nui halkının nüfusundaki düşüşün, Avrupalıların adaya köle baskınları yapması ve yeni hastalıklar getirmesi sonucu gerçekleştiğini ifade ediyor. Nüfusun 19. yüzyılda 110'a indiği tahmin ediliyor. 

Kopenhag Üniversitesi'nden ve makalenin başyazarlarından Víctor Moreno-Mayar, ekokırım teorisinin "sömürgeci anlatıdan" geldiğini düşünüyor:

Bu, sözümona ilkel insanların kültürlerini ya da kaynaklarını yönetemediği ve bu yüzden neredeyse yok oldukları düşüncesini savunuyor. Ancak genetik kanıtlar bunun tam tersini gösteriyor.

Yeni çalışmada ayrıca Rapa Nui halkının, Amerikan yerlileriyle etkileşime girdiği de kaydedildi.

Bulgular, bugünkü Rapa Nui halkı gibi geçmiştekilerin DNA'sının yüzde 10'unun da Amerikan yerlilerinden geldiğini gösteriyor. 

2020'de yapılan bir araştırmada da Polinezyalılarla Amerikan yerlilerinin 800 yıl kadar önce çiftleştiği bulunmuştu. 

Son çalışmayı yürüten ekip, Rapa Nui ve Amerikan yerlilerinin 1250 ila 1430 civarında etkileşime geçtiğini düşünse de bunun nerede gerçekleştiği net olarak bilinmiyor. 

Fakat Polinezyalıların deniz yolculuğu yaparak farklı adalara gittiğini söyleyen ekip, Rapa Nui halkının Amerika'ya gitmiş olmasını daha muhtemel görüyor.

Kristof Kolomb'un 1492'de kıtayı bulduğu göz önüne alınırsa Paskalya Adası yerlileri Amerika'yı Avrupalılardan önce "keşfetmiş" olabilir. 

Makalenin bir diğer başyazarı Bárbara Sousa da Mota "Bize göre bu, Rapa Nui halkının, Pasifik'te daha önce tespit edilenden çok daha zorlu yolculuklar yapabildiği anlamına geliyor" diyor.

Araştırma ekibi, DNA analizi yapılan bazı kişilerin kimliklerini belirleyip ülkelerine geri gönderilmesini sağlamayı umuyor.

Independent Türkçe, Live Science, Science Alert, Cosmos Magazine, Nature



Tom Cruise boşandıktan 24 yıl sonra ilk kez açıkladı: Nicole Kidman itirafı

1990'da evlenen Tom Cruise ve Nicole Kidman, 2001'de boşanmıştı (Warner Bros)
1990'da evlenen Tom Cruise ve Nicole Kidman, 2001'de boşanmıştı (Warner Bros)
TT

Tom Cruise boşandıktan 24 yıl sonra ilk kez açıkladı: Nicole Kidman itirafı

1990'da evlenen Tom Cruise ve Nicole Kidman, 2001'de boşanmıştı (Warner Bros)
1990'da evlenen Tom Cruise ve Nicole Kidman, 2001'de boşanmıştı (Warner Bros)

Tom Cruise, Stanley Kubrick'e o dönemki eşi Nicole Kidman'ın Gözleri Tamamen Kapalı'da (Eyes Wide Shut) başrolü paylaşmasını kendisinin önerdiğini ilk kez açıkladı.

Ünlü oyuncu, Kidman'ın oyunculuk yeteneğine dair övgüde bulunarak, Birleşik Krallık merkezli köklü dergi Sight and Sound'un mayıs sayısında, "Elbette çok iyi bir oyuncu" ifadelerini kullandı.

Cruise, BFI (Britanya Film Enstitüsü) tarafından yarın verilecek saygın BFI Fellowship onur ödülünü almaya hazırlanıyor. Daha önce David Lean, Bette Davis, Akira Kurosawa, Orson Welles, Thelma Schoonmaker, Martin Scorsese, Barbara Broccoli, Spike Lee ve Christopher Nolan gibi isimlerin layık görüldüğü bu ödül, sinema dünyasının en prestijli onurlarından biri kabul ediliyor.

Sight and Sound'a konuşan 62 yaşındaki Cruise, Kubrick'le işbirliğini şöyle anlattı:

Harika bir deneyimdi. Çok heyecanlıydım. Stanley'nin filmlerine çok hakimdim ve onunla Sydney Pollack aracılığıyla tanışmıştım.

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) serisinin yıldızı, açıklamasını şöyle sürdürdü:

Stanley, Sydney'yi aramış çünkü benimle film yapmak istiyormuş. Bana bir faks gönderdi. Ben de onun evine uçtum, arka bahçesine iniş yaptım. Senaryoyu bir gün önce okumuştum ve bütün gün bunun üzerine konuştuk. Tüm filmlerini biliyordum. Scorsese ve Sydney Pollack'la da Stanley hakkında konuşmuştum.... Yani nasıl çalıştığını, ne yaptığını biliyordum. Sonrasında aramızdaki tanışma süreci başladı. O esnada, Nicole'ün Alice rolünü oynamasını ben önerdim. Çünkü elbette çok iyi bir oyuncu.

"Çekimlerin uzun süreceğini biliyordum. Ama o, 'Hayır hayır, üç dört ayda biter' dedi" ifadelerini kullanan Amerikalı aktör, ekledi: 

Ben de, 'Stanley bak, ben seninleyim. Ne gerekiyorsa yapacağız' dedim. Filmi çok ilginç bulmuştum ve bu deneyimi yaşamak istiyordum. Bir film çekeceğim zaman öncesinde çok detaylı araştırmalar yaparım, insanlarla uzun uzun vakit geçiririm ki birbirimizi anlayalım, ne istediğimizi bilelim ve birlikte gerçekten özel bir şey yaratabilelim.

Gözleri Tamamen Kapalı'nın çekim sürecinin "farklı bir deneyim" olduğunu ifade eden Cruise, o dönemi şöyle anlattı:

Küçük bir ekip vardı. Yaz aylarında sete geldik ve denemeler yapmaya başladık... Senaryo sadece bir fikirdi. Sürekli sahneleri yeniden yazıyor, çekiyor ve tekrar çekiyorduk. Filmin tonunu bulana kadar bu şekilde devam ettik.

Independent Türkçe, Deadline, Sight and Sound, E! Online